YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-5
SİVAS’TA AVUKATLIK YILLARI Sivas’ta avukatlık yıllarım daha ziyade memleket şiirleri ile yüklü olarak geçti. Neyi gördümse öyle yazdım. Mesela benim çok bilinen, çok söylenen “Sivas’ta Yoksul Çocuklar” isimli bir şiirim var. Orada ben hem kendi çocukluğumu, hem görmüş olduğum bazı noksanlıkları, olduğu gibi ortaya koydum
SİVAS'TA AVUKATLIK YILLARI
Sivas'ta avukatlık yıllarım daha ziyade memleket şiirleri ile yüklü olarak geçti. Neyi gördümse öyle yazdım. Mesela benim çok bilinen, çok söylenen "Sivas'ta Yoksul Çocuklar" isimli bir şiirim var. Orada ben hem kendi çocukluğumu, hem görmüş olduğum bazı noksanlıkları, olduğu gibi ortaya koydum.
Yani meselelerimize Marksist açıdan bakanlar da böyle bir şiir yazabilirlerdi. Ben de böyle bir şiir yazdım. Nitekim Aziz Nesin o şiirimle ilgili olarak bir kanaatini ortaya koymuştu ve "Yavuz Bülent böyle şiirler yazdığı halde neden solcu değil" diye kanaatini ifade etmişti.
Bir takım arkadaşlarım "sen böyle şiirler yazdığın halde niçin solcu değilsin" demişlerdi. Onlar sanıyorlar ki, fakirin fukaranın meselesi ile ilgili Türkiye'de sadece solcular ilgileniyor. Hayır..Bu bizim ana davamız. Yani biz bin yıldır fakire fukaraya kol kanat geren bir düşünce ile yaşıyoruz. (TRT-ı- Yavuz Bülent Bakiler Belgeseli), (Küçükçekmece Belediyesi, Şiir Mektebi Etkinliği, 28 Ekim 2014)
CAHİL ADAM DÜŞÜNEMEZ
Ben Sivas'ta bir süre avukatlık yaptım. Sivas'ta ilk defa avukatlık mesleği esnasında kendi yurdumuzu, kendi insanımızı çok daha yakından tanıma fırsatı buldum.
Gördüm ki benim köylüm bir tutam ot için adam öldürüyor. Bir karış toprak için adam öldürüyor. Bir salkım üzüm için adam öldürüyor.
Bir gün cezaevinden talep geldi ve gittim konuştum onlarla.. "Nedir?" dedim, "Adam öldürdüm, seni avukat tutmak istiyorum" dedi. Dedim;
-Niye öldürdün lan adamı?
-Komşunun ineği bahçemize girmişti. Yayılmaya başlamıştı. Münakaşa ettik. Gittim, bıçağı böğrüne böğrüne vurdum."
Ben böyle adamları uyarmak için hep şöyle sorularla konuya girdim; "Bana doğru söyle. Bak yarın bunlar hep mahkemede ortaya konulacak."
0 zaman ceza davalarında taban fiat ıooo lira.
-Bu komşunun ineği senin bahçenden bin liralık ot yedi mi?
-Yok bak Allah var, o kadar yememiştir.
-Peki beş yüz liralık.
-Yememiştir.
- İki yüz elli, elli, yirmi beş..onbeş.. beş..yedibuçuk.. iki buçuk..elli kuruş.."
-Vallahi ve billahi 50 kuruşluk yemiştir.
-Lan elli kuruş-yüz kuruş için cinayet işlenir mi?
-Evli misin?
-He evliyim..
-Bak sana söylüyorum, bu elli kuruşluk, yüz kuruşluk ot için karın 18 sene dul kalacak. Çocukların var mı?
-He, ellerinden öper, dört uşağım var.
-Çocukların 18 sene sokaklarda yetim büyüyecekler. Ve sen 18 sene hapishanelerde çürüyeceksin. Değdi mi elli kuruş için, atmış kuruş için, yüz kuruş için bu cinayete? Oldu mu şimdi?
Cevap; "Cahillik Efendi, düşünemedik." Cahil adam düşünemez, katiyyen.
(7. Sivas Kitap Günleri Var Olmamız Yok Olmamız Konferansı, Eylül, 2018), (Küçükçekmece Belediyesi, Şiir Mektebi Etkinliği, 28 Ekim 2014), (Yıldırım Bayezıd Üniversitesi, Varlık Sebebimiz Türkçe Semineri, 23.03. 2016) (08. 02. 2014, Erdem Hastahanesi, şiir sohbeti)
İlim dünyasının adamları diyorlar ki "aklın kullanılması ancak kelime dünyasının zenginliği ile mümkündür. Kelime dünyanız zengin olmadan düşünemezsiniz. "
Yine görüştüğüm bazı mahkûmlara dedim ki; "hayrola beni çağırmışsın"
"He abi, ben seni vekil tutmak istiyorum."
"Niye ulan?"
"Argadaşımı öldürdüm de ondan.."
"Niye öldürdün ulan arkadaşını?"
"Gahvede oturmuştum. Bana bakıyordu. Ben de ona "ne bakıyon lan" dedim. 0 da bana "bakarım ya" dedi. Ben de "bakaman" dedim. "Bakarım" dedi. Bıçağı çektim. Böğrüne böğrüne vurdum."
Ben mahsustan bu kabil durumda olan kişilere soruyordum; "Sen domuz eti yiyor musun?"
"Yok, yemem"
"Niye yemiyorsun?"
"Domuz eti yemek haram ağabey. Domuz eti yenir mi?
"Ulan domuz eti yemek haram da adam öldürmek helal mi? Keşke çatlayıncaya kadar domuz eti yeseydin. Ama bu cinayeti işlemeseydin. (Yıldırım Bayezıd Üniversitesi, Varlık Sebebimiz Türkçe Semineri, 23.03. 2016), (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, En Büyük Sevdamız Türkçe Söyleşisi)
SİYASİ HAYATIM
Ben Sivas'ta bir ara siyaset hayatına da bulaştım. Meydan konuşmalarında çok bulundum. Partinin iki sözcüsünden birisi bendim. Kürsüde inandıklarımı söylüyorum. Diğer muhalif partilerdekiler de biliyorlardı ki, bu adam politik düşüncelerle böyle söz söylemiyor..Ne inanıyorsa onu söylüyor.
O bakımdan Sivas siyasetinde yirmi yıla yakın bulunmama rağmen o kürsülerden bir tek defa yuhalanmadım. Aksine çok büyük tezahüratlar oldu.
Kürsüye ne zaman çıktımsa kalabalıklar içerisinde babamı gördüm. Ama ben babama karşı katiyyen konuşamadığım için veya babamın yanında sesim titrediği için, yüzüm kızardığı için, babam o tarafa bakıyorsa, ben hep bu tarafa bakarak konuşmuşumdur.
Ve böyle bir toplantıdan sonra kürsüden inince büyük tezahüratlar olmuştur. Babam bunların hepsini görmüştür. O seçim meydanından ayrılıp eve gelirken babam iki adım önde yürümektedir. Ben babamın arkasında el pençe divan bir şekilde yürümekteyim. Babam bir tek cümle ile ama bir tek cümle ile "aferin oğlum, iyi konuştun" veya "keşke şunu söylemeseydin" diye bir ikazda bulunmamıştır. (Yavuz Bülent Bakiler'in Hayatı adlı özel ev sohbeti)
Benim hayat hikâyemle alakalı açıklama yapan kimselerin hemen hemen hepsi Sivas milletvekilliği yaptığımı, Sivas'tan milletvekili seçildiğimi söylüyorlar. Bu doğru değil. Doğru olan bir husus var; Ben 1963-1967 yılları arasında Ankara radyosunda çalıştım. Sivas'ın siyasileri beni zorla, ama zorla Ankara'dan alıp Sivas'a seçimlere sokmak için götürdüler.
Girdim..dünyanın en garip seçim anlayışı ile politika anlayışı ile hareket ettim. Hiç kimse ile dostluk kurmadım. Yani hiç kimsenin grubuna girmedim. Delegelere katiyyen çay ısmarlamadım, yemek yedirmedim. Hiç bir toplulukta beni dinleyenlere bir vaat de bulunmadım. Yalnız, soranlara dedim ki; "bir takım arkadaşlar seçime taliptirler. Ben de girdim. Rey verirseniz hizmet ederim. Rey vermezseniz, kimi destekliyorsanız, Allah onu muvaffak etsin" dedim.
1969 yılında yapılan seçimlerde ön seçim oldu. Önümdeki dört kişi kazandı, ben az bir oyla kaybettim. Bütün İstanbul gazeteleri Sivas'tan kazananlar arasında benim ismimi de yazdılar.
Sonra bir sonraki seçime girdim. Dördüncü sıraya geldim. İlk üç kazandı, ben kaybettim. Sonra tekrar ısrar ettiler. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış biliyorsunuz, bu sefer üçüncü sıraya yükseldim. İlk iki kazandı, ben kaybettim. "Aman kazanacağız, sakın ayrılma" diye ısrar edenler oldu. Ben de onlara inandım. İkinci sıraya geldim. İlk kazandı, ben kaybettim. "Tamam.. Alın abdestinizi, verin pabucumu. Ben gidiyorum" dedim. Ve Sivas'tan ayrıldım.
Ama her seçim sonrası İstanbul gazeteleri kazananlar arasında benim de ismimi yazdıkları için, bu konuda çalışan Behçet Necatigil adlı şair bir arkadaşımız, o gazete haberlerine bakarak benim milletvekili seçildiğimi yazmış. Onun "Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü" diye ciddi bir çalışması var, biliyorsunuz.
Şimdi benimle ilgili bu kabil toplantılarda söz söylemek isteyen kimseler umumiyetle Behçet Necatigil'in kitabına başvuruyorlar. Orada da ben milletvekili olarak yazılmışım. Behçet Necatigil de vefat etti. Onu düzeltme şansına da sahip değilim.
Hayır, Sivas milletvekilliği yapmadım. Sivas'ta her seçimde büyük hezimetlerle karşı karşıya kaldım. İyi ki Sivas'tan ayrılmışım. Sivas'tan ayrıldıktan sonra dilim çözülmeye başladı, kalemim yazmaya başladı. Bugün aşağı yukarı 25 civarında kitabım var. Yayınevinin bana söylediğine göre bu kitaplar bir milyon tiraja ulaşmış. (Avrasya Bir Vakfı Söyleşisi), (TRT Haber, Gündeme Özel, Yavuz Bülent Bakiler 11.03.2012)
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Üstünlük ve şeref ancak Allah'ın, Peygamberinin ve mü'minlerindir.
Münâfikûn, 8
GÜNÜN HADİSİ
"Kim ilim tahsili için bir yola girerse Allah ona cennete gidecek yolu kolaylaştırır."
Müslim
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...