BÃœYÃœK GÃœNAHLAR-12

274-275. KEBİRE: Kocanın, karısının mehir ve nafaka gibi üzerine vâcip olan haklarını yerine getirmemesi, kadının da meşrû mazereti olmadığı halde kendini teslim etme gibi kocasının haklarını yerine getirmemesi


Muhammed Emin Er

.

2020-08-24 06:58:25

274-275. KEBİRE: Kocanın, karısının mehir ve nafaka gibi üzerine vâcip olan haklarını yerine getirmemesi, kadının da meşrû mazereti olmadığı halde kendini teslim etme gibi kocasının haklarını yerine getirmemesi.

Allah Teâlâ: "Kadınların, nasıl vazifeleri varsa, hakları da vardır, erkeklerin hakları bir derece üstündür" (Bakara Sûresi, 228) buyurmuştur. İbn Abbâs (r.a) da: "Kadınım nasıl benim için süslenirse, ben de bu âyetten dolayı onun için süslenirim" demiştir. Taberânî sağlam bir senedle rivâyet etmiştir ki Resûlullah (s.a.v), "Herhangi bir erkek, bir kadınla az veya çok mehirle evlenir, içinde de onu vermeme niyeti olur, onu aldatır, hakkını vermeden de ölürse, kıyâmet gününde Allah'ın huzuruna zinakâr olarak çıkar." demiştir. Buhârî ve Müslim'in rivayetine göre Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur: "Kadın kocasının yatağını terk ederek gecelerse, melekler ona lânet ederler."

276. KEBİRE: Eşlerin küsüşüp birbirini terk etmeleri.

Bu, meşrû bir mâzeret olmadığı halde bir müslümanla üç gün küs kalmaya benzer. Ebû Dâvûd şöyle rivâyet etmiştir: "Bir mü'minin başka bir mü'mini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir. Üç gün geçerse, karşısına çıksın, ona selam vesin. Eğer selamını alırsa, sevapta ikisi ortak olurlar. Eğer almazsa, günahını yüklenmiş olur, selam veren de terk etme durumundan çıkmış olur."

277. KEBİRE: Birbirine arka dönmek.

Bundan maksat bir müslümanla karşılaştığı zaman ondan yüzünü çevirmektir. Taberânî şöyle rivâyet etmiştir: "Birbirinize arka dönmeyin, birbirinizle alakanızı kesmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Mü'minlerin küsüşmesi en çok üç gündür. Eğer sonunda konuşurlarsa, ne iyi; yoksa birbirleri ile konuşuncaya kadar Allah da onlardan yüz çevirir."

278. KEBÄ°RE: Kin beslemek.

Bu da kalplerinde birbirlerinden alakayı kesmeğe ve arka dönmeğe götüren nefret taşımaktır. Taberânî, İbn Hibbân ve Beyhâkî rivâyet etmişlerdir ki "Allah, Şaban'ın on beşinci gecesi mahlûkâtının kalplerini yoklar; müşriklerle birbirlerine kin besleyenler hariç, hepsini bağışlar."

279. KEBİRE: Kadının, kocasının izni ile de olsa, evinden koku sürünerek çıkması.

Ebû Dâvûd ve Tirmizî şöyle rivâyet etmiştir (Tirmizî hasen sahîh olduğunu söylemiştir): Peygamber (s.a.v), "Her göz zina eder. Bir kadın koku sürünür de erkeklerin meclisinden geçerse, şöyle şöyledir, yani fahişedir," demiştir. Bunun, fitne olmasına hamledilmesi lâzımdır. Ama fitne korkusu yoksa gene de mekrûhtur. Fitne ihtimali olursa, haramdır; büyük günah değildir.

280. KEBİRE: Kadının itaatsizlik ederek ve kocasının rızası olmaksızın evinden çıkması.

Tabii eğer meşrû bir mazereti yoksa böyledir, meselâ kocası dini bir soruyu cevaplandırarak halletmiyorsa fetvâ sormağa çıkması yahut kötü erkeklerden korkması veyahut evin yıkılması ve benzeri gibi. Buhârî ile Müslim şöyle bir hadis rivâyet etmişlerdir: "Erkek, karısını yatağa çağırır, o da gelmez, kocası ona öfkeli olarak gecelerse, melekler sabaha kadar ona lânet ederler." İtaatsizliğin diğer şekilleri de buna kıyas edilir. İbn Abbâs'dan (r.a) gelen bir hadis de şöyledir: Has'am kabilesinden bir kadın Resûlullah'a (s.a.v) geldi, ya Resûlallah, kocanın karısı üzerindeki hakları nelerdir? Ben dul bir kadınım, eğer gücüm yeterse, evlenirim, yoksa dul olarak otururum, dedi. O da: Kocanın karısı üzerindeki hakları şunlardır: Ondan devenin sırtında da olsa, nefsini isterse, mani olmamak, kocasının izni olmadan nâfile oruç tutmamaktır. Eğer kocasının izni olmadan oruç tutarsa sadece aç ve susuz kalmış olur, orucu kabul olmaz. Kocasının izni olmadan evinden çıkmaz. Eğer çıkarsa, dönünceye kadar gökteki melekler, yerdeki melekler, rahmet melekleri ve azap melekleri ona lânet ederler, dedi.

XII. Talakla (Boşanmayla) ilgili bölümde geçen büyük günahlar

281. KEBİRE: Kadının, bir zorunluluk olmadan kocasından talak (boşanma) istemesi,

Ebû Dâvûd, Tirmizî –hasen olduğunu söylemiştir– İbn Hüzeyme ve İbn Hibbân Sahîh'lerinde Sevbân'dan (r.a), o da Peygamber'den (s.a.v) şöyle rivâyet etmiştir: "Herhangi bir kadın bir sıkıntısı olmadığı halde kocasından boşanmak isterse, cennetin kokusu ona haramdır." İbn Hacer, Zevâcir'de şöyle demiştir: Bunun, büyük günah sayılması bu hadisten açıkça anlaşılmaktadır. Zira hadiste şiddetli tehdit vardır. Ancak bizim mezhebimizin, "Kadının fidye vererek ayrılmasında bir günah yoktur" âyeti ile ve Peygamber'in (s.a.v) bir erkeğe: "Kadınından şu bahçeyi al ve onu boşa," hadisi ile desteklenen kaidelerine göre bir mesele vardır. Bu konuda yukarıdaki hadisi, kadının kocasını sebepsiz yere talaka zorlamasına hamlederek cevap verilir; meselâ kocasının bundan çok rahatsızlık duyacağını bildiği ve meşrû bir mazereti olmadığı halde kendisini boşaması için onu sıkıştırması gibi. Ancak, eğer meşrû bir sebep varsa, kadın kocasından kendisini boşamasını talep edebilir.

282. KEBİRE: Deyyûsluk.

Bunun mânâsı kendi ailesini başka erkeklerden kıskanmamaktır. İmam Ahmed, Nesâî, Bezzâr ve Hâkim şöyle rivâyet etmişlerdir: Lafız İmam Ahmed'e âittir. Hâkim de sahîh olduğunu söylemiştir: "Allah üç kimseye cenneti haram etmiştir: Devamlı içki içen, anasına babasına âsî olan ve deyyus, yani ailesinin kötü iş yapmasına göz yuman."

283. KEBİRE: Gavvadlık.

Bunun manası erkeklerle kadınları yahut erkeklerle genç delikanlıları gayr-i meşrû ilişki maksadıyla bir araya getirmektir. Bunda harama yardım etme vardır. Celâl Bulkînî bunu anlattıktan sonra şöyle demiştir: Bu, şüphesiz büyük günahtır; bunun zararı çok büyüktür.

XIII. Ric'î talakla ilgili bölümde geçen büyük günahlar

284. KEBİRE: Ric'î talakla boşanmış karısı ile henüz ric'at etmeden cinsi temasta bulunmak.

Bu da, bunu haram sayanlara göredir. İbn Hacer, Zevâcir'de bunu büyük günah saydığını belirttikten sonra sonra şöyle demiştir: Eğer, ric'î bir talakla boşanmış kadınla cinsi temasta bulunmanın helâlliğinde ihtilâf vardır; bununla beraber nasıl büyük günah olur? denirse, buna şöyle derim: Bu, garip bir şey değildir; zira sarhoş etmeyen nebiz içkisinde de ihtilâf olduğu halde büyük günah sayılmıştır. Bize göre ise bu ondan daha büyüktür.

 

XIV. Îlâ ile ilgili bölümde geçen büyük günahlar

285. KEBİRE: Îlâ, karısına dört aydan daha çok zaman için yaklaşmayacağına yemin etmektir.

Îlâ'da kadın için büyük zarar vardır. Zira onun, dört ay sonra kocasına karşı sabrı tükenir. Nitekim mü'minlerin annesi Hz. Hafsa, babası Hz. Ömer'e böyle demiştir. Hz. Ömer de, kimse karısından dört aydan fazla uzak kalmasın, demiştir. Bu zarardan dolayıdır ki, şeriat, kadıya eğer koca dört ay sonra karısı ile yatmazsa, onu boşatma yetkisi vermiştir. Bu, imamlarımızın: Erkek için bir defa da olsa karısı ile cinsi temasta bulunmak farz değildir, sözlerini bertaraf etmez. Zira onlar, bunu tabiat icabı kabul etmişlerdir; çünkü yemin olmadığı sürece kadın, kocasından o hususta ümidini kesmez. Böylece büyük bir zarar meydana gelmez. Ama burada olduğu gibi ümidini kesmesi öyle değildir. Nitekim erkeğin iktidarsız olduğunun anlaşılması da öyledir. Zira şeriat, kadına şartları bulunduğu zaman kocasından ayrılma imkânı tanımış, kadıya da boşanmayı gerektiren bir durum bulunduğu takdirde boşatma yetkisi vermiştir. Çünkü kadını zarardan korumak lâzımdır.

286. KEBİRE: Zıhâr.

Zıhârın manası erkeğin, karısına: Sen benim için anamın sırtı (zahrı) gibisin, demesidir. Bu da büyük günahtır. Çünkü Allah Teâlâ ona, yalan adını vermiştir. Yalan da büyük günahtır.

287-288. KEBİRE: Namuslu erkeğe ve kadına, zina yahut livata iftirâsı etmek veya buna karşı sessiz kalmak.

Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: "Namuslu kadınlara zina iftirâ edip sonra da dört şâhit getirmeyenlere seksen değnek vurun. Onların bir daha şâhitliklerini kabul etmeyin. Onlar fâsıktır. Ancak bundan sonra tevbe edip, ıslah olanlar müstesnâdır ki Allah gafûr ve rahîmdir." (Nur Sûresi, 4). Aynı konuda bir başka âyette de şöyle buyurulmaktadır: "Bir şeyden habersiz namuslu mü'min kadınlara iftirâ edenler, dünyada ve ahirette mel'ûndurlar. Onlar için büyük azap vardır." (Nur Sûresi, 23).

Âlimler bu âyetlerdeki iftirâ atmaktan maksadın zina isnâd etmek olduğunda icmâ etmişlerdir ki livata yaptı diye iftirâ etmek de bunun içine girer; meselâ bir kadına, fâhişe, zâniye, kahpe demek veyahut kocasına, kahpenin kocası, demek veyahut çocuğuna, kahpe dölü demek yahut kızına, veled-i zina demek gibi. Bütün bunlar anaya iftirâdır. Bir erkeğe, zâni demek de böyledir.

Çoğu cahiller, dünya ve ahirette cezayı gerektiren bu gibi sözleri söylerler. Bunun içindir ki sahîh hadiste şöyle denmiştir: "Bir kimse farkında olmadan öyle bir söz söyler ki onun yüzünden cehennemde doğu ile batı arası kadar derin bir çukura düşer."

İftiranın büyük günah olması ülemâ arasında ittifakla sabittir. Zira yukarıda geçen iki âyette onlar için büyük tehditler vardır. İftiraya karşı susup ses çıkarmamanın büyük günah olması da gıybete ses çıkarmamağa kıyas edilmiştir. Hatta bunun günahı daha büyüktür.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Zulüm (ve haksızlık) edenlere de sakın meyletmeyin! Sonra size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur, sonra size yardım da edilmez.

Hûd, 113

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kim ilim tahsili için bir yola girerse Allah ona cennete gidecek yolu kolaylaştırır."

Müslim

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI