BÜYÜK GÜNAHLAR-10
206. KEBİRE: Zaruri bir durum yokken, kendi vaziyetine bakarak geri ödeyemeyeceğini zanneden bir kimsenin borçlanması Borç verenin de onun bu halini bilmemesi. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah katında en büyük günah, bir kimsenin, karşılık bırakmadan borçlu olarak ölmesidir.” Hadisi Ebû Dâvûd ve Beyhâkî rivâyet etmiştir.
Borç verenin de onun bu halini bilmemesi. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Allah katında en büyük günah, bir kimsenin, karşılık bırakmadan borçlu olarak ölmesidir." Hadisi Ebû Dâvûd ve Beyhâkî rivâyet etmiştir.
207. KEBİRE: Zengin bir kimsenin, mâzereti olmadığı halde borcunu ödemeyi geciktirmesi.
Peygamber (s.a.v), "Zenginin borcunu savsaklaması zulümdür. Alacağınız bir varlıklı kimseye havale edilirse, kabul edin ve onu takip edin," buyurmuştur. Hadisi, Buhârî ve Müslim ile Sünen müellifleri rivâyet etmişlerdir. İbn Hibbân ile Hâkim'in sahîh bir rivâyetinde: "Borcunu ödemeğe gücü yetenin ödemeyi savsaklaması, ırzını ve kötü muamele görmesini helâl kılar," şeklindedir; yani öyle yaptığını ve kötü muamele ettiğini halka duyurmak helâl olur.
208. KEBİRE: -Az veya çok- yetim malı yemek.Diğer telef etmeler de böyledir. Allah Teâlâ, "Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ateş doldurmaktan başka bir şey yapmıyorlardır. Onlar çılgın ateşe atılacaklardır," (Nisâ Sûresi, 10) buyurmuştur. Peygamber (s.a.v) de şöyle buyurmuştur: "Şu dört kimseyi cennete koymamak ve onlara cennetin nimetlerini tattırmamak Allah'ın üzerine haktır: Devamlı içki içenler, fâiz yiyenler, haksız yere yetim malı yiyenler ve anasına babasına âsî olanlar." Hadisi, Hâkim rivâyet etmiş ve sahîh olduğunu söylemiştir.
209. KEBİRE: Bir kuruş dahi olsa malı, küçük bir günah bile olsa, harama harcamak.Çünkü âlimler bunu düşüncesizlik ve isrâf saymışlardır. Bu durum, bir insanı hukuken kısıtlı hale getirir ve şâhitliğinin reddedilmesine yol açar. Böyle bir davranış, fâsıklığın göstergesi olduğu için büyük günah sayılır. Ayrıca insanın nazarında maldan daha kıymetli bir şey yoktur; ona hor bakıp günaha sarf etmesi, kişinin günaha daldığını gösterir; bundan da büyük zararlar doğar. Dolayısıyla bunun büyük günah olduğu sonucuna varılır.
210. KEBİRE: Başka dinden de olsa komşuya eziyet etmek;Meselâ onun hanımına bakmak yahut şer'an câiz olmayan bir bina yapıp ona zarar vermek gibi. Buhârî ile Müslim şöyle rivâyet etmişlerdir: "Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsa, komşusuna eziyet etmesin. Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsa misafirine ikrâm etsin. Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsa, ya hayır söylesin yahut sussun." Müslim'in rivâyeti de şöyledir: "Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsa, komşusuna iyilik etsin."
211. KEBİRE: Kibir için ihtiyaçtan fazla bina yapmak.Taberânî her üç Mu'cem'inde de sağlam bir senedle şöyle rivâyet etmiştir: "Allah bir kuluna şer dilerse, ona kerpiç ve çamur temin eder; o da bina yapar." el-Mu'cemu'l-evsat'ta da, "Allah bir kuluna şer dilerse, malını binaya harcatır," demiştir. el-Kebir'de de, "Kim gerekenin üstünde bina yaparsa, Allah Teâlâ kıyâmet gününde onu taşımasını ister," denmiştir.
212. KEBİRE: Arazilerin hududlarını değiştirmek.Peygamber (s.a.v), "Allah, Allah'dan başkası için hayvan kesene lânet etsin. Allah ana babasına lânet edene lânet etsin. Allah bir günahkârı destekleyene lânet etsin. Allah başkasının arazisinin hududunu değiştirene lânet etsin," demiştir. Hadisi, İmam Ahmed, Müslim ve Nesâî rivâyet etmişlerdir.
213. KEBİRE: Bir körü yolundan saptırıp şaşırtmak.Sünen sahipleri Peygamber (s.a.v)'den: "Allah kör bir kimseyi yoldan saptırana lânet etsin," dediğini rivâyet etmişlerdir. Çünkü bu durum onun tehlikeye düşmesine sebep olur.
214-215-216. KEBİRE: Halka açık yolda halkın müsaadesi olmadan tasarruf etmek, sokakta gelip geçene zarar verecek şekilde şer'an câiz olmayan davranışta bulunmak, sahibinin izni olmadan ortak duvarda, tahammül edilmeyecek şekilde tasarrufta bulunmak.Bu hüküm, söz konusu davranışın haram olduğunu söyleyenlere göredir. Zira bütün bunlar, halka aşırı şekilde eziyete ve haklarına tecavüz ve zulme götürür. Gasb ve zulmün haram olduğuna dair deliller, bunları da içine alır.
217. KEBİRE: Bir şeye kefil olan kimsenin gücü yettiği halde kefil olduğu şeyi yerine getirmemesi.Zira kefil olanın zimmetine borç geçer. O, gerçek borçludur. Zenginin, borcunu savsaklaması ile ilgili tehditler onun için de geçerlidir.
218-219. KEBİRE: İki ortaktan birinin diğerine yahut vekilin müvekkiline hâinlik etmesi.Çünkü Peygamber (s.a.v), "Kim kendisine güvenen ve işini emânet eden ortağına hâinlik ederse, ben ondan uzağım," demiştir. Buhârî ile Müslim'in rivâyet ettikleri hadiste de: "Şu dört şey kimde olursa, tam münâfık olur, kimde de onlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar o nisbette münâfık sayılır: Konuşursa yalan söyler, kendisine bir şey emânet edilirse hıyânet eder, söz verirse sözünde durmaz, düşmanlık ederse aşırıya gider."
220. KEBİRE: Mirasçılarından birine yahut bir yabancıya yalan yere borç veya aynî eşya ikrâr etmek.Peygamber (s.a.v), "Bir insan yetmiş sene hayır işler, âhir ömründe haksız bir vasiyette bulunursa; amel defteri şerle kapanır; Cehenneme girer. Bir adam da yetmiş sene şer işler, ahir ömründe âdil bir vasiyette bulunur. Amel defteri hayırla kapanır; cennete girer," demiştir. Hadisi, İmam Ahmed ve İbn Mâce rivâyet etmiştir. Ebû Dâvûd ile Tirmizî'nin rivâyetleri ise şöyledir: "Bir erkek yahut bir kadın, Allah'a itaat eder, sonra ölüm gelir; vasiyette başkalarına zarar verirlerse; cehennem onlara vâcip olur."
221. KEBİRE: Ölüm döşeğindeki bir hastanın, üzerindeki borç ve aynî şeylerin ödenmesini mirasçılarına yanlarında başka sözü dinlenir birilerinin huzurunda vasiyet etmeyip, ikrâr etmemesi.Zira bu nitelikteki bir borcu ikrâr etmezse, başkasının hakkının zâyi olmasına sebep olur. Başkasının hakkını zâyi etmek de büyük günahtır. Buna sebep olmak da öyledir; zira sebep sonuç hükmündedir.
222-223. KEBİRE: Yalan yere neseb ikrâr veya inkâr etmek.Peygamber (s.a.v), az da olsa bir nesepten uzak olduğunu söyleyen, yahut bilmediği bir nesebin kendine âit olduğunu iddiâ eden kafirdir," demiştir. Hadisi, İmam Ahmed ile Taberânî rivâyet etmişlerdir. Taberânî'nin bir rivâyeti de şöyledir: "Kim bilmediği bir nesebin kendine âit olduğunu iddiâ ederse, kim az olsa bir nesebi reddederse, kafir olur." Buhârî ile Müslim'de de, "Kim Müslüman birinin, babası olmadığını bilmesine rağmen, kendinin babası olduğunu iddiâ ederse, cennet ona haramdır," denmiştir.
224-225-226. KEBİRE: Emânet alınan şeyi amacının dışında kullanmak yahut sahibinin izni olmadığı halde başkasına emânet vermek veyahut belli süresi geçtikten sonra hâlâ kullanmaya devam etmek.Zira bütün bunlar, gasb ve zulme girer. Bunların her biri büyük günahtır. O ikisi hakkında vârid olan ağır tehditler bu üçü için de geçerlidir.
227. KEBİRE: Gasb:Gasb, başkasının malına haksız olarak elkoymaktır. Peygamber (s.a.v), "Kim başkasının bir karış toprağını haksız yere alırsa, kıyâmet günü yedi kat yerin dibine kadar onu boynunda taşır," demiştir. Hadisi, Buhârî ile Müslim rivâyet etmişlerdir. İbn Hibbân'ın Sahîh'indeki rivâyet ise şöyledir: "Bir kimsenin, din kardeşinin gönlü râzı olmadan sopasını dahi alması helâl değildir."
228. KEBİRE: İşini bitirdikten sonra işçinin ücretini geciktirmek yahut hiç vermemek.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Ben kıyâmet gününde üç kimsenin hasmıyım; kimin de hasmı olursam, onu yenerim: Benim adıma söz verip cayan kimse, hür bir adamı satıp parasını yiyen kimse, işçi çalıştırıp ondan tamamıyla istifâde ettiği halde ücretini vermeyen kimse." Hadisi, Buhârî ve diğerleri rivâyet etmiştir.
229. KEBİRE: Arafe, Müzdelife yahut Mina'da bina yapmak.Bu hüküm, söz konusu mukaddes mekânlarda bina yapmanın haram olduğunu söyleyenlere göredir. Zira bu durumda araziyi gasb etmiş olur; onun da büyük günah olduğu yukarıda geçmişti.
230. KEBİRE: İnsanları, topluma âit olan sahipsiz şeyleri kullanmaktan men etmek;Meselâ herkes için ihyâsı câiz olan ölü toprak, mescidler, caddeler, hanlar ve madenler gibi. Zira bu şeylerden yararlanmağa mani olmak, gasba benzer; o yüzden de büyük günah olur.
231. KEBİRE: Caddenin bir kısmını kiraya verip ücret almak,İsterse kiraya verdiği cadde mülkünün yahut dükkanının çevresinde olsun. Zira bazı imamlar, bunun fâsıklık ve sapıklık olduğunu açıklamışlardır.
232. KEBİRE: Sahipsiz suya el koymak suretiyle yolculara vermeyip onların fena şekilde zarar görmelerine sebep olmak.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Allah kıyâmet gününde üç kimsenin yüzüne bakmaz ve onları aklamaz, onlar için acı azap vardır: Bir adam çölde fazla suya sahip olur, fakat onu ihtiyacı olan diğer yolculara vermez…" Hadisi, Buhârî ile Müslim rivâyet etmişlerdir.
233. KEBİRE: Vâkıfın(Vakıf yapanın) şartına riâyet etmemek.Zira ona riâyet etmemek, insanların mallarını haksız yere yemek olur ki bu da büyük günahtır.
234-235. KEBİRE: Buluntu bir şeyi, daha ilan şartlarını tamamlamadan kullanmak, onu mülk edinmek, sahibini bildikten sonra da saklamak.Çünkü bu da insanların mallarını haksız yere yemektir.
236. KEBİRE: Buluntu çocuğu alırken şâhit tutmamak.Zira bundan birçok kötülük doğar; meselâ ilerde onun kendi öz çocuğu olduğunu ve ona mirasçı olduğunu iddiâ etmesi gibi.
237. KEBİRE: Vasiyet ederken haksızlık yapmak ve geride kalanlara zarar vermek;Meselâ malının üçte birinden fazla vasiyet etmek, yahut malı kendi öz mirascılarına kalmasın diye malının tamamını veya bir kısmını yabancı birine borç olduğunu söyleyerek ikrâr etmek, yahut mirasçılardan mal kaçırmak için yalan yere borçlu olduğunu ikrâr etmek, ya da birinde alacağı varken asılsız yere alacağını aldığını ikrâr etmek gibi; yahut da bir şeyi ucuza satmak, veya bir şeyi pahalıya almak gibi. Bütün bunlar, mirasçılardan mal kaçırmak için yapılır. Yahut da malının üçte birini Allah rızası için değil de mirasçıların hakkını azaltmak için vasiyet etmek. İşte bu gibi şeylerin hepsi, vasiyetle verilen zararlardır. Allah Teâlâ, "Edilen vasiyetle kimseye zarar vermeden…" (Nisâ Sûresi, 12) buyurmuştur. Ebû Dâvûd ile Tirmizî de şöyle bir hadis rivâyet etmişlerdir: "Bir erkek yahut bir kadın, yetmiş sene Allah'a itaat eder; sonra ölüm zamanında yaptığı vasiyetle başkalarına zarar verir; cehenneme girer."
238-239-240. KEBİRE: Ödünç, rehin ve kiralık gibi emânetlere hiyanet etmek.Allah Teâlâ, "Allah emânetleri sahiplerine iâde etmenizi emreder," demiştir.
Buhârî ile Müslim de şöyle bir hadis rivâyet etmişlerdir: "Münafığın üç alameti vardır: Konuşursa yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, kendisine emânet edilirse hiyanet eder." Müslim'de, "İsterse oruç tutsun, namaz kılsın ve müslüman olduğunu iddiâ etsin" ilâvesi vardır. İbn Mes'ud'dan (r.a) şöyle sahîh bir hadis rivâyet edilmiştir: "Allah yolunda öldürülmek bütün günahlara keffârettir; ancak emânete hıyânet bunların dışındadır."
Alışverişle ilgili bölümde geçen büyük günahlar burada bitti; arkasından nikâhla ilgili bölümde geçen büyük günahlar gelecektir.
IX. Nikahla ilgili bölümde geçen büyük günahlar
241. KEBİRE: Zina ve benzeri günahlara bulaşmaktan emin olmayan bir kişinin günaha girmekten korktuğu; mihre ve aile geçindirmeye gücü yettiği halde evlenmemesi.Peygamber (s.a.v), "Biz evlenmeyeceğiz deyip evlilikten kaçınan erkeklere ve biz evlenmeyeceğiz deyip de evlilikten kaçınan kadınlara Allah lânet etsin," demiştir.
242-243. KEBİRE: Tutulma korkusu olduğu halde yabancı kadına şehvetle bakmak.Ellemek de böyledir. Peygamber (s.a.v), "İnsan oğluna zinadan nasibi yazılmıştır; mutlaka bunu yapar. Gözlerin zinası bakmaktır; kulakların zinası dinlemektir; dilin zinası konuşmaktır, elin zinası tutmaktır, ayağın zinası gitmektir, kalbin zinası temenni etmektir. Ferc de bunu ya tasdik eder, yahut yalanlar." Hadisi, Buhârî, Müslim ve Taberânî rivâyet etmiştir. Taberânî'nin sahîh senedle rivâyet ettiği bir başka hadis de şöyledir: "Birinizin başına demir çubukla dürtülmesi, helâli olmayan bir kadına el sürmesinden daha iyidir."
244. KEBİRE: Yabancı bir kadınla kimsenin olmadığı bir yerde başbaşa kalmak;Bu, yanlarında başka birisi, meselâ çekinecekleri mahremi ve o yabancı kadının kocası olmadığı zaman böyledir. O mahrem de isterse kadın olsun. Taberânî şöyle rivâyet etmiştir: "Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın." Bir başka rivâyeti de: "Kadınlarla başbaşa kalmaktan sakının; ruhumu elinde tutan Allah'a yemin ederim ki bir adam, bir kadınla başbaşa kalırsa, mutlaka aralarına şeytan girer," şeklindedir. Buhârî ve Müslim bu konuda şöyle bir hadis rivâyet etmişlerdir: "Peygamber (s.a.v), kadınların yanına girmekten sakının, dedi. Ensârdan bir adam: Ya Resûlullah, kadının kayınları için ne dersin? dedi. O da, (kayın) ölümdür, dedi." Yani, ölsün de bu hareketi yapmasın, demektir.
245-246-247. KEBİRE: Tüysüz delikanlıya şehvetle ve fitne korkusu ile bakmak, ellemek ve başbaşa kalmak.Zira bunda daha çok fitne vardır; bunun fitnesi kadınınkinden daha çirkindir.
-devam edecek
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
De ki: "Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir."
İsra, 84
GÜNÜN HADİSİ
Bir kimseye şer olarak bir müslüman kardeşine hakaret etmesi kafidir.
Riyazü's Salihin, 3/1605
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...