BAKIŞ AÇISI-2

Mutlak içtihad iddiasında bulunan kişinin, öncelikle dört başı mamur bir şekilde oluşturulmuş, tartışmaya açılmış ve "rüşdünü" ispat etmiş bir sistem kurmuş olması gerekir. Bahse konu iddia ancak bu şartla dikkate alınmaya değer bulunabilir.


Ebubekir Sifil(Doç. Dr)

esifil@yahoo.com

2020-06-01 17:28:51

Mutlak içtihad iddiasında bulunan kişinin, öncelikle dört başı mamur bir şekilde oluşturulmuş, tartışmaya açılmış ve "rüşdünü" ispat etmiş bir sistem kurmuş olması gerekir. Bahse konu iddia ancak bu şartla dikkate alınmaya değer bulunabilir.

İddia sahibinin böyle bir "mühimme"nin üstesinden gelip gelemeyeceği, birikimine, kapasitesine ve "sistem kurma" konusundaki yeteneğine bakılarak anlaşılabilir. Bu üç husus (birikim, kapasite ve yetenek) altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken vazgeçilmezlerdir. Bu itibarla, "yeni içtihad isterük" sloganını duyduğunuzda, öncelikle sesin sahibine bakın. Eserlerinde, yazıp söylediklerinde ve hedefinde bu üç hususu tespit edemiyorsanız, gülüp geçin... Milli Gazete - 5 Haziran 2003

Evet, içtihad kapısı açıktır; ancak oradan geçme niyetinde olan kişinin, böyle özgün bir sistem kurma istidadında olduğunu ispatlaması gerekir. Esasen bana sorarsanız, bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, mutlak içtihattan ziyade, varisi bulunduğumuz ilmî birikimin, bu tarz özgün bir okumayla ihya edilmesidir... Milli Gazete - 5 Haziran 2003

 Şarkiyatçı rasyonalizmine elsiz ayaksız teslim olan İslam Modernistleri'nin, "dinin rasyonelleştirilmesi" projesi zımnında tavırlarını Mu'tezile'den refere etmeye pek bayıldıkları bilinen bir husus. Sanırsınız ki Mu'tezile ayağını kaldırmış, onlar basmış!.. Milli Gazete - 12 Haziran 2003

Ehl-i Sünnet'in, Allah'ın kudret ve takdirine yaptığı vurguyu, idarecilerin zulmünü meşrulaştırma aracı olarak takdim eden aynı anlayış, Mu'tezile mezhebini benimseyen Abbasi halifesi el-Me'mun döneminde başlayıp –el-Mütevekkil dönemine kadar– yaklaşık 16 yıl süren bir baskı ve işkence sürecinin yaşanmasında Mutezile'nin payını nedense hep görmezden gelmiştir Milli Gazete - 12 Haziran 2003

Teorik kurgu ve yorumları bir tarafa bırakarak meseleyi bu tarz bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, diktatör halife ve yöneticilerin, keyfi uygulamalarına Ehl-i Sünnet'ten mi, yoksa Mu'tezile'den mi pratik destek bulacağı konusunu yeniden düşünmek için yeterince gerekçe bulunduğu ortada. Baskı ve dayatmaların desteklenmesi konusunda pek çok İslam modernistinin, selefleri olan Mu'tezile'yi aratmadığını söylemek için ise uzaklara gitmeye gerek yok... Milli Gazete - 12 Haziran 2003

İşin esprisi burada. "Dünya varlığı gölge gibidir. Sen onun peşine takılırsan yakalayamazsın. Ama onu arkana alırsan, o senin peşinden gelir." Geçmişimizi muhteşem kılan da –hiç şüpheniz olmasın bu espriydi. Şimdi biz dünyanın peşinden koştuğumuz için, kendimizi heder etmemize rağmen onu yakalayamıyoruz.

Yani bir "merkez kayması"na bağlı "hedef kayması" söz konusu. İslam dünyası olarak izzete kavuşma yolunda bir arpa boyu mesafe alamayışımızın, hatta "mesafe almak" ne kelime, gittikçe batışımızın, atı arabanın arkasına koşmamızdan ileri geldiğini bir fark edebilsek... Milli Gazete - 21 Haziran 2003

 Fıkıh, birey ve toplumu fıtrat yasaları ekseninde inşa eden bir sistem olduğu için bu sistemi oluşturan unsurların herhangi birisinin bir müdahaleye maruz kalması, kaçınılmaz olarak "çözülme"yi getirir. Hele bu müdahale, kuşatıcı bir enformatik bombardıman desteğinde ve "yukarıdan" yürütülüyorsa, birey ve toplumun kimyasının bozulmaması mümkün değildir. Milli Gazete - 26 Haziran 2003

Din"i, Sosyal Bilimler'in "ilgi alanı"na sokarak kategorize etmekle ve "indirgemekle" başlayan bir süreç, dinî herhangi bir tezahürü "bastırma" politikalarıyla "tepeden" yürütülüyorsa, böyle bir yapının egemen olduğu bir örnekte toplumun imanı, namazı ve ahlakî erdemleri temel bir "varlık" meselesi olarak birbirine bağlamasını beklemek ve dahi bunun yansımalarını görmeye çalışmak beyhudedir... Milli Gazete - 26 Haziran 2003

Nefis muhasebesi" diye bir kavram vardı bizim kültürümüzde. Modern zamanlarda günlük hayatımıza yön vermesi şöyle dursun, hafızamızdaki lugatten bile silindi bu kavram; tıpkı hayatımızı anlamlı ve "ölçü"lü kılan diğer kardeşleri gibi... Milli Gazete - 28 Haziran 2003

"Atın, arabanın arkasına koşulduğu" modern zamanlarda artık –diğerleri gibi– "nefis muhasebesi" kavramı da buharlaştı ve yerini bambaşka bir muhasebeye, "din muhasebesine" bıraktı. Atın arabayı çektiği dönemlerde "din"i esas alarak nefsimizi hesaba çektiğimiz için adaletin, hakkaniyetin, ilmin, kültürün, medeniyetin ve "insanlığın" merkezi konumundaydık; şimdilerde ise "nefsi" esas alarak "din"i hesaba çekiyoruz ve Müslümanlar'ın durumu ortada!.. Milli Gazete - 28 Haziran 2003

Tabakat/Teracim/Menakıb kitapları" sadece, "baskın" yönleriyle, dolayısıyla "eksik" tanıdığımız tarihî şahsiyetlerin bütün yönleriyle resmedildiği eserler olarak değil, ilgilendikleri şahsiyetlerin dönemleri hakkında tarihsel, kültürel, sosyolojik, antropolojik... bilgiler sunan kaynaklar olarak da ayrı bir öneme sahiptir. Bu sebeple bu kitapların ihmal edilmesi, hoş görülemeyecek bir eksikliktir. Milli Gazete - 1 Temmuz 2003

Eğer bir meselede bir müçtehid imam infirad etmişse (içtihadında kendisine katılan kimse olmamışsa) bu elbette tek başına o içtihadın "şazz" veya zayıf olmasını gerektirmez. Ancak burada o imamın hangi delillerden hareket ettiğini ve hangi hususları göz önünde bulundurarak o içtihada vardığını bilmek gerekir. Söz konusu delile vakıf olunduktan sonra durumu incelenir. Şayet zayıf bir delil ise o içtihad terk edilir ve cumhurun görüşüne dönülür. Nitekim mezhepte bu veya buna benzer durumlarda "müfta bih" olan ve olmayan kaviller birbirinden ayırt edilmiş, "racih" olanlar tercih edilmiş, "mercuh" olanlar bırakılmıştır. Milli Gazete - 24 Temmuz 2003

Ben yazdıkça soruların ardı arkası gelmiyor: İbn Teymiyye hakkında ne düşünmeliyiz? Seyyid Kutup bid'at ehli midir? Muhyiddîn İbn Arabî hakkında ne dersiniz?... Öylesine "dışa dönük" yaşıyoruz ki, bireysel sorumluluklarımız konusunda karnemizin ne ahvalde olduğuna dönüp bakmak aklımıza bile gelmiyor. Böyle bir "bilme arzusu"nun şeytanî mi, Rahmanî mi olduğu sorusuna bilmem kaçımızın verecek "net" bir cevabı var?! Milli Gazete - 11 Eylül 2003

Yanlışlığı tam da burada yapıyoruz. Görev ve sorumluluklarımız arasında bir hiyerarşi gözetmeden yola çıkıyor ve çıktığımız yolun yarısında kala kalıyoruz. Bu durum sadece size özgü değil. Ben bugüne kadar bu tarz derslerin bitirildiğine ve katılanları başladıkları noktanın ötesine taşıdığına tanık olmadım. Bizim, Müslüman bireyler olarak ilk ve en büyük sorumluluğumuz, iman, amel ve ahlakta kemal için gayret göstermektir. Bize bunu sağlayacak olan ne ise öncelikle ona yönelmemiz gerekir. Bana sorarsanız bu dersi burada kesin ve her biriniz, Ömer Nasuhi merhumun İlmihal'ini alarak içindekileri sindire sindire bir güzel okuyun; yaşantınızı ona göre ayarlayın... Geçenlerde o mecliste bulunanlardan biriyle karşılaştım. Tefsir dersinin encamını sorduğumda, "Yürümedi; bıraktık" dedi. Yürümezdi de... Milli Gazete - 11 Eylül 2003

Modern dönem "İslamî yenileşme" hareketleri genellikle Osmanlı, Mısır ve Hint/Pakistan alt-kıtasındaki oluşumlarla sınırlı bir çerçevede bahse konu yapılır. Bu oluşumlardan büyük ölçüde istifade etmiş olmakla birlikte, "kendine özgü" yanlarıyla da dikkat çeken İdil-Ural bölgesi yenilikçiliği hakkında ise yeterli ölçüde bilgi sahibi olduğumuzu söyleyemeyiz. Milli Gazete - 13 Eylül 2003

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter.

Ahzab, 33

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"iman bakımından müminlerin en mükemmeli, ahlâkça en güzel olanlar ve ailesine en güzel davrananlardır."

Tirmizi

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI