KALP HASTALIKLARI NASIL GEÇER?

İnsanda bulunan nifak, kibir, haset gibi rahatsızlıklar nasıl tam olarak geçer? Bunlar imtihan mıdır? Kişi kendisinde kibir duygusu olduğunu hissediyor, bundan rahatsızlık duyuyorsa ne yapmalıdır, bundan, bu gibi duygulardan nasıl kurtulabilir?


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2018-09-08 20:53:52

İnsanda bulunan nifak, kibir, haset gibi rahatsızlıklar nasıl tam olarak geçer? Bunlar imtihan mıdır? Kişi kendisinde kibir duygusu olduğunu hissediyor, bundan rahatsızlık duyuyorsa ne yapmalıdır, bundan, bu gibi duygulardan nasıl kurtulabilir?

Cevabımız:

-Bu duyguların da imtihan vesilesi olarak verildiği doğrudur. Ancak, bunların engellenmesi karşı gücün varlığıyla mümkündür. Fizik kanunlarında direngen güçlere karşı, indirengen güçlerin varlığı gibi, kötü huylara karşı iyi huyların harekete geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.

-Bilindiği gibi, bir hastalığa teşhis koymak tedavinin yarısı kabul edilir. Eğer bir insan kendisinde bulunan bir kibrin bulunduğunu idrak edebiliyorsa, hastalığın teşhisi doğru konulmuş ve iyileşme yolunda yolun yarısına varılmış demektir. Boynunda bir akrebin olduğunu fark eden bir kimsenin en büyük maksadı bu zehirli varlıktan kurtulmaktır. Boynumuza değil, kalbimizi ısıran kibir akrebini gördükten sonra elbette bütün gayretimizi bu yolda harcamak durumunda olduğumuz bir gerçektir. Şİmdi sorudaki kavramları ve tedavilerini özet halde arz edeceğiz

-NİFAK, iki manada kullanılır.

Birincisi: içte küfür olduğu halde, dışa iman görüntüsünü vermek suretiyle iki yüzlülük yapmaktır. Bunun tedavisi, küfrün zıddı olan iman esaslarına samimi olarak inanmaktır. İnanmak için, bilgiye ihtiyaç vardır. Bu asırda, iman esaslarıyla ilgili en güçlü bilgi kaynağı Risale-i Nur Külliyatı olduğunu söyleyebiliriz. Bu eserleri okumak, bilenlerle sohbet etmek çok kısa zamanda bu hastalığı tedavi edeceğine inananlardanız.

İkincisi: sosyal hayatta olması gereken doğruluktan uzaklaşmak, farklı yerlerde farklı yüzü göstermek, sözlü veya fiili olarak yalancılık etmektir. Bundan kurtulmak için iki-üç hususu iyi düşünmek gerekir:

a. Yalan söyleyen, iki yüzlülük eden kimsenin bu hali karşı taraftan mutlaka bu gün veya yarın bilinecektir. "yalancının mumu yatsıya kadardır" atasözümüz, büyük bir hakikatin ifadesidir.

b. Allah Kur'an'da "Allah'a şirk koşmaktan, bir de yalan söylemekten kaçının!"() mealindeki ifadeyle yalanın Allah'ın nezdindeki çirkinliğinin boyutuna vurgu yapılmıştır. Allah'ın bu kadar çirkin gördüğü bir vasfın değer kazanmasına izin veriri mi? Demek ki, er-geç Allah iki yüzlü yalıncıların yüzlerini karar çıkarır ve el-aleme rezil eder.

c. Şunu iyi bilmeliyiz ki, insanların iki yüzlülüğümüzü yüzümüze vurmamaları, onların bunun farkında olmadıkları anlamına gelmez. Özellikle ikiyüzlülüğü meslek haline getiren yalancıların maskesi bir şekilde düşer. Allah'ın hem ilmine hem kudretine bir iftira olan yalancılık, özellikle devam ettiği takdirde onun kukusunu, emarelerini karşı taraf sezdirmek ilahî adaletin bir yansımasıdır. 

-Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, bu manadaki nifak dahi insan onurunu zedeleyen, imanla bağdaşmayan, insanlık dışı bir davranıştır. Bunları iyi düşündüğümüz zaman, İslamî ve inasanî şerefimizi kurtarma adına ondan vazgeçmemiz çok kolay olur.

