KABİR AZABI YOKTUR YANLIŞI
Muhterem müslümanlar! 80 yaşını tamamlamış ve ölüme hazırlık yapan bir kardeşiniz olarak size hitap ediyorum. Normalde benim yaşımdakiler zikir, tövbe ve istiğfarla zamanlarını doldurup, Rablerine kavuşma gününü beklerler.
Muhterem müslümanlar!
80 yaşını tamamlamış ve ölüme hazırlık yapan bir kardeşiniz olarak size hitap ediyorum. Normalde benim yaşımdakiler zikir, tövbe ve istiğfarla zamanlarını doldurup, Rablerine kavuşma gününü beklerler.
Ben aciz kul da Müslümanların televizyon programlarını seyrediyor, doğru söylemleri için onlara dua ediyor, yanlış konuşmaları için uyarıda bulunuyorum. Bunu yaparken Hz. Peygamber ( s.a.v.)'in âlimlere yüklediği sorumluluk icabı hareket ediyorum.
Neredeyse iki aydır Kur'an tahrifçileri ve sünnet düşmanlarına cevaplar hazırlıyorum. Bunlardan biri Mustafa İslâmoğlu'dur. İlk kitap, seminer ve sohbetlerinden beri kendisini tanıyorum. İlk zamanlarındaki sohbetlerinde bulundum ve o sıralarda hiç bir yanlışını görmedim. Kendisine dua da ettim. Fakat bu son zamanlarda ağzını açar -açmaz yanlışlarla konuşmaya başladığına şahid oluyorum.
Bir alim olarak, dünyadan hiç bir beklentisi olmayan bir müslüman olarak, yanlışa yanlış demek zorundayım. Çünkü hadiste, bidatler çoğaldığı zaman sessiz kalan alimlere lanet edilmiştir. Hem lanete uğramamak, hem de Allah rızasına kavuşmak için uyarılarımı yapıyorum.
Bildiğiniz üzere, Hasan Mezarcı da bir zamanlar ateşli konuşmalar yapardı. Fakat daha sonra " Mesih " olduğunu iddia etti. Ben İslâmoğlu'nun da bu akıbete doğru yürüdüğünü hissediyorum, görüyorum ve alametlerini bekliyorum. Çünkü 1839 'da Hindistan'da doğan Mirza Ahmet Ğulam Kadiyani ile İslâmoğlu'nun benzerliği tesadüfi değildir. 1880'de İslâm'a davet ediyor, İslâm'a saldıranlara karşı cevaplar veriyordu 1888 'de asrın müceddidi olduğunu söyleyerek, insanları kendine biat etmeye çağırdı. 1891'de Hz. İsa (a.s)'nın öldüğünü iddia etti ve kendisinin "gerçek ve beklenen mehdi " olduğunu ileri sürdü. 1900'de has adamları onun peygamber olduğunu söylemeye başladılar. 1901'de hem Nebi, hem Resul olduğunu ilan etti. 1904'te Hint tanrısı "Kirşen" olduğunu söyledi. Bu süre içerisinde Üstad Muhammed İkbal onun iftiralarına karşı İslâm'ı savundu. Kadiyaniliğin beklentilerini kursağında bıraktı.
İslâmoğlu'nun ilk konuşmalarıyla son konuşmalarını karşılaştırdığımda, beyat ve mehdiliğini ilan etmesinin yakın olduğunu tahmin ediyorum. Belki bu iddiasını mehdi ve mesih adını kullanarak yapmaz. Ancak kullandığı muğlak ifadeler ve süslü kelimelerle o mefhumda konuşacağını tahmin etmek zor değildir. Nitekim bir zamanlar Yaşar Nuri Öztürk de "Ben zamanın Mevlana'sıyım, Konuşan Kur'an'ım" mealinde laflar kullanıyordu. Ömrüm bunu görmeye yeter mi bilmiyorum, ama tahrif ve yanlışlarının devam ettiği kesin. Selamlar Kardeşiniz Molla Musa Celal
Muhterem müslümanlar!
Bu yazımızda Mustafa İslâmoğlu'nun "Kabir azabı yoktur" şeklindeki yanlışını ele alacağız inşallah. Ancak bu yanlışları tartışırken -tekrar belirtelim ki- söz konusu şahsın kişiliğini değil; söylemlerini düzeltmeye çalıştığımı beyan etmek isterim.
Kardeşlerim! İslâmoğlu bazı söylemlerinde kabir azabının olmadığını ifade etmektedir. Fakat her zamanki gibi kaynak ve delil vermeden konuşmaktadır. Rahmetli babası Ahmed İslâmoğlu, oğlu Mustafa'nın Şia kitaplarını okuduğunu ve onlardan ilham aldığını beyan etmişti. Oysa Şia'nın ve Mutezile'nin en muteber kaynakları da Mustafa'yı tekzip etmektedirler. Bir zamanlar Mustafa, Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği bir hadisi değerlendirirken "tarih İbn Hanbel'in rivayetini yalanlamaktadır" demişti. Oysa bugün kendisinin görüşleri, düşünce borsasında her gün değer kaybetmektedir. Şeyh Ahmed İslamoğlu sağ olsaydı, ona hitaben şöyle diyecektim: "Şia kaynakları artık senin oğlunu yalanlamaktadır. Çünkü Yahudiler gibi, jest-mimik ve diliyle âyetleri tahrif ediyor. Oğlun artık bütün âlimlerin nesilden nesile aktardıklarını alt üst ederek, kural-hürmet tanımayarak öyle bir temayül sergiliyor ki, Yahudiler bile eline su dökemez oldu."
Bu tehlikeli söylemin yanlışlığını göstermek için Ehli Sünnet, Şia ve Mutezile'nin en muteber kaynaklarına bakmakta yarar vardır:
Beydavi,
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَاراً فَلَمْ يَجِدُوا لَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَنصَاراً
"Onlar kendi günahlarından dolayı suda boğuldular ve ateşe sokuldular." [Nuh:71/ 25] âyetinin tefsirinde şöyle demektedir: "Ayet, kabir azabı veya ahiret azabına delildir. Çünkü "suda boğuldular ve ateşe sokuldular" kısmında kullanılan bağlaç (fa harfi) ateşle azabın boğulma/ölme olayından hemen sonra gerçekleştiğini göstermektedir."
Nesefi, aynı âyeti yorumlarken "Nuh kavminin tufanla boğulduklarını hemen akabinde ateşle azaba maruz kaldıklarını beyan eder ve der ki: "Buradaki fa bağlacı, ateşle azabın boğulma olayından hemen sonra gerçekleştiğini ifade eder ki, bu da kabir azabının sabit olduğuna delildir."
Zemahşeri de aynı âyetin tefsirinde Dahhak'ın şu rivayetini nakleder: "Bir tarafta boğulurken diğer tarafta ateşte yanıyorlardı" demektedir.
Şii müfessir Tabatabai'nin Mizan tefsirindeki yorumu ise Mustafa'yı kesinlikle yalanlamaktadır: "Buradaki ateşten kasıt, ölüm ile diriliş süreci arasındaki berzah âleminde günahkârların maruz kaldığı ateştir ve ahiretteki ateşle azap değildir. Bu âyet berzahın varlığına delildir. Ayrıca 'ayette ahiretteki ateşle azap kastedilmiş olabilir' diyenlerin sözüne itibar edilmez. Çünkü boğulduktan sonra kıyamet gününe kadar bekleyip daha sonra ateşle azap edilecekleri kastedilmemiştir."
Bu kadar açık ve net delillerden sonra Mustafa'nın yanlışından dönmesini umut ediyor; İslâm ümmetinin yaralarını sarmaya davet ediyoruz. Çünkü mesnetsiz-temelsiz görüşleri, ümmetin travmasını daha da ağırlaştırıyor; fikri bir karmaşanın oluşmasına hizmet ediyor.
Allah'ın selamı ve hidayeti hepimizin üzerine olsun.
Kardeşiniz Molla Musa Celal
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Eymen Akça, 2020-07-01 10:52:09
Allah razı olsun Hocam. Gayet güzel bir süreç okuması yapmışsınız. Allah tekrar ve tekrar sizden razı olsun. Kaleminizi Hakkın ve Hakikatin keskin kılıcı eylesin. Amin.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Şüphesiz o, korunmuş bir kitapta (yazılı) olan pek şerefli/değerli Kur'an'dır ki O'na temiz olanlardan başkası dokunamaz.
(Vakıa, 77-78-79)
GÜNÜN HADİSİ
"Kim ilim tahsili için bir yola girerse Allah ona cennete gidecek yolu kolaylaştırır."
Müslim
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...