ASR-I SAADET HATIRALARI-65

HZ. EBUBEKİR(R.A)’İN SON ANLARI Musa el-Cühenî, Ebu Bekr b. Hafs b. Ömer’den nakleder: -Hz. Aişe (r.a.) Ebu Bekr’e geldi. Hz. Ebu Bekr o esnada bir ölünün son nefesindeki çırpınışı gibi çırpınıyordu. Nefesi göksünden gelmeye başlamıştı. Ben durumunu şu şiirle dile getirdim:


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2020-04-01 20:41:18

HZ. EBUBEKİR(R.A)'İN SON ANLARI

Musa el-Cühenî, Ebu Bekr b. Hafs b. Ömer'den nakleder:

-Hz. Aişe (r.a.) Ebu Bekr'e geldi. Hz. Ebu Bekr o esnada bir ölünün son nefesindeki çırpınışı gibi çırpınıyordu. Nefesi göksünden gelmeye başlamıştı. Ben durumunu şu şiirle dile getirdim:

لعمرك ما يغني الثراء عن الفتى إذا حشرجت يوما وضاق بها الصدد

"Ömrüne and olsun ki, nefes boğazda hırıltı haline gelip göğüs dara­lınca, yiğide serveti asla fayda veremez."

Bunun üzerine babam bana öfkeli gibi baktı ve; "Ey mü'minlerin anası! Bu iş senin dediğin gibi değil. Ancak; "وجائت سكرة الموت بالحق ذالك ما كنت منه تحيد "Ölüm sarhoşluğu gerçek olarak geldi (gerçeği getirdi). İşte bu senin kaçtığın şeydi."(Kâf/19) hakikatidir."

ÖMER BİN ABDÜLAZİZ'İN GÖZYAŞLARI

Ömer ibni Abdülaziz'e bir sabah cariyesi; "bu gün acayip bir rüya gördüm, dedi.

Halife:

- Rüyanı anlat, dedi.

Cariye:

- Cehennem alev alev yanıyordu. Üzerine Sırat kurulmuştu. Halifeleri teker teker Sırat'ın başına getirdiler. Bu arada Abdulmelik bin Mervan'ı gördüm. Ona, hadi geç, dediler. O, Sırat'ı geçemedi, cehenneme yuvarlandı. Sonra Süleyman bin Abdulmelik'i getirdiler. O da geçemedi, cehenneme yuvarlandı. Cariye duraksadı, Ömer bin Abdülaziz,

- Hadi devam et, dedi.

Cariye şöyle devam etti:

- Sonra seni getirdiler.

Cariye bunu söyler söylemez, Ömer bin Abdülaziz feryadı figana başladı. O kadar feryat edip ağlıyordu ki, kendinden geçip yere düştü.

Cariye durmadan bağırıyordu:

- Ey Emirel mü'minin! Vallahi, sen Sırat'ı selametle geçtin. Allah'a yemin ederim ki, sen cehenneme düşmedin.!

ÇİN İMPARATORUNUN ASHAB HAKKINDAKİ SÖZÜ

İran Şahı Yezdicerd, İslam orduları karşısında mağlup olup ülkesi elden çıkınca, Çin imparatorundan yardım istedi. Çin imparatoru, İran elçisine;

"Komşu hükümdarların birbirlerine yardım ettiğini biliyorum. Yenilen bir hükümdara yardım etmek gelenektir. Sizi memleketinizden çıkaran adamların vasıflarını anlat da nasıl insanlar olduklarını öğreneyim. Çünkü onların az oldukları halde, sizin gibi büyük bir devleti bu şekilde perişan edip yurdunuzdan çıkarmasında bir hikmet olsa gerek. Herhalde onların iyi, sizin ise kötü bir tarafınız vardır ki, böyle oluyor" dedi. Sonra Çin imparatoru, elçiye;

"Sözlerinde duruyorlar mı?" diye sordu. Elçi;

"Evet" dedi. İmparator;

"Savaşa başlamadan önce size ne teklif ediyorlar" dedi. Elçi;

"Bizi üç şeyden birini seçmeye davet ediyorlardı: Ya dinlerini kabul etmeye, ya cizye vermeye, ya da savaşmaya. Dinlerine girseydik, onlardan biri gibi olacaktık. Cizye vermeyi kabul etseydik, bizi himayelerine alıp herkese karşı koruyacaklardı" dedi. İmparator;

"Emirlerine itaatleri nasıldır? diye sordu. Elçi;

"Onlar kadar emirlerine itaat eden kimse görmedim" dedi. İmparator;

"Onların dininde neler haram, neler helâl?" diye sordu. Elçi bunları da anlattı. İmparator;

"Helâlleri haram, haramları helâl sayarlar mı?" dedi. Elçi;

"Hayır" dedi. İmparator;

"Haramlarını helâl, helâllerini haram saymadıkça hiç bir toplum helâk olmaz" dedi. Sonra kıyafetleri hakkında sordu. Elçi bunu da tarif etti. Bineklerini sorunca, elçi "Cins Arap atlarıdır' diyerek atların özelliklerini anlattı. İmparator;

"Bu özellikte olan atlar kale gibidir" dedi. Elçi develerini ve develerin ağır yük altında uzun mesafeler kat ettiklerini de anlattı. İmparator;

"Boynu uzun hayvanlar böyle olurlar" dedi ve İran Şahına şu mektubu yazdı:

"Sana, başı Merv'de, sonu Çin'de olacak kadar büyük bir ordu göndermem gerekir. Böyle yapmak gerektiğini biliyorum. Ancak senin elçinin bana anlattığı kavim eğer dağları verinden sökmek isterlerse, bunu yapabilirler. Eğer onlarla bizim aramızda siz olmasanız, böyle vasıflara sahip oldukları müddetçe benim saltanatımı da elimden alırlar. Beni dinlersen onlarla barış ve himayeleri altına girmeye razı ol. Onlar sana dokunmadıkça da sen onlara dokunma."

Kaynaklar

1-İmam Zehebi, Tarih-ül İslâm

2-Zeki Soyak, Kur'an ve Hadis'te Kıssalar, Hisseler, İlk Adım Dergisi Yayınları, Nevşehir.

3-M. Yusuf Kandehlevi, Hayatu's Sahabe, Cilt, 4, terc. Ali Arslan, Akçağ Yayınları

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen iki yüzlü insanlardır.

Seçme Hadisler, syf. 101

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI