IŞİD’İN FİKRİ KÖKENLERİ

IŞİD’in fikri dayanakları, kökenleri veya referansları meselesi birkaç boyutta ele alınabilir. Hareket olarak IŞİD bir terkiptir. Hareket olarak çok boyutlu faktörlere dayanmaktadır. Bu nedenle sadece bir fikre irca etmek mümkün değildir. Meselenin siyasi ve sosyal derinlikleri vardır. İndirgemecilikle sadece fikri bir boyuta hapsedilemez. Bölge ve dünyadaki sebepler ve sonuçlar ilişkisi açısından da incelenmelidir.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2017-01-23 16:13:51

IŞİD'in fikri dayanakları, kökenleri veya referansları meselesi birkaç boyutta ele alınabilir. Hareket olarak IŞİD bir terkiptir. Hareket olarak çok boyutlu faktörlere dayanmaktadır. Bu nedenle sadece bir fikre irca etmek mümkün değildir. Meselenin siyasi ve sosyal derinlikleri vardır. İndirgemecilikle sadece fikri bir boyuta hapsedilemez. Bölge ve dünyadaki sebepler ve sonuçlar ilişkisi açısından da incelenmelidir. 

Fikri olarak Haricilere istinat ettikleri ve yaslandıkları değerlendirmesinin gerçeklerle bir bağlantısı yoktur. Fikri olarak IŞİD'i tek bir kaynağa bağlamak mümkün. Bu da Vehhabilik veya daha yumuşak ve geniş yelpazeli ismiyle Selefiliktir. Bununla birlikte Selefiliğin kaynaklarını da hasretmek mümkün değildir. Protestanlık gibi doğrudan Kitap'a muhataptır. Kur'an ve Sünnetin dışında geniş bir yelpazesi de vardır. Hanbelilikte içtihat kapısı açık olduğundan dolayı Selefiler tutucu oldukları kadar bu tutuculuk içinde bir çeşitlilik veya esnekliğe haizdirler. Tutuculukları veya taassupları illa da muhafazakarlık anlamına gelmiyor. Bundan dolayı IŞİD türündeki hareketler derinlikten yoksun bulunuyorlar. Sığlıkla malul oldukları söylenebilir. Teoriden ziyade daha ziyade pratik etrafında şekilleniyorlar. Eski metinlerin otoritesine takılmadan doğrudan naslara yöneliyorlar. Bu sadece onları eski metinlerin otoritesinden değil aynı zamanda dirseklerini yıllarca ilmi meclislerde çürütmüş ulemanın otoritesinden de kurtarıyor.

IŞİD fikri olarak Vehhabi çizgisinden etkilenmesine rağmen dayandığı Selefililik anlayışının yelpazesi oldukça geniştir. Genel olarak devlet Selefiliği (ulu'l emre itaata indirgenen Selefilik), ve ilmi Selefilik ve cihatçı Selefilik kısımlarına ayrılıyorlar. Bu kategorilerin içinde de farklılaşmalar var. Devlet Selefiliği en katı şekliyle Camiyye olarak anılıyor. Bunlar devletin çizgisinde olmayan herkesi dalalet içinde sayıyorlar. Camilerin veya Medhaliyye Selefiliği olarak anılan bu akımın en önemli simalarından birisi Muhammed Said Raslan isimli Selefi davetçidir. Kendi davasında samimiyeti tartışılamasa da Muhammed Said Raslan konuşmalarında adeta ulusalcı bir çizgi takip ediyor. Arap Baharı ile alakalı olarak ulusalcıların argümanlarına başvuruyor ve Müslüman Kardeşlerle İngiltere ve ABD arasında bağlantılar kuruyor. Kendisine tersinden Selefilerin Muhammed Said Ramazan el buti'si demek de mümkün. Raslan devlet çizgisinde bir selefi olmakla birlikte gelenekçi ve muhafazakar bir zeminden gelen Muhammed Said Ramazan el Buti ile aynı siyasi söylemde buluşabilmektedir. Muhammed Said Ramazan el Buti Brzezinski'ye dair algıları üzerinden Esat rejiminin meşruiyetine göndermeler yapmıştır. Bununla birlikte olayların tetikleyici olarak takdim edilen Brzezinski, Batı'da birçokları gibi Esat'ın iktidarda kalmasında sayısız faydalar umuyor. Patrick Seale, Zbigniew Brzezinski, Grahem Fuller Esat'a yeni siyasi ömür biçilmesini savunan Batılı strateji uzmanları arasındadır. Zbigniew Brzezinski, Hürriyet'e yaptığı konuşmada 'Esad'a hangi gerekçeyle 'aday olma' diyecekler' diye sormuştur.

 Devlet selefiliğinin dışında bir de ilmi Selefilik olarak anılan cenah vardır. Bunları da Nasirüddin Elbani ve bazı selefi alimleri temsil etmektedir. 

Bir başka Selefilik kolu ise cihatçı Selefiliktir. IŞİD, cihatçı selefiler arasından çıkmış Kaide'den kopan ve bir nevi onun devamı olan nev-i şahsına münhasır bir harekettir. Genel dairede Selefilik akımına bağlıdır. Selefilik ise bilindiği gibi Hanbeli anlayışa dayansa da mezhebi bir özellikten ziyade harekete dönüşen bir akımı temsil etmektedir. İbni Teymiye ve İbni'l Kayyım ile bir fikri hareket olarak tarihe geçen bu çizgi, 18'inci yüzyılda Necid'de Muhammed Bin Abdulvehhab'ın şahsi ve akımında yeni döneme girmiştir. Siyasi bileşkelerle dini ve siyasi bir zemin kazanmıştır. 

Muhammed Bin Abdulvehhab hareketi, Suudi Arabistan devletinin tarihi aşamalarında üç farklı dönemden geçmiştir. Hareket devlete ve resmiyete dönüşmesinden sonra Suudi Arabistan rejimiyle Vehhabiliği temsil eden İhvan hareketi arasında çekişmeler yaşanmıştır. Bu çekişmeler Sebile savaşıyla birlikte resmi çizginin zaferiyle taçlanmıştır. Bununla birlikte dini galeyan ve rahatsızlık hiç bitmemiş ve 1400 hicri yılında (Miladi: 1979) Kabe baskınıyla yeniden alevlenmiştir. Bu tarihten itibaren Suudi Arabistan rejimi bu travmayı üzerinden atamamıştır. Sürekli teyakkuz halinde kalmıştır. Riyad yönetimi, Selefiliğin dışarıdaki uzantısı hareketlere destek verir gibi görünmesine rağmen sürekli olarak dünya düzenin parçası olmuş ve son tahlilde onlara sırt dönmüştür. Özellikle Selefi hareketlerin politize olmasından son derece ürkmüş ve siyasi ve hareket aşılaması yaptığı gerekçesiyle bir zamanlar Nasır karşısında kucak açtığı Müslüman Kardeşleri ideolojik düşman bellemiştir. Nasır karşısında Müslüman Kardeşlere kucak açan Suudi Arabistan, Nayif Bin Abdulaziz'in içişleri bakanlığı döneminde Müslüman Kardeşleri siyasi ve ideolojik hasım olarak görmüştür. Bu nedenle de külahlar değişmiş; Nasır'ın halefi pozisyonunda olan Sisi darbesine destek vermiş ve Mürsi'nin indirilmesinde başrol oynamıştır. Bu, Osmanlı'ya huruç ederek yapılanan bir hareketin zamanla muhafazakarlığa bürünmesinin bir sonucudur. Osmanlı Vehhabileri harici hareket olarak tanımlayarak üzerlerine gitmiştir. Günümüzde de Suudi Arabistan rejimi aynı şekilde siyasi muhaliflerine harici damgası vurmaktadır. Suudi Arabistan da Amerikalılar gibi birkaç on yılda bir dostunu ve düşmanını değiştiriyor.

IŞİD'i ortaya çıkaran fikri dinamiklerden ziyade sosyal ve siyasi dinamikler ve çalkalanmalardır. Fikri hareket olarak filizlenmesi veya böyle bir boyutunun varlığı konjonktürle temasın bir sonucudur. Aksi taktirde, fikri boyutunun atıl ve sönük olarak kalması mukadderdi. Konjonktürel çalkalanmalar olmasa belki de fikri hamulesi atıl olarak kalacak ve kuvveden fiile geçemeyecekti. Fikirlerin tohumlaması hareket üzerinden olaylara yansımaktadır. Bu nedenle IŞİD'in fikri altyapısını irdelemek gerekirse de ortaya çıkışını buna bağlamak isabetli olmaz. Elbette arkasında fikri dinamikler var. Bununla birlikte tek muharrik değil. Sebep değil sonuçtur. Serdar Demirel'in ifadesiyle, Cheney gibilerin iddia ettiği gibi işgalin nedeni değil sonuçlarından biridir.

IŞİD'in arka planında Vehhabilik olduğu gibi bir coğrafya ve karakter olarak Haricilik damarı da vardır. Haricilik coğrafya ile karakterin buluşmasını remzeder. Kara korsanlarına geçmişte yol kesenler ( kuttau tarik) denilmiştir. Cahiliye döneminde Gifar Kabilesinin yaptığı gibi yağmacılık çölün en eski mesleklerinden birisidir. İslam'ın zuhurundan sonra ise merkezi otorite tesis edildiğinden dolayı Irak'ta Hire ile Hicaz'da Kabe veya Medine arasında yollar selamete erdirilmiştir. Hazreti Peygamberin müjdelediği gibi kadının bir deve üzerinde buraları kat etmesi güvenli ve mümkün hale gelmiştir. Keza Hicaz ile Hadramut arasında yollar selamete ulaşmıştır. Bununla birlikte olayların ağırlığı altında, merkezi İslami otoritenin sarsılması üzerine yine eski İslam yorumlar altında eski refleksler hortlamıştır. Bazen asayişsizliğe dini bir kisve giydirilmiş ve bunun sonucu Haricilik gibi akımlar doğmuştur. Haricilik İslam anlayışında tahrif ve sapma ile uğruluk ve yağmacılığa geri dönüştür. Bu anlayışta dini anlama ve uygulamada dengesizlik de sırıtmaktadır. Bazen İmam-ı Azam'ın babası Sabit gibi kılı kırk yararken bazen de temelsiz şeyler nedeniyle insanların kafasını yarmakta ve kesmektedirler.

Bedevi karakteri taşıyan bu kimseler idraksizliklerinin kurbanı olmuşlardır. Haricilik kabalık ve idraksizlik veya kıt idrak anlayışıdır. Bundan dolayı hakem meselesini anlayamamışlar ve bu yüzden hazreti Ali'ye muhalefet etmişlerdir. Hazreti Ali'nin karar alma (R.Anhu) sürecini olumsuz yönde etkilemişler ardından da Hazreti Ali'yi şehit ederek ve Amr İbni'l As ve Muaviye Ebi Süfyan suikastini ise başaramayarak Emevi Devletinin doğuşuna dolaylı olarak hizmet etmişlerdir. Devlet idaresi hususunda kılı kırk yaran bu anlayışın bazı temsilcisi fırkaları daha sonra yuvarlandıkları idealden anarşi düzeyinin bir göstergesi olarak devletin gereksizliğine inanmaya başlamışlardır. Huruç anında kendilerine göre idealler taşıyan bu hareket zamanla vakıa karşısında ifrat düzeyinden tefrit düzeyine yuvarlanmışlardır. 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

AFETLER VE KURTULMA YOLLARI

AFETLER VE KURTULMA YOLLARI

A-ZAHİRİ AFAT: -İflas. Müslümanların çoğu iflasla kuşatılmasının sebebi: bilgi azlı

TEŞRİK TEKBİRLERİ

TEŞRİK TEKBİRLERİ

Teşrik tekbirlerinin ve ihlas suresinin Arefe gününde 1000 defa okunmasının bazı hikmetleri:

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-3

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-3

Bediüzzaman’ın Müdellel Ümidi: Bediüzzaman hazretleri, (31 Mart hadisesinden bir müddet son

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-2

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-2

II. HZ. PEYGAMBERDEN GELEN BEŞARETLER Hayatı boyunca ümmetine karşı gösterdiği ilgi, şefkat

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-1

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-1

Gelecekte İslamiyet’in hâkimiyetine işaret eden beşaretler: Kur'an-ı Kerim'in istikbalin hâ

ÖLENLER EŞİT DEĞİLDİRLER

ÖLENLER EŞİT DEĞİLDİRLER

İnsanların ölüme negatif düşüncelerle bakmalarındaki sıkıntılardan biri de şudur ki, onu

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

Bir sorunun cevabı; “Müzedeki bir insanın iskeleti 2.000 senedir var olduğu söyleniyor. Halbu

NAMAZDA 17 SIRRI

NAMAZDA 17 SIRRI

İslam Literatüründe “el-Mabud” kelimesi hakiki mabud olan Allah’ın bir vasfıdır. Ebced d

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

Kişi kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Bu minva

CEHENNEM NEREDEDİR?

CEHENNEM NEREDEDİR?

Soru: Cehennem Nerededir? Cevap: Cennet ise Kur’an-ı Kerim'de zikredildiği gibi yüksektedir ve

Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

AL-İ İMRAN, 21.AYET

GÜNÜN HADİSİ

Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim "üç kız" veya "üç kızkardeş" veya "iki kızkardeş" veya "iki kız" yetiştirir, terbiye ve te'diblerini eksik etmez, onlara iyi davranır ve evlendirirse cenneti hak etmiştir."

Ebu Davud, Edeb 130, (5147); Tirmizi, Birr, 13 (1913)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI