VAHİYDE LÂFIZ VE MANA İLİŞKİSİ-3

Kelâm" kavramı, “bir anlam ifade eden söz dizimi” demektir.(1) Ne Allah'ın kelâmı, ne de insanların ke¬lâmı, sözden mücerret bir manadan ibaret değildir. Bunun için¬dir ki İslâm ümmeti, “Kur'an'ın hem lâfız hem de mana açısından Allah'ın kelâmı olduğu” hususunda ittifak et¬mişlerdir.(2)


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2019-04-28 09:07:30

Kelâm" kavramı, "bir anlam ifade eden söz dizimi" demektir.(1) Ne Allah'ın kelâmı, ne de insanların ke­lâmı, sözden mücerret bir manadan ibaret değildir. Bunun için­dir ki İslâm ümmeti, "Kur'an'ın hem lâfız hem de mana açısından Allah'ın kelâmı olduğu" hususunda ittifak et­mişlerdir.(2)

e) Kur'an'da Hz. Peygamber'e (s.a.v)hitaben "de ki" anlamına gelen "kul" kelimesinin 300'den fazla kullanıl­ması, iki yönden konumuza ışık tutmaktadır.

Birincisi, bu ifadede dışarıdan bir emir söz konusudur. Hâlbuki elçiler, kendilerini gönderenlerin söylediklerini farklı bir tarzda ifade ederler. Meselâ: Biri diğerine "Git, filân adama de ki: 'Allah birdir.'" dese, elçi olan kimse, vardığı yerde herhâlde aynı cümleyi tekrarlamaz; aksine eğer gönderen kimseyi de işe katarsa "Beni gönderen kimse, Allah'ın bir olduğunu size söylememi istedi" der. Şimdi bu küçük misali göz önünde bulunduralım ve Kur'an'ın üslûbuna dikkat edelim!

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ

"De ki: 'Allah birdir.'(3),

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ

"De ki: 'Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?'"(4), "

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرّاً وَلاَ نَفْعاً إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ

De ki: 'Ben kendime bile Allah'ın dilediğin­den başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim.'"(5)

İkincisi: "Kul" tabiri "söz" anlamını çağrıştırdığından Kur'an'da çokça kullanılmasının bir hikmeti de Kur'an'ın hem mana hem de lâfız olarak Allah'tan gelen bir vahiy olduğuna delâlet etmek içindir.

f)

وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الأَلْوَاحِ مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْعِظَةً وَتَفْصِيلاً لِّكُلِّ شَيْءٍ

"Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık"(6) ayetinde, açıkça Hz. Musa'ya (a.s.), levhalarda yazılı olan ve dola­yısıyla manalı sözlerden ibaret olan vahiy verildiği ifade edilmiş­tir. Şüphesiz, ne Hz. Muhammed'e (a.s.m.), ne de Hz. Musa'ya (a.s.) veya diğer peygamberlere gelen vahyin ile­tişim şeklini idrak edemeyiz. Ancak bu vahiylerin hem mana hem de lâfız olarak geldiğini, ayetlerden anlamak mümkündür.

g) Zerkanî'nin belirttiği gibi, "Kur'an'ın sadece manası Allah'tan olduğu" iddiası, hem Kitap hem de sünnete ters düşmektedir. Lâfzı, melek Cibril veya Hz. Muhammed'e (s.a.v)ait olduğu kabul edilirse Kur'an'ın üslûbu nasıl mucize olabilir? Ve Kur'an'a nasıl "Allah kelâmı" deni­le­bilir? (7)

(h) Kutsî hadisin en meşhur tariflerinden biri "manası Allah'a, lâfzı ise Hz. Muhammed'e (s.a.v)ait olan va­hiy"(8) şeklindedir. Buna göre, eğer Kur'an için de aynı şey düşünülürse, ikisi arasında ne gibi bir fark kalır? Bu takdirde Hz. Peygamber'in (a.s.m.), Kur'an'ın yazıyla tespiti için gösterdiği titizliği, kutsî hadis için de göster­memesi neyle izah edilebilir?

ı) "Kur'an'ın yalnız manadan ibaret olduğu kabul edi­lirse bu takdirde Kur'an'ın lâfzı, insan aklının ürünü ol­ması gerekir ki bunun yanlışlığı ortadadır. Bu sebepledir ki ehl-i hak olan ehl-i sünnet ve cemaat, Kur'an'ın lâfız ve mana toplamından ibaret olduğunda birleşmişlerdir.(9)

i)

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ

"(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye, her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönder­dik"(10) ayetinde; risalet dilinin, peygamberin gönde­rildiği kavmin dili olduğu ifade edilmektedir. Buna göre, ayet, Kur'an'ın Arapça olarak vahyedildiğini göstermek­tedir. Çünkü mu­karrer bir kaidedir ki "hüküm müştak üzerine yapılırsa iş­tikakın mehazı o hükmün illetini gös­terir."(11) Bu kaideye göre, ayette geçen "Her peygamberi/resulü yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik" ifadesi bir hükümdür. Bu ifa­dede yer alan "resul," müştak bir ke­limedir; iştikakın me­hazı ise "risalet"tir. O hâlde, söz ko­nusu olan "resul"'den maksat "risalet" tir. Aksi takdirde bir insan olarak her peygamberin, içinde bulunduğu toplu­luğun dilini konuş­ması tabiîdir; bunun risaletle bir ilişkisi yoktur. O hâlde, vurgulanmak istenen husus, peygamber değil, peygamber­liktir. Peygamberliğin özü ise vahiydir. Konumuzla ilgili olan vahiy ise Kur'an'dır. Buna göre, ayetten, "Kur'an dili Arapçadır" neticesini çıkarmak ge­rekir. Ayette "kavmin dili," "lisan" kelimesiyle ifade edil­miştir ve "lisan"ın "bir söz manzumesi" olduğunda da dilciler arasında herhangi bir ihtilâf yoktur.

j)

فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Allah'a ve ümmî peygamber olan Resulüne-ki O, Allah'a ve onun sözlerine inanır-iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız"(12) ayetinde geçen "Ki o (peygamber), Allah'a ve onun sözlerine inanır" ifadesi, Kur'an'ın hem lâfız hem de mana bakımından Allah'ın sözü olduğunu göstermektedir. Âdeta yalnız bu hususa işaret etmek için burada bu ifadeye yer verilmiştir.

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِباً فَإِن يَشَأِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

"Yoksa onlar, (senin için) 'Allah'a karşı yalan uy­durdu' mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler ve Allah, batılı yok eder, sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz, O, kalplerde olanları bilendir"(13) ayetinde iş­lenen temalar çerçevesinde "Allah, sözleriyle hakkı or­taya koyar" ifadesine dikkat edilirse Kur'an'ın lâfızları­nın da Allah'a ait olduğu gerçeği görülür. "Allah dilerse senin kalbini de mühürler" ifadesi ile "sözler"in Allah'a izafe edilmesi arasında çarpıcı bir ilişki söz konusudur. Buna göre, Hz. Muhammed'in (s.a.v)kalbi, sadece gelen vahiy­lere karşı alıcı konumundadır; başka hiçbir müda­ha­lesi söz konusu değildir. Bu sebeple eğer kalbi mühürle­nirse, gelen vahyin ne manasını ne de lâfızlarını anlayıp ezbe­rinde tutabilir.

k) İbn Müğire'nin "Bu Kur'an, insan sözünden başka bir şey değil" şeklindeki sözünü hatırlatan Yüce Allah, böyle söylemenin büyük bir suç unsuru teşkil ettiğini ve büyük bir iftira olduğunu, bu sebeple de dehşet verici bir cezayı hak ettiğini ifade etmek üzere:

سَأُصْلِيهِ سَقَرَ

"Ben onu Sakar'a (cehenneme) sokacağım"(14) buyurmuştur. Bu da Kur'an'ın, Hz. Muhammed dâhil hiçbir insanın sözü ol­madığını ortaya koymaktadır.

Bütün bu deliller gösteriyor ki Kur'an,

وَإِنَّهُ لَتَنزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ {*} نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ {*} عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ {*} بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ

"Kur'an'ı, Rahman olan Allah öğretti", "Muhakkak ki o (Kur'an), Âlemlerin Rabbi'nin indirmesidir. Onu Ruhu'l-emin (Cebrail), uyarıcı­lardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine in­dirmiştir"(15), 

وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ

"(Resulüm!..) Şüphesiz ki bu Kur'an, hik­met sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından sana veril­mektedir"(16) ayetlerinin delâlet ettikleri gibi, Kur'an, sonsuz ilâhî ilimden gelen, sonsuz manaları bulu­nan ve eşsiz söz dizimine sahip muciz bir kitaptır.

Dipnotlar

1-bk. er-Rağıb, "klm" maddesi.

2-krş. İbnTeymiyye, IV/146.

3-İhlâs, 112/1.

4-el-Furkan, 25/77.

5-Yunus, 10/49.

6-el-A'raf, 7/145.

7-bk. ez-Zerkanî, I/50-51.

8-bk. el-Cürcanî, et-Ta'rifat, 84-85; Aliyyü'l-Karî, el-Ahadisü'l-kudsiyye, 2; ebu'l-Beka, el-Külliyat, 288; Accac Muhammed, es-Sünnekable't-tedvin, 22; el-Kasımî, Kavaidu't-tahdis, 64-65; Varol, Ahmed, Kutsî Hadisler, I/11-16.

9-krş. el-Alûsî, I/13.

10-İbrahim, 14/4.

11-bk. Nursî, Asar-ı Bediiyye, s. 434.

12-el-A'raf, 7/158.

13-eş-Şura, 42/24.

14-el-Müddessir, 74/25-26.

15-eş-Şuara, 26/192-195.

16-en-Neml, 27/6.

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.

et-Teğabün: 3

GÜNÜN HADİSİ

Gece içinde öyle bir saat vardır ki, müslüman olan herhangi bir kimse, dünya ve ahiret hususlarında Allah'dan bir hayır isterken duasını ona denk düşürürse, Allah; muhakkak istediğini kendisine verir.

Müslim, Ravi[Cabir (r.a.)]

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI