ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-1

Hazret-i Âdem’in yaratıldıktan sonra söylediği ilk cümle de yine "el-Hamdü lillah" cümlesidir.(İbn-ül-Esir, el-Kamil Fit-tarih 1/629)


Mahmud ToptaÅŸ

.

2020-08-08 08:41:10

Takdim

"Âlim-i mürşid, koyun olmalı; kuş olmamalı. Koyun, kuzusuna süt; kuş, yavrusuna kay verir."Bediüzzaman

Lemaat adlı eserinde de "Hazmolmayan ilim telkin edilmemeli" der nur müellifi.. Günümüzde tebliğ ehlinin mühim bir problemi de, çağın insanına ulaşabilecek dili yakalamak olsa gerek. Bu alanda gördüklerimiz, halkın seviyesine inebilen, toplumun yüzde sekseninin araştırmacı olmadığını kabul ile mesajını gündemden seçkin yorumlarla, büyütücü dürbün gibi misallerle anlatabilenlerin daha müessir olabildikleri.. 

Bu her alanda olduğu gibi Kur'an-ı Kerim'in yorumlanmasında da böyledir. Çok teknik bilgilerin yer aldığı tefsirler kütüphanelerde kendilerine yer edinseler, araştırmacıların dikkatini çekseler bile genel halk kitlesine Kur'an mesajını iletmede yeterli olamıyorlar. 

İşte bu noktada muhterem Mahmud Toptaş Hoca "Şifa Tefsiri" ile öne çıkıyor. Mezkûr tefsir aslında Hocamızın 90'lı yıllarda halkın değişik kesimlerinin iştirak ettiği "tefsir derslerinin" bant dökümünden oluşmuş. Onun için konuşma dilinin dezavantajıyla birlikte sohbet havasında bir tefsir. Hayatın içinde bir tefsir bu..

Müellif bu çalışmasında ayetlerin bize, ferdi, ailevi, içtimai neler fısıldadığını sevecen ve akıcı bir üslupla anlatıyor. Ve şu hususa da dikkat çekiyor; "Ben bu sarf, nahiv dilbilgisi ilmini öğrendim. Tefsir dersime hazırla­nırken onlardan yararlanıyorum. Ancak buraya derse devam edenler Ana­yasa mahkemesi üyelerinden, üniversite hocalarından, askeriyeden, ba­sından, eğitimden, sarrafından, terzisinden avukatından, manifaturacısı­na, yayıncısından, oyuncusuna kadar herkesimin devam ettiği yer olduğundan dilbilgisi dersi değil, tefsir dersi veriyoruz. Dikkat edenler ayetle­re manâ verirken dilbilgisi kurallarını gözettiğimi görürler."

Ben de bu tefsiri okuyarak hocamızdan ahzettiğim dikkat çekici yorumları sizlerle paylaşmak istedim. Ama siz siz olun bu notlarla iktifa etmeyin, Cantaş Yayınlarından bir adet "Şifa Tefsiri" sipariş edin. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

Fatiha Suresi

*Hazret-i Âdem'in yaratıldıktan sonra söylediği ilk cümle de yine "el-Hamdü lillah" cümlesidir.(İbn-ül-Esir, el-Kamil Fit-tarih 1/629)

*Müminlerin Cennette söyleyecekleri cümle de yine "el-hamdü lillahi Rabbil âlemîn" olacaktır. (Kur'ân-ı Kerîm, Yunus 10/10)

*Dünyada en çok tekrarlanan söz bu Fatiha sûresi'dir. Hiç bir atasözü, şiir, şarkı, türkü veya ilahi, Fatiha Sûresi kadar tekrarlanmamaktadır. "Haftanın şarkıları", "Ayın şarkıları" diye anılan şarkılar zamanla unutulur veya klasikler arasına girerler. Fatiha Sûresi ise milyarlarca Müslüman tarafından, bir günün beş vakit namazında kırk defa tekrarlanmaktadır.

Altmış yaşındaki bir Müslüman, ömür boyunca Fatiha Sûresi'ni bir milyondan fazla okur da yine ona doyamaz ve ölürken yavrularına Fatiha göndermeleri için vasiyet eder. Varisleri de mezar taşma "Ruhuna Fatiha" yazdırarak gelip geçenden Fatiha isterler.

*Âlem: Bir şeyin varlığına işaret edene denir. Yaratılmışların tamamı Allah'ın varlığına ve birliğine işaret ettiği için "Âlem" adı verilmiştir. (Müfredat, li-r Rağıb)

*Türkçede bir kelimeyi çoğul yapmak için kelimenin sonuna "ler, lar" eki getirilir: Çiçek çiçekler, çocuk-çocuklar gibi. Arapça'da ise bu olay kelimenin durumuna göre değişir. Akıl sahibi olan, yani düşünen varlıkları ifade eden kelimeler çoğul yapılırken sonuna "uun ve iyn" getirilir. Burada "Âlemin" denmiş bundan âlimlerimiz yaratılan herşeyin kendine özel anlayışı olduğu hükmünü çıkarmışlardır.

*"Onsekiz bin âlem var" sözü Vehb İbni Münebbih'e aittir. Yani âyet veya hadis değildir. O zat da âlemlerin çokluğunu anlatmak için bu ifadeyi kullanmıştır. (Tefsir'ul-Kur'anil-Azim, İbni Kesir)

*Körler vakfını kuranlar, verem, kanser hastaneleri ve araştırma merkezlerini kuranlar ve buralara mal bağışlayanlar genelde kendisi veya ailesi bu tür hastalıklara tutulan kişilerdir. İşte Allah böylece bilinmeyen yerden bize ve tüm insanlığa yardımcı olmakta ve böylece bu zengin hastaların bağışlan neticesinde bu daldaki bilgi de gelişmektedir.

*Mademki Allah Rahman'dır, dünyada kullar arasında ayırım yapmaz, niçin akıllar insanlarda eşit değil?" diyorlar. Eğer akıllar ve bedenî güçler bütün insanlarda eşit olsaydı, ilim gelişmez, keşifler yapılmazdı. Evlerin planı, rengi, bahçeler, yollar aynı tip ve aynı renk olur, hayat çekilmez hale gelirdi. Güreşler, koşular, bilgi yarışları yapılmaz, heyecan, zevk, neşe denen şey olmazdı. Çünkü güçler ve akıllar eşit. Herkes aynı saniyede aynı metreyi koşacak, rekorlar, rekabetler olmayacaktı. Bir güle bakan binlerce kişi aynı kelimelerle aynı vezinde aynı şiiri yazacaktı.

*Din gününden kastedilen ahirettir. Birinci derecede Kur'ân'ı Kur'ân âyetleriyle tefsir edeceğiz. İnfitar Sûresi'nde "Sonra din gününün ne olduğunu nereden bileceksin? O gün kimsenin hiç bir kimseye hiç bir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün emir yalnız Allah'a aittir"(İnfitar 82/17-18) buyrularak, din gününün ahiret olduğu açıklanmıştır.

* "Yalnız Sana kulluk ederiz" âyetiyle gösteriş için yapılan ibadetten uzaklaşmış oluyoruz. İnsanlar desin için, görsün için, ibadet etmediğimizi ilan ediyoruz. Riyanın ilacı bu âyeti çok okumaktır. Bu âyet kibir hastalığına da şifadır.

*İslâmî bir eğitimle eğitilmiş bir baba yavrusuna nasihat ederken; "Yavrum geçimini hırsızlıkla, rüşvetle sağlama" demez. "Yavrum geçimini alın terinle kazan" der ve olumlu şeyleri söyler.

Bakara Suresi

*Pıtrak dikeninin çok olduğu bir yerde ayakkabı olmadan yürürken insanın ayaklarına diken batmaması için bütün vücudu dikkat kesilir, vücudunun her parçası göz olur ya, işte bu dünyada elini, dilini, belini, gözünü, gönlünü, kulağını, ayağını haramlara-dokundurmadan ömrünü geçirmeye takva denir.

*Şirk'den sakınıp iman üzere olmaktır takva.( Fetih 26.)İsyandan sakınıp itaat üzere olmaktır takva..( Maide 65, Araf 96.) Her işinizde Allah'ın rızasını aramak için Allah'a layık bir kul olmaya çalışmaktır takva. (Ali İmran 102). İçini Hak için şirkten, yalandan, kinden, iftiradan, hasetden, gıybetden arındırmak süslemek, dışını halk için süslemektir takva.

*Allah'ın kuluna verdiği ilim, makam, mevki, yiyecek, giyecek ve içeceklerin hepsine rızık denir. (Müfredat-ı Rağıb)

*Düğün evinde yemek kazanının başındaki aşçı yemek dağıtırken kimseyi minnet altına alamadığı gibi, kimsenin başına kakamadığı gibi, "Ben malımdan dağıtıyorum" diyerek övünemediği gibi, infakta bulunan kişi de haddini bilir.

*Günümüz ateist kâfirlerinden birisi bana şöyle sormuştu: "Adamın biri denize düşse, onu balina yutsa, balinayı balıkçılar tutsa, bin parçaya ayırsalar, binlerce insan yese, bu insanlardan biri Asya'da, biri Avrupa'da ölse, biri yansa duman olup gökyüzüne yükselse, şimdi bu denize düşen adamı Allah nereden nasıl toplayacak? Ona şöyle cevap verdim: "Babanın okuduğu Kur'ân-ı Kerîm'de Yasin Sûresi vardır. O sûrenin yetmiş dokuzuncu âyetinde soruyun kısa bir cevabı vardır. Müşriklerden birisi mezarlıklardan çürümüş bir kemik getirip Efendimiz'in önünde ufalayarak "bu çürümüş kemiği kim diriltecek" diye sorar. Rabbimizde "Onu ilk önce kim yaratmışsa o diriltecek" diye cevap verir. Sen bana denize düşenin dağılışını anlattın. Ben de sana senin toplanışını anlatayım: Bir zamanlar sen yoktun, annenle baban evlendi. Meninin altmış milyonda biri kadar küçüktün. Dokuz ay sonra dünyaya geldin. Anne sütünden sonra Adana'nın domatesi, Erzurum'un yağı, Ayvalık'ın zeytinyağı, Trakya'nın peyniri, Rize'nin çayı, Konya'nın buğdayı sana doğru geldi ve sen seksen kiloluk bir adam oldun. Bu saydıklarımın ekilip büyümesi için Avrupa'dan, Amerika'dan, Afrika'dan gelen âletleri, ilaçları, havayı saymıyorum. Senin dağıttığın yerlerden toplamış Allah seni. Seni buralardan toplayan Allah o senin dağıttığını da toplar" deyince "inandım ahirete" demişti.

*Karıncanın incecik belindeki çelik kuvvet, bülbülün minnacık göğsünden şakıyan ve hiç tekrarı olmayan musiki, aynı toprakta biten mor menekşe, kırmızı lale, beyaz gül, şeker kamışı, acı biber, bir damla kanda milyonlarca canlı ve her canlıya verilen rızık, kendi iç dünyasında meydana gelen değişimler, bütün bunları evirip çeviren birinin ilmini ve kudretini gösteriyor.

*Allah'a iman onun sıfatlarını bilmekle olur. Eski filozofların yaratılış konusunda akılla açıklayamadıkları yerleri Allah'a havale edip akıllarının erdiğini zannettikleri yerlerde "Allah'ın bu işlerde etkisi yoktur" dedikleri gibi bir imana sahip olanın, imanının kabul olmayacağını, Allah'a sıfatlarıyla beraber iman edilmesi gerektiğini, sıfatlarından birini inkâr edenin mümin olamayacağını görüyoruz.

*"Islahatçıyız" diyerek gelen, paranızı biz hesap ediverelim diyen IMF ajanlarını, yatakda neyi nasıl yapacağımıza kadar yol gösteren çocuk öldürme ekibine, nereye ne ekileceğini gösteren ve yeşil Afrika'yı çoraklaştırma çetesine sakın ha aldanmayın. Bunlar bozguncudurlar. Ancak yaptıklarının bozgunculuk olduğunu bilmezler. "Ancak farkında değiller" cümlesi beni çok düşündürdü. Gerçekten "bütün bu katliamları yapan batılının niyeti kötüdür. Hiç içlerinde iyi niyetli insan yoktur" demek de zor. Ancak Arap şairi diyor ki:

"Akrebin kimseye kin'i yoktur.

Ancak onun sokması fıtratının gereğidir."

*Yunusvari diyelim: "Gelin bugün yanalım, yarın yanmamak için."

*Ebu Hanife: "Farz ibadetlerden sonra en efdal ibadet, ilimle meşgul olmaktır" der.

*Max Müller gibi araştırmacıların açıklamasına göre dünyadaki bütün insanların konuştuğu dillerde ortaklaşa kullandıkları dört yüz kadar kelimenin her dilde kullanıldığı ve bu kelimelerin insan hançeresinden çıktığı sonradan öğrenmediği doğrultusundadır.

*Günümüzde Allah'a çok şükür ki, âyetleri yok etmek imkânı kaldırılmış ama az para, makam, mevki karşılığında âyetlerin mânâsını açıklamama yolu denenmiş. Yıllarca ahkâma ait âyetler gündemden kaldırılmış. Son zamanlar da bir kısım gayretli müslümanlar bu ahkâma dair âyetleri de açıklamaya başlayınca bir kısım satılık kalemler "O âyet Yahudiler'le ilgilidir, bu âyet Hıristiyanlarla ilgilidir, bunlar ise Mekkeli müşrikler hakkında nazil olmuştur" diyerek bizi ilgilendirmediğini söylemeye başladılar. "Sebebi nüzul, âyeti tahsis etmez" kaidesini görmezlikten geldiler. Yani Kur'an'daki âyetlerin bir kısmı Yahudilere bir kısmı Hıristiyanlara diğerleri de Efendimiz zamanındaki Mekkeli ve Medineli insanlara hitap ediyor, bizi ilgilendirmez denirse, Kur'an bize hitap etmez mânâsı çıkar ki, Neuzibillah..

*Dünyanın en büyük kahramanlık destanını yazan Firdevsi-i Tusi, geceleri dışarı çıkamayacak kadar korkakmış.

"Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" sözünü söyletenlerden olmayalım. Korkarken kahramanlık marşları okumayalım.

Cimriyken cömertlikden dem vurmayınız.

İçki sofrasında çocuğunuza içkinin zararından bahsetmeyin.

Peki, kötülük yaparken iyiliği tavsiye etmek yasak mıdır?

Hayır. Burada yasaklanan, kötülük yaparken iyiliği emretmek değil. İyilik yaparken kötülük yapmaya devamı yasaklar.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik.

Zümer,27

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Bir kimseye şer olarak bir müslüman kardeşine hakaret etmesi kafidir.

Riyazü's Salihin, 3/1605

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI