MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERÄ°M-2

BİR TENEKE BAL VE FARE Soru: Bir teneke bala fare düştü. Ne yapmam lazım? Cevap: Teneke veya balın bulunduğu kab ne kadarsa, o kadar su büyük bir kaba konur. Fare atıldıktan sonra, bal da o kaba boşaltılır ve kaynatılır. Su buhar halinde çıkar. Bu hal üç defa tekrar edilir. Bu operasyondan sonra bal, rahatlıkla yenilebilir. İşte her bir genç baldır. Fare de onların işledikleri günahlardır


Vehbi KarakaÅŸ

vehbikarakas@hotmail.com

2019-02-22 15:22:36

BÄ°R TENEKE BAL VE FARE

Soru: Bir teneke bala fare düştü. Ne yapmam lazım?

Cevap: Teneke veya balın bulunduğu kab ne kadarsa, o kadar su büyük bir kaba konur. Fare atıldıktan sonra, bal da o kaba boşaltılır ve kaynatılır. Su buhar halinde çıkar. Bu hal üç defa tekrar edilir. Bu operasyondan sonra bal, rahatlıkla yenilebilir. İşte her bir genç baldır. Fare de onların işledikleri günahlardır. Günah faresi hangi gencin içine yunmalı ve yıkanmalıdır. Temizlik operasyonuna tabi tutulmayan içine fare düşmüş balı çöplüğe attığımız gibi; tevbe ve istiğfarla günah farelerinden kurtulmayan ve kurtulmak istemeyen genç te cehenneme atılır. Günah kirlerinden ve farelerinden ancak bu şekilde arındırılır. Sonra cehennemden çıkarılır ve cennete gönderilir. Bu, kendisini affettirmeden ahirete giden Müslümana yapılan muameledir. Ahirete kâfir olarak gideni cehennem bile temizleyememektedir. Şair her ne kadar:

Ateş benim yıkayan, yuyan, emziren annem!

Bir arınma kurnası olsa gerek cehennem...

Demiş ise de bu cehennemle arınma imkânı, herkes için değil, Müslüman'ların günahkârları içindir.

Madem durum bundan ibarettir; öyleyse ya günahlara hiç yaklaşmamalı, ya da derhal tevbe-istiğfar ederek günah farelerinden kurtulmalıdır. Ahirete imansız ve günahlarla gidilmemelidir.

SOFESTAİLER ÜÇ GRUPTUR

1-İnadiyeler: Dediğinde ısrar edenler.

2-İndiyeler: Hakikat bana göre böyledir, diyenler.

3-Lâedriyeler: Bilmiyorum, diyenler, her şeyi, hatta kendilerini de inkâr edenler.

Bunlar bu günkü inkârcılardan üstündürler. Çünkü bir derece akla yaklaşıyorlar. Çünkü Allah'ı inkâr etmek için her şeyi, hatta kendilerini de inkâr ediyorlar. Çünkü eseri kabul etseler, müessir, eseri yapan ve yaratan ortaya çıkacak.

Bu günkü inkârcılar kâinatı ve içindekileri kabul ettikleri halde Yaradan'ı kabul etmediklerinden cehli mürekkeple bir cahil oluyorlar. Yani bilmediklerini dahi bilmeyecek kadar cahillerin konumuna düşmüş olmaktadırlar.

HİÇ KİMSEYE DEĞİL, SADECE ALLAH'A GÜVENMELİYİZ

Çok zengin bir ağa varmış. Çok sevdiği bir hocayı hiç yanından ayırmazmış. Bunaldığı her konuda, sorusunu sorar, istişare eder, yoluna devam edermiş.

Bir gün memleketinden göç etmeye karar veren ağa, servetini develere yüklemiş, hocayı da yine yanına alarak yola çıkmışlar. Yolda giderlerken eşkıyalar tarafından yolları kesilmiş. Eşkıyalar, ağanın oğulları ve torunlarının ellerini bağlamışlar ve kervanı soymaya başlamışlar. Hoca da dağın yamacında, bir taşın dibinde olup biteni gözetliyormuş.

Nihayet eşkıyalar soygun işini tamamlamışlar. Her şeyi alıp giderlerken ağa da tam o ara: Kızımın parmağında çok kıymetli, büyük servet değerinde bir yüzük var. Onu bozdurur, sermaye yaparım, yine eski halime kavuşurum, şeklindeki düşüncesini hocanın duyacağı şekilde mırıldanmış.

Bu düşüncesiyle ağa, Allah'a güvenmenin ve sığınmanın yanında yeniden zengin olmayı, eski haline kavuşmayı yüzüğün varlığına bağlamış. Bu duruma "şirk âlud" denir. Şirk âlud, Şirkle karışık bir durum, yani Allah'tan başka şeylere de bel bağlamak, demektir.

Bu olup bitenleri seyreden, ağanın da bu düşüncesine şahid olan hoca, eşkıyalara bağırmış:

-Nereye gidiyorsunuz yahu? Ağanın kızının parmağında aldıklarınızdan çok kıymetli, büyük bir servet değerinde bir yüzük var.

Bu haber karşısında eşkıyalar geri dönüp kızın parmağındaki yüzüğü çıkarmaya koyulmuşlar. Fakat yüzük bir türlü parmaktan çıkmıyormuş. Katı kalpli eşkıya başı derhal emir vermiş: "Kızın parmağını kesin ve yüzüğü alın, demiş. Ağa, eşkıya başının bu emri üzerine birden:

-"Allahım", diye bağırmış. Allah'tan başka dayanak noktasının olmadığını düşünerek tam bir ihlâsla "Allah" dediği ve Allah'ı yardıma çağırdığı için duası kabul edilmiş.

Eşkıyalar kızın parmağını kesmeye yöneldikleri an, bir gurup jandarma oracıkta peyda oluvermiş. Jandarma eşkıyaların etrafını sarmışlar, "durun, eller yukarı!" demişler. Kızın parmağını kesilmekten kurtardıkları gibi, ağanın servetini de ağaya iade etmişler.

Bu olayla ağa anlamış ki hiçbir zaman Allah'tan başka hiçbir şeye ve hiçbir kimseye güvenmemek gerekiyormuş.

Bunun içindir ki Allah buyuruyor: "Hiç Allah kuluna yetmez mi?"

Kul, "evet sen kuluna yetersin ya Rabbi" demeli, her vesile ile ona tevekkül ve teslimiyetini göstermelidir.

Biraz önce yüzüğün yerini haber veren hocaya dişlerini bileyen ağa, hocanın haberindeki hikmeti anlamış, su-i zannından dolayı tevbe etmiş ve hocadan özür dilemiştir.

Allah bütün hocalarımızı böyle ilim ve hikmet ehli eylesin. Bütün ağalarımızı, paşalarımızı ve insanlarımızı da Allah'tan başkasına güvenme şirkinden korusun ve kurtarsın.

DÖRT UNSUR

Bir zat, içinde tek renkli bir mürekkep şişesine kalemi batırsa sayısız renkte yazı yazsa, türlü renkte nakışlar yapsa, çizgiler çizse "ne kadar harika bir zat!" deriz, değil mi?

İşte o harika zat, Allah'tır. Dört unsurdan, yani hava, toprak, su ve nur (ateş) ten ayrı ayrı, çeşit çeşit yazılar yazıyor, varlıklar yaratıyor. Türlü türlü çiçekler, türlü türlü meyveler, türlü türlü hayvanlar ve türlü türlü insanlar… Bunların hepsinin aslı, dört unsur: Hava, toprak, su ve ateş (nur). Bu dört unsura, sayısız şekil vermek, hem şekil verenin harikalığına, kudretinin sonsuzluğuna ve hem de fail-i muhtar yani dilediğini yapan bir zat olduğuna en büyük delildir. Ki o zat Allah'tır.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

Cum'a, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kim, müslüman kardeşinin namusunu ve şahsiyetini korursa, Allah onun yüzünü kıyamet gününde cehennem ateşinden uzak tutar."

Tirmizî.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI