SÖZÜN GÜCÜ VE DİLİN ÂFETLERİ-1

Bu yazıyı Allah rızası için mutlaka okuyun, okutun. Okuyun ve okutun da pozitif üslup dünyamıza hâkim olsun, kavgalar, savaşlar bitsin. Ana-babalar ağlamasın, eşler birbirinden ayrılmasın, aile parçalanmaları yaşanmasın, çocuklar sahipsiz, anasız-babasız kalmasın, dünyamız da, ahiretimiz de cennet olsun.


Vehbi Karakaş

vehbikarakas@hotmail.com

2017-01-02 20:42:31

Bu yazıyı Allah rızası için mutlaka okuyun, okutun. Okuyun ve okutun da pozitif üslup dünyamıza hâkim olsun, kavgalar, savaşlar bitsin. Ana-babalar ağlamasın, eşler birbirinden ayrılmasın, aile parçalanmaları yaşanmasın, çocuklar sahipsiz, anasız-babasız kalmasın, dünyamız da, ahiretimiz de cennet olsun.

Hz. Peygamber (sav) Efendimiz, "Sözde büyü vardır!"(1) buyurmuşlardır. Bilmem ki sözün gücünü bundan daha iyi anlatan güçlü bir söz var mıdır? Seveni, sevgiliye, aşığı, maşukuna delicesine bağlatan veya eşleri, insanları, devletleri büyük bir nefretle birbirinden kopartan, savaş patlatan da sözdeki güç değil midir?

Ağzınızdan çıkan bir söz, muhatabınızı ya size bağlayacak, ya da sizden koparacaktır. Yunus'un:

Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz

Mısralarından yola çıkarak ben de diyorum ki:

Söz var insanı mahcup eder,

Söz var insanı mahbub eder.

Söz var, insanı Hak'tan ve cennetten uzaklaştırır.

Söz var, insanı Hakk'a ve cennete kavuşturur.

Söz var, sadaka olur, sahibini cehennem ateşinden korur. Tatlı ve güzel söz gibi.(2)

Söz var, yükselir yükselir yükselir; bir ok gibi gökleri deler geçer, anında kabul görür: Mazlumun duası, ana-babanın duası, müsafirin duası gibi.(3)

Söz var, insanın başının üstüne kadar bile yükselmez. Ameli salih olmayanların, düzgün iş ve ibadeti bulunmayanların duası gibi. Çünkü Kur'an'ın dediğine göre, dua sözcüklerini Allah'a kavuşturan salih ameller (ihlaslı ibadetler ve düzgün işler) dir.(4)

Söz vardır, hoştur; Kur'an gibi. Söz vardır, boştur, Nadr b. Haris'in masalları gibi.

Boş sözün babası Nadr b. Haris, satın aldığı masalları okur, müşrikleri eğlendirir ve insanları Kur'an dinlemekten alıkoymaya çalışırdı. O münkirin bu davranışı üzerine şu ayet nazil oldu:

 

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ

"İnsanlardan öyleleri var ki, Allah'a ibadetten uzaklaştıran, Allah yolundan saptıran faydasız boş sözleri cahilce satın alırlar. Onunla Kur'an'ın ayetleriyle eylenir, dalga geçerler. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır."(5)

Ayetten anlaşılıyor ki, insanları Allah yolundan saptıran, Kur'an'la meşgul olmaya engel olan söz, eğlence, şarkı, türkü, filim gibi malayani her şey "boş söz"(6) kategorisindedir.

Bu kategoriye girmemek için Allah Rasûlü Efendimizin şu sözü hiç aklımızdan çıkmamalıdır:

"Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya iyi ve güzel söz söylesin, ya da sussun."(7)

Sussun ki dilin afetleriyle baş başa kalmasın, başına gelecek acılarla perişan olmasın. Nedir o dilin afetleri? Şimdi gelin onları görelim:

DİLİN ÂFETLERİ

1-Malayanî konuşmak.

Yani kişinin ne dünyasına ve ne de ahiretine lazım olmayan şeyler söylemesi. Kulun sermayesi vaktidir. Onu, bu dünyada iken ahirette kendisini kurtaracak şeylere harcamazsa, lüzumsuz şeylere harcarsa sermayesini zayi etmiş olur. Onun içindir ki Rasûl-i Ekrem (sav):

"Malayaniyi terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliklerindendir."(8) buyurmuştur. Malayanînin sebebi, ihtiyacı olmayan şeyleri bilmeye hırs göstermektir.

2-Füzûlî konuşmak.

Bu da ilgisiz şeylere dalmak, ya da ilgili şeyleri de ihtiyaçtan fazla konuşmaktır. Allah buyurmuş: "Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi isteyenler hariç. Ve her kim bunu Allah´ın rızasını arayarak yaparsa, yarın Biz ona büyük bir mükafat vereceğiz."(9)

Hadis de "Dilinin fazlasını tutup, malının fazlasını hayırda harcayana müjdeler olsun!" buyurulmuştur.

İnsanlar ne yazık ki bunun tersini yapmaktadırlar. Yani mallarını Allah yolunda harcamıyor, dillerini lüzumsuz yerlerde harcıyorlar.

Bilselerdi ki hafeze ve kiramen kâtibin melekleri üstlerindedir,(10) sağlarında ve sollarında oturan melekler vardır,(11) ağızdan çıkan sözleri gözetleyen manevî gözler, ve kameramanlar kendilerini gözetlemektedir,(12) bunu bilselerdi bunlar bu kadar pervasız ve dikkatsiz davranamaz ve ağızlarına geleni söyleyemezlerdi.

3-Batıla dalmak.

Kadın hikâyeleri, şarap meclislerinde fasıkların sohbetleri, zalimleri cesaretlendiren sözler batıla dalmaktır. Bu da dilin afetlerindendir.

Cehenneme sürükleyen sebepleri dikkatlerimize sunan Kur'an, onlardan birinin de batıla dalmak,(13) olduğunu söyler. Gayr-i meşru eğlencelerde çalıp söylemek de batıla dalmaktandır. Allah uyarıyor:

وَقَدْ نَزَّلَ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ أَنْ إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللّهِ يُكَفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلاَ تَقْعُدُواْ مَعَهُمْ حَتَّى يَخُوضُواْ فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ إِنَّكُمْ إِذًا مِّثْلُهُمْ إِنَّ اللّهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا

"Allah size kitapta şunu da bildirmiştir: "Allah'ın âyetlerinin inkâr ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, bunu yapanlar başka bir konuya geçmedikçe onların yanında oturmayın. Böyle yaparsanız siz de onlar gibi olursunuz. Şüphe yok ki Allah münâfıkları da, kâfirleri de cehennemde bir araya getirecektir."(14)

4-Münakaşa ve mücadele etmek (çekişme).

Dilin afetlerinden biri de budur. Hadis-i şerifte:

"Kim haksız olduğu bir münakaşayı terkederse kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münâkaşayı terkedene de cennetin ortasında bir ev kurulur. Kim de ahlakını güzel kılarsa cennetin yüce yerinde bir ev kurulur."(15)

Hakiki imanın kemalini bulmuş adam; haklı olduğu halde münakaşayı terk eder.

Her zaman kendini haklı gören ve her zaman kendi görüşüne beğenen kişi hep zarardadır.

Arkadaşınla münakaşaya girme. Çünkü ya onu yalanlayacaksın, ya da ona kızacaksın. İkisi de dostluğa zarar veren unsurlardandır.

Duyduğun her söz hak ise, onu onayla. Batıl ve yalan ise, din işleriyle de ilgili değil ise, sus.(16)

Münâkaşa, özellikle de bu zamanda yanlıştır. Münakaşa, cahil insanların içinde kötü etki bırakır. Sakın sakın münakaşa etmeyiniz; casus kulaklar istifâde ederler. Haklı da olsa, haksız da olsa münakaşa eden haksızdır."(17) İmanî meselelerin münakaşa suretinde tartışılması caiz değildir.(18) Bölünmeye ve ayrılığa sebep olan münâkaşalar yapılmamalıdır.

Yalnız karşılıklı fikir alışverişinde bulunmaya, çekişmeden konuşmaya alışılmalıdır."(19) 

Münakaşa ya gıpta ve hasetten (kıskançlık ve çekememezlikten) gelir. Veya münakaşa, haksızlıktan gelir.(20) İkisinde de hayır yoktur.

Bu zaman, ehl-i îmânın münakaşa etme zamanı değildir. Mü'min olan ve sizin düşüncenize aykırı fikir ortaya atan kimselerin kusurlarına bakılmamalıdır."Müttekilerin vasıflarından biri de insanları affetmektir."(21)

İslâmî meseleleri münakaşa etmenin birinci şartı, insaflı olmak, hakkı bulmak niyetiyle hareket etmek, hak ortaya çıkınca da fikrinde inat etmemektir. Bu şekilde bir münakaşa caizdir.

Eğer hak, düşüncenize aykırı olanın elinde ortaya çıksa, üzülmeyiniz, memnun olunuz. Çünkü bilmediğiniz bir şeyi öğrenmiş, hatta gurura düşme ihtimalinden kurtulmuş oldunuz.(22)

İslâmî meseleleri, başta dört mezheb imamı ve Ehl-i Sünnet münakaşa etmeyi caiz görmemişler ve zararı var, demişlerdir.(23)

Dipnotlar

(1) Buhari, Nikâh, 47; Müslim, Cum'a, 47

(2) Bkz. Buhari, Edep, 34

(3) Bkz. Tirmizî, Birr 7, Cennet 2, Daavât 139; Ebû Dâvud, Salât, 364; İbnu Mâce, Dua, 11.

(4) Bkz. Fatır, 35/10

(5) Lokman, 31/ 6

(6) Ali es-Sâbûnî, Muhammed, Safvetü't-Tefâsîr, II, 448

(7) Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75; Karakaş, Vehbi, Hitabet Sanatı, 25-25, Rağbet Yayınları, İst. 2015

(8) Ahmet b. Hanbel, I, 201

(9) Nisa, 4/114

(10) Bkz. İnfitar, 82/10-11

(11) Bkz. Kaf, 50/17-18

(12) Bkz. Kaf, 50/18

(13) Bkz.Müddessir, 74/45

(14) Nisa, 4/140

(15) Tirmizî, Birr 58; Ebu Dâvud, Edeb 8; İbnu Mâce, Mukaddime 7; Nesâî, Edeb, 6, 21.

(16) Bkz. El-Kasım ed-Dımışkî, Cemalüddin, Mevızatü'l-Mü'minîn min İhya-i Ulumiddin, 207-230

(17) Bkz. Şuâlar, 2006, s: 508, 13. Şuâ: Denizli Hapsi Mektupları.

(18) Bkz. Mektubat, 2005, s: 69.

(19) Bkz. Lem'alar, 2005, s: 273.

(20) Bkz. Sözler, 2004, s: 1041.

(21) Bkz. Al-i İmran, 3/134

(22) Bkz. Mektubat, 2005, s: 586.

(23) Bkz. Barla Mektupları (Gayr-ı Münteşir.)

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız"

Bakara, 183

GÜNÜN HADİSİ

"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.

BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI