YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyefendi ile gerçekleştirdiğimiz bir söyleşimizi istifadenize sunuyoruz. Hocamızla dilimiz, dilimiz üzerinde oynanan oyunlar ve dildeki tahribata karşı çareler üzerine konuştuk. İstifadeye medar olmasını dilerken, hocamıza bir kere daha teşekkürlerimizi arz ediyoruz.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2020-08-08 08:56:58

Takdim

Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyefendi ile gerçekleştirdiğimiz bir söyleşimizi istifadenize sunuyoruz. Hocamızla dilimiz, dilimiz üzerinde oynanan oyunlar ve dildeki tahribata karşı çareler üzerine konuştuk. İstifadeye medar olmasını dilerken, hocamıza bir kere daha teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

-Hocam ilk sorumuz, seksen küsur senelik hayatınızda dildeki yozlaşmayı dert edinen bir parti kadrosuna şahit oldunuz mu?

-Çok az miktarda bazı siyaset adamlarımız, devlet adamlarımız gerçekten bu konu üzerinde durdular. Ama genellikle bu ana meselemize sahip çıkmayanlar çoğunlukta.

Mesele "Türkçemizin Asırları" isimli eserin sahibi, CHP milletvekili onun bu konuda çalışmaları var. Bakan olarak, milletvekili olarak açıklamaları var. Onun dışında siyasilerimiz bu konuya girmediler.

Yalnız şöyle bir tesbitim oldu benim; Batı Anadolu'daki şehirlerimizden birisine mensup bir milletvekili bundan aşağı yukarı on yıldır kadar önce dilin yozlaşmasının önüne geçilmesi için bir gayret içerisine girdi. Ama daha sonra milletvekili de seçilemedi. Şu anda ismini hatırlayamıyorum. Zira aradan en az on yıllık bir zaman geçti.

Bu hususta size söyleyeceğim çok önemli bir nokta var; İktidar partisinin çok önde gelen isimlerinden biri olan Bülent Arınç beyle beraber bir toplantıdaydık. Ona ve bana Türk Kültürüne hizmet ödülleri veriliyordu.

Beraber konuşurken kendisi bana dedi ki; "Yavuz Bülent bey, Ankara'da öyle caddeler var ki, o caddelerde yürüdüğüm zaman kendi kendime düşünüyorum ve soruyorum Diyorum ki; "acaba ben Türkiye Cumhuriyetinin başkentinde mi yürüyorum, yoksa yabancı bir memleketin herhangi bir şehrinde mi dolaşmaktayım?"

Şimdi, bunu tespit eden milletvekilimiz daha sonra bunun önüne geçmek için hiçbir ciddi çalışma içerisinde olmadı. Tesbiti yüzde yüz doğrudur.

Bu konuda Avrupa devletlerinin çok ciddi çalışmaları var. Mesela şimdi aklıma geldi, size söyleyebilirim. Fransa'da bir kanun var. O kanun gereğince hiç kimse Fransa'da yabancı isimlerle iş yeri açamaz. Böyle bir iş yeri açıldığı takdirde belediye o kimseye o ismin levhadan kaldırılması ve değiştirilmesi yönünde ikazda bulunur. Eğer iş sahibi kaldırmazsa, bu işi bizzat belediye yapar, fakat bu münasebetle yapmış olduğu bütün masrafları da o işyeri sahibinden tahsil eder. Şimdi Fransa böyle çok ciddi bir konuda çalışmakta ve bunun faydalarını görmektedir. Fakat Türkiye'de biz her gün sokaklarımızda, caddelerimizde yeni bir takım isimlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu, gelecekte anlatılmaz ölçüde sıkıntıların doğmasına sebebiyet verecektir.

Milletvekillerimiz arasında bunu elbette görenler vardır. Ama ben şuna kâniyim, şuna inanıyorum ki, bir takım iktidar partileri, bir takım muhalefet partileri, sırf oy kaybetmemek için böyle bir yola girmiyorlar. Ama vatan kaybedilecekmiş, Türkçe kaybedilecekmiş bu onların umurlarında bile değil. Eğer olsaydı, bugün Türkiye böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmazdı.

-Hocam, bazı yazarlarımız şu kanaatte; dil bir vasıtadır, biz mesajlarımızı halkımıza duyurmak için yanlış da olsa, uydurma da olsa onların konuştuğu dili kullanmak zorundayız. Siz bu görüşe ne dersiniz?

-Ben buna katılmıyorum katiyyen. Halkın seviyesine inmektense halkı kendi seviyemize yükseltmek mecburiyetindeyiz. Doğruları halka anlatmalıyız. Ve halkı mümkün olduğu kadar zengin bir dille konuşturmalıyız. Halk argo da kullanıyor, halk çok çirkin kelimeler de kullanıyor. Bunları halk kullanıyor diye biz de ağzımıza alırsak Türkçeyi çok kısa bir zamanda büyük sıkıntılarla karşı karşıya koyabiliriz.

O bakımdan ilim adamları zengin bir dilin kadrosunun tespitini yapmalıdırlar. Ve halkı bu aydınlığa doğru götürmenin yollarını aramalıdırlar. Yoksa halk basit bir takım kelimelerle konuşuyor diye biz de o kelimeleri benimseyemeyiz. Bu, Allah göstermesin Türkiye'de çok büyük bir felaketin doğmasına yol açabilir.

-Hocam, bu maziyle bağımızın kopması demektir değil mi?

-Elbette.. elbette.. Maziyle ve edebiyatla. Meşhur Fransız yazarlarından H. Balzac; "Millet, edebiyatı olan bir topluluktur" diyor çünkü edebiyatın ana malzemesi dildir. Dil, olmazsa millet olmaz. Dil olmazsa din de olmaz.

-Hocam, dil üzerinde yapılan operasyonlar yalnız Türkiye'ye mi mahsus yoksa diğer Türk ülkelerinde de bu yapılmış mı?

- Şimdi ben yeni kurulan Türk Cumhuriyetlerine müteaddit defalar gittim. En çok gittiğim ise Azerbaycan'dır. On ve veya on bir defa Azerbaycan'da oldum. Ama bunun yanında Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan gibi Türk Cumhuriyetlerinde de bulundum. Oralarda Rus devlet adamlarının Türk dili üzerindeki büyük gayretlerine şahid oldum.

-Kendi kanaatim olarak söylüyorum- bana göre, dünyada dilin, kültürün millet hayatındaki çok büyük önemini kavrayan devletlerin başında Rusya geliyor. Ama Allah yüzümüze bakmış, iyi ki Rusya komünist sistemle idare edilmiş. Çünkü Komünist sistem-gördüklerime dayanarak söylüyorum- dünyanın en geri, en basit, en iptidai bir sistemidir. Komünist sistem gümbür gümbür yıkılıp gittikten sonra oradaki Türk Cumhuriyetleri yeniden istiklallerine kavuştular.

Eğer Komünist sistem çökmeseydi, kendiliğinden yıkılmasaydı, Rusya bir yetmiş yıl daha, bir seksen yol daha iktidarda bulunsaydı, benim samimi kanaatim odur, katiyyen yanıldığımı da sanmıyorum, yüzyıl sonra Türk Cumhuriyetlerinde Türkçeyi bilen ve Türklüğü kabul eden insanların sayısı parmakla gösterilecek kadar azalacaktı.

-Hocam bir de şu husus var; dili tasfiye hareketleri sırasında ortaya atılan bazı kelimeler, mesela hakim yerine yargıç halk tarafından çok kabul görmemiş, hâlâ hakim diyoruz. Ama yine müdde-i umumi'nin yerini savcı almış, bu hüsnü kabul görmüş. Şimdi sizce bu durumda müdde-i umumi mi diyelim yoksa savcı mı?

-Halkın benimsediği, bizim de kullandığımız kelimeler, tercih etmekte, kullanmakta elbette çok büyük fayda var. İnatla ve ısrarla eski Osmanlıcaya dönmenin bir manası yoktur, bir faydası yoktur.

Ama Osmanlıca aşağı yukarı bizim bin yıldan beri kullanmış olduğumuz bir dildir. O bakımdan Osmanlıcadan dilimize yerleşen ve kök salan kelimeleri "bunlar Osmanlıcadır" diye dilimizden çıkarıp atamayız.

Şunu bütün aydınlarımızın kabul etmesi icap eder; dünyada saf dil diye bir tek dil yoktur. Her millet beraber olduğu milletlerin dilinden kelimeler almıştır ve o milletlerin diline kendi dilinden kelimeler vermiştir.

Mesela ben bir tarihte Mehmed Akif'le ilgili bir konferansta bulunmak üzere Arnavutluğa gittim. Orada bir Arnavut profesör bana geldi, dedi ki; "bizim dilimizde aşağı yukarı beş bin civarında Türkçe kelime vardı. Fakat siz bizim dilimize yerleşen bu Türkçe kelimeleri tamamen tasfiye etmeye başladınız. Eskiden daha rahatlıkla konuşabiliyor, anlaşabiliyorduk. Ama şimdi iş zorlaştı."

Merak ettim tabii.. "nasıl" dedim.

Dedi ki; "Mesela eskiden müştereken "mektep" diyorduk. Siz mektep kelimesini kaldırdınız, yerine Fransızca'dan "okul" kelimesini koydunuz. Aramızda bir kopukluk meydana geldi. Eskiden biz "hürriyet" diyorduk. Siz de aynı kelimeyi kullanıyordunuz. Hürriyeti kaldırdınız yerine "özgürlük" diye bir kelime getirip koydunuz. Özgürlük kelimesinden hiçbir şey anlamıyoruz. Eskiden "kitap" diyorduk, "şair" diyorduk, "şiir" diyorduk. Şimdi kitabı kaldırdınız, "betik" diyorsunuz, şairi kaldırdınız "ozan" diyorsunuz, şiiri kaldırdınız "yir" diyorsunuz. Bunlar gibi ortak kelimelerimiz tasfiye ettiğiniz için anlaşmamız gittikçe zorlaşıyor" dedi.

Şimdi ben bu kadının açıklamasından sonra gördüm ki, devletimiz, aydınlarımız bir büyük yanlışlık içerisinde, bir büyük gaflet içerisinde bin yıldan beri kullandığımız yerleşen kelimelerimizi tasfiye etmek ve dilimizin zayıflamasına yol açmaktadırlar.

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

serkan çakır, 2020-08-08 11:22:46

çok faidel bir yazı olmuş .yavuz bülent bakiler beyfendiye vesalih okur beye teşekkürlerimizi sunarım cevaplar org. da ki bütün yazılar adeta birer kitap olacak muhteviyatta bu siteyi ibnül emin mamhud kemalin ehli irfanla yaptığı sohbet ve irfan meclisinin bugünkü tezahürü gibi görüyorum herşeyin bu kadar sığ olduğu bir zamanda böyle engin derin sohbetler yazılar meraklılarına bir nefes alma sahası gibi salih okur beye hassaten teşekkür ediyorum bin kalemli bir fikir fabrikası

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÃœLENT BAKÄ°LER BEYEFENDÄ° Ä°LE MÃœLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE Ä°LE OHÄ°N MEDRESELERÄ° ETRAFINDA SOHBETÄ°MÄ°Z

SEYDA FETHULLAH AYTE Ä°LE OHÄ°N MEDRESELERÄ° ETRAFINDA SOHBETÄ°MÄ°Z

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALÄ°H EKÄ°NCÄ° HOCAEFENDÄ° Ä°LE TARTIÅžILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

Al-i Ä°mran,139

"Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir."

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI