HATIRALAR VE ÖLÇÜLER-13


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2003-04-14 18:39:49

ÜSTADIN GENÇLİK REHBERİ MAHKEMESİ

Selahaddin Aslan bey anlatıyor: ' 7.7.1995 Abdullah Yeğin Ağabeyden dinledim. Fatih Zeki Demir Ağabeyin evindeki derste anlatmıştı: 'Üstâdın koluna ben ve Hayrullah girmiştik. İstanbul'daki Gençlik Rehberi mahkemesine saat dokuzda geldik. Çok kalabalıktı. Herkes Üstâda bakıyordu. Üstad çok mahcub bir çocuk gibi idi. Kıpkırmızı olmuştu. İçeride çok serbest müdâfaa yaptı. Hâkim ayakta tebessümle karşıladı. Üstad sandalyeye otururken Emirdağlı Saffet isminde tüccar bir zât altına paltosunu serdi. Salon çok kalabalıktı. Üstad 'Bir kısmı çıksın' dedi. Çıktılar. Târihçede geçen müdâfaayı okudu. El yazısı ile yazılmıştı.'(Abdülvahid Mutkan beyin notlarından)

ÜSTADIN HAKİKATLİ BİR RÜYASI

Üstadın halen hayatta olan talebelerinden muhterem Hüsnü Bayramoğlu ağabey anlatıyor: Rü'ya görmekten hiç bahsetmeyen Üstâdımız bir gün bana. "Hüsnü, ben bir rüyâ gördüm. Allah hayır etsin." dedi ve 'Sen de söyle' dedi. "Gördüm ki, ikimiz seninle beraber uzun bir sefere çıkmışız, gidiyoruz, gidiyoruz, çok gidiyoruz. İşte ben orada kalıyorum. Keçeli beni fazla konuşturma!" diye bana eliyle yüzümü okşar gibi iltifatkârâne hareketiyle anlattı. Ben o zaman hiç bir şey anlamadım. Emirdağı'nda iken Urfa'dan gelen bir kardeşimizle de 1951 Senesinde Mevlâna Halid-i Bağdadi Hazretlerinden intikal eden cübbe ile, el yazması güzel risâle mecmûalarını Eskişehir'e gelip gönderdi ve dedi ki, "Ben Urfa'ya geleceğim, âhir ömrümü Urfa'da geçireceğim. Urfa benim için mübârek bir yerdir." diyordu. Üstâdımız Hazretlerinin (R.A.) nihâyet o kadar hasta halinde Urfa'ya gitmesi hattâ, bütün resmi mânilere rağmen, müdâhalelere rağmen, engeller aşılıp arzû ve isteği tahakkuk etti. Rahmetullahi Aleyh, ebeden dâima. Urfa'ya gidiyorduk. Üstâd Hazretlerinin ayaklarında (ben) kadar küçük lekeler belirdi. Üstâd bunları göstererek: "Öleceğime işarettir." dedi..'(Abdülvahid Mutkan beyin notlarından)

VAHŞİ ŞABAN AĞABEYİN BİR HATIRASI

Selahaddin Aslan Bey 1993 yazında Isparta'da ziyaret ettiği Vahşi Şaban ağabeyin şu hatırasını naklediyor: 'Bir gün köyden yanıma bir küçük sepet üzüm alarak, Üstâd'ı ziyârete gittim. Üstâdın hediye kabul etmediğini biliyordum. Ama bir deneyeyim dedim. Üstâd üzümü kabul etti. Öyle sevindim ki, uçacak gibi oldum. sevincimden sanki ayaklarım yere değmiyordu. Koltuklarımın kabardığını hissettim. Üstad Ceylan Ağabeyi çağırdı. Dedi ki, 'Ceylan pazarda üzüm kaç kuruş. ' 20 kuruş efendim. 'Bu sepette kaç kilo üzüm var'. '3 kilo vardır üstâdım' dedi. Kesesini çıkardı bana bir lira verdi. Benim birden omuzlarım düştü. Çok mahcup oldum. Elimde para öyle kala kaldı. Ne diyeceğimi ne yapacağımı şaşırdım. Odasına çıktım. Avucum da para. Ceylan Ağabeye dedim ki, 'Yâhu Ağabey; ben üstada üzüm satmaya mı geldim? Üstâd dan hiç para alınır mı? Be u parayı ne yapacağım şimdi? Ceylan Ağabey her zaman ki latifelerinden birini daha yaptı. Dedi ki; 'Ne diyon kardeş, buldun peşin parayı, daha ne istiyon. Koy cebine..'

 'ÜSTADIN BİR LATİFESİ 

Vahşi Şaban ağabey anlatıyor: 'Bir defâsında Isparta'da ki Üstâdın kaldığı dersânenin sofasında, sofrada yuvarlak ince yüksekçe bir tencere içinde bulgur pilavı yiyorduk. Üstad içeriden odasından çıktı. Elinde küçük bir fincan vardı. Dedi ki; 'Ben bu günlerde çok oburlaştım. Bir fincan tereyağını bu sefer bir haftada bitirdim.' dedi. Halbuki, ben onun bir haftada bitirdim dediğini bir kerede yesem, dişimin kovuğunu bile doldurmazdı. Bir kere bile beni doyurmazdı. Sonra bize bakarak dedi ki; 'Siz bu bir tencere pilavı bir kerede mi yiyorsunuz.? Ceylan Ağabey dedi ki; 'Ohoo Üstâdım bu ne ki, bunu bitiriyoruz. Bir tencere daha doldurup onu da yiyoruz.' Üstâd tebessüm ederek dedi ki, 'Siz gençsiniz, çalışıyorsunuz. Yiyin size helal olsun.'

ÜSTADIN İSTİĞNASI

Vahşi Şaban ağabeyden: Üstad bir gün çam dağında, çam ağacının başında iken, çobanlardan biri bir bakraç yoğurt getirmiş. 'Hocam; bu yoğurdu getirdim ki, yiyesin' demiş. Üstad ağacın başından demiş ki; 'bekle de ücretini vereyim.' Çoban; 'Olur mu? Ne ücreti. Ben para almam yersin. Bana ve koyunlarıma duâ edersin' demiş. Üstad; 'Yok olmaz bekle geliyorum' demiş. Çoban; 'Hayır kesinlikle olmaz demiş.' Bakracı ağacın dibine bırakıp gitmiş. 15-20 Gün sonra bakracın boşunu almaya geldiğinde, bakraca hiç ilişilmemiş, içi yoğurt dolu olarak kapağının bile açılmadığını, bırakıldığı gibi durduğunu görmüş. Ücretini almadığı için Üstad hiç ilişmemiş.

ÜSTADIN HİZMETTEKİ DAKİKLİK VE CİDDİYETİ.

Büyük insanların ortak özelliklerinden birisi de her işi zamanında yapmalarıdır. Onun için yanlarında kalma bahtiyarlığına erenler hep çok dikkatli yaşama mecburiyetindedirler. Kurb- u Sultan ateş-i suzanest (Sultana yakınlık yakıcı bir ateştir) demişler.

İşte Muhterem Sungur ağabeyin şu hatırası bu meseleye çok güzel ışık tutuyor (Selahaddin Aslan kendisinden 10.11.2000'de dinlemiş) 'Bir gün gene böyle mübarek bir gece idi. Geceyi ihya etmeye çalışıyorduk. Üstad beni odasına çağırdı. Dedi ki; 'Ankara'ya Tevafuklu Kuran-ı Kerimin bastırılması konusunda Diyanet'e bir mektup yaz. Ben 'olur Üstadım' dedim. Odasından çıktım. Bizde de sofuluk var ya.. "Bu mübarek geceyi daha sevaplı şeylerle, evradla, ezkârla değerlendireyim. Şimdi mektubun sırası değil. Gündüz münasip bir vakitte yazarım" diye düşündüm. Okumaya devam ettim.

İki saat sonra Üstad beni tekrar yanına çağırdı. 'Mektubu yazdın mı'? diye sormasın mı. Ben mahcubiyetle; 'Yazmadım, Üstadım' dedim. Üstâd yüz hatlarından canının sıkıldığını, üzüldüğünü, kızdığını belli etti. Sen misin yazmayan. Sabahleyin ceza olarak mektup yerine beni Ankara'ya postaladı. 'Sen kendin gidip bu mevzuyu görüş' dedi.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

“GİZLİ LÜTUF”

“GİZLİ LÜTUF”

Aslen Irak Süleymaniye asıllı olan gazeteci yazar merhum Muhammed Kürd Ali beyin(1876-1953) hat

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

Merhume Zeynep Münteha Polat hanımefendi, 1969’da gittiği Van Zernebad’da Üstad Bediüzzaman

RÜYADA EZBERLENEN SURE

RÜYADA EZBERLENEN SURE

Değerli ziyaretçilerimiz 21. 06. 2020’de şair, yazar, mütefekkir Yavuz Bülent Bakiler beyefen

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen hafta Seyda Muhammed Emin Er merhumun “Hatıralarım” adlı

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi(v. 1901)’nin oğlu merhum allame Şeyh Alaaddin efendi(v. 1949)

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

Muhterem hocam Seyda Fehmi Türkmen Efendi, 27.09. 2019 Cuma günü kendilerini ziyaretimizde Nurşi

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

Değerli Seydalarımızdan Molla Şerif Arslan Hocaefendi 15.09. 2019’da, merhum Şeyh Fethullah V

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi’nin torunlarından değerli âlim merhum Gıyaseddin Emre Bey, Ü

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

Değerli hocam Seyda Molla Şefik İdikurt Efendi bir ders esnasında şu hatırayı anlattılar;

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

Emekli müftülerimizden Seyda Fehmi Türkmen Hocaefendi, 21.04. 2019 Pazar günü kendilerini evind

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

Sonra tekrar Van’dan Bitlis’e geldi. Onun hayatının geniş şekli yazılıdır.(bkz. Tarihçe-

Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!

Furkan, 74

GÜNÜN HADİSİ

Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden (özür sahibi olanlar dışında) (evlerinde) oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile savaşanlar bir olamaz."

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI