RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-189

Ders: Onsekizinci Söz, Birinci Nokta İzah: Prof. Dr. Şener Dilek *Nefis hakikat noktasında gübre gibidir. Gübreyi gülün altına atarsın, gül açar. Bahçeye serpersin, meyve ağaçlarına kuvvet verir. Meyvenin kemâline, inbisat ve inkişafına fayda sağlar. Ama netice noktasında gübre yine nedir


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2018-11-16 15:27:47

Ders: Onsekizinci Söz, Birinci Nokta

İzah: Prof. Dr. Şener Dilek

*Nefis hakikat noktasında gübre gibidir. Gübreyi gülün altına atarsın, gül açar. Bahçeye serpersin, meyve ağaçlarına kuvvet verir. Meyvenin kemâline, inbisat ve inkişafına fayda sağlar. Ama netice noktasında gübre yine nedir? gübredir.

Demek nefis insanın manevi intişarına vesile olabilir. Meyvadar yapar, velayet meyvesini başında gösterebilir. Ama nefsi, cibilliyeti, mizacını, karakterini iyi tanımak lazım. Gübredir, necistir, Allah onun şerrinden cümlemizi muhafaza etsin.

Not: Şener beyin sık sık sohbetlerinde bahsettiği bu misalle alakalı muhterem Ahmed Akgündüz hoca bir söyleşimizde bana şu hatırayı anlatmıştı; "Allah rahmet eylesin, Zübeyir Gündüzalp Ağabey, Kırkıncı Hoca bir süre beraber kalmak için Üstadın vefatından sonra Eskişehir'e davet ediyor. Beraber kaldıkları bir gün Zübeyir Ağabey diyor ki; "Hocam, ben Kader risalesinin zeylinden فَلاَ تُزَكُّوا اَنْفُسَكُمْ ayetini bir türlü anlayamıyorum. Nefsi tezkiye etmek ne demektir? Nefis zaten kötü. Bunu bir türlü anlayamıyorum" diyor. Hocamın cevap olarak verdiği misale ben hayranım yani. Bu Allah'ın bir lütfu ve üstadın duasının meyvesidir. Diyor ki; "Zübeyir Ağabey, gübreyi bilirsin. Elma, armut ve şeftali ağacının dibine ne konulur? Gübre konulur. O gübre konulduğunda gübre nasıl olur? Müthiş bir terbiye olur. Şimdi, o gübre, elma ağacını veya domates ağacını mükemmel hâle getirip geliştirdiği için, onu ağzına alıp yiyemezsin. Kendisi pis ama neticesi çok güzel. Doğru, nefs-i emmare. Gübre gibi ama onsuz da insan terakki etmiyor."

Nefsin neden insana verildiğine bundan daha güzel bir misal ben bilmiyorum. Yani insanlar içinden elmas ve kömür gibi olanları birbirinden ayıran, Ebubekirler ile Ebu Cehilleri birbirinden ayıran nefis. Gübre işte. Ama "madem öyledir, öyleyse nefsimi seveyim" yok. O zaman bu gübreyi ağzına almaya benzer. Ve Zübeyir Ağabey bu izahtan çok memnun oluyor ve; "Hocam, Allah senden razı olsun" diyor."(Salih Okur)

*Üstad hazretlerinin hakikaten nefisle ilgili çok hakimane beyanları var. Allah'ın medih ve senasına medar vasıfları nefis keser ve kendisine yapıştırır. Üstad diyor ki; "Mabud'a lâyık bir tarzda nefsini medheder. Mabud'a lâyık bir tenzih ile nefsini meayibden tenzih ve tebrie eder."(Sözler, s. 477) Dünyanın en dirayetli avukatlarından yüz derece daha ileri kendisini müdafaa eder ve üzerine zerre kadar toz kondurmaz.

* "Ey fahre meftun, şöhrete mübtela, medhe düşkün, hodbinlikte bîhemta sersem nefsim"(Sözler, s. 230) Şimdi şu cümleyi usul noktasından tahlil edince, iki mesele karşımıza çıkıyor. İnsanın nefs-i emmareye medar girdapları, düşebileceği çukurlar..

Mesela bir adam yolda gidiyor. Belediye 15-20 metre çukurlar kazmış. Yol da karanlık..Giderken, gözü de görmüyorsa, pat diye çukura düşer.

İşte insanın düşebileceği dört tane çukur;

1-Fahr

2-Şöhret

3-Medih

4-Hodbinlik

Her nefis fahre meftundur. Her nefis şöhrete de mübteladır. Mübtelada ne var, tiryakilik var. Aynı zamanda her nefis medhe düşkündür ve kendi düşünmede de eşi- benzeri yoktur.

Not: Aynı minvalde Hz. Mevlana buyuruyor;

İllet-i İblis ene hayrun budest

Vin maraz der nefs-i her mahlûk hest

"Şeytanın illeti "ene hayrun"(ben daha hayırlıyım) demesi idi. Bu hastalık her mahlûkun nefsinde vardır."(Salih Okur)

*İşte Üstadın nefisle alakalı yaptığı analizler bizi şu noktaya götürmesi lazım; Bir müslüman nefsini tanımazsa, yorulur. Çırpınır, kalır. Belki maneviyat yollarında perişan olur, helak olabilir.

Not: Merhum Necip Fazıl ne güzel der;

Hep nefs çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem;

İnsandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem.. (Salih Okur)

*İnsan fıtratı noktasında kırılma ve kopma noktalarını ne kadar iyi bilirsek o kadar istikametle hayatımızı yürütebiliriz. Bakın şimdi Cenab-ı Hakkın bir sünnetullah kanunu var. Elimde pamuktan bir ip olsa..İpi böyle gersem.. Bu ip nerden kopar? En zayıf, en ince yerden, mukavemet katsayısı en az olan noktadan bu ip ne yapar? Kopar..Bu, sünnetullah kanunudur. Bizim en zayıf noktamız; şeytanın bize en fazla musallat olduğu noktadır. Bir kale en zayıf noktasından fethedilir. Buradan, sünnetullah noktasında çıkaracağımız çok ince bir mana var; bir insanın fıtratında en zayıf nokta ne ise, şeytan o noktadan insana hücum eder.

Bir diğer tabirle, insanın fıtratını, kuvvetlerin taslit ve tahakkümü noktasından tahlil edersek, insanda kuvve-i akliyye var, kuvve-i şeheviyye var, kuvve-i gadabiyye var. Bütün bu ana üç kuvvet içerisinde sende hangi noktalarda zaafiyet varsa, şeytan oradan sana yüklenir.

Buradan şöyle bir sonuç çıkar; insanın en zayıf olduğu noktalar onun en ziyade imtihan edildiği noktalardır.

Not: Hz. Mevlana'da Mesnevi'de; "Şeytanın insanın kalbine girmek için bir takım manevi delikleri vardır. O deliklerin her birinden başını çıkarır" buyuruyor. Cüneyd-i Bağdadi(k.s.) de diyor ki; "Nefsin sultasından çıkabilmek büyük bir nimettir. Çünkü nefis seninle Allah arasındaki en büyük perdedir. (Salih Okur)

*Kulluğun esası tevazu ve mahviyettir. Tam kendini ifna etme. Kulluğun esası, varlık dağını eritmektir. Varlık dağını eritmeden "ircii" den sesler gelmez. Melekût âleminde bilinmenin yolu dünyada silinmekten geçer. Kendini silmeyen mana âleminde bilinmez.

Bir de kulluk kusur demek. Allah'a karşı kusurunu nakıslığını, noksanlığını perişaniyetini, hata ve günahını görmek ve bilmek. Kulluk bu..

Hiçbir insan gururla, kibirle, alkışla, riya ile Allah'a gidebilir mi? gidemez. Enaniyet, gurur, kibir...bunlar manevi sarhoşluk.. Ayet-i kerimede mealen buyruluyor;

تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوّاً فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَاداً وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ

"İşte ahiret yurdu; biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir. (Kasas: 28/83)

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-200

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-200

Ders: 3. Söz İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Allah ya..Allah’tan gelen şey nasıl olur,

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-199

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-199

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre’nin Hatimesi İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *Üstad, İslam âl

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-198

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-198

Ders: Asa-yı Musa(s. 106) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah Edilen Kısım: Sonra o mütefekkir

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-197

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-197

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre risalesi, s. 69 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım:

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-196

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-196

Ders: 11. Söz İzah: Prof. Dr. Şener Dilek *Sanattaki letafeti, ilimdeki derinliği, tezyinattak

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-195

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-195

Ders: Hutbe-i Şamiye(s. 19) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “İstikbal yaln

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-194

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-194

Ders: 33. Söz, 23. Pencere İzah: Prof. Dr. Şener Dilek Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler’de,

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-193

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-193

Ders: 14. Lem’a, İkinci Makam İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *“Kâinat sîmasında, arz

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-192

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-192

Ders: 17. Lem’a, 13. Nota İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Cenab-ı Hak bizi kul olarak yar

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-191

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-191

Ders: Şualar(13. Şua,) s: 307 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “Bugün, bü

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-190

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-190

Ders: 14. Lem'anın İkinci Makamı İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *“Besmelenin rahmet noktas

Öğüt ver, hatırlat! Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.

Gâşiye, 21-22

GÜNÜN HADİSİ

Kur'an öyle bir servettir ki, O'nu elde edenin hiçbirşeye ihtiyacı kalmaz. O'ndan daha büyük bir zenginlikte bulunmaz.

Camiü's Sagir, 4:535, Hadis No:6183

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI