KÂİNAT MESCİDİNE İMAM TAYİN EDİLMİŞSİN, HABERİN VAR MI?
Yalnız başıma namaz kıldığım zamanlarda dahi ben hep imam olurum, bir cemaatin önündeki imam gibi niyet eder, kâinata ve içindeki varlıklara namaz kıldırırım.
Yalnız başıma namaz kıldığım zamanlarda dahi ben hep imam olurum, bir cemaatin önündeki imam gibi niyet eder, kâinata ve içindeki varlıklara namaz kıldırırım.
Hiçbir şeyi ayırmadan, her şeyle beraber "Allahu ekber" der, tekbir alırım. Allah'ın huzurunda el bağlar, gönül bağlar, kıyamda dururum. Sübhaneke, euzu ve besmeleden sonra Fatihayı okumaya başlarım. Arkamdaki kâinatla beraber: "yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz" derim. Kâinatla beraber rükûa gider, Sübhane Rabbiyelazîm=Ey büyüklüğünün sınırı olmayan Rabbim, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, derim. Kâinatla beraber rükûdan doğrulur, Semiallahulimen hamideh, Rabbena velekelhamd=Allah, hamdeden herkesin hamdini duydu, ey bizim Rabbimiz bütün övgüler senin hakkındır, sana mahsustur, derim.
Yine tekbir getirerek, kâinatla beraber secdeye kapanırım. Rabbime en yakın olduğum anı yakalamış biri olarak bu fırsatı değerlendirmeye çalışırım, bütün arzu ve isteklerimi Sübhane Rabbiyela'la'ya yükleyerek=ey benim yücelerden yüce Rabbim seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, derim.
Neden kâinatla beraber namaza duruyor ve neden kâinata namaz kıldırıyorum? Çünkü ben kâinata Allah tarafından imam tayin edilmişim. Çünkü ben insanım. İnsan olan herkesin makamı, konumu, pozisyonu, görevi budur.
İmamın cemaatin önünde olması gibi, bana da Rabbim, her şeyin önünde ve üstünde bir makam, bir konum vermiş. Bütün kâinatı bana bağlamış, bütün kâinatı benim hizmetime tahsis etmiş. Bu vaziyette ben de bütün varlıkları Fatihadaki نَعْبُدُ =Na'büdü kelimesindeki Nun'un içine koyarak hepsiyle beraber: Ey alemlerin Rabbi! Madem sen bütün alemleri bana bağladın, ben de bütün alemlerle sana bağlandım Allahu ekber, diyerek Mevla'ya yönelirim.
Güzel kardeşlerim,
Bu izahlardan anlaşıldı ki alemlere imam olma makamını ve konumunu Allah sadece bana vermemiş. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bu makamı ve konumu hepinize, hepimize yani insan olarak yarattığı herkese vermiş.
Ne yazık ki bu konumda ve bu makamda olduğunu bilmeyen ve anlamayanlar var. İşte ben de onları uyarmak için bu yazıya böyle bir başlık attım: Kâinat mescidine imam tayin edilmişsin, haberin var mı?
İnsan olan herkes, namaza duracağı zaman kâinatın imamı olduğu bilinciyle namaza duracak, canlı-cansız bütün varlıkların kendi arkasında saf tuttuğunu düşünerek namaza başlamadan hepsi hesabına niyet edecek, bir abd-i küllî olarak kâinatla beraber namaz kılacaktır. Bu hal kendisine bir gurur ve kibir vermesin diye de Tahiyyatta bir abd-i cüzî olarak Ettehiyyatu lillah derken şunları düşünecek: Allahım, ben senin fakir kulunum, sana layık bir hediye getiremedim. Senin sonsuz ve sınırsız büyüklüğüne, iyilik, ikram ve nimetlerine karşılık bir şükrüm, bir ibadetim yok. Ben de bütün mahlukatın, başta Peygamberimiz gibi en büyük kullarının hamd ve ibadet, zikir ve şükür gibi hediyelerini kendi hediyem olarak sana takdim ediyorum. Çünkü sen, her an sayısız ve sınırsız bütün şükürlere, teşekkürlere ve övgülere layıksın. Ayrıca bütün varlıkların hem kendileri hem de ürünleri senin sanat eserlerin, ellerindeki marifet ve hünerleri de senin marifet ve hünerlerindir. Dolayısıyla onlar da, onların hamd ve senaları, övgü ve ibadetleri de sana aittir, sana layıktır.
Ben bu şekilde sabah namazını kılarken sesimi duyan kızım geldi, arkamda namaza durdu. Namazdan sonra dedim: Güzel kızım, ne iyi ettin, sen de kâinat büyüklüğündeki bir cemaatle namazını eda etmiş oldun, bu cemaat ve bu namaz hürmetine Rabbim seni, beni ve bütün cemaatimizi umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin eylesin, amîn.
Bu niyetle, bu şekilde kılınan namaza doyulur mu? Bu namazdan bıkılır mı? Bu namaz hiç boşa gider mi? Karşılığında bir şey yok, denilir mi?
Bu namazın karşılığı dünyada sağlık, moral ve huzur, münkerattan ve fuhşiyattan uzak güzel ahlaklı bir hayat, kabrin karanlığında kandil, mahşer meydanında cenneti bulduran navigasyon, mahkeme-i kübrada senet ve berat, sırat köprüsünde Burak, ondan sonra da ebedî cennet, ebedi saadet, ebedi sıhhat, ebedi servet, ebedi lezzet ve ebedî gençlik…
Rabbim verdiği bu makamı, bu konumu, bu nimeti, bu devleti ve bu şekilde namaz kılma ve kıldırma bilincini elimizden almasın ve bizi vefat edinceye kadar böyle namaz kılmaya ve kıldırmaya muvaffak eylesin. Doyulmaz cemaliyle hepimizi şereflendirsin. Örnek olarak önümüze koyduğu Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sav) izinden, sözünden, yolundan, ahlakından ve şefaatinden mahrum eylemesin, güzel kardeşlerim, arkadaşlarım, dostlarım, sevdiklerim ve sevenlerim.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Yeryüzüne iyi-yararlı kullarım vâris olacaktır.
Enbiya, 105
GÜNÜN HADİSİ
Geçmiş peygamberlerin sözünden (hiç eksiksiz) nâsın eriştiği haberlerden birisi de: Utanmazsan dilediğini işle! (sözü) dür.
Abdullâh b. Mes'ûd (r.a)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...