ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-2
Anne açı çekmeyince yavrusunu koklayamaz. Çekirdek çatlamayınca çiçeğe dönüşemez. Belâların ardından devlet ve cennet geliyor
*Anne açı çekmeyince yavrusunu koklayamaz. Çekirdek çatlamayınca çiçeğe dönüşemez. Belâların ardından devlet ve cennet geliyor.
*Ben Fransa'da bir buçuk sene filan kaldım. İşçi olarak kaldım. Fabrikada CezayirÂliler vardı. İşçi olarak. Altmıştan sonra dünyaya gelenler epeyce diriler, iyiler. Ama ellide, kırklarda dünyaya gelenlere hiç iÅŸ yaptırmak mümkün deÄŸil. Gelin şöyle şöyle yapalım. Böyle yapalım desen; "Fransız ne dese iyidir. Fransız ne yaparsa güzeldir" diyor. Ama altmıştan sonra dünyaya gelenler ise dediklerimize katılıyorlar. "Şöyle yapalım. Böyle yapalım" deÂdik mi, onları yapıyorlardı. Yani bir tarafta zalimler var. Bir tarafta da zaÂlimlerin gösterdiÄŸi her ÅŸeye kabul, bunlar bizim için de düşünürler. KenÂdileri için de düşünürler. SaÄŸ olsunlar bizim için gecelerini dahi harcarÂlar. Bizim iÅŸlerimizi de onlar idare ediverirler, deyip boyun eÄŸenler var.
*Bu dünyada, sorumluluÄŸu yerine getirmek önemlidir. Ya Rabbi 1990 yılında Ä°stanbul ÅŸehrinde CaÄŸaloÄŸlu'nda, Cezeri KasımpaÅŸa Camii'nin alt tarafında ben tebligatımı yaptım desem melekler dinlemezler ve şöyle derler; "Ä°stanbul ÅŸu kadar metre kare idi. O kadar metre karenin içerisinde sen yüz metre karelik veya yüz elli metre karelik bir alanda mı anlattın? Geri kalanlar ne olacak? Åžurada 300 tane adama anlattın da, 8 milyon nüÂfus ne olacak?" Onun için ÅŸahitliÄŸimizi biz doÄŸru yapamıyoruz. Öbür dünÂyada ayrıca hesaba çekileceÄŸiz.
*Günümüzde televizyonda biri çıkıyor, dinime sövüyor ama dinime söverken olanak olasılık gibi kelimeler kullanıyor. SaÄŸcı bazı yazarlar, alıyor eline kalemi, yazıyor aklına geleni. 'Vay efendim devletin televizyonunda sen olanak, olasılık, ulusallı, mulusal kelimeleri nasıl kullanırsın' diyor. Asıl çatılaÂcak yer, adam dinine sövüyordu. Oradan gitmesi gerekirken yine sövmeÂsine laf etmiyor da, Türk dili bozuluyor diye çatıyor. Bu aynen Ebu Cehil mantığıdır. Hem dinime çattığından dolayı hem Türk dilini bozduÄŸundan dolayı müdahale etmek gerekiyor. Önce din sonra dil müdafaa edilmelidir.
*Erzurum'dan bir hoca efendi, anlatmıştı: SoÄŸuk bir kış gecesi gecenin en uzun olduÄŸu dönemlerde yatsı namazından gelÂdim, iki rekât bir namaz kılayım dedim. Bakara sûresinden baÅŸladım, yaÂhu ÅŸu sayfayı da okuyuvereyim, bu sayfayı da okuyuvereyim derken Kehf sûresini geçivermiÅŸim" diyor. Yani Kur'ân'ın yarısını tamamlamış. Yahu madem yarısını okudum, bitireyim demiÅŸ Sabah namazına kadar taÂmamını bitirivermiÅŸ. Yani iki rekâtta Kur'ân-ı Kerîm'i bitiren bir adamı ben gördüm. Bu adam ne yapmış oldu? Hem namazını kılmış oldu. Hem de Kur'ân-ı Kerîm'ini okumuÅŸ oldu.
*Bazı ÅŸeylerin zorluÄŸu kiÅŸinin kendisini ÅŸartlandırmasıyla ilgilidir. Mesela üç yaşında ve dört yaşında oÄŸlunuz, kızınız var. Mahallede oynaÂyacakları bir yer var. Kendi yaÅŸlarında çocuklar da var. AkÅŸama kadar oyÂnarlar. Bilemiyorum bir çocuk akÅŸama kadar oynarsa kaç kilometrelik yol yapmış olur. Ama oyunda yorulmaz, yorulduÄŸunu akÅŸam gelip yatarÂken anlarız biz onun, oyun esnasında yorulmaz. Fakat annesi onu, sevmeÂdiÄŸi bir yere götürmeye kalkarsa yolda 2 km.lik falan olursa, yolun yarıÂsında yorulur. "Anne yoruldum, anne yoruldum" demeye baÅŸlar. Kendi oyununda olsa 2 km.'yi deÄŸil 20 km.'yi koÅŸacak ve yorulmayacak. Ama kendi istemediÄŸi yerde çocuÄŸu koÅŸturacak olursanız bu sefer o yorulacakÂtır. Gerçekten yorulur. Mesela sizin kendi hayatınızda da olur. Bir yola gidiyorsunuz veya bir iÅŸ yapacaksınız. Kendinizi ÅŸartlandırsanız, mesela 10 km. yürüdükten sonra arkadaşın evine varacağım dediniz, on km.'yi normal yürürsünüz. Tam vardınız bir sordunuz ki, daha 5 km. var. Ayaklarınızın her tarafı yorulur. Hâlbuki baÅŸlangıçta kendinizi 15 km.'ye ayarlamış olsaydınız, normal giderdiniz aslında. Yani kiÅŸinin kendisini kurması diye bir ÅŸey var. Mutlaka fizikî yorgunluk var, etki var. Fakat fizikî yorgunluk veya etkilerden ziyade kiÅŸilerin hissî yorgunluklarının etkileri vardır.
*Demek ki, insanın iç dünyasının güçlü olması lâzım. O gücü de saÄŸlayabileceÄŸi yani aküsünü en iyi ÅŸekilde doldurabileceÄŸi yer namazıdır. Ona biraz ağırlık verelim. Bu günden itibaren biraz daha bu gücü almaÄŸa çalışalım Ben kıldım da hiç bir ÅŸey alamadım demeyin. Hani akünüzü götürdünüz adama doldur bunu dediniz, BoÅŸ götürdüğünüzde tarttınız ÅŸu kadar kilo ve gram. Onu doldurdunuz tarttınız yine aynı kilo ve gram. DeÄŸiÅŸen bir ÅŸey yok. Åžimdi adama dermiÅŸiniz ki, "bunu doldurmamışsın." Adam der ki, "doldurmamışsam koy bakalım arabana çalıştır, bak nasıl çaÂlışacak." Hakikaten arabaya koyuyorsunuz arabanız çalışıyor. Bir enerji: koyulmuÅŸ demek ki.
*Günümüzde bir kısım insanlar da "hocam, biz namaz kılmıyoruz ama sporumuzu yapıyoruz" diyor. Yani müslümanlar spor yerine namaz kılıÂyorlarsa biz de sporumuzu yapıyoruz. Bu da onun yerine sayılmaz mı? Bazıları derki; "Dinimiz güzelmiÅŸ te maÅŸallah 1400 sene evvel insanları hareketsiz halde bırakmamak için jimnastik yerine namazı koymuÅŸ. BiÂzim de hareketlerimiz, sporumuz namaz yerine geçmez mi?" Buna şöyle cevap verelim, "sizi askere çağırıyorlar, iki sene veya 18 ay askerlik yapacaksın diyorlar. Peki, gitseniz de orada askerlik yapmasanız, kışlanın önünde iki sene deÄŸil de, dört sene kendi kendinize talim yapsanız, koÂmutan; «sen dört senedir burada talim yapıyorsun gel seni terhis edelim» der mi? Demez. Onun kuralına uygun iÅŸ yapacaksın..
*Åžehit: müşriklerin doÄŸrudan veya dolaylı olarak öldürdüğü müslümandır. DoÄŸrudan öldürdüğü, mesela kurÅŸunla öldürüyor. Dolaylı öldürüÂyor: Zaman içerisinde verdiÄŸi çeÅŸitli ilaçlarla öldürüyor. Bir Müslümanı yok etmek istiyorlar. Öldürseler ortaya çıkacak bütün oyunları. Mesela hastahaneye alıyorlar. Gram gram ilaç veriyorlar. Ve derken adamı belirli bir hastalığa tutturuyorlar. O Müslüman üç sene sonra yok olup gidiyor. Bu insan da ÅŸehittir. Bir insan Ä°slâmî hizmetlerini cesaretle, metanetle ve ilmî dirayetle yürütürken, karşı güçler onu alıp bizim anladığımız yollarÂdan deÄŸil de, anlamadığımız yollardan öldürmeye kastedip neticede de öldürmeyi baÅŸaracak olursa, buna da ÅŸehit diyoruz. Yani dolaylı yoldan öldürme, ama yine öldürülmüş. Bir de Müslüman olup harp meydanında yaralanmış, yara alarak ölÂdürülmüş insanlar ki, bunlara da ÅŸehit diyoruz.
Bir de Müslümanlar tarafından zulmedilerek öldürülene de ÅŸehit deÂniliyor. Bir Müslüman tarafından ama zulmedilerek öldürülüyor. Bunlara da ÅŸehit deniliyor..
*Öyleyse konuÅŸurken, basında çeÅŸitli yerlerde yazılar yazarken, konÂferanslar ve seminerler verirken "Vay ÅŸu imansızlar, Yahudiler, komüÂnistler, masonlar ÅŸunu ÅŸunu yapacaklar bize" diye yazı yazmayın. AdaÂmın aklına gelmeyen ÅŸeyi aklına getiriyorsunuz. Yaptıkları teÅŸhir edilir ayrı. Yapmadıkları konusunda bunlar ÅŸunu da yapar, bunu da yapar dediÂniz mi adama en korktuÄŸunuz tarafları göstermiÅŸ olursunuz. Ve o adam onun üzerine yürür.
*Bir kısmı da diyor ki," ÅŸimdi söylemeyeyim. Åžimdi asistanım, doktor olunca söylerim." Doktor oluyor. "Doktor olunca söylersem, doçent yapÂmazlar" diyor. Doçent oluyor. "Yahu kardeÅŸim hadi bir ÅŸeyler söyle, bak talebeler de vermiÅŸler." "Hocam, profesör olunca" diyor. Profesör oluyor, "deÂkan olayım, fakültenin tam yönetimini elime alıverdim mi o zaman istediÂÄŸimi yaparım" diyor. Dekan oluyor adam "hadi kardeÅŸim" "Hocam rektörÂlük, tam üniversiteye hâkim olabilmem için rektör olmak lazım. Rektör olabilmek için de müslüman olduÄŸunu çaktırmamam lazım derken, Azrail geliyor ve diyor ki "yaşını aldın, alacağın vereceÄŸin nefes de bitti. YiyeÂceÄŸin ekmek de bitti. Cehenneme odun lâzım, hadi bakalım. Firavun'un altındaki suyu biraz soÄŸumaya yüz tutmuÅŸ" diyerek gönderi veriyor öbür tarafa.
*Bundan sonra canlılara bakarken Kur'ân âyetine bakar gibi bakacaÂğız. Nasıl ki Kur'ân âyetlerine bakınca tefsir etmeye çalışıyoruz. Tabiat âyetlerine bakarken de ya Rabbi bunu acaba hangi hikmete binâen, insaÂnın hangi derdine deva olsun diye, ne için yarattığının araÅŸtırılması yöÂnünde ibretle bakılması gerekir. Bunlar çünkü Allah'ın âyetleridir. Ama kime göre? Aklı olan toplumlar için Allah'ın âyetleridir bunlar. Zamanla âlimlerimiz ikisini de yani Kur'ân âyetlerinin tefsirle meÅŸgulÂlerken, tabiat âyetlerini de keÅŸifle meÅŸgullerdi. Åžimdi onların çocukları Kur'ân'ı kapatınca, beraber tabiata da gözlerimizi kapattık. Dergilerde, gaÂzetelerde, ÅŸurda, burda "efendim cebiri Cabir b. Hayyan bulmuÅŸtu. EfenÂdim, tıpla ilgili Ä°bni Sina şöyle yapmıştı" diye onlarla öğünmeye gidiyoruz. Bu öğünmeler bize fayda vermez ve bizi kurtarmaz.
*Mealler fazla faydalı olmaz diyoruz ama tefsir okumak faydalıdır. TefsirÂler daha açık bilgi verir. Yani dört yönünü de verir.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Ey Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen Vârislerin en hayırlısısın.
Enbiya,89
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Kişinin yapacağı en üstün iyiliklerden biri, ölümünden sonra babasının dostlarına sıla-i rahimde bulunmasıdır"
Müslim, Birr, 11-13 (2552);
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...