SUHEYB-İ RUMİ

Suheyb bin Sinan bin Malik, Suheybi Rumi.. Biz müslümanlardan bazıları Suheyb er-Rûmî'yi tanımaz,onun bazı yönlerini ve hayatının bir bölümünü iyi bilmez! Fakat çoğumuzun bilmediği, Suheyb'in Rûmî (Bizanslı) olmadığıdır. Onun babası Benî Numeyr, anası Benî Temîm kabilesine mensup halis bir Arap olduğudur


Zahid Başçı

malasahit@gmail.com

2017-12-15 19:19:34

Suheyb bin Sinan bin Malik, Suheybi Rumi.. Biz müslümanlardan bazıları Suheyb er-Rûmî'yi tanımaz, onun ba­zı yönlerini ve hayatının bir bölümünü iyi bilmez!

Fakat çoğumuzun bilmediği, Suheyb'in Rûmî (Bizanslı) olmadığıdır. Onun babası Benî Numeyr, anası Benî Temîm kabilesine mensup halis bir Arap olduğudur.(1)

Babası Sinan bin Malik ve amcası, Kisra'nın Ubullle şehrinin âmili(idarecisi) idiler. Anası Kuayd kızı Selma'dır. Evleri Musul toprağında idi. Deniliyor ki; Cizre ve Musul arasında, Dicle nehri kenarında yaşıyorlardı.

Rumlar bu bölgeye baskın düzenlediler. Suheyb küçük yaşta Rumların eline esir düştü. Rivayete göre o sırada beş yaşındaydı.

Suheyb, Rum diyarında büyüdüğü için dilinde bir tutukluk vardı. Ben-i Kelp kabilesinden tüccarlar onu Rumlardan köle olarak satın aldılar ve satmak için Medine'ye getirdiler. Mekkeli Abdullah bin Cüdan bin et Teymi onu satın aldı ve sonradan azad etti. Suheyb, Abdullah bin Cüdan ölünceye kadar onun yanında kaldı. Mekke'ye gelip yerleştiğinde, Arapçayı iyi konuşamadığından ve saçlarının kızıl renkte olmasından dolayı halk ona Rûmî (Bizanslı) Su­heyb ismini vermişti.

Kendisi kırmızı benizli, buğday tenli, yakışıklı bir zattı. Ne kısa ne de uzun, kısaya yakın orta boylu idi. Saç ve sakalı sıktı. Sakalını kına ile boyardı.

Rasulullah'a peygamberlik geldikten bir müddet sonra Suheyb Müslüman oldu. Abdullah bin Ebu Ubeyde babasından, o da Ammar bin Yasir'den rivayet ettiğine göre, Hz. Ammar diyor ki; "Ben Dar'ul Erkam'ın kapısı önünde Suheyb ile karşılaştım. Rasulullah(s.a.v) Dar'ul Erkam'da idi. Ben Suheyb'e dedim ki; "sen burada ne arıyorsun?" O da bana dedi ki "sen burada ne arıyorsun?" Ben dedim ki; "Ben Muhammed'in(s.a.v) yanına gidip onu dinlemek isterim." Suheyb; "ben de onun yanına gidip onu dinlemek isterim." İkimiz Rasulullah'ın(a.s.m) yanına gittik. Bize Müslüman olmamızı telkin edince, ikimiz de Müslüman olduk.. Sonra Rasululah'ın yanında akşama kadar kaldık ve gizlice çıkıp gittik."

Ammar ve Suheyb'in Müsüman olmasıyla Müslümanların sayısı otuz küsur olmuştu.(2)

İbn-i İshak diyor ki; "Rasulullah(s.a.v) Mescidde yani Ka'be'nin yanında oturduğu zaman ashabının zayıf ve kimsesiz olanları; Habbab bin Eret, Ammar bin Yasir, Saffan bin Umeyye'nin azadlısı Ebu Fukeyhe, Suheyb ve onlar gibi kimsesiz Müslümanlar onun yanında otururlardı. Kureyş Müşrikleri onları küçümseyip alay ettiler. Hatta bazıları dediler ki; " İşte Muhammed'in arkadaşları, görüyorsunuz. Allah bunları mı hidayet ve hak üzere olmaları açısından bizlere üstün kılmıştır? Eğer Muhammed'in(s.a.v) getirdiği din hak olsaydı, bunlar bizden daha üstün olamazlardı. Allah(c.c) bizi bırakıp da onları seçmezdi."(3)

En'am Suresinin 52 ve 53. Ayetleri bunun üzerine nazil oldu. Bu ayetlerde Allahu Teala melaen şöyle buyuruyor; "Sabah akşam, Rabblerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın. Böylece, "Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?" demeleri için onları birbiriyle denedik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?"

İmam Ahmed bin Hanbel, İbn-i Mesud'dan(r.a) rivayetle İbn-i Mesud(r.a) diyor ki; "Bir gün Habbab bin Eret, Suheyb-i Rumi, Bilal ve Ammar bin Yasir, Peygamber Efendimizin yanında iken, bir Kureyş topluluğu Efendimizin(a.s.m) yanından geçerken bu kimsesiz ve zayıf Müslümanları onun etrafında görüyorlar ve Efendimize diyorlar ki; "sen bizim gibi asaletli insanları bırakıp ta bunlara mı razı oldun?" Bu sözler üzerine Enam Suresinin 51-58. Ayetleri nazil oldu(4)

Said Bin Museyyeb diyor ki; "Suheyb(r.a) Mekke'den Rasulullah'a hicret etmek istediği zaman, Kureyş'ten bir topluluk onu takip etti. Bunun üzerine Suheyb(r.a) bineğinden indi. Sa­dağından okları çıkarıp yayına koydu ve şöyle dedi :

-Kureyşliler! Vallahi siz benim çok iyi ok attığımı ve isabet ettirdiğimi bilirsiniz. Ben yanımdaki okların herbiriyle birinizi öldürmedikçe bana ula­şamazsınız. Daha sonra da sizinle elimde kalan tek şeyim kılıcımla dövü­şürüm.

Birisi ona şöyle dedi :

-Vallahi, seni hem canınla hem de malınla bizden üstün bir halde bırakamayız. Sen Mekke'ye zayıf ve yoksul olarak geldin, zenginleştin ve şim­diki haline ulaştın". O da şöyle cevap verdi :

-Malımı size bırakırsam, beni serbest bırakmaya ne dersiniz?» Onlar :

-Tamam» dediler.

Böylece onlara Mekke'deki evinde parasını koyduğu yeri tarif etti. Onlar Mekke'ye gidip oradan parayı aldılar ve sonra onu serbest bı­raktılar.

Suheyb Medine'de Rasulullah'a(s.a.v) kavuşunca Allah Rasulü(a.s.m) ona şöyle dedi; "Ya Ebu Yahya! Alışverişin ne kadar karlı. Alışverişin ne kadar karlı.."

Bu hadise üzerine Bakara Suresinin 207. Ayet-i kerimesi nazil oldu;

 وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَاللّهُ رَؤُوفٌ بِالْعِبَادِ 

 "İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir."(5)

Yine Tabiinden Said bin Müseyyeb'ten rivayetle Suheyb(r.a) anlatıyor; "Rasulullah(s.a.v) Mekke'den çıkıp Medine'ye hicret etti. Ebubekir(r.a) onunla beraber çıktı. Ben de onlarla birlikte çıkmak istedim ancak Kureyşten iki genç beni engelledi. Ben o geceyi oturmadan ayakta geçirdim. Onlar dediler ki; "Allah onun karnındaki elemden dolayı onu meşgul etmiştir." Halbuki ben karnımdan şikayetçi değildim.

Ve derken onlar yanımdan çıktılar ve ben yola çıktım. Onlardan bir kısım insanlar beni tutup geri götürmek için beni takip ettiler. Ben onlara dedim ki; "Benim Mekke'de kaç okka altın ve hullem vardır. İsterseniz onları sizde vereyim, benim yolumu açın ve bana güvence verin." Ve onlar da kabul ettiler. Ben Mekke'ye kadar onları takip ettim. Onlara dedim ki; "benim kapımın eşiğinin aştını kazınız, orada kaç okka altın vardır. Falanca kadına şu şifre ile gidiniz, ondan o iki hulleyi alınız." Anlaştık, beni salıverdiler.

Medine'ye doğru yola çıktım. Kuba'da Rasulullah'a(a.s.m) yetiştim. O(s.a.v) daha Kuba'dan ayrılmamıştı. Beni görünce dedi ki; "Ya Eba Yahya ne karlı alışveriş yaptın." Ben dedim ki; "Ya Rasuullah! Benim bu durumumu bilip de benden önce sana ulaşan kimse yoktur. Bu haberi ancak ve ancak Cebrail(a.s) sana haber vermiştir."(6)

Hz. Süheyb-i Rûmî, nişan almakta ve ok atmakta çok mahir idi. Başta, Bedir, Uhud ve Hendek olmak üzere bütün gazâlarda bulundu. Çok büyük gayret ve kahramanlıklar gösterdi. Buhari tarihinde ayrıca da Humeyri ve Taberani'nin rivayetine göre Suheyb(r.a) demiştir ki; "Rasulullah'ın(s.a.v) katıldığı her savaşa katıldım. Rasulullah'ın(a.s.m) aldığı her biatta bulundum. Onun gönderdiği her seriyyeye(küçük askeri birlik) iştirak ettim. Onun yaptığı her savaşta ya sağında ya da solunda idim. Ön tarafında tehlike belirdiğinde önüne geçtim. Arka taraflarında tehlike olduğu zaman arka taraflarında bulundum. Rasulullah(s.a.v) vefat edinceye kadar, düşmanlarıyla karşı karşıya kaldığı zaman onu yalnız bırakmadım."(7)

Bir gün Hz. Ömer kendisine takıldı:

- Yâ Süheyb! Oğlunun adı Hamza olduğu hâlde, Ebû Yahyâ ya'nî Yahyâ'nın Babası diye tanınırsın. Rûmî olduğun hâlde, Arabım dersin. Bir de çok harcıyorsun. Niçin?

Hz. Süheyb gülerek, şu cevabı verdi:

- Ebû Yahya künyesini, bizzat Resûlullah efendimiz verdiler. Soyum Nemr neslindendir ama, Rumların eline esir düşmüşüz. Çok harcamama gelince, çok harcıyorum ama, hep Allah yolunda sarf ediyorum. Zîrâ sevgili Peygamberimizden duydum, buyurdu ki: 

"Sizin hayırlınız, selâmı güzelce alıp veren. Bir de, çokca ikâm eden kimsedir."

Hz. Ömer, Hz. Süheyb'i çok severdi. Hz. Ömer, Ebû Lü'lû kâfiri tarafından yaralanınca, yerine geçecek halîfeyi seçmek için şûra ehlini tayin edip, yeni halîfe seçilinceye kadar Hz. Süheyb'in kendisinin yerine vekil olması ve cenâze namazını kıldırması için vasiyet etti. 

Hz. Süheyb, üç gün müddetle cemâ'ate namazları kıldırdı. Bu mukaddes vazîfeyi büyük bir ihtimam ve hassasiyetle yerine getirdi. Hz. Ömer'in cenâze namazını da kıldırdı. Bu esnada gösterdiği dikkat ve itina ile herkesin takdir ve tasvibini kazandı.

Hz. Süheyb, herkese iyilik eder, çok yemek yedirirdi. İkrâm ve ihsânları çok idi. 70 yaşında, 658'de Medîne-i münevverede vefât etti. Bâki kabristanına defnolundu. 

Çocukları Habib, Hamza, Sa'd, Salih, Seyfi, Ubbâd, Osman ve Muhammed'dir. 

Dipnotlar

1-Dr. Abdurrahman Rafet el Bâşa, Sûrun Min Hayatu's Sahabe

(2)-İbn-i Sad, Et Tabakatül Kübra, Cilt: 3, sh: 120-121 Daru'l İhyau't Turasil el Arabi, Beyrut

(3)- İbn-i Hişam, Cilt; 1-2, s: 392-393, Daru'l El-Marife, Beyrut.'

(4)- Zehebi, Siyer-i Âlami'n Nubela, Cilt; 2, sh: 22, Müesseseturrisale, Beyrut, 2014

(5)-Ebu Nuaym el İsbehani, Hılyetü'l Evliya, Cilt:1, sh; 215, Dar'ul Hadis, Kahire, 2009, Dr. Abdurrahman Rafet el Bâşa, a.g.e

(6)- Hılyetü'l Evliya, Cilt:1, sh; 216

(7)-İbn-i Hacer el Askalani, El İsabe Fi Marifeti's Sahabe, s: 619

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

AL-İ İMRAN, 21.AYET

GÜNÜN HADİSİ

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, hayır söylesin veya sükut etsin.

Riyazü's Salihin, 1/307

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI