DEPREMLERÄ° NASIL OKUMALIYIZ?
Sakarya Üniversitesi, 17 Ağustos 1999 depreminin 10. Yılı münasebetiyle bir panel düzenlemişti. 13 Ağustos 2009 tarihinde gerçekleştirilen bu panelde panelistlerden biri de bendim. Orada yapmış olduğum konuşmamın bir özetini faydalı olacağı kanaatiyle siz muhterem okurlarımıza takdim ediyorum:
17 AÄžUSTOS 1999 MARMARA DEPREMÄ°NÄ°N 20. YILI MÃœNASEBETÄ°YLE
Sakarya Üniversitesi, 17 Ağustos 1999 depreminin 10. Yılı münasebetiyle bir panel düzenlemişti. 13 Ağustos 2009 tarihinde gerçekleştirilen bu panelde panelistlerden biri de bendim. Orada yapmış olduğum konuşmamın bir özetini faydalı olacağı kanaatiyle siz muhterem okurlarımıza takdim ediyorum:
Sayın başkan, değerli panelistler, muhterem hanımefendi ve bey efendiler, Bir bahçede türlü türlü çiçek bulunur. Her çiçekten kendi fonksiyonunu icra etmesi beklenir. "Sen niye benim rengimde değilsin, sen neden benim gibi kokmuyorsun, diye bir çiçek bir çiçeği kınamaz. Bu bahçede, bu kadar çiçeğin içinde bendeniz de farklı tonda, farklı renkte ve farklı kokuda bir çiçeğim. Bendenizi dinlerken farklı, renklı, tefekkürlü ve keyifli dakikalar geçireceğinize inanıyorum.
1999'un Ekim ayında yayınlanan "Depremin Hatırlattıkları ve Hasretin Söylettikleri" isimli kitabımda çok şeyler söyledim. Bilimsel ve dinsel analizler yaptım. Bu yazımda detaya girmeden o yorumlardan faydalı olacağını umduğum bir özet vermeye, yeni bazı düşüncelerimi, tesbit ve tekliflerimi arz etmeye çalışacağım:
Önce tespitlerimiz:
1-17 Ağustos 1999'un Pazartesini Salıya bağlayan gecesinde bir deprem oldu. Saat, 03-02'de 7.4 şiddetinde meydana gelen, bu deprem, hepimizi tatlı uykumuzdan uyandırdı, bizi sevgili yataklarımızdan ve evlerimizden dışarı attı. Günlerce evlerimize, evlerimizdeki sıcak yataklarımıza giremez olduk. Sokaklarda yatıp kalkmaya ve mini minnacık bir kulübede yaşamaya razı olmuştuk. Çünkü o günler, evlerimiz birer mezar gibi görünüyordu. Hatta o gece birçok ev, sahibinin katili olmuştu.
Aslında bizi, 03-02'de, uyandıran depremin gayesi, tatlı uykumuzdan uyandırmak değildi; onun gayesi, bizi, çoook kalınlaşmış olan gaflet uykumuzdan uyandırmaktı. Bizi evlerimizden ve yataklarımızdan koparan, sokaklarda yatırıp kaldıran deprem, aslında bizi, bencillikten, heva ve hevesten, menfaatperestlikten, küfürden, küfrandan, israf ve ifsattan koparmak istiyordu. Sokaklarda ve insan yaşamaz barınaklarda yatırıp kaldırmakla da sokakta yatıp kalkanları, sahipsizleri, işsizleri, sıcak bir çorbaya ve sıcak bir yuvaya muhtaç olanları düşündürmek istemişti.
2-Deprem bir harekettir. Her hareket bir kuvvetten doğar. İçinde yaşadığımız şu evrende hiçbir hareket tesadüfen olmamakta ve başıboş değildir. Rüzgârın hareketini, bulutların hareketini ve yağmurun hareketini rastgele ve başıboş zannedebilir misiniz? Yağmur damlaları başıboş olsaydı bu kadar düzenli bir şekilde yere iner miydi? Trafikte hareket halinde olan arabaları bir an bile olsa sahipsiz ve kaptansız düşünemediğimiz gibi; evrendeki hareketi ve hareketleri sahipsiz ve kaptansız düşünemeyiz. Aksi halde her şey felç ve her şey anarşiye teslim olur. Şu halde evrende var olan her hareketin arkasında bir kuvvet, bir kast, bir şuur, bir irade ve bir fail vardır. O fail, fail-i muhtar olan (istediğini yapan) Allah'dır.
Kitab-ı Kerimimiz olan Kur'an, ağacın başından düşen bir yaprağın dahi Allah'ın izniyle düştüğünü haber vermektedir.[1] Allah'ın izni, iradesi olmadan bir yaprak dahi düşemediğine göre, deprem gibi büyük bir hareketin onun izni, haberi ve iradesi olmadan gerçekleşmesi mümkün olabilir mi?
3-İçinde yaşadığımız kürenin İki türlü hareketi vardır:
a-Saniyede 30 km hızla gittiği halde hızıyla ve gürültüsüyle kimseyi rahatsız etmeyen normal ve intizamlı hareketi.
b-Sesi ve gürültüsüyle ödleri koparan, yürekleri hoplatan anormal ve intizamsız görünen depremdeki hareketi.
İntizamsız ve düzensiz görünen ikinci hareketin en büyük hikmeti birinci hareketteki intizamı, düzeni, nimeti, rahmeti ve hikmeti anlamayanlara anlatmak, görmeyenlere göstermek ve Allah'ın evrendeki muhteşem ve kusursuz düzenine dikkat çekmektir. Yani Yüce Allah intizamsız görünen depremle, kâinattaki mükemmel düzenine dikkat çekmiştir. Hastalığı vermekle sağlığın önemine, geceyi yaratmakla gündüzün önemine, karanlığı yaratmakla ışığın önemine dikkat çekmesi gibi.
4-Her nedense milyarlarca insanın organlarının tam ve mükemmel yaratılmasındaki intizam ve ihtişam kimsenin dikkat ve takdirini çekmez de bir insanın tek elinde altı parmağının olması hayret ve dikkat uyandırır.
Depremle ilgili verdiÄŸim seminerlerin birinde dinleyicilerden biri sordu:
-Pekiyi deprem Allah'ın işi ise, Allah neden bu tahribata ve bu zulme izin veriyor? Şöyle cevap verdim:
-Depremin zulüm olduğunu kim söyledi ve kim öğretti size? Yumurtanın kırılıp içinden civcivin çıkması veya yumurtanın kırılıp omlet olması, insanın midesine girip insana dönüşmesi yumurtaya haksızlık mı, yoksa rahmet midir? Depremde de bir kırılma var. Depremde çok canlar gitti, ama o canlardan nice canlar çıkacak biliyor musunuz? Toprağa düşen bir buğdayı, başağa ve yüz buğdaya dönüştüren Allah, depremde toprağa düşen masum ve mümin canları da ebedileştirecek, cennette ebedî bir mutluluğa kavuşturacaktır. Şeyh Sa'di Şirazi der ki: "Toprağın gül bitirmesine şaşmayın. Düşünün, oraya nice gül endamlılar girmiştir." Toprağa düşen gülün tohumunu zayi etmeyen Allah, toprağa düşen gül gibi insanları zayi eder mi?
5-Öyleyse depremden korkmamak lazım, imansız, ibadetsiz, duasız yaşamaktan ve bu şekilde ölüme yakalanmaktan korkmak lazım.
6-Bilimsel makalelerin birinde bir cümle okumuştum. Cümle aynen şöyleydi: "Depremler olmasaydı, dünyada hiçbir canlı yaşayamazdı." Depremin zulüm görünen bir yönü varsa, o insanlara aittir. Hâşâ! Allah zulümden münezzehtir. O merhametlilerin en merhametlisidir. Her kimde merhamet varsa, o merhameti de o kimseye veren O'dur.
Tekliflerimiz:
1-Depremin ne zaman, nerde, nasıl olacağını bilim henüz tesbit etmiş değildir.[2] Denemeler sahibi Montaigne'in güzel bir tesbiti var. Der ki: "Ölümün bizi nerde yakalayacağı belli değil. En iyisi biz onu her yerde bekleyelim." Ben de deprem için aynı şeyi söylüyorum: Depremin bizi nerde, nasıl, ne zaman yakalayacağı belli değil. En iyisi biz ona her yerde hazır olalım ve biz ona sü-i istimallerimizle, israflarımızla, ifsatlarımızla, zulümlerimizle, müstehcen ve sapık ilişkilerle davetiye çıkarmayalım.
2-Biz depremden değil, depreme maddî ve ma'nevî hazırlıksız yakalanmaktan korkmalıyız. Hem sağlam iş yapmalıyız hem de ibadetsiz ve duasız yaşamamalıyız. Binalar inşa ederken hilekârlıktan, çürük iş yapmaktan, çürük malzeme kullanmaktan, çürük yere bina dikmekten ve gayr-i ahlakî bir hayat sürmekten uzak durmalıyız.
3-Yüce Yaratıcı, dürüst[3] ve çalışkan olmamızı,[4] sağlam iş yapmamızı, sağlam zemine sağlam binalar kurmamızı ve sağlam malzeme kullanmamızı,[5] bunları yaptıktan sonra kendisine tevekkül etmemizi istiyor.[6]
4-Depremin görevi, sadece terbiyeye yönelik değildir. Onun daha pek çok hikmetleri vardır. Allah'ın sonsuz kudret ve azametini hissettirmenin yanında yer kabuğundaki enerjiyi boşaltır, böylece dünyamızın, fezaya fırlayıp bütün bütün yok olmaktan kurtulmasına, madenlerin ve sıcak su kaynaklarının ortaya çıkmasına ve kaplıcaların keşfine sebep olur. Deprem sayesinde yanar dağların kontrolü sağlanır, daha büyük patlamaların önüne geçilmiş olur.
Bu izahlardan da anlaşılıyor ki bize hoş gelmeyen ve kötü görünen şeylerin içinde hayırlar ve hikmetler saklı olabilir. Onun için deprem gibi felaketlere maruz kalan ve canı yanan kimseler kadere küsmemelidirler. Arifler:
"Mevlam çekirdekde orman saklamış
Tahıl tanesinde harman saklamış,
Sabır eyle, dua eyle, şükr eyle
Yılanın zehrinde derman saklamış"
diyerek yılanın zehrinde dermanı, musibetin içinde rahmeti bulmuşlar.
Allah'ın asla yanlış yapmayacağı kanaatiyle de:
"Gelse celalinden cefa / Yahut cemalinden vefa
İkisi de cana safa / Kahrında hoş, lutfun da hoş" demişler, Allah'ın kahrını da, lütfunu da, hoş görmüşlerdir.
5-İnsanımızın maddi yardıma ihtiyacı olduğu kadar, bu imana, bu güzel bakışa, bu hoş anlayışa da ihtiyaçları vardır. Çünkü güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.
Öyleyse insanımıza, iyi ve sağlam iş yapma bilinci kazandırmanın yanında bu imanı, bu teslimiyeti ve bu güveni de kazandırmamız lazım. Musibete düşmüşe maddî yardım ne kadar önemliyse, bu anlamda manevî yardım da o kadar, belki ondan da önemlidir.
Allah, milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Deprem şehitlerine, ve tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Dipnotlar
[1]Â En'am, 6 / 59
[2] Bilim ve Teknik Dergisi, Eylül 1999, s.7; Karakaş, Vehbi, Depremin Hatırlattıklar Hasretin Söylettikleri, s.28 Mega Basım, İstanbul-1999
[3]Â Bkz, Ahzab, 59 / 70
[4]Â Bkz. Necm, 53 / 39
[5]Â Bkz, Neml, 27 / 88
[6]Â Bkz. Al-I Ä°mran, 3 / 159
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR
Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,
ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK
Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr
YEREL ORYANTALÄ°STLER
Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira
İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI
Ä°ttihad-ı Ä°slam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar daÄŸdaÄ
Ä°MANIN ÅžEHAMET-Ä° MANEVÄ°YESÄ°
İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki
MUHALEFET KULVARLARI
Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı
UYUYAN DEV UYANMIÅžTIR
Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana
YANLIÅž VE HAKSIZ Ä°NTERNET PAYLAÅžIMLARI
dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ
MASONLAR VE ESAD AÄ°LESÄ°
Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind
OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI
Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala
KADÄ°ROV:Â KADÄ°RÄ°-VEHHABÄ° KIRMASIÂ
Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme
-  İSLAM’IN DAHİLİ DÜŞMANLARI YA DA GÜNÜMÜZÜN YIKICI AKIMLARI
- YİNE GÖÇ VAR
- BABAMI GÖTÜRMEYİN
- "İSLÂM DİNİ SAVAŞ VE TERÖR DİNİ MİDİR? YA DA KILIÇ ZORUYLA MI YAYILMIŞTIR?"
- LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-51
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-50
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-49
- TALÄ°BAN ÃœZERÄ°NDEN ZIT ETKÄ°YÄ° DALGALANDIRMAK
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-48
- BUTİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-47
- BU VATAN BÄ°ZÄ°M
- MÃœJDELER OLSUN SANA EY KAHRAMAN TÃœRK HALKI
- KURBAN BAYRAMI’NDA HAYATI ANLAMAK
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-46
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-45
- BATININ İŞGAL PLANLARI VE İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-44
- KALP FÄ°KÄ°R VE KALP DÄ°NDARLIK
- GAZZE
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-43
- İSLAM’DA MEŞRU SEÇME YÖNTEMLERİ VE YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-42
- İSLAM’DA TATİL ANLAYIŞI
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-41
- EMNÄ°YET TEÅžKÄ°LATI VE EMNÄ°YET NÄ°METÄ°
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-40
- ÇANAKKALEDEKİ MANEVİ GÜÇ
Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz!
Fatır, 3
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."
Münavi
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...