MAHMUD TOPTAŞ HOCAMIZDAN GÜLDESTE-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, her şeyde bir hayır vardır. Bu zorunlu inziva günlerimizde Cenab-ı Hak nasip eyledi, değerli hocamız Mahmud Toptaş beyefendi’nin 30 civarındaki eserini okuyarak notlar aldım. İnşallah bunlardan ayrı olarak Hocamızın “Şifa Tefsiri” adlı eserini okuyup, “Şifa Notları” olarak sitede neşretmek arzusundayım.,


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2020-04-01 21:11:25

Takdim

Kıymetli ziyaretçilerimiz, her şeyde bir hayır vardır. Bu zorunlu inziva günlerimizde Cenab-ı Hak nasip eyledi, değerli hocamız Mahmud Toptaş beyefendi'nin 30 civarındaki eserini okuyarak notlar aldım. İnşallah bunlardan ayrı olarak Hocamızın "Şifa Tefsiri" adlı eserini okuyup, "Şifa Notları" olarak sitede neşretmek arzusundayım.,

Hocamızın eserleri bana hep kendisi gibi çok sıcak gelmiştir.

Dikkatimi çeken hususlar şunlar;

1-Hocamız Anadolu irfanını çok yakından tanımış.

2-Kur'an'ı hayatına hayat yapmış.

3-Çok güzel bir Esma-i Hüsna okuması yapmış. Esmadan alınması gereken dersi ve esmadan nasibini almak meselesini çok iyi kavramış.

4- Anlatacağı meseleleri koyunun yavrusuna süt vermesi gibi, ilmi derinliklerde boğmadan halk seviyesine aktarabilmiş. Zaman zaman hatıralarıyla çok akıcı ve sürükleyici bir üslupla kaleme almış(Özellikle "Tanıdığım Ünsüzler" hepimiz için bir başucu kitabı olma hüviyetinde)

5-Hep meselelere ümitvar yaklaşmış ve müsbet hareketi şiar edinmiş.

6-Prof. Dr. Alaaddin Başar Bey; "Abdülkadir Geylani hazretleri "Fasıklara ancak arifler acır" buyuruyor. Marifetullahta ileri olanlar günahkârlara acır. Geride olanlar ne yapar, günahkârlara düşman olurlar. Onlara beddua ederler, sövüp sayarlar. Bunu herkes yapar. O kolay iş. Asıl önemli olan onlara şefkatle, acıyarak eğilmek, o günahlardan kurtulmalarına yardımcı olmaktır" derken, hocamızın bu 30 eserinde de bendeniz hep bu yaklaşımı gördüm.

Notları tutarken keşke hangi sözü hangi eserden aldığımı belirtseydim, ama buna muvaffak olamadım. Müsamaha ile bakılması dileklerimle.

Not: Zamanımızın Dede Korkut'u gibi olan, nükte ile hikmeti cem eden değerli hocamıza sıhhat afiyet içerisinde daha nice eserler diler, eserlerinin Cantaş Yayınlarından ve şu anda sanırım iki tanesinin de Timaş Yayınlarından temin edilebileceğini bu vesileyle belirtirim. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org 

*Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı beyin hazırladığı "Türkistan'da İslâmiyet ve Türkler" isimli eserinden öğreniyoruz ki, daha hicri 54/Miladi 673 yılında Ubeydullah b. Ziyad, Buhara'dan aldığı iki bin esiri Bağdat'a getirerek, İslâmi eğitimden geçirir. (sayfa:98). Kuteybe b. Müslim, Semerkant'ı H.89/m 707 de fetheder. Tabiinin büyüklerinden Dahhak b. Müzahim, orada açtığı medresede üç bin öğrenciye tefsir dersi verir.

*Tabiat ayetleri=tabiat kanunları zamanın değişmesiyle değer kaybetmediği gibi, Kur'an ayetleri de zamanla değer kaybetmez. "Biz Hz. Âdem'in soluduğu havayı istemiyoruz, biz Hz. Havva'nın içtiği sudan içmeyiz. Biz iki binli yıllara özel bir hava ve su istiyoruz" demediğimiz gibi, Kur'an için de söylemeyeceğiz. Çünkü tabiatı yaratan ve Kur'an'ı indiren Allah'dır.

*Altı milyar insanın algılaması da, parmak çizgileri gibi ayrıdır.

*"Getirseler yüz bin Ferhat bir yere,

Hiçbir namerdin taş bağrını delemez." Seyrani

*Günümüzde bir avuç insan, peygamberi devreden çıkarmaya çalışır. Bir çıkarabilirse işinin kolaylaşacağına inanır. Çünkü her ayete dilediği gibi mana verecek ve İslâmi görevlerden kaytarmanın yollarını arayacak.

*Kedinin gözünde bülbül, bir yudumluk ettir. Öküzün gözünde çiçek, bir çiğnemlik ottur. İnsanın gözünde ise, binlerce şiirin yazılmasına binlerce resmin yapılmasına ilham kaynağıdır. İnsan ve kedi ikisi de göze sahiptir ama Allahımız bize ayrı bir göz, ayrı bir gönül vermiştir.

*"İdraki ulûhiyetine var mıdır imkân

Aklın dahi mahiyetini bilmiyor insan" (İsmail Safa)

*Allah'ın güzel isimleri bizi Allah'a götürürse, bizi benliğimizden sıyırır, kir ve pasımızı kazırsa, gülü koklar, balı tadarsak, muradımıza ermiş oluruz.

*Rahman, Rahim, Ğaffâr, Kahhâr isimleri Allah'ın güzel isimlerindendir" diyoruz da "Allah ismi, Rahman'ın isimlerindendir" demiyoruz. Bu da gösteriyor ki, bütün güzel isimlerin manası "Allah" ismi içinde toplanmıştır. Onun için K. Kerimde 2697 defa Allah ismi tekrarlanmıştır. Diğerleri bir veya birkaç defa tekrarlanmışlar.

*Çatık kaşlı, asık suratlı, cimri bir zenginin köşkünün bahçesinde kahve içen Neyzen Tevfik ağzına gelen balgamı atmak için sağına bakar gül var, soluna bakar sümbül var, önü ardı her taraf çiçek. Tükürecek yer bulamayınca ev sahibinin yüzüne tükürmüş ve "daha uygun yer bulamadım" demiş.

*Yunus'un "sordum sarıçiçeğe" ilahisinde söylediği çiçeklerin "Allah" diyerek açtığını, derelerin "Allah" diyerek aktığını, rüzgârların "Allah" diyerek estiğini düşünen insan, havayı kokuşturamaz, dereyi kirletemez. İşte Rabbimizin Kur'an'ında birinci derecede iman üzerinde durması bundandır.

*Günümüzde paraya tapanlar, para putunu kasasında tutmak için "İktisad" adı altında sanayi artıklarını temizlemeye yanaşmayıp, para putunu çevreyi korumak için harcayamadığından denizdeki balıkları, havadaki kuşları, dağlardaki ağaçları kuruttular. Halk uyanmadan kendileri ucuz paralarla "çevreci dernekleri" kurdurup halkın gözlerini başka yerlere çekmeye çalışıyorlar.

*Adamın biri Cafer-i Sadık'a "İsmi a'zam"ı sorar. Cafer-i Sadık adamdan yanında bulunan havuza girmesini ister. Adam havuza girer, ortalık soğuk. Donmak üzere, kenara gelir. Cafer'in adamları çıkmasını engeller. Donmak ve boğulmak üzere iken hepsine yalvarır. Sudan çıkarmazlar. Öleceğini anlayınca, insanlardan ümidi kesince Allah'a yalvarmaya başlar. İşte o esnada Caferi Sadık: "Çıkarın" der. Adama " ne zaman halktan alakayı kesip Allah'tan istedin, işte o esnada söylediklerin İsm-i Azam'dır" der. (F. Razi, Levamiu'l Beyyinat, s. 88)

*Darda kalan kimse tepeden tırnağa, kalbiyle, kalıbıyla Allah'a yönelir ve istekte bulunursa işte o anda Allah'ın hangi adını söylemişse, O "İsmi A'zam"dır.

*Mü'min insan, Allah'ın bütün kullarının iman edip cehennemde yanmaması için çırpınmalıdır. Evden kaçan yavrusuna yanan anne yüreği gibi yanarak imana gelmesi için yalvarmalıdır. Aç insan veya hayvan gördüğünde kendi karnıymış gibi onu doyurmalı. Ciğer taşıyan her canlının derdine deva olmalıdır.

*İnsanların imana giden yolunu kesen, onları cehenneme atmak için kurumlaşan imansız eşkıya güruhuna karşı verdiği mücadele de merhametin eseridir. Kendini yakmak için üzerine benzin döken kişiyi kurtarmak için yalvaran ve kurtarmaya çalışan polis veya itfaiye erinden daha fazla ve yanan yürekle imansızların imana gelmesi için gayret göstereceğiz.

*İnkâr mikropları saçanlara, isyan okulları kuranlara, harami çeteleri kuranlara dilinle ve elinle bir şey yapamıyorsan, bari Müslümanlara dil uzatma

*İmam Kuşeyri: "mü'min kardeşinin bir ayıbını gördüğünde onu yetmiş çeşit ma'zeret bularak temize çıkarmaya çalış. Eğer ma'zeret bulamazsan sen yinede yetmiş ma'zerete ikna olmadın diye kendini ayıpla" diyor.(Kuşeyri,et Tahbir fi't Tezkir, s:29)

*el-Halik= Yaratan manasınadır. el-Bari de düzelten manasınadır. Topraktan insanı yaratan Halik, o insanı el, kol, yüz, göz halinde düzelten Bari dir.

*Allah'ımızın Halik ismiyle yarattığı, Bari ismiyle düzelttiği, Musavvir ismiyle şekillendirdiği tabiatın ve tabiat üzerinde yaşayanların bir teline ve bir çizgisine zarar vermeyelim. Bir ressamın o hareketsiz resmine bir çizik atsanız değeri düşer. Rabbimize ve yarattıklarına saygısız davranırsak, o zaman bizim değerimiz düşer..

*Ğafur" olan Allah'a iman eden toplum ve bireyleri kötülükleri ve kötü haberleri yaymazlar. Böylece kötülüğü yapan teşhir edilerek ar damarı çatlatılmamış olur. Bir de bu kötülüğü yayarak, başkalarının aklına getirilmemiş olur.

*Eğer aslanda ve yılanda Rabbimizin Kahhar ismi tecelli etmeseydi, insanlar aslanı eşek yapar, yılanı yük yüklemek için ip yapardı. Eğer Kahhar ismi kahraman insanlarda tecelli etmeseydi, insanlık zalimlerin elinde inim inim inlerdi. Kahraman Müslüman, Kahhar'a iman ettiğinden, önce nefsini yener, sonra zalimlere karşı dikilir.

*"Veriyoruz ama layık mı, değil mi bilemiyoruz" demeyin. Sadakalar mü'mine, kâfire ve hayvanlara verilir. Aç köpeği sulayan kadının cennetlik olduğunu Peygamberimiz haber verir.(Müslim, Selâm,154)

*Haram servetten, haram şehvetten ve haram şöhretten uzaklaşanlar iki dünyalarında da izzet bulur.

*Dolu kovayı yükseltirler, boş kovayı kuyunun dibine atarlar. Gönül imanla, akıl ilimle dolu olursa, yükseltiliriz. Yoksa Cehennemin dibine atılıveririz. Allah korusun.

*Rabbimiz "Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi yaptığından sorumludur" (İsra; 36) derken, kulak kelimesini öne almış. Kulağımızla insanları dinlerken karşımızdaki kim olursa olsun onu önemseyelim.

*Kulağın da doyumu vardır. Ivır zıvırlarla doyurursanız, Kur'an dinleyemezsiniz..

*İşte o Latif'e iman edenler incelik gösterirler. Nazik davranırlar, yaptıkları iyilikleri onur kırmadan, gönül incitmeden, hissettirmeden yaparlar.

*Ziraat fakültesinin bir kitabında okumuştum. "Üç tonluk bir ağaç üç ton oluncaya kadar topraktan 57 gram almış." Çölde bir damla su görmeyen çöl çiçeklerini taçlandıran Rabbimiz, bizim azıcık ibadetlerimizi çok sevapla karşılayacağını va'dediyor.

*Sevgili Peygamberimiz Mekke'yi fethetmek için kuşattığında Ebu Süfyan, görüşme yapmak için Efendimizin yanına gireceğinde yanına Efendimizin çok sevdiği Aiz b. Amr'ı da alır. Sahabelerden biri: "Ya Rasulullah, Ebu Süfyan'la, Aiz b. Amr geldiler" der. Efendimiz: "Aiz b. Amr'la Ebu Süfyan geldiler" diye cümleyi düzeltir ve "İslam yücedir. Müslümanın üstüne çıkılmaz, önüne geçilmez" buyurur. (Fethul-Bari ibni Hacer 3/220, Darekutni ve Fevaid-i Ebi Ya'la'dan) Konuşurken bile kafirin adını Müslüman'ın adının önüne almayın. Yazarken, sıralarken Müslüman'ın adının önüne kâfirin adını yazmayın.

*Bin dört yüz yıldır Kur'an'ını koruyan ve kıyamete kadar da koruyacağını vadeden el-Hafiz'a iman eden bir mü'min, Kur'an'a karşı tavır alanların ekonomik, askeri ve siyasi gücünden endişeye kapılmaz. O kendi görevini yapıp yapmadığına bakar ve kendisi için endişe eder.

*12 Eylül 1980 askeri darbenin ardından hapishaneler ağzına kadar doldu. Ben de vaiz olarak ağırlığı hapishaneye verdim. Sağcılara ayrı ders, solculara ayrı ders veriyorum. Aslında aynı mahallenin iki çocuğu veya aynı ailenin iki çocuğundan birine "sen sağcısın" demişler. Öbürüne de "sen solcusun" demişler. Bunların arasında hiçbir kültür farkı yok.

Solcular bölümünden biri "ben ahirete inanmam. Bir adam denize düşse. Balina adamı yutsa, balıkçılar balinayı tutsa, bin parça yapıp satsa, binlerce adam balinayı yese. Bunlar ayrı ayrı ülkelerde ölse, birisi yanıp duman olsa, şimdi bu denize düşen adamı Allah nereden bulacak?" demişti.

"Bak sen dağılışı anlattın. Ben de senin toplanışını anlatayım. Bundan otuz beş sene önce sen yoktun. Ana rahmine düştün. Orada seni besleyip büyüten Allah, seni dünyaya çıkardı. Adana'dan domates, Konya'dan un, Karaman'dan bulgur, Rize'den çay, Trakya'dan ayçiçeği, gökyüzünden güneş enerjisi, Afrika'dan lodos, Kafkaslar dan poyraz geldi ve bu hale geldin.

İnsan bile televizyon vericisiyle havaya verdiği ses, renk ve çizgileri dünyanın öbür ucunda televizyon düğmesine basıverince topluyor. İnsanı yaratan Allah niçin toplamasın?" dediğimde, topluca "toplar hocam" demişlerdi.

*Yaratılmışların en değerlisi olan insanoğlu sahip olduğu bütün teknolojik imkânlara rağmen, çaresiz kaldığında, dayanak arıyor.

*İşler tıkırında giderken her şeyi kendinden bilir. Ayna karşısında kendine hayran kalır. Aklı, becerisi, bileği, çalışması kendini o hale getirdiğine inanır. Ama bir kasırgayla evinin uçmaya başladığını, depremle iş yerinin göçmeye başladığını, teknoloji üretim merkezlerinin bile yıkılıp yok olduğunu gördüğünde, yıkıma, yangına, fırtınaya, sel'e, kıtlığa karşı dayanamadığında zorunlu olarak "Allaaaaaah!" diye feryat etmeye başlıyor.

*Amerika'yı kasırga kasıp kavururken hükümet, valilikler, özel ve kamu kuruluşları bütün şehirlerin meydanlarına ışıklı levhalarla "Allah'a dua edin" diye yazılar yazdılar. Rabbimiz bu tür davranışların psikolojisini de bize haber verir.
Bu tür insanların denizde dalgaya tutulduklarında Allah'a yalvardıklarını, kurtulunca eski isyan, taşkınlık ve şirke geri döndüklerini haber verir. (Yunus 22, Ankebut 65, Lokman 32)

*Toprağı saksıda gören, aydın geçinen biri "bu işlemleri yaptıktan sonra niye Allah'a tevekkül edeyim?" diyebilir. Ama işi çiftçilik olan hiçbir insan bunu söylemez.
Çünkü o bilir ki Allah dilemezse o ekin toprakta çürür. Yağmurlar yağmaz. Yeraltı suları çekilir veya çok yağmur yağdırır, çürütür. Veya dolu yağdırır, yerle bir ediverir.

*Maide: 51'de Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmemiz yasaklanıyor. "Dost" diye tercüme ettiğimiz bu el- veli kelimesi ile vali kelimesi aynı kökten. Vali, bir şehrin bütün işlerini severek dostça evirip çeviren yöneticidir. Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin derken Rabbimiz bize onlara yönetim işlerini vermeyin anlamında kullanıyor. Yoksa Yahudi veya hristiyanla komşuluk ilişkileri, ticari ilişkiler dostane yürütülür. Ama Müslüman köyüne Yahudi muhtar, Müslüman şehrine Hıristiyan vali atanmaz. Kısacası Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.

*Çöldeki her bir kum tanesini yaratan, hikmetini bilen ve nerede olduğunu gören, dilediği anda bulan Allah'a iman etmek bu dünya yolculuğumuzdaki yalnızlığımızı giderir. Binlerce insanın içinde yaşayıp da yalnız kalan insanların tek sığınağı el –Vacid dir. Hücresinde tek başına yaşayanların da tek sığınağı.

*Gördüğümüz, duyduğumuz, tuttuğumuz, kokladığımız, tattığımız her şeyde el-Vacid'i bulup vecde gelmeli. el Vacid e iman edenler yetimleri, garipleri, yalnızları, çaresizleri, zenginlik içinde çaresiz kalanları bulurlar, onlara İslami kurallar içinde yardım ederler.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.

İnsan, 27

GÜNÜN HADİSİ

Hiç bir vâli yoktur ki, o, müslüman ahâli üzerinde icrâ-yı velâyet ederken zulüm ederek ölür, muhakkak Allah Cennet kokusunu ona haram kılacaktır.

Ma'kıl İbn-i Yesâr (r.a)'dan rivayet olunur.

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI