RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-194

Ders: 33. Söz, 23. Pencere İzah: Prof. Dr. Şener Dilek Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler’de, 04.02. 2007 tarihinde yapılmış..


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2018-12-24 10:48:16

Ders: 33. Söz, 23. Pencere

Ä°zah: Prof. Dr. Åžener Dilek

Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler'de, 04.02. 2007 tarihinde yapılmış..

*Hayat, kudret-i Rabbaniye mu'cizatının en nuranisidir, en güzelidir. Ve vahdaniyet bürhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağıdır.(Sözler, s. 675)

*Cenab-ı Hak, rububiyetindeki güzelliği hayatla teşhir ediyor, hayatla gösteriyor. Yani Cenab-ı Allah'ın kudretine ve rububiyetine en güzel bir misal mi arıyorsun? O nedir? Hayattır. Hayat, kudretin mucizesidir. Şimdi, insan hayatına bakın. Saçından tırnağına kadar her şey mucize..

Tırnak deyince aklıma geldi..Bakıyorsun şu dağda mermer çıkartıyorlar. "Bu dağda mermer var, bunu işletelim mi, işletmeyelim mi?" İşletmeci gözüyle ne yapıyorsun? Uzman getiriyorsun, "şuraya ben iş makineleri getireceğim. Binlerce para dökeceğim. Burada ne kadar rezerv var?" diye araştırıyorsun. Uzmanlar diyorlar ki; "beyefendi, bu dağda üç sene- beş sene çalışabilirsiniz. Sonra mermer rezervi biter."

İnsan tırnağını düşünelim. Bunun rezervi nerede? Rezervi yok. Kudretin mucizesi. İnsanın hangi cihazına, hangi duygusuna, hangi hissine baksan, hepsi mucize, hepsi mükemmel..Eşi, dengi ve benzeri yok..İşte göz.. Nasıl mucize?..

Bizim çocukluk zamanımızda bir arkadaşım vardı. Babası da zengin..Gözünün biri yoktu, kapalıydı..Çocuk da rahatsız oluyordu.. Atladı, İtalya'ya gitti. O zamanın teknolojisi ile çocuğa camgöz taktılar. Camgöz böyle sabit mercek, sağa sola kaymıyor. Bakınca anlaşılıyor ki bu, hakiki gözün putu.. Görmüyor da.. sadece estetik bir değer..

Neyse, çocuk geldi, ferahlandı..Ama yine gözlükle gizliyor. 15 gün sonra bu sefer gözünün biri kaydı..Gözünün biri Şam'a bakıyor, öbürü Halep'e bakıyor. Çocuk iyice rahatsız oldu. İşte 20 asrın fenni, teknolojisi gözü değil, gözün putunu dahi yapmakta aciz.. Gözler böyle bir mucize..

Dişler de aynı şekilde mucize..Allah(c.c) insanın ağzına 32 tane kemik çakmış..Bütün tıp dünyası, bütün dişçiler, bütün diş fakültelerinin evirip çevirdikleri malzeme 32 tane kemik. Bunun için fakülteler kurmuşuz. Bu işin uzmanları var. Demek Cenab-ı Hak'kın bize taktığı her bir aza kainat kadar kıymetli..hepsi mucize, hepsi mükemmel. Onun için hayat, Cenab-ı Hakkın kudret mucizesidir. Saçından tırnağına kadar…

Biraz daha teknik olarak gir. Kanını incele, alyuvar ve akyuvarlara gir..Hücrenin genetik şifresini oku. Atomların dizilişine bak. İlimlerin diliyle hayatı incelediğimizde, her şey Cenab-ı Hakkın kudret mucizesi olarak göze çarpıyor..

Not: Bu meseleyle alakalı merhum Mehmed Kırkıncı Hocaefendi de "Nükteler" adlı eserinde şöyle demektedir; "İnsan tek başına bir fuar gibidir. Hangi bölmesine fikren girip, o kısımla ilgili fennin dürbünüyle temâşa ederseniz, yıllarca orada kalırsınız. İnsanın akıl, kalb, hafıza, beyin, göz, dil, mide ve sair âlet ve duygularının her biri o fuarın bir bölümü hükmündedir. Bunlar içerisinde zahiren basit bir kemik olarak görünen diş için, dişçilik fakültesinin kurulmuş olması ve dişi anlamaya çalışan profesörlerin yetişmesi, insanın ne kadar garip san'atlarla dolu bir fuar olduğunu bir derece ortaya koyar."(Mehmed Kırkıncı, Nükteler, Zafer Yayınları, İst. )

Not-2: Şener Bey de "Konuşan Kainat" adlı eserinde şöyle diyor; ""Sani-i Hakim, insanın ağzına otuz iki tane kemiği intizamla dizmiş. Dünyadaki bütün dişçilik fakültelerinin uğraş alanı bu otuz iki kemik değil midir? Bütün diş klinikleri, laboratuarlar, fakülteler, teknisyenler ve yüz binlerce dişçiler bu kemikler nasıl çekilir, nasıl çakılır, nasıl tedavi edilir, bunlarla uğraşmıyorlar mı?

Evet, bir genç, diş doktoru olmak için ömrünün en güzide yıllarını bu sahaya tahsis ediyor. Uzmanlaşmak için yıllarca gayret gösteriyor. Amacı ne? Çürümüş dişi çekmek, bozulan çeneyi düzeltmek, dökülen dişlerin yerine bir taklidini koymak ..

Ana dişler fıtri, orijinal ve mükemmel... Sani·i Hakim her insana ayrı bir çene yapısı ikram etmiş. Bir kalıptan döker gibi dişleri mucizane yapmış. İnci gibi dizmiş .. Diş doktorlarının yaptıkları ise, o orijinal kalıbın bir taklidi, bir kopyası... Bu taklit de, yüzyıllardan beri yapılan sınama ve denemelerden ve insanın çene yapısının incelenmesinden sonra ortaya çıkmış, çıkartılmış.

Evet, beşerin ilim ve teknoloji ile sergilemiş olduğu eserler, aslında bir hikmet kütüphanesi olan kâinat kitabından alınmış ve ona göre yazılmıştır." .(Prof. Dr. Şener Dilek, Konuşan Kâinat, s.37-38) Feyza Yayıncılık, İst.2008)

*Birkaç yıl önce teknikte bir adı ileri atıldı ve yürüyen robotlar devreye girdi. Beşer yedi bin senelik ilim ve teknolojisinin neticesinde bir robotu merdivenlerden çıkartabiliyor. Hâlbuki mesela ilim adamların ifadesine göre sadece beyin fonksiyonlarının yerine getirecek bir bilgisayar kurmak için Amerika kıtası kadar bir mekâna ihtiyaç var. Ve bu bir robot mobot işi değil. Allah hayata neyi vermiş? Duygu vermiş, his vermiş..

Bir de duygular noktasından bakınca, şu robot teknolojisini geliştir, beşerin ömrüne de yüz sene daha koy. Robot gelişti, insan gibi..Robota insani his ve duyguları verebilir misiniz? Veremezsiniz. Şimdi insana bakın, insanda binlerle duygular ve hissiyat var.

Onun içindir ki hayat, Cenab-ı Hakkın kudret ve rububiyetini gösteren en güzel delil, en parlak ayna..

Not: Bu meseleyle alakalı Şener Beyin "Robotun Mesajları" adlı yazısına bakılabilir.(Prof. Dr. Şener Dilek, Konuşan Kâinat, s.99-109) Feyza Yayıncılık, İst.2008)

*Tevhid noktasında bakınca hayat nedir? Allah'ın varlığını gösteren enfüsi delildir. Eğer Allah'ın varlığına, kudretine, azametine, rubuiyetine delil mi istiyorsun? Hiç uzağa gitme..Kendine bak.. kendini teftiş et, kendine dön..

*Allah'ın varlığının delillerinin en parlağı hayattır. Michalengolo(Mikelanj) elini yapmış. Hz. Musa'nın heykelini yapmak için yıllarca uğraşmış. Bitirdikten sonra elindeki aleti heykele doğru fırlatarak "konuş ya Musa" diye bağırmış. Şimdi bu heykel sanat tarihi açısından dünyanın en mükemmel heykellerinden birisi olarak kabul edilmiş. Ama bir şeyi eksik; konuşamıyor. Cenab-ı Hak ise maddeyi hayata çeviriyor ve konuşturuyor, mucize..

Not: Değerli akademisyen Mehmed Göktaş Bey, merhum Kırkıncı Hocamızı anma toplantısında(2017) şöyle güzel bir hatıra anlatıyor; "Ben yanında ders okurdum. "Dünün patatesi, dünün fasulyesi bugün gelmiş, ders okuyor" derdi, "görüyor, konuşuyor" derdi..

Not 2: Şener Bey, Konuşan Kâinat adlı eserinin Sunuş yazısında bu meseleyi etraflıca yazmış, bakılabilir(Prof. Dr. Şener Dilek, Konuşan Kâinat, Feyza Yayıncılık, İst.2008)

*Atomlar..insanı oluşturan elementler.. Bunların hiçbiri canlı mı? Hayır, hepsi cansız..Nasıl bir araya geldiler de canlı oldu, hayat oldu..Okuma yazması olmayan üç kişi bir araya gelseler, baş başa verseler bir kitabı okumayı çözerler mi? On kişi..Yüz kişi.. Çözerler mi? Çözemezler. Şimdi elementlere bakın..her bir cansız, ilimsiz, izansız..Şimdi bu yüz küsur element nasıl gelip hayatı ortaya çıkarıyorlar?

 Not: Merhum Mehmed Kırkıncı Hocaefendi "Sermayesiz Şirket" başlıklı nüktesinde ne güzel der; "Parasız bin kişinin bir araya gelerek azîm bir şirket kurdukları ve bu şirketin her gün yüz milyar lira kazandığı söylense, bu iddia ne kadar ahmakane ve ona inanan kimse ise ne derece divâne olur.

Buna inanan kimseye divâne denilirse, hayatı, şuuru, fikri olmayan güneş, hava, toprak, su ve diğer anasırın bir araya gelip bir sistem kurduklarına ve her gün milyarlarca zîhayat meydana getirdiklerine inanan ve Hâlik-ı Kâinatı tanımayan kimseye ne isim verilecektir?" (Mehmed Kırkıncı, Nükteler, Zafer Yayınları, İst. )

*Ve tecelliyat-ı Samedaniye âyinelerinin en câmii ve en berrakıdır(Sözler, s.675 )

Şimdi, Cenab-ı Hak Samed'dir. Her şey, her mevcut, her mahlûk, her an Allah'a muhtaçtır. Cenab-ı Hak da hiçbir şeye muhtaç değildir. Hayatın camiiyyet ve külliyeti, önemlilik katsayısı Samedaniyetin ayinedarlığından geliyor. Yani insan acziyeti içerisinde çok nimete mazhar olmuş. İnsanın sair hayvandan büyüklüğü ve kıymeti bu noktaya bakıyor.

Mesela askeriyede bir adam er. Erin bir tarifi var; "Keple potinin arasına sıkıştırılmış, karnını kuru fasulye ile doldurmuş vatandaş." Er bütün şartlara adapte olur. Erin yatması için beş yıldızlı otele ihtiyaç yoktur. Koğuş kâfidir. Soba olsun, olmasın. Battaniye olsun, olmasın. En kötü şartlarda bile er ne yapacak? Savaş yapacak. Savaş esprisi noktasından erin ne olması lazım? Mukavim ve kuvvetli olması lazım. Erin fazla bir ihtiyacı da yok.

Ama bir de ordunun kumandanını düşünelim. Onun ihtiyacı çok. Ona bilgisayar lazım, ona faks lazım, ona telefon lazım, ona emir eri lazım, ona özel araba lazım, ona finansman lazım, ona eleman lazım..lazım..lazım..lazım.. Hepsi ortaya çıkacak ki o görevi yerine getirmiş olsun.

Şimdi insan kâinatta kumandan gibi. Mahlukatın kumandanı.. daha ilerisi insan arzın halifesi..Çok şeye muhtaç..Çok şeyle alakadar..Hani diyor ya; " İnsan, kâinatın ekser enva'ına muhtaç ve alâkadardır. İhtiyacatı âlemin her tarafına dağılmış, arzuları ebede kadar uzanmış... Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi, ebedî Cennet'i de arzu eder. Bir dostunu görmeğe müştak olduğu gibi, Cemil-i Zülcelal'i de görmeye müştaktır. Başka bir menzilde duran bir sevdiğini ziyaret etmek için o menzilin kapısını açmaya muhtaç olduğu gibi; berzaha göçmüş yüzde doksandokuz ahbabını ziyaret etmek ve firak-ı ebedîden kurtulmak için koca dünyanın kapısını kapayacak ve bir mahşer-i acaib olan âhiret kapısını açacak, dünyayı kaldırıp âhireti yerine kuracak ve koyacak bir Kadîr-i Mutlak'ın dergâhına ilticaya muhtaçtır.(Sözler, s. 319)

*Hayat dahi, pek çok sıfâttan yapılmış bir hakikattır. O hakikattaki sıfatlardan bir kısmı, duygular vasıtasıyla inbisat ederek inkişaf edip ayrılırlar.(Sözler, s.675) Şimdi yedi renk hızla çeviriyorsun, ne oluyor, beyaz oluyor. Güneşin tayfı aynı şekilde. Şimdi güneşteki yedi renk bir araya geliyor, İsm-i Nur tecelli ediyor.

Aynı şekilde, hayat camiiyyet ve külliyet vasfına haiz olduğu için, hayata lazım ne kadar isim ve sıfatlar varsa hayatın mahiyetine Cenab-ı Hak bunları mecz etmiş. Şimdi düşünelim, hayatımız var ama gözümüz yok. Daha hapishaneye girmeye gerek yok. Her yer ne oldu? Hapishane oldu. Hayat var, kulak yok, işitme yok..Ben eskiden zannediyordum ki göz nimeti kulak nimetinden büyüktür. Sonra anladım ki kulak nimeti gözden çok daha büyük. Bir insan işitme duygusuna sahip olmadığı zaman sadece sağır olmuyor, aynı zamanda lal oluyor. Anlamıyor, konuşamıyor. Doğuştan sağır olan çocuklar aynı zaman da dilsiz de oluyor. Ama kör olsa yine hayatı işitebiliyor. Kulak nasıl bir nimet?

Ya akıl.. akıl nasıl bir nimet..Nereden buldun bu nimeti? Kim taktı? Akıl nimeti dünyadaki her şeyden daha kıymetidir. Akıl, cennetten de daha kıymetlidir. Deli bir adamı Cennete koy. Ne olur? Ha cennet ha çöplük.. O adam için farkı yok ki..Her şey kıvamını, her şey manasını akılla buluyor.

Şimdi, hayata ne lazımsa Cenab-ı Hak onu vermiş. Hayat şefkat lazım. Hayata merhamet lazım. Hayata sevgi lazım. Hayata merak lazım. Ne lazımsa hayat macununa o konmuş. Bir kısım istidat olarak, bir kısmını da duygu olarak, his olarak nakşedilmiş, yerleştirilmiş.

İnsana bak..İnsan arzular sarayı.. Binlerce arzu var insanda.. İnsan ihtiyaçlar köşkü. İnsan elemler diyarı..İnsan hiddet ve şiddet iklimi..İnsan gayz ve gadap..İnsan muhabbet..İnsan aşk..İnsan hamiyet..İnsan dava..İnsan yüksek hakikat..İdeal duygu ve koordinatlarla açılıyor. Peygamberlerin hayatlarına bakın..büyük zatların hayatlarına bakın.. Nasıl açılmış o duygular…

Hülasa, matematik tabirle ifade edersek insanın koordinatları sonsuza ulaşıyor.

*İnsan Şuunat-ı ilahiyenin küçük bir mikyası, bir aynası.

*Cenab-ı Hak niye hayvanların nevilerin, bitkilerin çeşitlerini vs bu kadar değişik şekilde neşretti, çoğalttı? Ta insan okudun, görsün, gözünü açsın, tefekkür etsin; bu nasıl zenginlik? Bu nasıl bir mükemmellik, bu nasıl bir Hallakıyet?

Not: Hz. Mevlana ne güzel demiş;

"Piş-i kudret Halk-ı cümle bârgeh

 Acizan çün piş-i sûzen kârgeh

"Kudret-i İlahi karşısında bütün mahlûkların hali, nakış iğnesi önünde gergefin hali gibidir." (Salih Okur)

*Bundan 30 sene kadar önce sırf Selimiye Camiini görmek, temaşa etmek için Edirne'ye gittik. O Selimiye Camiinin kubbesi dünyanın en büyük sanat eserlerinden biri..Bir de gök kubbesine bak. Ondan ne kadar muhteşem..Cenab-ı Hak "Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok." (Kaf Suresi; 50/6) buyuruyor.

* Bir zaman bir öğretmen arkadaşın evine yemeğe davetliydik. Arkadaş bir ara içeriden bir oyuncak bebek getirdi. Yatınca gözleri kapanıyor, doğrultunca açılıyor. Böyle özellikleri var. Arkadaş da bana hararetle anlatıyor; "hocam, bu bebek Capon mucizesi(!)" Ben bir şey demedim..

Biraz sonra içeri 5-6 yaşlarında bir çocuk girdi. Ama antika bir çocuk. Çok sevimli..Çocuğa baktım, bir de bebeğe baktım..artık dayanamadım.. "Ula zalım" dedim, "aa bu kimin mucizesi?" Şuna baksana..Şu kimin mucizesi.. O oyuncak bebekteki göz açılıp kapanıyor..Görüyor mu?, Kulak işitiyor mu? Ağız konuşuyor mu? Ayak yürüyor mu?..ehh şimdi bebeğe bak, "Capon mucizesi" de, onu takdir et..Kendine bakmayı unut, kendini okuma.. Olacak şey mi?

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-200

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-200

Ders: 3. Söz İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Allah ya..Allah’tan gelen şey nasıl olur,

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-199

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-199

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre’nin Hatimesi İzah: Prof. Dr. Alaaddin Başar *Üstad, İslam âl

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-198

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-198

Ders: Asa-yı Musa(s. 106) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah Edilen Kısım: Sonra o mütefekkir

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-197

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-197

Ders: Mesnevi-yi Nuriye, Katre risalesi, s. 69 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım:

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-196

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-196

Ders: 11. Söz İzah: Prof. Dr. Şener Dilek *Sanattaki letafeti, ilimdeki derinliği, tezyinattak

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-195

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-195

Ders: Hutbe-i Şamiye(s. 19) İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “İstikbal yaln

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-194

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-194

Ders: 33. Söz, 23. Pencere İzah: Prof. Dr. Şener Dilek Not: Bu ders, İstanbul Yüzevler’de,

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-193

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-193

Ders: 14. Lem’a, İkinci Makam İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *“Kâinat sîmasında, arz

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-192

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-192

Ders: 17. Lem’a, 13. Nota İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi *Cenab-ı Hak bizi kul olarak yar

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-191

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-191

Ders: Şualar(13. Şua,) s: 307 İzah: Prof. Dr. Şener Dilek İzah edilen kısım: “Bugün, bü

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-190

RÄ°SALE-Ä° NUR DERS NOTLARIM-190

Ders: 14. Lem'anın Ä°kinci Makamı Ä°zah: Prof. Dr. Alaaddin BaÅŸar *“Besmelenin rahmet noktasÄ

Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.

Nûr, 38

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI