HADİS İNKARCILARINA REDDİYE-1
Son günlerde Türkiye’deki hadis inkârcıları televizyon programlarına çıkarak Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Ashabı’na karşı olumsuz bir hava oluşturmaya çabalamaktadırlar. Bunlara çeşitli imkânlar sağlanmaktadır. Sık sık televizyonlarda boy göstermektedirler. Hatta bunlar, çeşitli programlarda âlimlere meydan okuyup onları eleştirmekle şöhretlerine şöhret katmaya çalışmaktadırlar. Ben, bazı oğullarım ve bazı talebelerim de bu tür programları seyrettikten sonra, iddialarının kökenini araştırdık. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ‘ilmiyle amel etmeyen âlimlere lanet ettiği” şeklinde rivâyet edilen hadisin kapsamına girmemek için, hadis inkârcıların eleştirdikleri ve uydurma dedikleri otuz iki hadisin aslını araştırıp otuz iki tane reddiyeyle cevap verdik.
Takdim
Kıymetli ziyaretçilerimiz, ülkemizin değerli alimlerinden, Doğu Anadolu'nun mühim kanaat önderlerinden Seyda Musa Geçit hocamızın, modernist ilahiyatçı kesimin kafalarda şüphe uyandırmaya çalıştığı bazı hadisleri şerh ve izahlarını hocamızın mahdumları Reşid Geçit ve Salih Geçit hocalarımız sitemizde yayınlanması için bize gönderdiler. Kendilerine teşekkür ederken Hocamıza sıhhat ve afiyet diliyoruz. Saygılarımızla. Cevaplar.org
الحمد لِلّه رب العالمين و الصلاة والسلام على سيدنا محمد وعلى آله و صحبه أجمعين .
Son günlerde Türkiye'deki hadis inkârcıları televizyon programlarına çıkarak Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Ashabı'na karşı olumsuz bir hava oluşturmaya çabalamaktadırlar. Bunlara çeşitli imkânlar sağlanmaktadır. Sık sık televizyonlarda boy göstermektedirler. Hatta bunlar, çeşitli programlarda âlimlere meydan okuyup onları eleştirmekle şöhretlerine şöhret katmaya çalışmaktadırlar.
Ben, bazı oğullarım ve bazı talebelerim de bu tür programları seyrettikten sonra, iddialarının kökenini araştırdık. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in 'ilmiyle amel etmeyen âlimlere lanet ettiği" şeklinde rivâyet edilen hadisin kapsamına girmemek için, hadis inkârcıların eleştirdikleri ve uydurma dedikleri otuz iki hadisin aslını araştırıp otuz iki tane reddiyeyle cevap verdik.
Bu yaptığımız araştırma esnasında gördük ki, aslında bu iddiaları malum olan bu şahıslar ortaya koymamışlardır. Kendi selefleri olan Yahudi oryantalist Goldhizer, Fransız oryantalist Leon Borche, delalet fırkalarının liderleri Mirza Gulam Ahmet el-Kadiyanî, Gulam Ahmet Perviz, Mirza Ali Muhammed eş-Şirazî, Mirza Huseyin Ali, Ebûlfedâil el-İranî ve Amerika'da yaşayan Halife Reşad'ın ortak saldırı noktalarıdır.
Eleştirdikleri hadisleri kaynaklarından araştırma zahmetine girmeden hazır bir liste halinde hadisleri inkâr etmeye çalışmaktadırlar. Aslında yeni türemiş hadis inkârcılarına cevap verirken adı geçen bu kişilere de cevap vermiş oluyoruz. Bu paylaşımların hazırlanmasında emeği geçen oğullarım ve talebelerime hayırlı ömürler diliyor, çıkar ve şöhret amacı taşımayan bu eserin islam ümmetine faydalı olmasını Allah'tan niyaz ediyorum. "Ya Rabbi, bu çalışmayı hasanât defterimize kaydet ve kıyamet günü bizi Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şefaatine nail eyle! Âmin.
Fakir Molla Musa el-Celali el-Bazidî
GİRİŞ
Günümüzde bazı kişi ve akımlar hadisler aleyhinde birçok şüpheleri ve iddiaları yaymaya çalışmaktadırlar. Bu risalede hadis inkârcılarının tenkit ettiği bazı hadislerin gerçek durumlarını ortaya koymak ve bu konudaki temelsiz iddialarına karşı ilmî cevap vermek istiyoruz.
Bu şahısların Kur'ân adını kullanarak Sünnete karşı söylemler geliştirmesi ve Kur'ân ile Sünneti birbirine karşı gösterme gayreti hakikaten tarihimizin en büyük sapkınlığı olarak kabul edilmelidir. Hadis inkâr edilince Kur'ân âyetleri anlaşılmaz olacaktır. Herkes heva ve hevesine göre Kur'ân'ı yorumlamaya başlayacaktır. İşte bunu sağlamak için oryantalistler ve din düşmanları bu yönteme başvurmuşlardır.
Bir zamanlar bunlar malum isimleriyle İslam'a hücum etmişlerdi. Başarılı olamayınca ismi Müslüman ve Müslümanlar içinde yaşayan bazı yerli oryantalistlere bu görevi tevdi ettiler. Perde arkasında bunları destekleyip cesaretlendirdiler. Bunlarda da Allah korkusu olmayınca ve geçici dünya sevgisi olunca seve seve bu misyonu kabul ettiler. Batının yapmış olduğu katliamları hiç kale almadılar. Tek dertleri fakihleri, oradan muhaddisleri, sonrasında hadisleri, bir sonraki aşamada Hz. Muhammed (s.a.s) eleştirmek oldu. Peygambersiz bir din inşası projesinde yer aldılar.
Aslında bunların nihai gayeleri Kur'ân'dır. Kur'ân âyetlerinin tarihsel olduğu savıyla hareket ederek Kur'ân'ın beşer sözü olduğunu dolayısıyla Peygamber tarafından uydurulduğunu iddia edecekler. Biz burada bunların sebep olduğu tehlikeyi ifade eden bir hadisle risalemize başlamak istiyoruz.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:"Kim ilmi olmadan Kur'ân'a mana vermeye çalışırsa ateşteki yerini hazırlasın."(1)
Bu kısa girişten sonra yukarıda bahsettiğimiz kişi ve güruhların istismar edip eleştirdikleri hadisleri ele alalım:
Söz konusu hadisi, birçok hadis âlimi eserlerinde rivâyet etmiştir. Biz burada Arapça metinle beraber geçtiği kaynakları göstereceğiz.
a) Sünen-i Ebû Davûd'da şöyle geçer:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ شَرِيكٍ عَنْ حُصَيْنٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ قَيْسِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ أَتَيْتُ الْحِيرَةَ فَرَأَيْتُهُمْ يَسْجُدُونَ لِمَرْزُبَانٍ لَهُمْ فَقُلْتُ رَسُولُ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ يُسْجَدَ لَهُ قَالَ فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- فَقُلْتُ إِنِّى أَتَيْتُ الْحِيرَةَ فَرَأَيْتُهُمْ يَسْجُدُونَ لِمَرْزُبَانٍ لَهُمْ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ نَسْجُدَ لَكَ. قَالَ « أَرَأَيْتَ لَوْ مَرَرْتَ بِقَبْرِى أَكُنْتَ تَسْجُدُ لَهُ ». قَالَ قُلْتُ لاَ. قَالَ « فَلاَ تَفْعَلُوا لَوْ كُنْتُ آمِرًا أَحَدًا أَنْ يَسْجُدَ لأَحَدٍ لأَمَرْتُ النِّسَاءَ أَنْ يَسْجُدْنَ لأَزْوَاجِهِنَّ لِمَا جَعَلَ اللَّهُ لَهُمْ عَلَيْهِنَّ مِنَ الْحَقِّ ».
...Kays b. Sa'd'dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: "Ben Hîre'ye geldiğim zaman Hîre'lilerin Merzubân'a (başkumandanlarına) secde etmekte olduklarını gördüm ve (kendi kendime) Rasûlullah, secde edilmeye onlardan daha lâyıktır, dedim. (Bunun üzerine) Rasûlullah (s.a.s) yanına gelip; Hireye gitmiştim. Onları (Hirelileri)başkumandanlarına secde ederlerken gördüm. 'Ey Allah'ın Rasulü, sen secde edilmeye (onlardan) daha layıksın' dedim. Rasulu Ekrem de: 'Sen (buna) inanıyor musun? Sen benim kabrime uğramış olsan ona secde eder misin?' diye sordu. Ben de; 'Hayır' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasul-u Ekrem; '(Bunu) yapmayınız, eğer ben (insanlardan) birinin (diğer) birine secde etmesini emredecek olsaydım kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim. Çünkü Allah kadınlar üzerine kocalar için bir hak koymuştur' buyurdu."(2)
b) Beyhâkî Sünen-i Kübra'da şöyle rivâyet etmiştir:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ مَحْمِشٍ الزِّيَادِىُّ أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرٍ : مُحَمَّدُ بْنُ الْحُسَيْنِ الْقَطَّانُ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ السُّلَمِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِى بَكْرٍ النَّخَعِىُّ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنَا حُصَيْنُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىُّ عَنْ عَامِرٍ الشَّعْبِىِّ عَنْ قَيْسٍ قَالَ : قَدِمْتُ الْحِيرَةَ فَرَأَيْتُ أَهْلَهَا يَسْجُدُونَ لِمَرْزُبَانٍ لَهُمْ فَقُلْتُ نَحْنُ كُنَّا أَحَقَّ أَنْ نَسْجُدَ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فَلَمَّا قَدِمْتُ عَلَيْهِ أَخْبَرْتُهُ بِالَّذِى رَأَيْتُ قُلْتُ: نَحْنُ كُنَّا أَحَقَّ أَنْ نَسْجُدَ لَكَ فَقَالَ :« لاَ تَفْعَلُوا أَرَأَيْتَ لَوْ مَرَرْتَ بِقَبْرِى أَكُنْتَ سَاجِدًا؟ ». قُلْتُ: لاَ. قَالَ :« فَلاَ تَفْعَلُوا فَإِنِّى لَوْ كُنْتُ آمِرًا أَحَدًا يُسْجَدُ لأَحَدٍ لأَمَرْتُ النِّسَاءَ أَنْ يَسْجُدْنَ لأَزْوَاجِهِنَّ لِمَا جَعَلَ اللَّهُ مِنْ حَقِّهِمْ عَلَيْهِنَّ ». رَوَاهُ غَيْرُهُ عَنْ شَرِيكٍ فَقَالَ عَنْ قَيْسِ بْنِ سَعْدٍ.
…Kays'tan rivâyet edildiğine göre, "Ben Hîre'ye geldiğim zaman Hîre'lilerin Merzubân'a (başkumandanlarına) secde etmekte olduklarını gördüm ve Rasûlullah, secde edilmeye onlardan daha lâyıktır, dedim. (Bunun üzerine) Rasûlullah (s.a.s) yanına gelip; Hireye gitmiştim. Onları (Hirelileri) başkumandanlarına secde ederlerken gördüm. 'Ey Allah'ın Rasulü, sen secde edilmeye (onlardan) daha layıksın'dedim. Rasul-ü Ekrem de : 'Sen bana söyler misin? Benim kabrime uğramış olsan ona secde eder misin?' diye sordu. Ben de; 'Hayır' diye cevap verdim.
Bunun üzerine Rasul-u Ekrem; '(Bunu) yapmayınız, eğer ben (insanlardan) birinin (diğer) birine secde etmesini emredecek olsaydım kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim. Çünkü Allah kadınlar üzerine kocalar için bir hak koymuştur' buyurdu."(3)
c) Hâkim; Buhârî ve Müslim'in sıhhat şartlarını taşıyıp sahih adlı kitaplarına almadıkları hadisleri topladığı el-Müstedrek ala's-Sahihayn adlı kitabında şöyle rivâyet etmiştir:
حدثنا محمد بن صالح بن هانئ ثنا الفضل بن محمد بن المسيب ثنا عمرو بن عون ثنا شريك عن حصين عن الشعبي عن قيس بن سعد رضيالله عنه قال : أتيت الحيرة فرأيتهم يسجدون لمرزبان لهم فقلت رسول الله صلى الله عليه و سلم أحق أن يسجد له فأتيت رسول الله صلى الله عليه و سلم فقلت : إني أتيت الحيرة فرأيتهم يسجدون لمرزبان لهم فأنت رسول الله صلى الله عليه و سلم أحق أن يسجد لك قال : أرأيت لو مررت بقبري أكنت تسجد له قلت : لا قال : فلا تفعلوا لو كنت آمرا أحدا أن يسجد لأحد لأمرت النساء أن يسجدن لأزواجهن لما جعل لله لهم علين من حق هذا حديث صحيح الإسناد و لم يخرجاه
…Kays b. Sa'd (r.a)'dan şöyle rivâyet edilmiştir: "Ben Hîre'ye geldiğim zaman Hîre'lilerin Merzubân'a (baş kumandanlarına) secde etmekte olduklarını gördüm ve (kendi kendime) Rasûlullah, secde edilmeye onlardan daha lâyıktır, dedim. (Bunun üzerine) Rasûlullah (s.a.s) yanına gelip; Hireye gitmiştim. Onları (Hirelileri Merzubân'a secde ederlerken gördüm. 'Ey Allah'ın Rasulü, sen secde edilmeye (onlardan) daha layıksın' dedim. Rasulu Ekrem de: 'Bana söyler misin? Sen benim kabrime uğramış olsan ona secde eder misin?' diye sordu. Ben de; 'Hayır' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasul-u Ekrem; '(Bunu) yapmayınız, eğer ben (insanlardan) birinin (diğer) birine secde etmesini emredecek olsaydım kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim. Çünkü Allah kadınlar üzerine kocalar için bir hak koymuştur' buyurdu."(4)
d) Taberanî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de bu hadisi şöyle rivâyet etmiştir:
عَنْ عِصْمَةَ، قَالَ: شَرَدَ عَلَيْنَا بَعِيرٌ لِيَتِيمٍ مِنَ الأَنْصَارِ، فَلَمْ نَقْدِرْ عَلَى أَخْذِهِ فَجِئْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَذَكَرْنَا ذَلِكَ لَهُ، فَقَامَ مَعَنَا حَتَّى جِئْنَا الْحَائِطَ الَّذِي فِيهِ الْبَعِيرُ، فَلَمَّا رَأَى الْبَعِيرُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَقْبَلَ حَتَّى سَجَدَ لَهُ، قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، لَوْ أَمَرْتَنَا أَنْ نَسْجُدَ لَكَ كَمَا يُسْجَدُ لِلْمُلُوكِ، قَالَ:"لَيْسَ ذَلِكَ فِي أُمَّتِي، لَوْ كُنْتُ فَاعِلا لأَمَرْتُ النِّسَاءَ أَنْ يَسْجُدْنَ لأَزْوَاجِهِنَّ".
İsmete'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: "Ensardan bir yetime ait bir deveürküp kaçtı. Onu yakalayamadık. Resûlullah (s.a.s)'ın yanına geldik. Durumu ona zikrettik. Develerin bulunduğu bahçeye gittik. Deve Resûlullah'ı (s.as) görünce ona yönelip secde etti. Biz 'Ya Resûlullah! Kralları secde edildiği gibi sana secde etmeyi bize emretseydin." Dedik. O da 'Benim ümmetimde bu (başkasına secde etmek) yok. Şâyet yapsaydım, kadınların kendi kocalarına secde etmelerini emrederdim."(5)
e) İmam Daremî de bu hadisi el-Müsned adlı eserinde şöyle rivâyet etmiştir:
أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ ، حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ الأَزْرَقُ , عن شريك , عَنْ حُصَيْنٍ ، عَنِ الشَّعْبِيِّ , عَنْ قَيْسِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ : أَتَيْتُ الْحِيرَةَ فَرَأَيْتُهُمْ يَسْجُدُونَ لِمَرْزُبَانَ لَهُمْ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ أَلاَ نَسْجُدُ لَكَ قَالَ : لَوْ أَمَرْتُ أَحَدًا لأَمَرْتُ النِّسَاءَ أَنْ يَسْجُدْنَ لأَزْوَاجِهِنَّ لِمَا جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْهِنَّ مِنْ حَقِّهِمْ .
...Kays b. Sa'd'dan rivâyet edilmiştir: "Ben Hîre'ye geldiğim zaman Hîre'lilerin Merzubân'a (başkumandanlarına) secde etmekte olduklarını gördüm. Ben, 'Ya Resûlullah sana secde etmeyelim mi? dedim. O, 'Şâyet secde emri verseydim, Allah'ın kendilerine kıldığı haktan dolayı kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim."(6)
f) İbn Ebî Şeybe de Musannef'inde bu hadisi iki sahabeden rivâyet ediyor ki şüpheleri gidermek için ikisini de isnadı ile birlikte nakledeceğiz:
حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ ,عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِي ظَبْيَانَ قَالَ : لَمَّا قَدِمَ مُعَاذٌ مِنَ الْيَمَنِ قَالَ : يَا رَسُولَ اللهِ، رَأَيْنَا قَوْمًا يَسْجُدُ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ أَفَلاَ نَسْجُدُ لَكَ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : لاَ ، إنَّهُ لاَ يَسْجُدُ أَحَدٌ لأَحَدٍ دون الله وَلَوْ كُنْتُ آمِرًا أَحَدًا يَسْجُدُ لأَحَدٍ لأَمَرْتُ النِّسَاءَ يَسْجُدْنَ لأَزْوَاجِهِنَّ.
حَدَّثَنَا عَفَّانُ ، عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ زَيْدٍ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : لَوْ أَمَرْت أَحَدًا يَسْجُدُ لأَحَدٍ ، لأَمَرْت النِّسَاءَ أَنْ يَسْجُدْنَ لأَزْوَاجِهِنَّ.
"…Muaz Yemen'den dönünce şöyle dedi: 'Ya Resûlullah, bazılarına bazılarına secde ettiğini gördük. Biz de sana secde etmeyelim mi?' Resûlullah (s.a.s) "Hayır, Allah dışında hiç kimse diğerine secde edemez. Şâyet birinin diğerine secde etmesini emretseydim, kadınlara kocalarına secde etmelerini emrederdim." Affân, o da Hammad b. Seleme'den, o da Ali b. Zeyd'den, o da Sa'd b. Museyyeb'ten o da Hz. Aişe'den rivâyet ettiğine göreResûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Birinin diğerine secde etmesini emretseydim, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim."(7)
Görüldüğü üzere bu hadislerin ravilerinden biri de kadın olan ve kadınlar konusundaki hükümlerde hassasiyeti bilinen Hz. Aişe annemizdir. Burada kadını aşağılayan bir anlam olsaydı, herkesten evvel Hz. Aişe annemiz karşı çıkardı.
Yukarıdaki hadislerden anlaşılıyor ki, sahabelerden bir kısmı kendilerine yakın devletlerde yaşayan insanların, meliklerine secdeye gittiklerini gördüklerinde Hz. Peygamber'e de secde edilmesini teklif etmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz: (فَلاَ تَفْعَلُوا- لَيْسَ ذَلِكَ فِي أُمَّتِي- لاَ ، إنَّهُ لاَ يَسْجُدُ أَحَدٌ لأَحَدٍ دون الله) "yapmayınız.- Bu (başkasına secdeye gitmek) ümmetimde yok.- Hayır, Allah dışında hiç kimse diğerine secde etmesin" şeklinde olumsuz görüş beyan etmekte ve insanın insana secdeye gidemeyeceğini bir temsil ile açıklamaktadır.
Buna göre aralarındaki hak ve sorumluluk ilişkisine rağmen kadının kocasına bile secde edilmesini öngörmediğine göre, sahabenin kendisine secdeye gidilmesinin kabul edilecek bir durum olmadığını ifade etmektedir. Bu mana ifade ve beyan edilirken de hadiste Arap Dili ve Edebiyatının önemli sanatlarından biri olan "mubalağa sanatı" kullanılmıştır. Çünkü burada 'lev' kelimesi farazidir ve hakikat değildir. Burada kocanın kadın üzerindeki hakkının fazla oluşundan bahsedilmektedir. 'Kadın, kocasının hakkını ödemekte acizdir' denilmektedir. Aksi takdirde Allah'tan başkasına secde yapılmaz.
Bunları doğru anlamak ve yanlış anlama kusurundan kurtulmak için belagat ilmini bilmek gerekmektedir. Mübalağa sanatının ne olduğunu bilmeyenlerin, belağat kitaplarına müracaat etmeleri gerektiği gibi, Arapçayı bilmeyenlerin de hadisler hakkında fikir beyan etmeden evvel Arap Dili ve Edebiyatını öğrenmeleri gerekmektedir.
Onlar hadisleri Kur'ân'a arz edilmesini istiyorlar. Bu iddialarında samimi değillerdir. Bununla beraber yine söz konusu olan hadisi Kur'ân'a arz edelim. Hadisin kullanıldığı üslubun aynısı ve benzeri birçok âyette de kullanılmıştır.(8)
Biz bunlardan sadece bir tanesini nakledeceğiz:
لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
"Eğer yer ile gökte Allah'dan başka ilâhlar olsaydı, bunların her ikisi de muhakkak fesada uğrar, yok olurdu. O halde, Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) berî ve yücedir."(9)
Yukarıdaki âyette kullanılan "لَوْ" edatı, kendisinden sonra bahsedilen durumun olmadığını belirtmektedir. Buna göre Allah'tan başka ilah olmadığı gibi, yerde de gökte de ilah bulunmamaktadır. Yani Allah (c.c.) mekân olarak arzı ve semayı ittihaz etmemiştir. Aynı şekilde hadiste geçen لَوْ أَمَرْت أَحَدًا يَسْجُدُ لأَحَدٍ "bir insanın başka bir insana secde etmesini emretseydim" ibaresi "ben hiçbir insanın bir diğer insana secde etmesini emretmem" anlamına gelmektedir.
Dipnotlar
1- Tirmizî, İlm, VI, 13.
2-Tirmizî, Rada', 10; Ebu Davûd, Bab 39-40, Hadis no: 2140; İbn Mace, Nikâh 4; Ahmed b. Hanbel, IV, 381; V, 228, VI, 76; Darimî, Salât 109.
3-Beyhakî, Sünen-i kübrâ, VII, 475.
4-Hakim, II, 204.
5-Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr, XVII, 183.
6-Daremî, Salât, 159.
7-İbn Ebî Şeybe, Musannef, III, 557.
8-Bkz. Nisa, 4/82; Maide, 5/116; En'am, 6/98; İsra, 42; Enbiya, 21/22; Mü'minun, 23/91; Zuhruf, 43/81.
9-Enbiya, 21/22.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
cevaplar.org, 2019-09-30 11:03:06
Abdullah bey her hafta bir hadis koyacağız inşallah..Biz de ilginizden dolayı teşekkür ederiz
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
Abdullah Koşdaş, 2019-09-28 19:19:07
Allah razı olsun Çalışmalarınızdan dolayı teşekkür ederiz.32 hadis demişsiniz diğerleri nerde göremedim.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
Kevser:2
GÜNÜN HADİSİ
Kim Allah'ın Kitabını öğrenir ve sonra da onda bulunanlara uyarsa, Allah onu, dünyada dalaletten çıkarıp doğru yola sevkeder, ahirette de kötü hesabtan korur
Ravi:İbnu Abbas(r.a.)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...