ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-3

Biz de fuhuş denince yalnız zina akla gelir. Değil. Sözün fuhşu vardır, davranışın fuhşu vardır, zinanın fuhşu vardır. Her şeyin en kötüsünü fuhuş kelime¬siyle ifade etmiştir Arap.


Mahmud ToptaÅŸ

.

2020-08-24 07:18:22

Biz de fu­huş denince yalnız zina akla gelir. Değil. Sözün fuhşu vardır, davranışın fuhşu vardır, zinanın fuhşu vardır. Her şeyin en kötüsünü fuhuş kelime­siyle ifade etmiştir Arap.

Ada­mın biri bir zamanlar bizim yayınevine geldi. Adam kravatlı güzel de gi­yinmiş. Dedi ki; "efendi, ben müteahhitlikten iflas ettim. Bana para lazım." "İşte Peygamber Efendimiz'in "Gelen atlı da olsa verin" dediği adam bu dedim" kendi kendime. Verdim çıktı gitti. Ne olursa olsun, arkasını düşün­meyeceksin. "Efendim şöyle miydi, böyle miydi, bu da dilenmenin çağdaş­laşmışı mı" filan hiç düşünmeyin onu. Ama ikinci gün yine gelirse, üçün­cü gün yine geliyorsa o ayrı. Yılın 365 günün abone ise o ayrı. Bu adam bir defa geldi, bir daha gelmedi o ayrı. Böyle insanlara az da olsa verin.

Birine borç para verdiniz. Onun yanında para lafı dahi etmeyin. Yani onunla ilgili değil başkasıyla da ilgili para lafı etmeyin.

"Namazı dosdoğru kılarlar" derken âlimlerimiz tadil-i erkân da bunun içine girer diyorlar. Yani rükû hakkıyla verilecek, harflere dikkat edile­cek, âyetleri okurken mânâlar üzerinde durulacak, rukuya varınca azalar itidal şeklinde olacak, kalkınca düz hale gelinecek sonra vakarla secdeye gidilecek yani bunlara riayet edilecek. Dosdoğru kılmak bu.

Ama bugün insanlar özellikle güçlü olanlar biz şöyle şöyle karar al­dık siz de kabul edin bakalım diye emri vaki yapıyorlar. Kabul ediyorlar. Sonra kuralı kendisi çiğniyor. Kendisi çiğneyince sözleşmesini, hiç ayıp değil. Küçüklerden biri çiğnerse ayıp ediyor. Adamın kendisi Panama'ya giriyor. Panama devlet başkanı sarayından alınıyor. Döve döve milletin gözü önünde televizyonda gösteriyorlar. Ondan sonra Amerika'ya götü­rüp hapsediyorlar. Halen hapiste. Bu işgal değil!! Bu devlet başkanını gö­türüp hapsetmek de değil. Dünya da aferin iyi ettin!!! diyor. Türkiye de iyi ettin dedi. Basın da iyi ettin dedi. Hiç bir televizyonda da bir günden başka gündeme getirilmedi.

Allah inancında, Allah vardır, birdir, şeriki ve naziri yoktur. Bir benzeri yoktur. Yani her yerde hazır ve nazır­dır diyoruz. Çocukluğumuzda öğretilen bir şeydir bu. Hepimize hemen hemen analarımız babalarımız böyle öğretti. Şimdi Müslüman da adeta şöyle diyor. Amerika vardır, birdir, bir benzeri yoktur. Eskiden Rusya vardı onu da kendine benzetti. Bir benzeri yoktur her yerde uyduları hazırdır ve de ne yaptığımıza nazırdır. Yani bakmaktadır diyor adam. İran'da ihtilal oldu diyorsun. 'O göz kırpmasaydı, Humeyni bu işi ya­pamazdı' diyor. Saddam saldırdı diyorsun. 'Onun mutlaka haberi vardır' di­yor. İzin vermiştir diyor. 'Peki kardeşim, her yerde hazır ve nazır ama bak Kaddafi'ye saldırı yaptı adamı öldüremedi' diyorsun. 'Ona bir gün evvelden haber vermiştir, sen çadırına çık biz senin sarayı bombalayacağız' demişlerdir diyor. Yani adamın gücüne hiç halel getirilmiyor. Her yerde hazır ve de nazırdır, o yeni bir ilahtır. Yani insanlar üretiyor. Kendilerince bir Tanrı üretiyorlar. Ama o Tanrı kendi adamlarından biri kaçırılıyor bir kaç tanesi kaçırılıyor, 7-8 se­nedir hapsediliyor, bulamıyor. Askerî ateşeleri Beyrut'ta 7-8 senedir ka­yıp. Kayıp değil adamların filmi de gösteriliyor dünyaya. Arada bir 'bu adam sağ, şu anda elimizdedir' diye video kasetleri gösteriliyor. Dünyaya ilan ediliyor. Görebildiği yok. Demek ki her yerde hazır ve nazır değilmiş bu adam. İnim inim inliyor ne yapacağını şaşırıyor, hiç bir şey de bilmemektedir bu adam.

Eğer toplumun yaşaması­nı, insanların yaşamasını istiyorsanız kısas ayetini tatbikata koyunuz. Ya­ni İslâm'ı tatbikata koyunuz. İslâm'ı tatbikata koymazlar da yalnız bu maddeyi koyarlarsa yine netice almak mümkün, değil. Çünkü İslâm'ın di­ğer maddeleri bu tür olaylara giden yolları kapatan maddelerdir. Ama İslâm'ın diğer hükümlerini almasa da dese ki, madem hocalar iddia edi­yor, kısas gelecek olursa, katletme olayları durur, gelin İslâm'ın bu hükmü­nü alalım deseler, yine de netice alamazlar. Çünkü insanların fakirlik problemlerini halletmemişler, insanların namusuna tecavüzü halletmemişlerse, namus mefhumunu ortadan kaldırmışlarsa, cinayet olacak de­mektir. O madde bunu halletmez. Dinim oraya giden yolları kapattıktan sonra bu cezai müeyyidesini uyguluyor. Ve diyor ki, kısasta hayat var­dır. Kur'an'ın en beliğ ifadelerinden biri de budur derler.

Hilal kelimesi bağırmak manasına geliyor. Hilali gördüklerinde aaa hilal göründü gibi. İnsanların takvimleri o idi.

Çok satan gazetelerin yetkilileri diyor ki, gazetemizden en azın­dan on bin tanesi yalnız yıldız falını okuyan okuyucularımız tarafından alınır. Başka haberler onları hiç ilgilendirmez. Körfez'de harp varmış, petrol sıkıntısı çekiliyormuş, atom bombası icat edilmiş hiç ilgilendirmez. Hani bir şiirin ifade ettiği gibi nasıl ki kadını sadece cımbız ilgilen­diriyorsa, bunu da yıldızı ilgilendiriyor. Başka hiç bir şeyle ilgilenmiyor­lar.

Oruç; gönül cevherini Ramazan'ın açlık ve susuzluk ateşinde pişire­rek posasından arındırmadır. Yaş kamıştan ney olmaz. Olsa da sesi yürekleri etkilemez. Çiğ, piş­memiş gönülden yükselen ses de etkilemez yürekleri

Duaların kabul edilmesi için önce canımız yalnız ve yalnız Allah'a yönelmeli. Sonra tenimiz haram lokmadan haram elbiseden arınmış ol­malı. Haramın girdiği boğazdan çıkan dua kirlenir. İçme suyu boruların­dan tatlı su ile lağım suyu birlikte akınca nasıl kirlenirse dualarımız da öyle kirlenir.

Mevlâna Celâleddini Rûmi anlatır: Adamın biri kırk sene namaz kıl­dıktan sonra Şeytan ona "kırk senedir kılıyorsun kabul edildiğini nereden biliyorsun?" deyince namazı bırakmış. Rüyasında gördüğü bir adam ona "Namaz kılmak için huzura gelmen kabul edildiğinin işaretidir. Hiç huzura kabul edilmeyenleri düşün" de­miş. Bunun üzerine namaza tekrar başlamış.

Yahudiler'in Almanya'da şurda burda yakılmış olmaları (çocukları için acıyorum, merhamet duyuyo­rum, suçsuz insanlara yapılmaz-) kendi yaptıklarının cezasıdır. Bu işken­ce çeşidini geliştirenler Yahudiler'dir. Yani ilk defa insanı yakarak ceza­landıran Yahudiler, tarihte de ondan sonra en çok yananlar yine Yahudi­ler olmuş. "Ebu Cehil kuyu eşer, kendi kuyusuna kendi düşer." "Çalma kapısını çalarlar kapını" gibi sözlerimiz vardır bizim..

Hani Mevlânâ'nın bir takım sözleri bir kısım insanlar tarafından yanlış değerlendirilir, bir kısım tarafından da "Canım Mevlânâ onu dememiş" der. Mevlânâ onu demiş veya dememiş hiç önemli değil, ama söz doğru: "Gel her ne isen yine gel. İster ateşperest ol, ister Yahudi ol, ister Hıristiyan ol, istersen bin defa tövbeni bozmuş ol. yi­ne gel. Bizim kapımız ümitsizlik kapısı değildir." Bu kapılar Mevlânâ'nın kapısı değil, çünkü Mevlânâ bunu söylediğinde orada Mevlânâ türbesi yoktu. Öldükten sonra türbeyi yaptılar. Bir kısmı bunu Mevlânâ türbesinin kapısı olarak anlıyor. "Her ne isen yine gel" bizim insanımız da öyle anlıyor. Bir kısmı böyle anladığından dolayı; "Mevlânâ bunu böyle dememiş" diyor. Niye? "Bu söz küfürdür" diyor. Küfürle ilgisi yok. Bizim kapımız ümitsizlik kapısı değildir derken bu İslâm kapısıdır. Allah (c.c.) adamların suçunu, cürmünün büyüklüğünü biliyor. Eğer bu yaptık­larına son verirlerse, dinsizlikte ısrar etmezlerse, Müslümanların İslam'ı yaşamalarını engellemeye son verirlerse, kendileri de İslâm dinine girerlerse, Allah bağışlayıcıdır, Allah affedicidir ve merhamet edicidir.

Zahid mal kazanmayan değil, kazandığına değer vermeyen insandır. Zahidin gönlünde 10 lira ile 10 trilyon aynı manayı ifade eder, miktarın değişmesiyle onun da kalbi değişmez, tansiyonunun ölçüsü de değişmez. Değiş­miyorsa işte bu adam zahiddir! Ama bunun aksine insan 10 trilyonu gö­rünce yüreği yerinden fırlayacakmış gibi oluyorsa bu adam zahid değil­dir.

Ömer Nasuhi Bilmen Rahmetullahi Aleyh (R.A.) Büyük İslam İlmihali isimli ese­rini yazdıktan sonra hacca gidip gelince "keşke kitabımın hacc bölümünü haccı ifa ettikten sonra kaleme alsaydım" demiştir. Çünkü teori yani kitaplarda yazılanla pratik arasında farklar vardır, üstelik olayın pratiğini gördükten sonra olay daha iyi kaleme alınıp, anlatıla bilinir.

Türkçeye de terceme edilen kitaplar vardır; adam bilmem hangi ül­kenin ajanıdır, emekli olmuştur hatıralarını yayınlar: Filan yerde, filan devlet başkanını boğduk, filan bakanı öldürdük, filan yerde darbe teşeb­büsünde bulunduk, başaramadık, ama engel olanı öldürdük, gibi.... Bütün bunları yayınlamasının sebebi önce devletinin izin vermesi sonra da günahıyla övünmesi, kibirlenmesi...Devleti izin veriyor çünkü bu hatıralar o ajanın bulunduğu devletin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor, ayrıca bu hatıraları okuyan küçük devletlerin küçük başkanları da "vay be! Bana da yaparlar bunların aynısını. Bakarsın bir gece kara gözlüklü, kara elbiseli adamları beni de bulur, aman onun için bunların dediğini tutayım, verdi­ğini yutayım." diyerek korkutmaya yarıyor bu hatıralar.

Bu adamlar yani Yahudiler aslında basının abarttığı gibi dünyanın en iyi siyaset bilen adamları değil belki de dünyanın en kö­tü siyasetçileridir. Çünkü tarihe bakarsanız insanlık tarihinin en eski kav­mi, milleti bu İsrailoğullarıdır. En eski millet olmaları hasebiyle bugün sayılarının çok çok fazla olması gerekirdi. Ama dünya üzerindeki sayıla­rına baktığınızda İspanyol Çingenelerinin sayısı kadar var veya yoktur tüm mevcutları.... Peki, niye siyaset bilmezler? Çünkü insanların kanını emiyorlar, ellerindeki avuçlarındakini alıyorlar, böyle olunca bir gün bü­tün dünya veya güçlü bir devlet ayağa kalkıyor ve bunların neslini mahvediyor.

1962-63 yıllarında parlamentoya sunulan bir teklifte Kur'an'ın ayetlerinden bir kısmının çıkartılarak yerine filan adamın sözlerinin ko­nulması yer almıştır. Her ne kadar ayetleri tahrif etmek veya kaldırmak mümkün olmamışsa da bunun değişik bir metodunu denemiş ve başarılı olmuşlardır ki o da ahkâmının yasaklanmasıdır. Kur'an'ın kendisi duruyor ama ahkâmı kaldırılarak yerine yeni ve başka, insanların elinden çıkmış kitaplar ve ahkâmlar konulmuştur. İşte biz de o günden bu yana doğrulamadık. Ancak Allah'ın ipine sarılırsak doğrulacağımız da muhakkaktır!

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58

Zilzal Suresi *Mehmet Akif Mısır'da iken, bir ulema meclisinde konuşuyorlarmış. Kur'ân-ı Ke

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-57

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-57

A’la Suresi *Bize de bu sure-i celile, günümüzde insanlara İslâm’ı anlatırken, nasıl ha

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-56

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-56

Her insanın özellikle yönetici kadronun, tanınmış insanların, siyasilerin, sanatçıların, Ã

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-55

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-55

Müzzemmil Suresi *Günümüzde bizim eksikliklerimizden bir tanesi de, başta şahsım olarak gece

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-54

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-54

Talak Suresi *İnancımız ve kültürümüz eğer Kur'an'a göre yönlendirilmiş olsaydı; cana k

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-53

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-53

Mümtehine Suresi *Yüreğimizin ta içerisinde ahiret inancı taşırken, imansızlık alameti gö

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-52

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-52

Tanıdığım birisi şöyle anlatmıştı; "Bu şehre göçmen olarak geldim. Hiçbir şeyim yoktu.

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51

Kamer Suresi *Ay'ın yarıldığı hadisini, Buhari, Müslim, Ahmed b. Hanbel ve diğer muhaddisler

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-50

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-50

Hucurat Suresi *Son günlerde televizyonlardan din adına konuÅŸan insanların ağızlarından ÅŸÃ

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49

Zuhruf Suresi *Günümüzde(1997-98ler) bir tartışma başladı, "Kur'an Arapça’dır. Bunu kabu

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-48

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-48

Mümin Suresi *Hz. Ömer (R.A), Suriye'de Ä°slam'a girmiÅŸ, fakat günah iÅŸlemeye devam eden adamÄ

İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.

Hac,25

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen iki yüzlü insanlardır.

Seçme Hadisler, 101

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI