BENİM GÖZÜMLE-2

Ahmed Davudoğlu Mezheplerin delillerini zikreden eserlerin incelenmesi bu maddede özetlemeye çalıştığım sebebin kavranmasına yardımcı olacaktır. Arapça bilmeyenler için merhum Ahmed Davudoğlu hocanın "Selamet Yolları" adlı 4 ciltlik eseri (ki İbn Hacer'in "Bülûğu'l-Merâm" adlı eserine Muhammed b. İsmail es-San'ânî tarafından "Sübülü's-Selâm" adıyla yazılan şerhin Ehl-i Sünnet dışı tarafları atılarak


Ebubekir Sifil(Doç. Dr)

esifil@yahoo.com

2020-06-01 17:18:56

Ahmed Davudoğlu

Mezheplerin delillerini zikreden eserlerin incelenmesi bu maddede özetlemeye çalıştığım sebebin kavranmasına yardımcı olacaktır. Arapça bilmeyenler için merhum Ahmed Davudoğlu hocanın "Selamet Yolları" adlı 4 ciltlik eseri (ki İbn Hacer'in "Bülûğu'l-Merâm" adlı eserine Muhammed b. İsmail es-San'ânî tarafından "Sübülü's-Selâm" adıyla yazılan şerhin Ehl-i Sünnet dışı tarafları atılarak yapılmış güzel bir çevirisidir) ile Celal Yıldırım hocanın "Kaynaklarıyla Ahkâm Hadisleri" adlı 6 ciltlik çalışması tavsiyeye şayandır. Milli Gazete - 22 Mayıs 2004

Ahmed Muhammed Şâkir

Pek çok kaynak eserdeki hadisleri tahriç çalışmasıyla ün yapmış olan çağdaş âlim Ahmed Muhammed Şâkir, Nizâmu't-Talâk fi'l-İslâm adlı risalesinde, bir kerede söylenen üç boşama sözünün nihâî boşama değil, geri dönüşü mümkün olan boşama –klasik tabiriyle "ric'î talak"– anlamına geleceğini savunmuştur.

el-Kevserî merhum bu esere yazdığı el-İşfâk alâ Ahkâmi't-Talâk adlı reddiye ile Ahmed Şâkir'in bu yaklaşımını eleştirmiş ve meseleyi açıklığa kavuşturmuştur. Deliller ışığında vardığı netice şudur: Kişinin bir mecliste bir defada söylediği üç talak lafzı, ancak henüz zifafa girmediği eşi hakkında tek talak sayılır. Zifafa girdiği eşine üç talak kastıyla böyle bir boşama cümlesi söyleyen kimsenin eşi ise nihaî boşama –klasik tabiri ile "bâ'in talak– ile boş olmuştur.

Fıkıh ile iştigal edenleri öteden beri meşgul etmiş olan bu meselede ortaya koyduğu vukûfiyet ve fıkhî dirayet sebebiyle, 100 sayfa civarındaki bu eser, ilmî çevrelerde büyük bir yankı uyandırmıştır. M. Zâhid El-Kevserî'nin Tenkitçiliği adlı makaleden.

Ahmed Şahin

Zaman'dan Ahmet Şahin hocanın, problemin aslına taalluku bulunmayan izahı şöyle: "… Bu sebeple biz müminler de hem Kur'an'a, hem de Kur'an'dan önceki İlahi kitaplara iman ediyor, onları tebliğ eden tüm peygamberleri de tasdik ediyoruz. Çünkü o peygamberlerin tebliğ ettikleri kitaplarda tüm insanlığın değişmeyen doğruları vardır. Bu değişmeyen doğrular: "Allah'a iman, peygamberlere iman, meleklere iman, öldükten sonra tekrar dirilerek ahirette hesap vermeye iman." Bunlar semavi kitapların ittifak ettikleri bir bakıma amentüleridir. Zaten peygamberler (teferruatta ayrılsa da) temel doğrularda ittifak ederler. Bir peygamberin söylediğini diğeri tekzip değil, teyit eder. Nitekim Türkiye Diyanet Vakfı'nın 11 kişilik ilim heyetine hazırlattığı İslam İlmihalinde, tüm dinlerin ittifak ettiği bu temel doğrular şu ifadelerle dikkatimize sunulmaktadır:

"- "İslam'a göre ilk peygamberin tebliğ ettiği din ile daha sonra gelen peygamberlerin ve son Peygamber Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği din, temel nitelikleriyle aynıdır! Allah'a iman, peygamberlik müessesesi ve ahiret inancı hepsinde vardır!.." s. 10. Evet, bunlar semavi dinlerin hepsinde de değişmez doğrulardır. Bir bakıma ehli kitabın değişmeyen amentüleridir. Bizler de bu amentüde müttefikiz. "Ehli kitapla Amentüde ittifakımız var" derken de bu değişmeyen doğruları saymıştım geçmişteki bir yazımda. Çünkü biz de Allah'a, peygamberlere, meleklere, ahirete iman ediyoruz. Yani ehli kitapla bu değişmez doğrularda ittifak ediyoruz…" (15.3.2005)

İyi de, muhataplarınız "Sizin peygamberiniz de, kitabınız da sahtedir" demekten vaz mı geçti? Belki bunu dile getirmekten şu an için siyaseten sarf-ı nazar ediyorlar. Ancak bu durum, onların İslam hakkındaki bu temel inançlarını külliyen terk ettikleri anlamına gelmiyor.

Bu durumda sorulmalı değil midir: "Burada "Kitaplara iman" niye yok? "Peygamberlere iman", onlardan biri bile inkâr edildiğinde doğrudan Allah inancına tesir etmez mi? Peygamberlerden (hepsine salât ve selam olsun) herhangi birisinin "yalancı" veya kitaplardan birisinin "uydurma" olduğunu ileri süren bir insanın Peygamber ve Kitap inancının geçerli olduğunu nasıl söyleyebiliriz?

Bu temel noktalardaki küllî arızalara rağmen, "Ancak ehli kitabın bazılarının bu doğruları tarif ve tavsif ederken yanlışa düştüklerini de görüyor, Allah'a babalık, peygambere de oğulluk ve krallık sıfatını isnat etmeleri gibi yanılgılarına da şahit oluyoruz" demek, "durumu kurtarmak" şöyle dursun, meseleyi daha bir çıkmaza sokmaktan başka bir işe yaramıyor. Zira burada işaret edilen yanlışa düşen, sadece "Ehl-i Kitab'ın bazıları" değildir. Üstelik bu ifadelerin mefhum-u muhalifinden, Ehl-i Kitab'ın –bu "bazıları" dışında kalan– büyük kesiminin bu yanlışın içinde olmadığı sonucu çıkar ki, meselenin can alıcı noktalarından biri de burası!

Ehl-i Kitap ile diyalogun "konjonktürel ihtiyaçlar" ile gerekçelendirilmesi dahi alabildiğine tartışmalı iken, bu sürece bu türlü temeller tedarik etme tavrı, hatayı ölümcül kılmaktadır. Milli Gazete - 17 Mart 2005

Ahmed Yüksel Özemre

Benim, ilgili birkaç kitabı okuyunca konunun allamesi kesilerek "nükleer bilimler" hakkında ileri-geri konuşmaya kalkmamın "ukalalık"tan öte bir değeri olmayacağı gibi, Özemre hocanın, konu hakkında "tek yanlı" beslenerek Hadis ilminin hem de "Usulü"yle ilgili bu kadar iddialı konuşması da ilim adına en azından "yakışıksız" bir tavırdır!

Bir bilim adamı olarak "ciddiyet"in sadece "aklî ilimler" için söz konusu olmadığını, hatta "naklî ilimler"in –en azından ilkine oranla daha ağır –dünyevî ve uhrevî sorumluluklara müncer olması hasebiyle daha fazla "ciddiyet" gerektirdiğini en iyi bilenlerden olan Özemre hocanın konuyla bu seviyede ilgilenmesinin "dinî ve ilmî sorumluluk duygusu"ndan neş'et etmesi, yazık ki başına açtığı sıkıntının def'ine çare değil. Milli Gazete - 11 Ocak 2005

Zikri geçen yazılarıma Özemre hocanın kişiliğine, dinî yaşantısına, yaşına ve bu ülkeye yaptığı hizmetlere dokunan, edep/terbiye sınırlarını ihlal eden, tekebbür ve enaniyet kokan bir üslubun hâkim olmasına izin vermek niyetinde olsaydım, başka türlü davranırdım. Esasen tarzıma, kişiliğime ve eleştiri anlayışıma aykırı olduğu için böyle bir üslubun maksadın önüne geçmesine göz yummam bahis konusu olamaz. Bununla birlikte, eğer farkında olmadan kişilik haklarına tecavüz anlamına gelebilecek bir ifadem olmuşsa, huzurunuzda Özemre hocadan özür ve helallik dilediğimi açıkça beyan ediyorum… Milli Gazete - 10 Şubat 2005

Bu itibarla Hocanın, "Muhakkak ki zât-ı âlîniz (…) hem çok âlim ve hem de bendenizden mutlakā kat be kat daha fazla takvâ ve cidâl sâhibisinizdir. Bu vasıflarınızı, makālelerinizde ittihâz etmiş olduğunuz gibi, ne kadar ayrıntılı izhâr etseniz ve bunlarla zımnen ya da âşikâre ne kadar tekebbür etseniz yeridir. Bunu çok iyi anlıyorum." demesini üzüntü ve inkisarla karşıladığımı özellikle belirtmek isterim… Milli Gazete - 10 Şubat 2005

Ali Abdürrâzık

(Modernist isimlere)Mısır'da Ali Abdürrâzık'ı, eklemek mümkün, Muhammed Hüseyin Heykel'i eklemek mümkün, Kazan'lı Musa Carullah Bigiyef'i eklemek mümkün, Hindistan ve Pakistan'dan (pek çok isim yanında) Muhammed İkbal ve Fazlur Rahman'ı.. Modern İslam Düşüncesi Üzerine Altınoluk - Mart 1998

Ali Bulaç

En çok acı veren de, programa telefonla katılan Ali Bulaç'ın "Ben Hz. İsa geri gelecek diye bir şey söylemiyorum; bu kanaatte olanların gerekçelerine bakmak lazımdır diyorum" gibi "ürkek" bir tavır sergilemesi olmuştu. Daha sonra Zaman'daki köşesinde tavrını netleştirir mi diye izledim; ama nafile… Milli Gazete - 8 Nisan 2006

Ali Şeriati

Batı emperyalizmine karşı çıkarken "Ebû Zerr" figürünü öne çıkarması, bünyesinde Sosyalizm'den önemli unsurlar barındıran "eklektik" bir fikir dünyasına sahip olduğu yorumlarına yol açmıştır. Bu yorumlarda elbette haklılık payı mevcuttur. (Bu doğrultudaki ifadeleri için "Sosyal Adaletçi ve Devrimci Ebu Zer" adlı kitabına bakılabilir.) Zira İslam'ın, sadece yoksulların haklarını gözeten bir "sistem" olarak öne çıkartılması eksik bir bakış açısının ürünüdür. İslam'ın elbette helal yollardan elde edilmiş zenginlikle bir meselesi yoktur. Şu kadar ki, zenginler de kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmekten kaçmamalıdır. Milli Gazete - 3 Haziran 2004

Asıl mesele, tarihin ideolojik bir bakış açısıyla okunmasından kaynaklanmaktadır. Ali Şeriati'de bu çarpıklığın üstüne bir de İran kültürünün belirleyici unsurlarının tesiri eklenmiştir.

Söz gelimi Sahabe'den Hz. Ebû Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman ve daha birçok kimse (r.anhum) hakkında kullandığı ifadeler klasik Şii yaklaşımın Şeriati'nin düşüncelerine etkisini bariz bir şekilde yansıtmaktadır. ("Her gün Aşura, her yer Kerbela" sözünün ona ait olduğu yaygın olarak söylense de, bu söz İmam Ca'fer es-Sadık'a atfedilir.) Milli Gazete - 3 Haziran 2004

Bununla birlikte onun geriye bıraktığı eserlerden hiçbir şekilde istifade edilemeyeceğini söylemek de kanaatime göre doğru değildir. Bizde "okuyan kesim" arasında, gerekli alt yapı ve birikime sahip olmadığı için her okuduğunun (özellikle de tercüme kitapların) etkisinde kalanların oranı ne yazık ki düşük sayılmaz. Milli Gazete - 3 Haziran 2004

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

BENİM GÖZÜMLE-13

BENİM GÖZÜMLE-13

M. Zahid el Kevseri Son dönemin yetiştirdiği ve Hadis, Fıkıh, Akaid... gibi sahalardaki otorit

BENİM GÖZÜMLE-12

BENİM GÖZÜMLE-12

Takiyüddin es Sübki Kimi özel sohbetlerde paylaştığım bir intibamı burada da nakledeyim: İ

BENİM GÖZÜMLE-11

BENİM GÖZÜMLE-11

Seyyid Kutup Seyyid Kutub: İslam davası uğruna başını vermekten çekinmemiş bir şehid olmas

BENİM GÖZÜMLE-10

BENİM GÖZÜMLE-10

İmam Rabbani İmam-ı Rabbani'nin, hadiste "her yüz yılın başında" geleceği bildirilen müce

BENİM GÖZÜMLE-9

BENİM GÖZÜMLE-9

Muhyiddin Arabî Muhyiddin b. Arabî ("el-Fütûhâtu'l-Mekkiyye", III, 98-9 ve IV, 327-8) ve Said

BENİM GÖZÜMLE-8

BENİM GÖZÜMLE-8

Muhammed Ebu Zehra Muhammed Ebû Zehra: Ehl-i Sünnet dışı bir görüşünü bilmiyorum. Eserler

BENİM GÖZÜMLE-7

BENİM GÖZÜMLE-7

İmâmu'l-Harameyn el-Cüveynî İmam el-Gazzâlî'nin hocası olan ve özellikle Kelam sahasında

BENİM GÖZÜMLE-6

BENİM GÖZÜMLE-6

İbn Kuteybe İbn Kuteybe diye bilinen Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî, III/IX. as

BENİM GÖZÜMLE-5

BENİM GÖZÜMLE-5

Not: Ebubekir hocamızın bu adama karşı nisbeten ılımlı ifadelerini 2004 yılına ait olduğun

BENİM GÖZÜMLE-4

BENİM GÖZÜMLE-4

Enver Şah Keşmiri Muhammed Enverşah el-Keşmîrî ilginç bir örnektir. Gerçi bizzat kaleme al

BENİM GÖZÜMLE-3

BENİM GÖZÜMLE-3

Celal Yıldırım hocanın "Kaynaklarıyla Ahkâm Hadisleri" adlı 6 ciltlik çalışması tavsiyeye

Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabb'ine kulluk et!

Hicr, 99

GÜNÜN HADİSİ

İSİM VE KÜNYE

"Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın"

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI