VAHİYDE LÂFIZ VE MANA İLİŞKİSİ-2

İkinci Görüşe Ait Delillerin Değerlendirmesi: a) İslâm âlimlerinin ezici çoğunluğuna göre, Kur'an hem lâfız hem de mana cihetiyle Allah’ın kelâmıdır.(1) إِنَّ أُمَّتِي لا تَجْتَمِعُ عَلَى ضَلالَةٍ "Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez"(2)manasındaki hadis-i şerife göre, İslâm âlimlerinin bir konudaki ittifakı, onun doğruluğunun bir işaretidir.


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2019-04-22 09:17:04

İkinci Görüşe Ait Delillerin Değerlendirmesi:

a) İslâm âlimlerinin ezici çoğunluğuna göre, Kur'an hem lâfız hem de mana cihetiyle Allah'ın kelâmıdır.(1)

 إِنَّ أُمَّتِي لا تَجْتَمِعُ عَلَى ضَلالَةٍ

"Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez"(2)manasındaki hadis-i şerife göre, İslâm âlimlerinin bir konudaki ittifakı, onun doğruluğunun bir işaretidir.

b) Rahman suresinin başında yer alan "Rahman Kur'an'ı öğretti" mealindeki ifadesi, Kur'an'ın Allah tara­fından talim edildiğini göstermektedir. Buna göre, "Kur'an"ın tarifi yapılırsa vahyin de bu açıdan geliş şekli anlaşılır. Dilcilere göre, "Kur'an" kelimesi, "k-r-e" kökünden, gufran ve şükran gibi "fu'lân" vezninde bir mastardır. Bu kelime hem "toplama," hem de "kıraat (okuma)" anla­mındadır.(3)

إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ {*} فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ

"Onu (senin kalbinde) toplamak ve (sana) okutmak bize düşer. Sana Kur'an'ı okuduğumuz zaman sen de onun okunuşunu takip et"(4) ayetlerinde geçen "Kur'an" kelimesi, "kıraat" anlamında kullanılmıştır.

Bir mastar olan "Kur'an" kelimesi, Kur'an'ın özel ismi ol­duğu zaman, ism-i mef'ul anlamında "okunan kitap" ya da ism-i fail manasında "sure ve ayetleri içinde toplayan" veyahut "daha önceki kitapları ihtiva eden" anlamında olur.(5) Kur'an'a "Kur'an" adının verilmesi, onun "lisan­larda okunması," "kitap" adının verilmesi ise "kalemle ya­zılması" özelliğinden dolayıdır.(6)

İsrâ Suresinin 78. ayetinde "sabah namazı" için kullanı­lan "Kur'ane'l-Fecr" tabiri de Kur'an'ın "kıraat" anlamına işaret etmektedir.

Yine vahyin ilk kelimesinin "İkra (oku!)" olması, Kur'an'ın okunan bir kitap olduğuna delâlet ettiği gibi, vahyin de kıraat olunan bir söz, bir kelâm olduğunu gös­terir. Bilindiği gibi "kıraat," telaffuzda bazı kelimeleri ba­zısına eklemek demektir. Demek ki "okunan kitap" anla­mında olan "Kur'an," lâfız ve mananın mecmuundan iba­rettir.

c)

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ {*} إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ {*} فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ

 "Vahyi çarçabuk bellemek için dilini kımıldatma. Onu toplamak ve onu okutmak Bize aittir. O hâlde, Biz sana Kur'an'ı okuyunca sen onun okunuşunu takip et"(7) ayeti açıkça şunu gösteriyor:

Hz. Muhammed (a.s.m.), gelen vahyi unutmamak için, henüz kendisine okunup bitirilmeden onu acele olarak tek­rarlamaya çalışıyordu. Ayet, onun bu telâşını gidermeyi amaçlamaktadır.

Ayette geçen "dilini kımıldatma" ifadesi, vahyin bir söz olduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü manalar dille okunmaz. "Biz sana Kur'an'ı okuyunca, sen onun okunu­şunu takip et" tabiri de aynı şekilde Kur'an'ın hem lâfız hem de mana yönünden Allah'ın kelâmı olduğunu göster­mektedir. Çünkü okuma işi, "söz"e ait bir tabirdir. "Kâinat kitabını okumak," "kalbini okumak," "adamın yüzünden okumak" gibi tabirler, mecaz ifadelerdir. Kavram olarak "okuma"nın gerçek anlamı, sadece yazı ve söz için geçer­lidir.

Ayette Allah'ın, kıraati kendine izafe etmesi, "Biz sana Kur'an'ı okuyunca, sen onun okunuşunu takip et" şeklinde ifade buyurması, Kur'an'ın tebliğinde Hz. Cebrail'in de (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.v)gibi sadece bir elçi olduğunu ve hiçbir müdahalesinin söz konusu olmadığının bir diğer delilini teşkil etmektedir.

d) Kur'an'ın tarifi şöyledir:

"Hz. Muhammed'e (s.a.v)vahyedilen, mushaflarda yazılan, tevatürle nakledilen ve tilâvetiyle taabbüd olunan mu'ciz, Allah kelâmıdır."(8)

Burada üzerinde duracağımız hususlardan biri, Kur'an'ın "tilâvetiyle taabbüd olunması," yani manası an­laşılmasa da sadece asıl metni olan Arapça lâfızlarıyla okunmasının bile ibadet olması keyfiyetidir. Hz. Muhammed'in (s.a.v)hadislerinin sırf lâfızlarıyla taab­büd olunmadığına göre, Kur'an'ın lâfızları da Allah'a aittir.

Tarifte geçen önemli bir nokta da "Allah kelâmı" tabi­ri­dir. Bu tabir, Kur'an'da üç defa tekrarlanmıştır.(9)

" وَكَلَّمَ اللّهُ مُوسَى تَكْلِيماً

Ve Allah, Musa'yla gerçekten konuştu"(10) ayeti gibi daha pek çok ayette, kelâm sıfatı açıkça Allah'a izafe edilmiştir. İbn Hacer'in de ifade ettiği gibi, konuşanın/ mütekellimin sözü/kelâmı, yalnız ona nispet edilir. Birinin sözü bir başkasına izafe edilemez. Her konuşanın sözü kendi sözüdür. Bu sebeple, Yüce Allah, İbn Müğire'nin Kur'an için "O bir insan sözüdür"(11)şeklindeki ifadesini reddetmiş ve onun büyük bir azaba uğrayacağını haber vermiştir.(12)

-devam edecek-

Dipnotlar

1-bk.İbn Teymiyye, V/146.

2-İbn Mace, Fiten, 8; Darimî, Mukaddime, 8.

3-bk. el-Alûsî, I/8.

4-el-Kıyame, 17-18.

5-bk. er-Rağıb, "kre" maddesi; el-Alûsî, I/8.

6-bk.Dıraz, 3.

7-el-Kıyame, 16-18.

8-krş. ez-Zerkanî, I/22; Muhammed Dıraz, 5; Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 34.

9-bk. el-Bakara, 75; et-Tevbe, 6; el-Fetih, 15.

10-en-Nisa, 4/164.

11-Müddessir, 74/25.

12-krş. İbn Hacer, Fethu'l-Barî, XIII/454.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Çünkü Allah, haktır. O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok büyüktür.

Lokman, 30

GÜNÜN HADİSİ

"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."

"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI