ALLAH RASULÜNÜN NÜBÜVVETİNİ TASDİK EDEN İMZALAR-3
Hz. Muhammed(a.s.)’in risaletini tasdik edenlerden birisi de, insanlık camiasında -peygamberlerden sonra- feraset, dirayet ve kemâlât hususunda en meşhur, en muhterem, en namdar, en dindar ve en keskin fikirli, Âl ve Ashâb adındaki şanlı iki büyük taifedir.
Ehl-i Beytin Verdiği Onay
إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيراً
"Şüphesiz Allah siz Ehl-i Beytten manevî kirleri gidermek ve sizi temizlemek istiyor" (Ahzab, 33/33).
Hz. Muhammed(a.s.)'in risaletini tasdik edenlerden birisi de, insanlık camiasında -peygamberlerden sonra- feraset, dirayet ve kemâlât hususunda en meşhur, en muhterem, en namdar, en dindar ve en keskin fikirli, Âl ve Ashâb adındaki şanlı iki büyük taifedir.
Kemâl-i merakla ve gayet dikkat ve nihayet ciddiyetle bu zâtın bütün gizli ve âşikâr hallerini, fikirlerini, vaziyetlerini tahkik ve tetkik etmeleri neticesinde, bu zâtın dünyada en sadık/en doğru, en yüksek bir kişiliğe, en haklı ve hakikatli bir şahsiyete sahip olduğuna ittifakla ve icmâ ile sarsılmaz tasdikleri ve kuvvetli imanları, güneşin ziyasına delâlet eden gündüz gibi bir delildir.
"Eğer perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek" diyen İmam-ı Ali (r.a.) ve yerde iken Arş-ı Âzamı ve İsrafil'in azamet-i heykelini temâşâ eden Gavs-ı Âzam (k.s.) gibi keskin nazar ve gayb-bîn gözleri bulunan binler aktâb ve evliya-yı azîmeyi câmi ve Âl-i Muhammed nâmıyla şöhretşiâr-ı âlem olan nurânî bir cemaatin icmâ ile onu tasdik etmeleri göz kamaştırıcı bir imzadır.
Hz. Ali'nin, Resulullah (a.s.) hakkındaki şehadeti şöyledir: "O, insanların en cömerdi, insanların en geniş kalplisi, insanların en doğru sözlüsü, onların en ahde vefalısı, onların en yumuşak huylusu, insanların en soylusu idi. Onu ilk gören heybetinden korkardı. Onu yakından tanıyan ise ona âşık olurdu. Onu vasf eden kimse: 'ne ondan önce, ne de ondan sonra, kendisinin bir benzerini gördüm' derdi."(1)
Hz. Aişe validemizin şu şehadetinin büyüklüğüne bakın: "Onun ahlakı Kur'andı."
Ve bu sözünü adeta tefsir ederken manzum olarak –mealen- şunları söylemiştir:
"Gözlerim asla görmedi senden daha güzelini
Hiçbir kadın doğurmadı senden daha mükemmelini
Sen her türlü kusurdan uzak olarak var edilmişsin
Sanki sen nasıl istediysen öyle yaratılmışsın."
Arkadaşlarının/ Sahabe-i Güzin'in Verdiği Onay
وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى {*} مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى {*} وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى {*} إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
"Kayan yıldızlara yemin olsun ki, arkadaşınız (Muhammed), ne saptı ve ne de yanlış yola kaydı. O kendi heva ve hevesinden konuşmaz. O (nun söyledikleri) ancak vahiy edilen bir vahiydir" (Necm, 53/1-4).
Bedevî bir kavim ve ümmî bir muhitte, hayat-ı içtimaiyeden ve efkâr-ı siyasiyeden hâli ve kitapsız ve fetret asrının karanlıklarında bulunan ve pek az bir zamanda en medenî ve malûmatlı ve hayat-ı içtimaiyede ve siyasiyede en ileri olan milletlere ve hükümetlere üstad ve rehber ve diplomat ve hâkim-i âdil olarak, şarktan garba kadar cihanpesendane idare eden ve Sahabe unvanıyla dünyada namdar olan meşhur cemaatin ittifakla ona iman etmeleri, ölümünden sonra da can ve mallarını, peder ve aşiretlerini feda etmekten çekinmemeleri, hayatları boyunca o sarsılmaz pek kuvvetli imanla tasdik etmeleri, eşsiz bir şehadettir.
Aslında gülü bülbülden sormak gerek. O halde Onu, Resulullah'ın büyük şairi Hassan'dan –mealen-dinleyelim:
"O öyle bir peygamber ki, çevresindeki insanların görmediğini görür.
Her yerde, her toplulukta çekinmeden Allah'ın kitabını okur.
Eğer bu gün konuşmasında gelecekten haber verse gizli bir ihbar
Onun tasdiki aynı günün kuşluğunda ya da ertesi gün gelip onaylar."
Diğer bir bülbülü olan Abdullah İbn Revaha da -mealen-şöyle haykırıyor:
"Allah'ın Resulü hep aramızda O'nun kitabını okur, hiç durmaz
Sabah olur olmaz, şafaklar söker sökmez, gün ağarır ağarmaz
Biz gerçeği görmez birer kör iken, bize yol gösterdi açıldı gözlerimiz
O ne derse doğrudur, her dediği çıkacak, buna emindir gönüllerimiz."
Evliyanın Verdiği Onay
اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ
" İnananların velisi/dostu Allah'tır. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkartır" (Bakara, 2/257).
النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ
"Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır" (Ahzab, 33/6).
Hz. Muhammed (a.s.)'in ortaya koyduğu prensipler doğrultusunda hayatlarını tanzim eden, onun terbiyesiyle yetişen ve arkasından gitmeleriyle hakka hakikate, kemâlâta, kerâmâta, keşfiyata, müşahedata yetişen binlerce evliya, kazandıkları bu manevî mertebelerin dilleriyle Allah'ın birliğine/vahdâniyetine şehadet ettikleri gibi, üstadları olan bu zâtın doğruluğuna/ sadıkıyetine ve risaletine icmâ ve ittifakla şehadet ediyorlar. Ve âlem-i gaybdan verdiği haberlerin bir kısmını nur-u velâyetle müşahede etmeleri; ve umumunu, nur-u iman ile ya ilmelyakîn veya aynelyakîn veya hakkalyakîn suretinde itikad ve tasdik etmeleri, üstadları olan bu zâtın derece-i hakkaniyet ve sadıkıyetini güneş gibi gösteriyorlar.
Çünkü meyve veren bir ağaç kuru değil, canlıdır. Milyonlarca velayet meyvelerini veren Hz. Muhammed (a.s.)'in manevî şahsiyeti, bu meyvelerin şehadetiyle, hak ve hakikat semasının sidre-i müntehası, ilim ve hikmet cennetinin şecer-i tubasıdır.
Asfiyanın / Yüksek Ulema Heyetinin Verdiği Onay
وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
"Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu, Aziz ve Hamid olan Allah'ın yoluna ilettiğini bilirler" (Sebe; 34/6).
Her asırda binlerle efradı bulunan ve her fende dâhiyâne ileri giden ve muhtelif mesleklerde çalışan, ümmetinde yetişen hadsiz muhakkik ve mütebahhir ulemadan meydana gelen büyük heyet-i ilmiye, tevafukla/birbirlerini desteklemek suretiyle ve ilmelyakîn derecesinde Hz. Muhammed (a.s.)'i tasdik etmişler.
Keza, bu zâtın, ümmîliğiyle beraber, ders verdiği kudsî hakikatler, ortaya koyduğu yüksek ilimler ve keşfettiği mârifet-i İlâhiye ile ilgili verdiği dersleriyle, onun eğitim ve öğretimiyle, talim ve terbiyesiyle, mertebe-i ilmiyede en yüksek makama yetişen milyonlarca müdakkik, muhakkik asfiya makamındaki İslam bilginleri ve birer hikmet dâhisi olan İslam filozofları, bu zâtın takip etttiği dâvâsının temel esası olan tevhit ve vahdâniyeti kuvvetli burhanlarıyla bil'ittifak ispat ve tasdik ettikleri gibi, bu muallim-i ekberin ve bu üstad-ı âzamın hakkaniyetine ve sözlerinin hakikat olduğuna ittifakla şehadet ediyorlar. Demek bu zâtın davasının temel esası olarak kabul ettiği vahdâniyete şehadeti, şahsî ve cüz'î değil; umumî ve küllî ve sarsılmaz ve bütün şeytanlar toplansa karşısına hiç bir cihetle çıkamaz bir şehadettir.
Maddî ve manevî ilimlerle mücehhez olan Evliya ve Asfiya gruplarının bu sarsılmaz şehadetleri, bu zâtın –gündüzün güneşe delâleti gibi- nübüvvetinin bir delili, risaletinin bir hücceti ve sadakatinin bir burhanıdır.
Hz. Muhammed (a.s)'in Şahsiyetinin Verdiği Onay
يس {*} وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ {*} إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ {*} عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
"Ya Sin. Hikmet dolu Kur'an'a yemin olsun ki, sen gönderilmiş peygamberlerdensin. Dosdoğru bir yol üzeresin" (Yasin, 36/1-4).
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
"Şüphesiz sen pek büyük bir ahlak üzeresin" (Kalem, 68/4).
"Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim"(2)
Hz. Muhammed (a.s.)'in mümtaz şahsiyeti, güneş gibidir, hem çevresini hem de kendi kendini aydınlatır. Kur'an-ı Kerim, kırk yönden i'caz nakışlarıyla donatan Vahyin sahibi Yüce Mevla, rahmet ve hikmetiyle elçisini de kırk yönden eşsiz ahlak erdemleriyle donatmış ve bu mücessem i'caz tablosunu "Hiç şüphe yok ki, sen çok büyük bir ahlak üzeresin"(Kalem, 68/3) ifadesiyle dost ve düşmana ilan etmiştir. Hz. Aişe'nin veciz ifadesiyle "O'nun ahlakı Kur'an'dı." Demek ki, Hz Muhammed (a.s.), Kur'an güneşinin parlak ışıklarını yansıtan şahsiyetiyle, konuşan ve yaşayan bir Kur'an'dı.
Bilindiği üzere, küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münazaralı bir davada, hicapsız, pervâsız, küçük fakat hacâlet-âver bir yalanı, düşmanları yanında hilesini hissettirecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez.
Şimdi bak bu zâta: Pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar, pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir halde, pek büyük bir cemaatte, pek büyük husumet karşısında, pek büyük meselelerde, pek büyük dâvâda, pek büyük bir serbestiyetle, pervâsızca, tereddüt etmeden, çekingenlik göstermeden, telâşsız, samimî bir safvetle/bir duruş ve durulukla, büyük bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokunduracak şekilde, hakkın hatırını esas alan ve ulvî bir surette söylediği sözlerde hiç hilâf bulunabilir mi? Hiç hile karışması mümkün müdür? Kellâ! Ve kat'a! Ve asla!
Evet, hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz. Hak olan mesleği hileden müstağnîdir, Hakikatbînin gözüne hayalin ne haddi var ki hakikat görünsün, aldatsın!
-devam edecek-
Dipnotlar
1-Tirmizi , Gazali, İhya, II/379.
2-Nebhanî, Huccetullah ale'l-âlemin, 31.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir
Âl-i İmran:20
GÜNÜN HADİSİ
İSİM VE KÜNYE
"Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın"
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...