İMAM-I AZAM EBU HANİFE HAKKINDA

Soru-Ebu Hanife’nin fazileti hakkında bir hadis yahut imamların övgüsü var mıdır? Cevap: Evet, Buhari ve Müslim’in Ebu Hureyre’den rivayet ettikleri bir hadiste


Muhammed Emin Er

.

2020-01-01 10:31:14

Soru-Ebu Hanife'nin fazileti hakkında bir hadis yahut imamların övgüsü var mıdır?

Cevap: Evet, Buhari ve Müslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettikleri bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Canımı elinde tutana yemin olsun ki, eğer din Süreyya yıldızında bile asılı bulunsaydı, Farisilerden biri adam onu mutlaka alıp getirirdi". İmam Suyûti konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir: "Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri bu hadis, Ebu Hanife'nin faziletine işaret hususunda dayanılabilecek sağlam bir esastır. Ve bu sayede menakıb yazarlarının, onun hakkında anlattıklarına hiç gerek kalmamaktadır".

Hafız Suyûtî'nin talebesi Allame eş-Şâmî de şöyle demektedir: "Hocamızın (Suyûti) hadisten maksadın Ebu Hanife olduğu yönünde kesin yorumu, şüphesiz açık ve net bir gerçektir. Çünkü Farisilerin neslinden ilimde onun derecesine ulaşan başka bir kimse yoktur".

Öte yandan âlimler, diğer üç mezhep imamının Ebu Hanife hakkındaki övgülerini ve ona karşı hürmetlerini aktarmışlardır. Özellikle de İmam Şafii'nin ona olan saygısında kusur etmediğine dair şöyle bir sözünden bahsedilir: "Ben Ebu Hanife'den teberrükte bulunurum ve kabrini ziyaret ederim. Bir ihtiyacım olduğunda onun kabri başında iki rekât namaz kıldıktan sonra Allah'tan niyazda bulunurum, ihtiyacım hemen giderilir." Hatta Şafiilerin el-Minhac'ına yazılan bazı şerhlerde İmam Şafii'nin, Ebu Hanife'nin kabri başında sabah namazını kıldığında kunutta bulunmadığı anlatılır. Kendisine bunun sebebi sorulunca da: "Şu kabirde yatanın hürmetine kunutu terk ettim" şeklinde cevap vermiştir.

İmam Şa'rânî el-Mîzân adlı eserinde şöyle der: "İmam Malik ve İmam Şafii'nin mezheplerini taklide edenler, eğe insaflı davransalardı, imamlarının Ebu Hanife hakkındaki övgülerini duyduktan sonra, Ebu Hanife'nin görüşlerinden hiçbirisini zayıf saymazlardı. Ebu Hanife'nin faziletinin yüceliği hakkında, sadece İmam Şafi'inin, onun kabri başında kıldığı sabah namazının kunutunu terk etme hadisesi bile olsa, -yalnıza bu hadise bile-Şafii mezhebi müntesiplerinin Ebu Hanife'ye karşı hürmette kusur göstermemeleri için yetip de artardı."(1)

Soru: Dâvûd et-Tâî'nin tarikatı Ebu Hanife'den aldığı bilgisi doğru mudur?

Cevap: Evet, doğrudur. İmam Kuşeyri, Risale'sinde, -kendi mezhebi olan Şafii mezhebine sıkı sıkıya bağlı ve bu tarikatta öncü bir şahsiyet olmasına rağmen- şöyle demektedir: "Üstad Ebû Ali ed-Dakkâk'ın şöyle dediğini işitmiştim: Ben bu tarikatı Ebu Kasım en-Nasrâbâzî'den aldım. Ebu Kâsım da şöyle der: Ben de onu eş-Şiblî'den aldım, o da es-Seriy es-Sakatî'den almış, o da Ma'rûf el-Kerhî'den, o da Dâvûd et-Tâî'den, Dâvûd et-Tâî ise hem ilmi hem de tarikatı Ebu Hanife'den almıştır. Ebu Hanife, bu işin erbabı bir zattır; zira meselenin özünde ilim, amel ve kalb tasfiyesi vardır. Zaten selef ulemasının geneli onu bu vasıflarla anmışlardır. Nitekim İmam Ahmed b. Hanbel onun hakkında, "ilim, verâ, zühd ve ahireti tercih konusunda hiç kimsenin ulaşamayacağı bir mertebedeydi, demiştir. Abdullah b. el-Mübârek de: "Ebu Hanife'den daha fazla, izinden gidilmeye layık başka bir kimse yoktur. Zira o, imamdı, takva ve vera sahibi, fakih bir zattı." demektedir. İmam Sevrî ise, Ebu Hanife'nin yanından geldiğini söyleyen bir kişiye hitaben şöyle demiştir: "Yeyüzünün en âbid insanının yanından gelmişsin". İbn Hacer ve diğer âlimlerin nakletmiş olduğu buna benzer daha pek çok menkıbe vardır.(2)

Soru: Ebu Hanife'nin, fıkhi bir meseleyi çözüme kavuşturmadan önce gayet ihtiyatlı davranarak, öğrencilerini toplayarak meclis oluşturduğunu kim rivayet etmektedir?

Cevap: İmam Ebu Cafer, Şakîk el-Belhî'nin şu sözlerini rivayet etmektedir: "İmam Ebu Hanife, insanların en fazla vera sahibi, en abidi, en cömerdi ve dini konularda en ihtiyatlısı idi. Ve Allah'ın (c.c.) dini hakkında kendi görüşüyle hareket etmekten en fazla kaçınan kimse de oydu. Bir meseledeki kesin kararını, ilim ehlini toplayıp meclis oluşturmadan vermezdi. Eğer meclistekilerin görüşleri, meselenin çözümünün şeriata uygun olduğu konusunda birleşirse, Ebu Yusuf veya başka bir öğrencisini, 'bu meseleyi falanca bölüme kaydet' derdi." Aynı şeyler, İmam Şa'rânî'nin (k.s.) el-Mizan adlı eserinde de anlatılır.

Müsnedu'l-Hârizmî'den nakledildiğine göre İmam Ebu Hanife'nin etrafında kendi öğrencilerinden yaklaşık bin kişi vardı. Bunların en faziletlisi ve öncüleri, içtihad mertebesine varmış olan kırk kişiydi. Bir mesele vuku bulduğunda onlarla istişare eder, tartışır, sorar ve ellerindeki haber ve rivayetleri dinlerdi; kendisi de meseleyle ilgili bildiklerini aktarır ve onlarla bir ay hatta daha fazla bir süre müzakere ederdi. Neticede ortaya çıkan son ve ortak görüşü Ebu Yusuf kaydederdi. Böylece, mezhebin temel prensiplerini bu usûl üzere, şura yoluyla belirlemişlerdir. Diğer imamlar gibi sadece kendi görüşünü dikte ettirmek gibi bir durum söz konusu değildir."(3)

Navakıdı Şerhi'l-Vahdetî'nin(4) Evâili'd-Dıya el-Manevî'den naklen rivayet ettiğine göre, Ebu Hanife (rh.a.) şöyle demektedir: "Mezhebimizi, öncelikle Allah Teala'nın kitabı ve Resulullah'ın (s.a.v.) sünneti üzere, sonra da sahabenin (r.anhüm) sözleri ve ümmetin icmaı bina ettik. Eğer bu kaynakların birisinde bir çözüm bulamazsak, kendi içtihad ve kıyasımıza göre hareket ederiz".

Aynı eserin Nuh Efendi Hâşiyesinin Evâilu'l-Hac kısmında da şöyle bir bilgi aktarılır: "Bazı alimler demişlerdir ki: Allah Teala'nın seçtiği ve pek çok kulundan üstün tuttuğu müçtehid imamlar hakkında: 'Ona hadis ulaşmamıştır veya ulaştığı halde hadise muhalefet etmişti' gibi laflar ederek onları eleştirenlere doğrusu çok şaşılır!!? İlimlerinin üstünlüğüne, verâlarının çokluğuna, sahalarının uzmanları olmalarına, Resûlullah'ın (s.a.v.), sahabenin ve tâbiinin dönemlerine bu derece yakın olmalarına rağmen nasıl olur da kınanabilmektedirler?!

Tam tersine onlar, kendilerinden sonra gelenlerden daha fazla ilme layıktırlar. Böyle bir iddiada bulunan kişi, müçtehidin metodunun, nâkilin (bilgileri sadece nakletmeye yetinen kimselerin) metodundan farklı olduğunu ve müçtehidin, sebep ve illetleri iyice tetkik etmedikçe, bir nakli kabul ve onunla amel hususunda asla aceleci davranmadığını bilmez mi? Zira onlar, tenkitçi bir zihniyete sahiptirler ve bu işin erbabı olmayanların muhalefetlerine kesinlikle itibar etmezler. Hatta böylelerinin hatalı olduklarını ifade ederler. Onlar, malın kalitelisini, kalitesizinden ayırabilen sarraflar gibidirler; bu hususta yanlış yapanlara asla iltifat etmezler.

Bu itibarla belki de söz konusu hadis hakkında başkalarının bilmediği bir bilgiye sahiptir yahut başkasının anlayamadığı bir şeyi anlamıştır veya hadis, kendisine kabul edilemeyecek bir kanaldan ulaşmıştır yahut da başkasının delilinden daha güçlü bir delili elde etmiştir veya diğerlerinin çıkaramadığı bir yorumu hadisten çıkarmış da olabilir. O sebeple, bu kötü zannından dolayı pişman olmadan önce özür dilemeli ve bu gafletten uyanmalıdır. Körlüğün ortağı olan taassup ve hevadan Allah Teâlâ'ya sığınırız."(5)

Soru: Fıkıhtaki her cevap Ebu Hanife'nin ve diğerlerine nispet olunanlar da mecaz mıdır?

Cevap: el-Hâvî el-Kudsi'nin sonunda şöyle denir: "Bir kimse, Ebu Hanife'nin öğrencilerinden birinin görüşünü benimserse, Ebu Hanife'nin bizzat kendi görüşünü benimsemiş olduğunu bilmelidir. Çünkü Ebu Yusuf, İmam Muhammed, Züfer ve Hasan gibi büyük öğrencilerinin hepsinin şöyle dedikleri nakledilmiştir: 'Bir mesele hakkında ortaya attığımız her görüşü mutlaka Ebu Hanife'den rivayet etmişizdir.' Ayrıca sözü geçen bu âlimler, bu dair ağır yeminler de etmişlerdir. Dolayısıyla fıkıhta oluşan her cevap ve görüş mutlak surette, ne olursa olsun, İmam Ebu Hanife'ye aittir. Onun dışındakilere nispet edilenler ise sadece mecaz yolludur.

El-Bahr'da geçen 'vazgeçilen görüş, artık imamın görüşü değildir' şeklindeki ifadeye cevap olarak şunu söylemek mümkündür: İmam Ebu Hanife'nin, öğrencilerine, kendi görüşleri içerisinde uygun gördükleri, delilli görüşleri benimseyebilecekleri yönünde emir vermiştir. Buna göre onların tercih ettikleri görüşler, İmam Ebu Hanife'nin –kendi koymuş olduğu prensiplere uygun düştüğü için- bizzat kendi görüşü olmaktadır. Dolayısıyla, her yönüyle terk edilmiş, vazgeçilmiş bir görüş değildir; onun mezhebine uygun bir kanaat sayılır.

Bunun benzeri bir bilgi, Allame Pîrî'nin, İbnu'ş-Şihne'nin Hidaye Şerhinden naklettiği İmam Ebu Hanife'ye ait şu sözdür: "Eğer hadis sahih ise, o benim mezhebimdir". İbn Abdilberr, bu sözü İmam Ebu Hanife'den naklettiği gibi diğer imamlardan da nakleder. Aynı şekilde İmam Şaranî de dört mezhep imamından bu sözü rivayet etmektedir(6)

Dipnotlar

1-İbn Abidin, a.g.e, I, 53-55

2-İbn Abidin, a.g.e, c.I, s. 60

3-Müsnedu'l-Hârizmî, s. 67

4-c. 1, s. 12

5-Şerhu'l-Vahdeti, c. 1, s. 120

6-İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar, c. 1, s. 67, 68

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ŞEYH AHMED-İ HÂNÎ

ŞEYH AHMED-İ HÂNÎ

Ahmed-i Hânî, on yedinci asrın ikinci yarısında Anadolu’nun en doğusunda yükselen bir ilim,

MEVLANA HALİDİ BAĞDADİ HAZRETLERİ-2

MEVLANA HALİDİ BAĞDADİ HAZRETLERİ-2

Halid-i Bağdadi Irak toprakları icerisinde, günümüzde Süleymaniye olarak adlandırılan, eskid

MEVLANA HALİDİ BAĞDADİ HAZRETLERİ-1

MEVLANA HALİDİ BAĞDADİ HAZRETLERİ-1

Tam adı Halid b. Ahmed b. Hüseyin b. Ali b. Abdullah b. Hüseyin b. Tâha(1) olan Halid-i Bağdad

İMAM-I AZAM EBU HANİFE HAKKINDA

İMAM-I AZAM EBU HANİFE HAKKINDA

Soru-Ebu Hanife’nin fazileti hakkında bir hadis yahut imamların övgüsü var mıdır? Cevap: E

PROF. DR. ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’NİN DİLİNDEN HACI BEKTAŞ VELİ HAZRETLERİ

PROF. DR. ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’NİN DİLİNDEN HACI BEKTAŞ VELİ HAZRETLERİ

Doktora çalışmalarım sırasında, IV. Yüzyıl'da yaşamış bir şahsın hayatı üzerinde ince

MEVLANA HALİDÎ BAĞDADÎ HAZRETLERİNİN NAKŞİBENDÎ TARİKATININ YAYILMASINDAKİ ROLÜ ve ETKİSİ

MEVLANA HALİDÎ BAĞDADÎ HAZRETLERİNİN NAKŞİBENDÎ TARİKATININ YAYILMASINDAKİ ROLÜ ve ETKİSİ

Nakşibendiyye tarikatının Halidiyye kolunun pîri olan zülcenaheyn, müceddid olarak bilinen Ebu

ŞAH VELİYULLAH DEHLEVİ

ŞAH VELİYULLAH DEHLEVİ

Dehlevi’nin Soyu Dehlevi, “el-İmdad bi Meâsiri’l-Ecdât” adlı eserinde söylediği gibi

AHMED ER-RİFÂÎ

AHMED ER-RİFÂÎ

Ahmed er-Rifâî, 512’de Vasıt’la Basra arasında kalan Ümmüabîde köyünde doğdu. Fıkıh

ABDÜLKADİR GEYLANİ HAZRETLERİ

ABDÜLKADİR GEYLANİ HAZRETLERİ

Şeyh Abdülkadir Geylanî, hicrî 470 senesinde Gilan eyalet merkezine bağlı Neyf köyünde doğd

YUNUS EMRE-2

YUNUS EMRE-2

Yunus’ta Peygamber Aşkı: Bütün semavi kitapların ön gördüğü inanç sisteminde özetlene

YUNUS EMRE-1

YUNUS EMRE-1

Yunus Emre’nin Hayatı Yunus Emre ve Mevlana gibi büyük zatlar adeta çağımızda yeniden keş

Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın

Münafikün, 10

GÜNÜN HADİSİ

İman ve İslam'ın Fazileti

"Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır" (Müslim, Zühd 64, (2

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI