MAHMUD TOPTAÅž HOCAMIZDAN GÃœLDESTE-3

*Bütün dünyayı liderinin parmağının ucundan gören, onunla kalkıp, onunla yatanlar da, israf edilmiş insanlardır. *Eşyayı olduğu gibi görebilmek gerçek erginliktir.


Mahmud ToptaÅŸ

.

2020-04-21 18:29:06

*Bütün dünyayı liderinin parmağının ucundan gören, onunla kalkıp, onunla yatanlar da, israf edilmiş insanlardır.

*Eşyayı olduğu gibi görebilmek gerçek erginliktir. Bu erginliğe erenler düşmanı görünce ondan korkmazlar ve onu hayal hanelerinde büyüterek korkunç bir tablo gibi yansıtmazlar. Sevdiklerini de haddinden fazla büyülterek kaşının mihrabında secdeye varmazlar.

*Hazine arayıcısı bulduğu heykelciği kırmadığı, onun yapımcısına göre değer kazandığını bildiği gibi, mümin insan da kâfir bile olsa ona bakarken o yapımcısı (Halikı)nın Allah olduğunu, kırılmaması gerektiğini anlar.

*Çekirdeğin içindeki çiçeği görüp yeşermesi için su veren, hainin karnında birbirine karışmış kırk tilkinin kuyruğunu görüp ayırıveren bir göze sahip olan müslüman hiçbir vakit uğursuzluk dellallığı yapmayacak. Gördüğü pisliği güneş gibi sessizce kurutacak. Onu yok edeceğim diye etrafa yayıp da, kokunun daha fazla yayılmasına yardımcı olmayacak.

*Dertten veya neşeden içen her sarhoşa merhamet etmek, kusmuğunun üzerinden kaldırıp başını yıkamak ve Rabbimden mağfiret dilemek bizim görevimiz.

*Her insan bu dünya galerisinde eşi bulunmayan nadide, bir ünik nüshadır.

*Her insanın parmak çizgileri diğerinden ayrı olduğu gibi, ruhi çizgileri de apayrıdır. Anlayışta, söyleyişte, yazışta, okuyuşta görüşte (v.s.) ki ayrılıklar ruh çizgilerinin ayrılığından kaynaklanmakta..

* "Muhammed Ali gibi boksör olsaydım, Yaşar Doğu gibi güreşçi olsaydım, Mehmet Akif gibi şair olsaydım" diye temennide bulunma. Allah sana da öyle bir özellik vermiş ki; beş milyar insandan onunla farklısın sen. Ancak "İnsanlar da madenler gibidir" onların keşfedilmesi, gün yüzüne çıkarılması ve işlenmesi gerekmektedir.

*Yüz seneden beri "Efendim, tırnak kesmenin adabından devlet yönetiminin adabına kadar her sahada doktora tezleri hazırlamadan hedefe varılmaz" teranesini tekrarlayıp duranlar, 21 yaşında İstanbul'u fethetmesi, Ayasofya'yı açması gereken gençlerimizi Ayasofya'nın mimarisi ve hattatları üzerine doktora tezleri ile meşgul eden zihniyet, insan israfı yapıyor demektir.

*Harbiye'ye gitmesi gerekeni müzisyen olmaya, resim kabiliyetli olanı puan kırbacıyla doktor olmaya, şairi baytarlığa zorlamak, o insanımızı israf etmek demektir.

*..."Allah'tan ancak âlim kulları korkar" (Fatır;28) buyrulur. Mevlana bu ayeti tefsir ederken: Sinek aslanın başına konmuş: "Hani nerede ormanlar kralı karşıma çıksın, pençeyi bende görsün" dermiş, diye anlattıktan sonra: "Bre sinek, aslandan korkmak için ceylan olmak lazım. Senin gibi sinekler aslanı tanımaz ki, korksun" der.

*Bir insan iman eder, imanı da elinde, dilinde, gözünde, gönlünde, görüşünde ve davranışlarında çiçek açarsa, o insan bir milyar kâfirin içinde tek başına kalsa yinede asimile olmaz. Rabbimiz bunu şöyle haber verir: "Kim iman ederek iyi işler yaparsa zulümden de korkmaz sindirilmekten de (asimile olmaktan) korkmaz. (Taha; 112)

*1959 yılında Türkiye'ye gelen Amerikan reis-i cumhuru hava alanından köşke üstü açık bir Amerikan arabasıyla yol boyunca sevgi gösterileriyle gelmiş. Ara ara arabası durdurulmuş ve folklor ekipleri oyunlar sergilemiş. Otuz iki sene sonra Amerikan reis-i Cumhuru Türkiye'ye geldiğinde birkaç tane yol güzergâhı hazırlanmış, zırhlı arabalara başkanın benzerleri ayrı ayrı bindirilmiş, bin Amerikan polisi ve Türk polisi güvenliğini sağlamıştır. Nereden nereye. Her geçen gün güven duygusunu artıracak yerde bütün kinleri üzerine çekmişler. İtalya'daki futbol olimpiyatlarında Amerikan ve İngiliz kalelerine giren her topta, seksen bin seyirci topu atan kim olursa olsun alkışlamıştır. Halbuki Amerika, o seksen bin seyirciye kapılarını açıverse hepsi oraya koşacak. Hayranlıkla kin ve nefret bir arada..

*Ahlaksızlığın içine düşenlerin; yazdıkları yazı, çizdikleri ahlaksız resim, verdikleri konferans, sempozyum, panel veya açık oturumlardan gelen sesleri, aynı zamanda "Ey ehli iman bizi kurtarın" anlamındadır. Siz de Allah rızası için elinizi uzatın, kulaklarından tutmayın, gönüllerinden tutun ve kendinize çekin bunları. Siz rahmet peygamberinin rahmet ümmetisiniz.

*Gökyüzünden rahmet yağarken ayırım yapmaz. "Ben bülbülün üstüne yağarım akrebin üstüne yağmam, güle yağarım dikene yağmam" demez. Hepsine yağar ve rahmet olur. Rahmeti bol olan yerlerin akrebi insanı sokarsa öldürmez. Rahmeti bol olan güllerin dikeni de yumuşak olur.

*Karnı aç insan, on tane yemek kitabı okusa karnı doymaz. Okuduğunu yapar da yerse karnı doyar. Gül demekle güzel koku alınmaz. Balı bilmekle güzel tat alınmaz. İnsanla İslâm arasına giren şahıs, kurum veya kuruluşların yazdıklarını ve söylediklerini öğrenmeye kalkarsan, ömrün yetmez. Onlara cevap yetiştirmeye kalkarsan, nefesin ve mürekkebin tükenir. Ömür biter, laf bitmez. Bugüne kadar konuşurken yapıp yıktığın hükümetler on binleri aştı. Ama değişen bir şey olmadı.

*Üniversitede ders veren bir profesörümüz öğrencilerine suyu anlatıyor. Arşimeti tanıtıyor. Suyun kaldırma hesaplarını yaptırıyor. Bu suya kaldırma gücünü Arşimet'in vermediğini söylüyor. Bu gücü buraya Amerika'nın da koymadığını anlatıyor ve soruyor: "peki suya bu kaldırma gücünü kim verdi?"
Öğrenciler koro halinde "Allah!.." diyorlar. Bunun üzerine soruşturma açılıyor. Soruşturma yapanlara profesör soruyor: "Siz olsaydınız ne cevap verirdiniz?" Soruşturmayı yapanlar: "Allah derdik" diyorlar. Peki, sonuç nasıl olmuş der gibisiniz. Allah'ın dediği olmuş.

*Kurbağa sesiyle su bulanmaz. Karga sesiyle tabii musikinin ahengi bozulmaz. Siz su gibi akmaya devam ediniz. Şırıltınızla kulakları, suyunuzla kökleri, buharınızla çiçekleri sulamaya devam ediniz. Sizin ağzınız veya kaleminiz kargalara hoparlör olmasın.

*Dünyanın en zengin 225 insanının varlığının yalnızca yüzde 4'ü bütün dünyadaki insanların gereksinimlerini karşılayacak ölçekte imiş. Altı milyar insanın hakkı 225 kişi tarafından, kalem oyunlarıyla gasbediliyor.

*Åžair Ä°zzet Molla;
"Meşhurdur ki zulümden olmazsa cihan harap
Eyler anı müdahane-i âliman harap."

*Bu dünyada biz, gurbette gezen yolcu gibiyiz. Ana rahminden kabre kadar olan yolculuğumuzda dünyamız bizim köprümüz gibidir. Köprüden geçeceğiz. Ama ayıya dayı demeden, ayının yeğeni olmadan geçeceğiz. İnsanlığımızı İslami kurallarla koruyarak geçeceğiz. Bunu yapabilmek için önce ilim zırhına bürüneceğiz. Takva elbisesi giyineceğiz. Geceleri kıyama kalkıp namaz kılacağız. Rabbimizin ayetlerini tertil (harfleri çıkış yerlerine dikkat ederek, manasını anlayarak, anladığını tatbik etmek) üzere okuyacağız.

*Profesör Tarık Zafer Tunaya bir makalesinde Fransa'da bir müzede gördüğü insan derisine kaplı anayasadan bahsediyor. Fransız ihtilalini yapanlar, yazdıkları insan hakları beyannamesini kitap haline getirmişler, kraliyet ailesinden birini kesmişler, derisini yüzmüşler ve insan hakları kitabının dışına deri olarak yapıştırıp, ciltleyip müzeye koymuşlar.

*Kur'an sempozyumunda konuşan yirmi kadar öğretim üyesinin, konuşmayı hazırlarken Kur'an okuyup okumadıklarını araştırttım. Tamamının konuşacakları konuda Türkçe ve yabancı dilden yazılmış makalelerden hazırlık yaptıklarını öğrendim. Yazık oluyor. Konuşana yazık oluyor. Dinleyene yazık oluyor. İnsan bu önemli konuşması için Kur'anı baştan sona manasını anlayarak hatmetmesi gerekirdi.

*27/10/1999 günü benim yanımda Kelime-i şehadet getirerek Hıristiyanken Müslüman olan otuz beş-kırk yaşlarında, Kapalı Çarşı esnafından olan beyefendiye sordum: "Kim seni etkiledi?" dedim. Yanındaki Tokatlı delikanlıyı gösterdi ve "Ben bundaki doğruluğu kendi cemaatimizde görmedim" dedi. Tokatlı delikanlıya sordum: "Sen nelere dikkat edersin" dedim. "Hocam ben İstanbul'a gelirken babamın: 'Oğlum, namazını geçirme, yalan söyleme, haram yeme' nasihatine sıkı sarıldım" diye cevap verdi. Bu üçü de insanı insan etmeye yeter.

*Gül gibi yüzle insanlara gülümsersen, cennet güllerini koklarsın. Bal gibi sözle insanların gönlünü tatlandırırsan, cennette misk kokulu cennet şarabını içersin.

*Hz. İsa'nın dağdaki vaazı, Hz. Musa'nın Tur dağı, Peygamber Efendimizin Safa Tepesinden ve Arafat dağından yaptığı konuşmalar günümüzde gazete, radyo, televizyon, internet, mektuplaşma, fax yoluyla devam etmeli… Efendimiz "Burada olanlar olmayanlara ulaştırsın" buyurmuş.

*Ağzı hastalar tatlı suyu bilmezler. Gözü hastalar güneşten rahatsız olurlar, gıdasız kalanlar yağlı yemekleri kusarlar. Ebu Cehiller cehalet babaları da aydınlıktan, ilimden, imandan kaçarlar. Kaçsınlar biz arkalarından koşacağız.
Gülşende bülbülü zar eden Allah
Dost ile düşmanı yar eden Allah
Alemleri yoktan var eden Allah
Bizimde aramızdaki kini dine, düşmanlığı dostluğa çevirir ve onlarla sıcacık bir dost oluveririz. İşte bu dostluğu ümit ettiğimizden dost olduğumuzda utanacağımız sözleri düşmanken de söylemeyiz.

*Kendisini müftü çocuğu, vaiz oğlu, hacı kızı, şeyh torunu diye takdim edenler! Siz kendiniz lale olun, sümbül olun. Aslınızın soğan olması zarar vermez. Siz zehirseniz, toplumu zehirliyorsanız, aslınızın panzehir olması size fayda vermez.

*Altı milyar insan mektep arkadaşıdırlar. Dünya mektebinin tavanında yanıp sönen yıldızlar, durmadan dönen ay ve güneş bizlere göz kırparlar. Dağlar mektebin duvarları gibidir. Denizler okulun havuzu gibidir. Biz altı milyar insan aynı güneşte ısınır, aynı denizde yıkanırız.

*Ağaçların kuruduğu, insanların öldüğü gibi bir gün gelir ışığında yandığımız güneş dürülür, yıldızlar dökülür, üzerine yazlık ve kışlık villalar yaptığınız, insanlara hava attığınız dağlar yerinden yürütülür. Değerli mallar değersiz olur. Biriktirdiğin altınların, dolarların yüzüne bakmaz olursun. İçinde yatlarla, kenarında botlarla yüzdüğün denizler kaynamaya başlar. Gökyüzü açılır cehennem alevlendirilir. Sahifeler açılır, cennet yaklaştırılır. İşte o zaman ne yapacağız. Amel defterimiz yaptıklarımızı önümüze serecek. Bunlar ne zaman olacak ben inanmam deme. Güneş gibi baban, ay gibi anan, yıldız gibi yakınların kayıp gidiyor. Yer yarılıyor, öbür dünyaya kapı açılıyor. Sen de bir gün bir yıldız gibi kayıvereceksin. Seni getiren götürecek. Gardırop gibi giyindiğin bu dünyadan yine soyunarak gideceksin. Yanında amel defterinden başka bir şeyin olmayacak..

*Şiirin, sanatın, edebiyatın, mimarinin kökleri ne kadar derinlere giderse o kadar güç kazanır. Çınar ağacı toprak içinde ne kadar geniş alana kök salmışsa yer üstünde o kadar dal budak salıyor. A'la suresinde bizim imanımızın, amelimizin, tebliğimizin, tezkiye = iç temizliğimizin temelleri Hz. İbrahim'in sahifelerine, Hz. Musa'nın Tevrat'ına dayanıyor. Oradan Hz. Âdeme kadar varır. Kökü Hz. Âdem'e varan bu İslam dininin dalları, dünyaya gelecek son adama kadar varacak demektir. Birileri batılıların kışkışlamasıyla hayvanların gürültüsüne katılarak İslam'ın sonunun geleceği ümidine kapılmasın.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz!

Fatır, 3

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Oruç insanı cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır; tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi...

Buhari,Ebû Davud,Tirmizi, Nesai

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI