HİND ULEMA CEMİYETİ VE ÜLKENİN ÖZGÜRLEŞMESİNDEKİ ROLLERİ-3

5 Ağustos 1942’de Cemiyetin azaları İngilizlerin Hindistan’ı terk etmeleri gerektiğine dair bir basın bildirisi yayınladılar. Aynı senenin sekiz Ağustosunda Hindistan Ulusal Kongre Partisi “Sessiz Hindistan Hareketi” veya “Yap ve Öl” duyurularıyla bu kararı desteklediğini beyan etti. Bunun sonucu Cemiyetin ve partinin azaları çeşitli işkencelere uğradılar ve binlercesi tutuklandı.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2017-04-10 17:45:10

 5 Ağustos 1942'de Cemiyetin azaları İngilizlerin Hindistan'ı terk etmeleri gerektiğine dair bir basın bildirisi yayınladılar. Aynı senenin sekiz Ağustosunda Hindistan Ulusal Kongre Partisi "Sessiz Hindistan Hareketi" veya "Yap ve Öl" duyurularıyla bu kararı desteklediğini beyan etti. Bunun sonucu Cemiyetin ve partinin azaları çeşitli işkencelere uğradılar ve binlercesi tutuklandı.

Bu cemiyet aynı zamanda Hindistan'ın taksimini ve Müslümanların Hindulardan ayrı bir devlet(Pakistan) kurması fikrini savunan 'Müslüman Birliği'ne(Muslim League) de muhalefet ettiler.(1) Bu cemiyetin azaları Hindistan'ın bölünmesi fikrine karşıydılar. Bunun Müslümanların çıkarlarına uygun olmadığını ifade ediyorlardı. Ve taksim fikrini savunan Müslüman Birliğinin görüşlerini tenkit ediyorlardı.(2)

Esasen Cemiyet-i Ulema-i Hind, ülkenin birliğine çok önem veriyorlardı. Bundan dolayı da Ulusal Kongre Partisi'ni (National Congress)destekliyorlardı. Ta ki Hind tarihi üzerine ışınlarıyla her yanı aydınlatan yeni bir güneş doğdu ve 1947'de Hindistan hürriyetine kavuştu. Fakat bu istiklal, ülkenin iki ayrı devlete ayrılması sebebiyle bazı zahmet ve müşkülleri de beraberinde getirdi ve bir takım etnik karışıklıklar ve çatışmaları netice verdi. Bu çatışmalarda bir çok vatan evladı helak oldu.

Bu nizalı günlerde cemiyetin yatıştırıcı rolü çok büyük oldu ki, cemiyet, Müslümanları babalarının mirasını terk etmemeye, Pakistan'a hicret etmemeye davet ediyor ve içtimai ızdırapların söndürülmesine, vatan evlatları arasında birliğin tesisine, sevgi ve kardeşliği sağlayan bağların güçlenmesine çalışıyordu.

Buna bağlı olarak bu cemiyetin siyaset meydanına girdiği zamanki görüşlerini izah etmek istiyorum. Onların takip ettiği görüş; Hindistan'da Müslüman ve Hinduların bir tek millet olduğudur. Çünkü iki toplum da bir devletin çatısı altında oturuyorlardı. Sevinçleri ve üzüntüleri müşterekti. Elemler ve arzular onları bir araya getiriyordu. Bu düşünceyi telkin etmek için bütün beldeleri dolaşıyorlardı. Bu gezilerinde vatan evlatları arasında birliğin zaruretini ve tek saf halinde ülkenin bağımsızlığının müşterek olarak sürdürülmesini dile getiriyorlardı. (3)

Bu temel görüşe binaen bu cemiyet 'Müslüman Birlik' partisinin görüşlerine karşı çıktı ve Ulusal Kongre Partisi'ni destekledi. Bu yolun bir çok alimlerin-ki bu alimler Hindular ve Müslümanların iki ayrı millet olduğu görüşünü teyid ediyorlardı- itirazlarına sebeb olacağını ve kendilerinin hedef alınacağını da biliyorlardı. Cemiyete bu görüşlerinde itiraz eden alimlere misal olarak Ebu Ala el Mevdudi ve allame Muhammed İkbal'i örnek olarak verebiliriz.(4)

Mevlana Hüseyin Ahmed el Medeni bu cemiyete reis olduktan sonra Delhi şehrinde verdiği bir hutbesinde şöyle demişti; "Bizim herhangi bir millete intisabımız vatan açısındandır, din açısından değil."

Gerçekten Hindistan Alimler Cemiyeti, Hindistan'da İngiliz sömürgesine karşı mücadele etmede bariz bir rol oynamışlardır. Ve önerdikleri fikirler ve hareketleriyle bağımsızlık tarihine adlarını altın harflerle yazdırmışlardır. Ve misyonerlik faaliyetlerine karşı sağlam tedbirler almışlardır. Sömürgeci kuvveti dağıtma hususunda çok güzel çalışmışlar ve ülkeyi düşmandan kurtarma hareketlerine ortak olmuşlardır ve sonunda 1947 senesinde Hindistan istiklaline kavuşmuştur.

Dipnotlar

(1)- Konuyla alakalı geniş bilgi için, Yohanan Friedman'ın "Hind Ulema Cemiyetinin Hindistan Ulusal Hareketine Ve Pakistan'ın Kuruluşuna Karşı Tavırları" ve Aziz Ahmed'in "Pakistan'da Ulemanın Aktivist Tutumu" adlı çalışmalarına bakılabilir. Bkz. Ebubekir Bagader, Modern Çağda Ulema, terc. Heyet, s: 63-118, İz Yayıncılık, İst.1991(Salih Okur)

(2)- Mesela ünlü hareket adamı, düşünür ve alim Mevlana Ebul Kelam Azad bu görüşteydi; "Bu çerçevede Hindistan'da da Hindularla Müslümanların bir "Ümmet-i Vahide"(tek ulus) kurmaları gerektiğine inanmaya başladı. Bir politikacı olarak bu düşünceye hizmet etti. O zaman tek ve son İslam devleti olarak görünen Osmanlı İmparatorluğunu parçalama çabalarına karşı en amansız mücadele veren yayımcı ve siyaset adamıydı. Ancak, 1906'da kurulan "Müslüman Cemiyeti" (Muslim League) partisini, doğru ya da yanlış, Hindistan'daki İngiliz yönetiminin bir yaratığı gibi görüyordu. İngilizlerin "Böl ve Hükmet" siyasetiyle Hindularla Müslümanları birbirlerine düşman ettikleri kanısındaydı." Prof. Dr. Türkaya Ataöv'ün 'Mevlana Azad' adlı yazısından(Salih Okur)

(3)- Merhum Ebul Hasan en Nedvi de -açıkça ifade edemese de- bu görüşü desteklemiştir. Bkz. Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar, Cilt;3, s: 215-220, Kaynak Yayınları, İst. 2012(Salih Okur)

(4)-Merhum Mevdudi'nin bu konudaki görüşleri hakkında Enis Ahmed şunları yazıyor; "Mevdudî ırka, dile ve coğrafyaya bağlı milliyetçiliğe karşıdır; zira milliyetçilik onun için nazarî değil pratik bir meseledir. Bu sebeple Ebü'l-Kelâm Âzâd ve Hüseyin Ahmed Medenî'nin öncülüğünü yaptığı Cem'iyyet-i Ulemâ-i Hind'in, Müslüman ve Hindular'ın tek devlet çatısı altında yaşamaları için savundukları birleşik Hint milliyetçiliği fikrine şiddetle karşı çıkmıştır. Ona göre bu düşünceyi savunanlar iyi niyetli olsalar bile Hinduizm'in dinî-kültürel tehdidine karşı Müslüman Hintliler'e herhangi bir güvence verememektedir."

Mevdudi, merhum Ebul Kelam Azad'ı değerlendirirken, kantarın topuzunu kaçırmış ve şunları yazmıştır; "Mevlâna Ebu'l-Kelâm 1921'e kadar İslami nizam ve hilâfetin hararetli bir savunucusu idi. Fakat bilâhare fikirde ve eylemde tam bir dönüş yaparak kendisini tanıyanları öylesine şaşırttı ki; herkes 'acaba onun kılığında başka birisi mi ortaya çıktı?" dercesine âdeta gözlerini ovuşturdu. Ebu'l Kelâm Azad sonunda yüzde yüz bir Hint milliyetçisi olup, Müslüman ve Gayri Müslim'in eş tutulduğu bir milliyetçilik anlayışını benimsedi. "Tek bir din" kavramını, bazı Hintli ve Darvinci filozofun etkisinde kalarak savundu. Bu etkiler bariz bir şekilde yazdığı Kur'an tefsirine de yansıdı." (Salih Okur)

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.

Necm,28

GÜNÜN HADİSİ

Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.

Sahih-i Buhari, KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI