MEVLANA HALİDÎ BAĞDADÎ HAZRETLERİNİN NAKŞİBENDÎ TARİKATININ YAYILMASINDAKİ ROLÜ ve ETKİSİ

Nakşibendiyye tarikatının Halidiyye kolunun pîri olan zülcenaheyn, müceddid olarak bilinen Ebul Bahâ Diyaddin Halid eş-Şehri Zûri el-Kûrdi, Süleymaniye kentinin Karadağ kasabasında 1779 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Pîr Mikail’dir, annesi ise Pîr Hıdır’ın soyundandır. Baba tarafından soyu Hz. Osman efendimize ulaşmaktadır. Anne tarafından da Süleymaniye’de meşhur olan Fatımî ailesine ulaşmaktadır.


Sebahattin Elçani

muhammed_elcani@hotmail.de

2017-12-15 19:29:01

Halidî Bağdadî Hz. Kimdir?

Nakşibendiyye tarikatının Halidiyye kolunun pîri olan zülcenaheyn, müceddid olarak bilinen Ebul Bahâ Diyaddin Halid eş-Şehri Zûri el-Kûrdi, Süleymaniye kentinin Karadağ kasabasında 1779 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Pîr Mikail'dir, annesi ise Pîr Hıdır'ın soyundandır. Baba tarafından soyu Hz. Osman efendimize ulaşmaktadır. Anne tarafından da Süleymaniye'de meşhur olan Fatımî ailesine ulaşmaktadır.

İlim icazetini Şeyh Muhammed Kasîm Senendecî'den almıştır. Yedi yıl gibi bir süre Berzenciler'in medreselerinde müderrislik yaptıktan sonra Derviş Muhammed Mirzâ'nın yol göstermesiyle 1809 yılında İran, Pakistan, Afganistan ulemalarını ve medreselerini ziyaret ede ede ve ilmi münazaralar yaparak dokuz ay zarfında Hindistan'ın Yeni Delhi şehrine ulaşmıştır. Şeyh Abdullah Dehlevî hazretlerinin tekkesinde dokuz ay(1) seyrû sulukta bulunduktan sonra, Şah Dehlevî hazretleri Nakşibendî, Kadirî, Kübrevî, Sühreverdî ve Çeştîyye tarikatlarında kendisine icazet vermiştir. Dehlevî hazretleri kendisi için bu meşhur sözünü ifade etmiştir: "Halidî Kûrd heme çiz burd."(2)

Mevlana Halid hazretleri yirmili yaşlarında irfani ve tasavvufi liyakatı elde ederek elli gün zarfında Süleymaniye'ye döndü. Uzun bir süre Süleymaniye'de tekkeler kurarak kendisine ait olan arazileri medrese ve tekke hizmetlerine vakfettikten sonra Bağdat'ta Abdulkâdir Geylani hazretlerinin camisinde ve tekkesinde ilim ve irşad hizmetlerine devam etmiştir. Daha sonra Şam'a yerleşerek 1827 yılına kadar ilim irşadta bulunarak 59 yaşında orada vefat etmiştir.

Meşhur Hanefi fıkıh âlimi Seyyid Muhammed Emin İbni Abidin, meşhur müfessirlerden Mahmud Âlûsi, meşhur muhaddislerden Abdurrahman Kezberî, İmadiye'nin meşhur Şafii fıkıh âlimi Yahya Mezûrî, felsefe ve mantık âlimi olan Ahmed Ervadi, kendisinden ders aldığı hocası olan Molla Ömer Karadağî, on birinci göbekten Abdulkadir Geylani hazretlerine ulaşan Seyyid Taha Nehrî, Diyarbakır Ulu Camii müderrisi olan Ali Sebti Palevi, Kuzey Irak'ın meşhur ulemasından Şeyh Osman Tavili ve Şeyh Halid Cezirî gibi yüzlerce âlim ve meşayihe Nakşibendiyye icazetini vermiştir. Ancak Anadolu'muzda Nakşibendiyye tarikatının Halidiyye kolu bu beş halife aracılığıyla günümüze kadar gelerek yayılmıştır. Bunlar: İstanbul ve çevresinde Ahmed Ervadi ile Abdullah Mekkî Erzincanî hazretleri (Zahit Kotku Efendi ve İsmail Ağa çevresindeki meşayihler);

Hakkari, Bitlis, Diyarbakır'ın bir kısmı, Siirt'in bir kısmı, Mardin'in bir kısmı, Erzurum ve Muş'un bir kısmında Seyyid Taha Nehri hazretleri (İstanbul'da Erenköy cemaati, Nurşin, Menzil ve Hazneviler ve Karakoçan çevresindeki meşayihler);

Mardin, Siirt ve Diyarbakır'ın bir bölümünde Şeyh Halid Cezerî hazretleri (Siirt, Cizre, Diyarbakır ve Hani çevresindeki meşayihler);

Elazığ, Diyarbakır'ın kuzeyi, Erzurum'un güney batısı, Muş'un kuzey batısı ve Bingöl civarında Şeyh Ali Septi Palevî hazretleri (Kastamonu ve Çankırı meşayihi, Lice ve Hani'de; Serd, Kale ve Cümelaş meşayihi, Varto; Kers, Dadinan, Kolan meşayihi, Hınıs ve Tekman meşayihi, Solhan; Melekan meşayihi, Genç; Yayla meşayihi, Palu; Hun, Kelhasi, Sağuna meşayihi, Elazığ; Seyyid Ahmed Çapakçurî, Erzurumlu İmam Efendi ve Hacı Tevfik Efendi çevreleri, Sancak; Şeyh Süleyman Kûrî, Karlıova; Halifan ve Haciyan meşayihi, Kiğı; Karbaşan Şeyh Selim Efendi, Bingöl; Merkez, Karlıova'nın güneyi, Lice'nin kuzeyi, Kiğı'nın bir kısmı, Yukarı Sancak, Genç'in büyük bölümünde irşadta bulunan meşhur Çan meşayihleri) dir. Burada zikrettiğimiz meşayihin dışında birçok meşayih ve hulefadan bahsetmekte mümkündür. ZÜLCENAHEYN

Mevlana Halid Bağdadî hazretleri Zülcenaheyn olarak tasavvuf camiasında bilinmektedir. Zülcenaheyn demek, iki kanatlı yani ilim ve tasavvufu beraber yaşatmıştır. Çünkü genelde ya ilimle meşgul olanlar tasavvuftan uzak, ya da tasavvufla uğraşanlar ilimden uzak durmuşlardır. Büyük tasavvuf âlimleri, "fıkıh ilmiyle meşgul olup da tasavvuftan uzak yaşayanlar fâsık olur, tasavvufla meşgul olup da fıkıhtan uzak yaşayanlar zındık olur", demişlerdir.

Halidi Bağdadî hazretleri öncelikle menkul ve makul ilimlerde zirveye ulaşmıştır. Arap edebiyatında saygın bir makama gelmiştir. İslami ilimlerden birçok metni, hadis kitaplarından Sahih-i Buhari'yi, edebi metinlerden Makamati Harirî'yi ve Farsça tasavvufi ve edebi metinlerinin birçoğunu ezberlemiştir. Özellikle Hindistan'a giderken İran Şiâ âlimleriyle büyük münazaralarda bulunmuştur. Hatta Şiâ âlimlerinden Kaşâni ve arkadaşları kat'i delillere karşı mağlup olunca kendisini darp etmeye kalkışmışlardır. Aynı zamanda Halidi Bağdadi heybetli ve iri bir yapıya sahip olduğu için hatırı sayılır bir güce de sahip olmuştur. İran, Pakistan ve Afganistan yolculuğunda ehli sünnet ve cemaat akidesini etkili delillerle savunarak güçlendirmiştir. Onun bu mücadelesi Osmanlı uleması tarafından da takdirle saygı görmüştür. Dolayısıyla Osmanlı Hanedan'ı yıllarca rakibi olan Persler'e karşı Halidi Bağdadî hazretlerini manevi bir güç olarak görmüşlerdir.

Onun döneminde tasavvuf gittikçe Kur'an, Sünnet ve Fıkıh merkezinden kayarak keşif, ilham, keramet, hâl ve makamat merkezli olmuştur. Halidi Bağdadî hazretleri tekrar tasavvuf ve irfanı Kur'an, Sünnet ve Fıkıh merkezine indirdiği için birçok ulema ve meşayih tarafından 13. asrın müceddidi olarak yâd edilmiş ve onunla intişar eden silsileye de "Müceddidiye Silsilesi" denilmiştir. Ona mensup olan nerede bir halife varsa tekkenin yanında mutlaka bir medresesi olmuştur. Ya kendisi ders vermiştir ya da müderrisler vasıtasıyla tedrisat yaptırmıştır. Onun için Halidiyye tekke ve medreselerinde en büyük hakem nakil ve kitap olmuştur. Keşif, ilham, keramet, hâl ve makamat gibi tasavvufi deyimler kitaba göre şekil almıştır.

Sebahattin Elçani

Dipnotlar

(1)İnsanın ana rahminde olgunlaştığı süre.

(2) "Kürt Halid bütün feyizleri topladı"

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?

Rahman, 60

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İçinde Allah'ın anıldığı ev ile içinde Allah'ın anılmadığı ev diri ile ölüye benzer.

Müslim

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI