EMİR ABDÜLKERİM EL HATTABİ-2. BÖLÜM
ANNUAL ZAFERİ Babasının vefatından sonra savaşın idaresini uhdesine alan Hattabi’nin ıslahat çalışmaları ve kuvvetli liderliği tesirlerini hemen gösterdi. İspanyol ordusu her yerde bozguna uğramakta idi. 1920’de Rif’ten topladığı 200’e yakın askerle, stratejik önemdeki Tafersit’i ele geçirdi. Bu zafer, Fas’ın bağımsızlığına giden yolda büyük bir aşamaydı.
ANNUAL ZAFERÄ°
Babasının vefatından sonra savaşın idaresini uhdesine alan Hattabi'nin ıslahat çalışmaları ve kuvvetli liderliği tesirlerini hemen gösterdi. İspanyol ordusu her yerde bozguna uğramakta idi. 1920'de Rif'ten topladığı 200'e yakın askerle, stratejik önemdeki Tafersit'i ele geçirdi. Bu zafer, Fas'ın bağımsızlığına giden yolda büyük bir aşamaydı.
Sonunda, Ä°spanya'da Annual felâketi olarak anılan muhteÅŸem zafer bu baÅŸarıları taçlandıran büyük bir hadise oldu. 21 Temmuz 1921 ile 9 AÄŸustos 1921 arası Annual'da 25.700 kiÅŸilik Ä°spanyol ordusu ile 4.000 kadar Rif gerillası çarpıştı. Annual muharebesi sonunda Ä°spanyol zayiatı 13.000'in üzerindeydi. (bunun 8.000'i ölü)Â
Bazı kaynaklara göre İspanyol tarafında kayıplar 20.000'e varmaktaydı. Ayrıca 20 bin tüfek, 400 makineli tüfek ve 129 savaş topu Rif gerillalarının eline geçti. Mücahidler ise bu muharebede 1000 kadar şehid verdiler..
Zamanın ünlü fikir adamı ve gazetecisi merhum Emir Şekip Arslan, Annual Muharebesi hakkında şöyle yazıyor; "Faslılar bir kaç sene İspanyollara karşı koydular. Nihayet İspanyollar tek bir çarpışmada 26 bin ölü, 170 top bırakarak mağlup oldular. Halbuki Mağriplilerin nüfusu topu topuna sekiz yüz bin kadardır. İspanya'nın nüfusu ise 22 milyondur. Buna rağmen öyle bir iş başardılar ki, dünya milletleri hayretler içerisinde kaldılar."
Yenik komutan Manuel Fernandez Silvestre'nin hızla kaçmaya başlayan İspanyol askerlerine "Kaçın, kaçın, öcü geliyor!" diye bağırdığı ve ardından da yenilginin etkisi ile intihar ettiği birçok kaynakta yer alır. Zafer o kadar beklenmedik bir şekilde gerçekleşmişti ki, Emir'in kendisi bile şöyle demek durumunda kalmıştı; "Bu o kadar hızlı ilerledi ki, savaşçılarımız zaferin gerçekliğine ve düşmanın içine düştüğü felakete inanmakta güçlük çekiyorlardı."
Annual muharebesi sonucu İspanyollar Melile varoşlarına kadar sürüldü. Bu zafer, kıta Afrikası Müslümanları arasında ve Fas halkı nezdinde Emir Abdülkerim'in popularitesini en üst düzeyde artırdı. Artık o milli bir kahramandı.
Muhammed Musa Şerif meseleyi ne veciz özetliyor; "Allah(cc), kulu Abdülkerim'e acayip bir yardımla, garib bir zamanda yardım etti. Öyle bir zamanda ki, o zamanda Müslümanlardan hiç kimseye Avrupa'nın yeni silahlarla silahlanmış bir ordusuna karşı böyle bir zafer nasip olmamıştı. Lakin bu, Hattabi ve askerlerinin kalblerinden fışkıran imani hamaset(yiğitlik)in işi idi. Ve Allah'ın bu yardımıyla evvel ahir bütün dengeler değişti, bütün diller tutuldu ve bu hezimet Avrupa'da büyük ses getiren bir vakıa oldu."
Onun başarılarının İtalyanlara karşı savaşan Libya'daki Senusi mücahidlerin azimlerini de diri tuttuğunu Knud Holmboe'nin hatıralarının muhtelif sayfalarında görüyoruz. Aynı şekilde, diğer sömürgeci güçlerce de yakinen takip edildiğini de. Bir misal olsun diye, Holmboe'nin İtalyan kumandan Diodiece ile görüşmesinden bir pasaj nakletmek istiyorum;
"Diğerleri arasında bir Fransız gazetecinin Riff'te savaş sürerken Abdülkerim'i ziyaretini anlatan bir kitaba rastladım. Elime alıp sayfalarını çevirmeye başlayınca, Diodiece sordu;
"Abdülkerim hakkında tam olarak ne düşünüyorsun?"
"Tabii ki ona hayranlık duyuyorum ve seviyorum" diye cevap verdim. "Hiç şüphesiz stratejik bir dehası var. Bir avuç adamla bir İspanyol kalesine saldırdı ve ne kadar silah, tüfek varsa hepsini alıp savaşa başladı. Sonra dört yıl boyunca müttefik Fransız ve İspanyol güçlerine karşı koydu. Buna ben 'dahiyane bir başarı' derim.
"Evet, hayret verici" diye cevap verdi Diodiece."
İngiliz genel meclis üyesi Mr. Körti ise bir toplantıda Emir Abdülkerim için şunları söyleyecekti; "Emir Abdülkerim çok büyük bir savaşçı ve kabiliyetli bir liderdir. İnsanları kendisine bağlamasını çok iyi biliyor. Şimdi Hindistanda, Mısır'da, Irak'ta bütün Müslümanlar Emir Abdülkerim'in kendileri için emir olmaya ve İslam'ın bayrağını taşımaya en layık kişi olduğunu görmektedirler.
Eğer bir şey olurda Emir Abdülkerim bir cihad çağrısı yaparsa, Afrika'da, Arap dünyasında ve Anadolu'da herkes onun emrine uyarak cihada kalkacaktır. İşte o zaman İngiltere, Fransa ve İtalya için en büyük tehlike başladı demektir."
Sözü merhum Fethi Yeken'e bırakalım; "Her kim Emir Abdülkerim'i görse veya onun uzun hayat mücadelesini okusa hemen anlar ki; 'İslam kahraman yetiştiriyor ve tarihi yazanlar da kahramanlardır." Evet, dünyada diller konuştukça ve güneş yeryüzüne doğdukça, şanlı Bedir medresesi de mücahidleri yetiştirmeye devam edecektir."
ZAFERÄ°N ARDINDAN
Annual muharebesinin savaşan iki taraf için de etkileri büyük oldu. Bundan sonra Rif kuvvetleri doğuya yönelerek, 130 üzerinde askeri karakol ele geçirdi ve İspanyolların savaşın başından beri ele geçirdikleri toprakları geri aldı.
Öte yandan bu acı yenilgi Ä°spanya'da deprem etkisi yaptı. Hükümet düştü. Daha sonrası ise Ä°spanya için siyasi karışıklıklar, darbeler, iç savaÅŸ ve Franco diktatörlüğünün kara günleri demekti.Â
EN BÃœYÃœK HATA
Bazı hatalar vardır ki sonuçları da hatanın büyüklüğü oranında değişir. Emir Abdülkerim'in en büyük hatası da, elinde imkan varken İspanyolların elinde kalan tek kara parçası olan Melile'ye saldırmaması oldu. Buraya saldırmamasının sebebi, Melile'de diğer Avrupalı devletlerin vatandaşları bulunuyor olmasıydı. Abdülkerim onlara zarar gelirse diğer Avrupalı devletlerin kendi vatandaşlarını koruma amacıyla savaşa müdahil olmasından endişe ediyordu..
 Bu hatanın neticelerine Mısırlı tarihçi Mahmud Şakir bey şöyle değinir;
"Ä°spanyolların elinde ise Melile Kalesinden baÅŸka bir ÅŸey kalmamıştı. Nitekim onbeÅŸ bin kayıp verdiklerini beÅŸyüz yetmiÅŸ kadar askerlerinin esir düştüğünü buna ilaveten otuzbin tüfek, dörtyüz havan topu ve yüzyirmidokuz adet de meyÂdan topu gibi büyük miktarda silah kaybına uÄŸradıklarını itiraf ediyorlardı. Ne varki Muhammed Bin Abdülkerim El-Hattabi Ä°spanyollara karşıkazandığı bu parlak zaferin baÅŸlangıçta hiç de farÂkına varamamıştı. Çünkü eÄŸer harekatını sürdürmüş olsaydı, MeÂlile Kalesini de ele geçirebilecek ve Ä°spanyolların hepsini denize dökebilecekti. Fakat durakladı.
Böylece Ä°spanyollar için bir fırsat doÄŸdu. Bu sayede de dinlendiler ve altmış bin asker daha getirerek yenilenen savaşın saflarına attılar ve H. 1339(1924) yılında karşıt bir hüÂcuma geçerek kaybetmiÅŸ oldukları toprakların hepsini geri aldılar. Ä°spanyolların, H. 1340'ta(1925) Rif Bölgesinde bulunan askerlerinin sayıÂsı yüzelli binden fazlaydı." Ä°leride Abdülkerim, Melîle'ye saldırmamanın onun en büyük hatası olduÄŸunu itiraf edecekti.
RÄ°F CUMHURÄ°YETÄ°NÄ°N KURULMASIÂ
"Fas İslam ile var oldu, İslam için yaşadı ve İslam yolunda yürüyecek." Evet, böyle demişti Rif kahramanı Emir Abdülkerim. İdeali ve ülküsü hep bu oldu. Ve bunu gerçekleştirmek üzere de Annual Zaferinin hemen akabinde, 19 Eylül 1921'de Kuzey Afrika'nın ilk Cumhuriyeti olan bağımsız Rif cumhuriyetini ilan etti. O sırada yeryüzünde bağımsız olan biricik İslam Cumhuriyeti olan bu devletin cumhurbaşkanı da kendisi oldu.
Cumhuriyetin kuruluş metninde, Abdülkerim Hattabi şunları söylüyordu: "Bizler, 1921'in Temmuz'unda kurulan Rif Cumhuriyeti hükümetinin temsilcileriyiz. Rif bölgesinin Fas'ın bir parçası olduğunu düşünenler yanılıyor. Coğrafi olarak, cumhuriyetimiz Afrika'nın bir parçasıdır."
Abdülkerim böylece siyasi hâkimiyetini duyurduktan sonra, kendisi "Emir" unvanını aldı. Fas'ın genel yöneticisi krala karşı, siyasi bir hamleydi bu şüphesiz. Devletin başkenti Agadir, resmi para birimi ise Riffan olmuş, ülke yönetimi ve kadroları 1 Şubat 1923'de resmi olarak da ülkenin Rif Cumhuriyeti adını alması ile göreve başlamıştır.
Tarihe "Rif Savaşı" olarak geçen bağımsızlık sürecinin sonrasında, bölgede yapılan nüfus sayımına göre Rif'in nüfusu 3 milyona ulaşmıştı. Cumhuriyet sınırları içinde 18 kabile yer alıyordu. Bölgenin kalkındırılması, demiryolu ve karayollarıyla donatılması, ekonomik yönden zenginleştirilmesi gerekiyordu. Abdülkerim, tüm bu alanlarda İslâm'ın temel ilkeleriyle de uyuşmasına dikkat ettiği bir program hazırladı.
Muhammed Musa Şerif, Emir Abdülkerim'in icraatlarını şöyle anlatıyor; "20 bin kilometrekareyi ve yarım milyon nüfusu barındıran topraklarda imaret işlerine girişti. Ve İslam ahkâmını uygulamaya koyuldu. Emniyet dayanaklarını sağlamlaştırdı. Okullar ve hastahaneler inşa etti.Ülkesinin tanınması için Avrupa'ya elçiler gönderdi. Kabileler arasında yayılmış hadiseler son derece azaldı. Hatta bir kişi babasının veya kardeşinin katiliyle İspanyollara karşı savaş meydanında karşılaşsa, ona asla kötü olarak dokunmazdı."
Rif Cumhuriyeti'nde bir hükümet, bir de meclis oluşturuldu. Meclis, bölgede bulunan kabile liderlerinden ve temsilcilerinden oluşuyordu. Gerek İspanyol esirlerin fidyelerinden ve gerekse halktan alınan ölçülü ve adilane vergilerle devlet işleyişi de rayına oturmaya başladı.
Diğer yandan askeriyede dönemin şartlarından mütevelid, farklı bir uygulamaya girişildi. Yaşı 16 ile 55 arasındaki bütün erkekler zorunlu askerliğe tabi tutuldu. Ama askerlik de farklılık arz ediyordu; her asker ayın 15 günü ailesinin yanında, 15 gün ise cephedeydi.
Bir batılı yazar Riff Cumhuriyeti hakkında şunları yazıyor; "Emir Abdülkerim, Şubat 1923'te hilafetin - adalet, birlik, düzenin ve şeriatın korunması - şartlarını yerine getirme konusundaki liderlik ve imamlığına dair Rif kabilelerinden biat (resmi bağlılık beyanları) aldı. Diğer vesilelerle kendisine emir el-Mü'minin olarak atıfta bulunmuştu. Bu ünvan, halifelik çağrışımlarına rağmen, evrensel önderliğe yönelik bir iddiayı yansıtmıyordu ve kendi hareketi adınaydı.
Rif devletinin resmi başlığı, Dawla el-Jumhuriyya el-Rifiyya (Rif Cumhuriyeti Devleti) idi, ancak Rifler kendilerinin geçici tabiatlarını yansıtan El-Cebha el-Rifiyya (Rif cephesi) olarak nitelendirdi. İsimlerin karışıklığı Rif'deki siyasi yapıların değişkenliğini yansıtıyordu. Bununla birlikte iki Avrupa ordusunun birleşik gücünün devletlerine son vermesinden önce, Rif güçleri, İspanyolları 1924'te kuzeybatı Fas'ta, Fransızları 1925'te yenecek kadar güçlülerdi."
Fakat bütün bu güzel gelişmeler ve çiçeği burnunda bu Cumhuriyetin başarıları Afrika'yı iliklerine kadar sömüren emperyalist devletleri ve başta da Cezayir'in tamamını ve Fas'ın bir kısmını hakimiyetinde tutan Fransa'yı ürkütmeye yetmişti..
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.
Nisâ, 31
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Geçmiş peygamberlerin sözünden (hiç eksiksiz) nâsın eriştiği haberlerden birisi de: Utanmazsan dilediğini işle! (sözü) dür.
Abdullâh b. Mes'ûd (r.a)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...