-KÄ°BÄ°R de iki manaya gelir:

Birincisi: Küfrü barındıran kibir.. Bir ism-i celili Hak olan Allah'tan hak olarak gelen vahiyle tespit edilen hak ve hakikati kabul etmeyi gururuna yedirmemektir. Başta iman esasları olarak İslam dinini kabul etmemek, namaz kılmaya, secde ile başını yere koymaya tenezzül etmemek

Şekli ne olursa olsun, işine gelmeyen hakkı kabul etmekten imtina etmektir. İnsan gibi âciz, zavallı bir mahlukun evrenin yaratıcısına karşı baş kaldırması, isyan etmesi ne derece ahmakçasına bir davranış olduğu malumdur. Şairin dediği gibi, "Kibra-u azamet Hakka yarar/ Kul olnana bu sıfatlar ne arar".

İkincisi: Zulmü netice veren kibir: Herhangi bir hakkı, hakikati, gerçeği kabul etmemek ya başkasına karşı bir haksızlıktır, yahut da kişinin kendi nefsine karşı bir zulümdür.

a. Başkasına kuş bakışı bakan kimse, kendisi ile o hor gördüğü kimse arasında şu iki önemli noktada hiç bir fark olmadığını görmekle kibir ve gurur hastalığından kurtulabilir:

Birinci nokta şudur ki; hiç bir insan, rububiyet makamına çıkamaz, başkası tarafından mabut gibi kabul edilmesi gereken bir ilahlık makamına sahip olmaz ve başkasına rab olamaz.

İkinci nokta şudur ki; hiç kimse kendisini kulluk dairesinden, Allah tarafından yaratılmış bir kul olma özelliğinden kendini kurtaramaz. Buna göre, ister şah, ister geda olsun, herkes aynı şekilde yaratılmış bir kuldur, herkes aynı seviyede Allah'a muhtaçtır, herkes aynı şekilde Allah'a kul olmak durumundadır. Fiziki olarak insanların organları bir birine benzediği gibi, manevî olarak da hepsi Allah'a karşı aynı ihtiyaç içindedir; hiç kimse kendisini ölümden kurtaramaz..Öldükten sonra kendisini diriltemez ve ha keza..

b. Kibir, insanı kendi kapasitesinin üzerinde bir konuma yakıştırmak olduğu için, daima sahibini yapmacık tutum ve davranışlara sürükler. Yapmacık davranışlar ise, insandan samimiyeti, ciddiyeti gideren, riyakârlık, gösteriş şovmenliğine düşüren pek komik bir özelliktir. 

d. Tevazu büyüklüğün kriteri olduğu gibi, kibir de küçüklüğün ölçüsüdür. Şunu asla unutmayalım ki, "kibir" vasfıyla kendimizi ne kadar pahalıya satarsak, aklı başında insanların nazarında o kadar değersiz oluruz. Hadis-i şerifte"Tevazu göstereni Allah yükseltir, kibir göstereni ise alçaltır"(Mecmau'z-zveaid, 8/82-83) diye ifade edilmiştir. Bundan anlaşılıyor ki, Allah tevazu gösteren kullarını sever, onların bu alçak gönüllü olmalarından dolayı da onları insanların nazarında vakarlı, ağırbaşlı bir insan haline getirir. Buna mukabil sevmediği kibirli insanı ise, insanların gözünde haddin bilmez, yapmacık tavırlı, küçük bir insan olarak gösterir.

-HASED kavramı da iki manada kullanılır:

Birincisi: kıskançlık anlamıdır ki, başka insanlarda var olan Allah'ın maddî-manevî nimetlerine karşı tahammülsüzlük göstermek, haset edilen kişiye karşı kin ve nefret beslemeye, ondan iğrenmeye kadar götüren iğrenç bir hastalıktır. Asıl manası bu olan hased, çok tehlikeli bir hastalıktır. Çünkü, bunun ucu iman esaslarına da dokunur. Zira, her nimet Allah tarafından takdir edilmiştir. Bu nimetlerin varlığına tahammülsüzlük göstermek, kadere karşı itiraz etmek, Allah'ın taksimatını beğenmemek gibi çok riskli bir ruh haletini yansıtır. İşin bu yönünü düşünüp tartmakla insan bu hastalığından kurtulabilir. Ayrıca, düşmanımız da olsa kendisinde var olan, ister makam-mevki gibi manevî nimetler olsun, ister mal-mülk gibi maddî nimetler olsun, bunların hepsinin kısa zaman sonra yok olacağı, sahibi olan kimsenin ölüme mahkum olacağını, bütün nimetlerini -ölümle- bir kaç yıl içerisinde tamamen kaybedeceğini düşünerek; dünyanın fani v egeçici bir hayat zemini olduğunu tefekkür ederek bu haset hastalığından kurtulabiliriz.

 Hasedin ikinci anlamı; gıpta etmek, imrenmektir. Burada kişi, başkasının elindeki nimetten rahatsız değil, onda var olan nimetlerin kendisinde de olmasını ister. Bu manaya gelen hased kavramını peygamberimizin şu hadis-i şerifinde görmekteyiz "Hased(Gıpta) ancak şu iki kişiye karşı düşünülebilir; birisi, Allah'ın kendisine ikram ettiği Kur'an'ı gece, gündüz okuyan,onunla ameleden kimsedir. Diğeri ise, Allah'ın kendisine verdiği malını Allah yolunda harcayan kimsedir" ( Mecmauz'-zevaid, 2/256-57).

-Prensip olarak şunu belirtelim ki; Allah'a ve ahirete iman eden ve bu iman şuuruyla hareket eden kimsenin şunu bilmesi gerekir ki, dünyada pek rağbet gören çok şey var ki, ahirette hiç de bir geçerakçe değildir, Allah katında hiç de bir değer ifade etmez. Bu sebeple, dünyalık namına ne olursa olsun, hiç bir nesnenin aktif bir iman şuuruna sahip kimseyi hasede sevk etmemesi gerekir. Böyle bir kimsenin Kibre kapılmaması, Nifakın semtine bile uğramaması gerekir.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

KUR’AN O DÖNEMİN KOŞULLARINA GÖRE Mİ İNMİŞTİR?

KUR’AN O DÖNEMİN KOŞULLARINA GÖRE Mİ İNMİŞTİR?

Kur'an o dönemin koşullarına göre mi inmiştir? Kimi arkadaşlarım Kur'an şu an inse idi daha

BEYÄ°NDE TANRI NOKTASI VAR MI?

BEYÄ°NDE TANRI NOKTASI VAR MI?

Beyinde tanrı noktası var mı? Bilim adamları beyinde "tanrı noktası" olarak adlandırdıkları

EZELÄ° Ä°LÄ°M

EZELÄ° Ä°LÄ°M

Soru: Muhammed Suresi 31. Ayetinde geçen "hatta na’lem" ifadesini Allah’ın sonsuz ve ezeli ilm

SURÄ°YELÄ° MÃœLTECÄ°LERE KARÅžI TAVRIMIZ NASIL OLMALIDIR?

SURÄ°YELÄ° MÃœLTECÄ°LERE KARÅžI TAVRIMIZ NASIL OLMALIDIR?

Bilindiği gibi toplumumuzda Araplara karşı nefret vardır. Nitekim bu nefretten ülkemize sığı

YAHUDÄ°LÄ°K

YAHUDÄ°LÄ°K

Yahudiliğin kötü inançlarından bahseder misiniz? Bildiğim kadarıyla onlar da tek bir Tanrı'y

MUHTELÄ°F SORULAR

MUHTELÄ°F SORULAR

Günümüz alimlerinden Ebu Muhammed el Makdisi’nin yazarı olduÄŸu bir kitap var bu kiÅŸi ehli sÃ

ALLAH NASIL GÖRÜP İŞİTİYOR?

ALLAH NASIL GÖRÜP İŞİTİYOR?

Allah’ın görme ve işitmesi bizimkine küçük miktarda benziyor mu? Allah’ın görmesi ve duy

HÃœKÃœM AYETLERÄ°NÄ° BU ZAMANDA NASIL ANLAYABÄ°LÄ°RÄ°Z?

HÃœKÃœM AYETLERÄ°NÄ° BU ZAMANDA NASIL ANLAYABÄ°LÄ°RÄ°Z?

Bu zamanda ehl-i sünnet ve’l-cemaat'ın gittiği yolu değil de, ehl-i sünnet ve’l-cemaatın d

TEVRAT DEĞİŞTİ Mİ DEĞİŞMEDİ Mİ?

TEVRAT DEĞİŞTİ Mİ DEĞİŞMEDİ Mİ?

“Muhakkak ki Tevrat'ı Biz indirdik, onda hidayet ve nur vardır. (Maide, 44) Bir Hristiyan “Mu

HZ.ADEM(A.S)’IN UNUTMASI NE DEMEKTİR?

HZ.ADEM(A.S)’IN UNUTMASI NE DEMEKTİR?

Soru: Ta Ha Suresinde; “Doğ¬ru¬su Biz da¬ha ön¬ce Âdem’e de va¬hiy ve emir ver¬miş-tik

ARAPLARLA ALAKALI RÄ°VAYETLER

ARAPLARLA ALAKALI RÄ°VAYETLER

Soru: İnsanların iyisi Arap, Arabın iyisi Kureyş, Kureyş’in iyisi beni Haşim’dir(Deylemi).

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.

Bakara, 185

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Üç defa kapıyı çalın. İzin verilirse girin; aksi halde dönün."

Riyazü's Salihin, 2/874

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI