ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-4
*Nimet denilince bizim aklımıza hemen somun ekmeği gelmemeli. Somun ekmeği dünya nimetidir. Yediğiniz her şey nimettir, giydiğimiz her şey nimettir, gördüklerimiz, gözlerimizin zevk aldığı her şey, kulaklarımızın duyduğu güzel nameler de birer nimettir.
*Nimet denilince bizim aklımıza hemen somun ekmeği gelmemeli. Somun ekmeği dünya nimetidir. Yediğiniz her şey nimettir, giydiğimiz her şey nimettir, gördüklerimiz, gözlerimizin zevk aldığı her şey, kulaklarımızın duyduğu güzel nameler de birer nimettir.
*AvruÂpa'da devlet ve ilim adamları bir araya gelerek "Nefretin Anatomisi" adlı bir dizi araÅŸtırma ve toplantı yaptılar, bir hafta kadar süren bu çalışmalaÂrından sonra fikirler beyan edildi: Bugün insanların içinde bir nefret yoÂÄŸunluÄŸu mevcuttur. Acaba bu nefret nereden kaynaklanmaktadır? Ä°nsanÂları dehÅŸet saçmaya, cinayete iten ÅŸeylerin, saçmalıkların kökeninde neler vardır? Allah(c.c) ise bu soruların cevabını bize haber vererek, tüm bu nefretin ve diÄŸer pisliklerin ÅŸirkten kaynaklandığını beyan ediyor. LokÂman Suresi'nde Lokman (a.s.)'ın diliyle şöyle buyuruluyor "Ey OÄŸulcağızım sakın ha Allah'a ÅŸirk koÅŸma! Åžirk büyük bir zulümdür!"
*Küfür kelimesi kapatmak manasınadır. Arabın dilinde çiftçiye de kâfir denilir, çünkü buğdayı toprağın içine gömer. Dinde ise kâfir Allah'ın varlığını ve birliğini bildiği halde gizleme tarafına giden için kullanılır, görmemezlikten, kabul etmemezlikten geldiği için kâfir oluyor.
*Ãœlkemizde bir kısım dindarlar Kur'an-ı Kerim'i adeta bir buluÅŸlar, icatlar ansiklopedisi gibi okuyor, her ilmi ve fenni konu için Kur'an'dan ayetler, deliller arayan Müslümanlarımız da vardır. Ama bu yanlış bir yoldur. Çünkü bakıyorsunuz ki bazı olaylarda batılı bilim adamları bu sene böyle diyor, gelecek sene "yanılmışım, bu böyle deÄŸilmiÅŸ" diyebiliyor. Öyle olunca bu Müslümanlar geçen sene ayetleri bu teoriye, faraziyeye göre aramıştı, bu sene o teori iptal edilince, bunlar da -haÅŸa-bu Ayeti ipÂtal edip, bu seneki faraziyeye, buluÅŸa göre bir ayet arıyorlar.
*Mesela Fahrüddin-i Razi isimli meÅŸhur ve deÄŸerli bir müfessirimiz ve Tefsir-i Kebir isimli çok deÄŸerli bir tefsir var. Türkçeye tercüme edildi. Bu âlim Mü'minun Suresi 17. ayetin tefsirinde diyor ki "Her kim ki buluttan yaÄŸmur yaÄŸar, derse imansız olur." Yani yeryüzünden buharÂlar çıkar, gökyüzünde soÄŸuk tabakaya deÄŸer ve oradan da yaÄŸmur yaÄŸar derse Allah'ı inkâr etmiÅŸ olur, diyor. Ben bunu ayıplamam, çünkü o güÂnün ÅŸartları içinde öyle düşünülmüştür. Bu âlimin tefsiri ve diÄŸer konudaÂki bilgilerinin çok deÄŸerli olduÄŸunu bir defa daha hatırlattıktan sonra bu mevzuyu niçin anlattığımı belirteyim: Ä°nsanlar kendi çaÄŸlarının buluÅŸlarıÂna, teknik imkânlarını bakarak ayetleri tefsire kalkarlarsa yanılabilirler, zaman içerisinde de o görüşleri deÄŸerini yitirir. Bizler de günlük veya yılÂlık icatlara göre ayetleri bulur ve yorumlarsak, sonra o deÄŸiÅŸen icatlar ve teorilere ayak uydurmaya gayret edersek, ayetler üzerinde şüphe doÄŸuraÂbiliriz. Allah Kitabını bunun için indirmemiÅŸ, insanlar arasındaki ihtilafÂlarda çözüm olsun için indirmiÅŸ..
*Bir insan sadece Allah tan korkmaya baÅŸlamışsa o insan dünyada Cenneti yakalamış demekÂtir. Çünkü bundan böyle insanların iyileri ile hoÅŸsohbetsiniz, kötülerinin parasından, silahından, makamından korkmuyor, endiÅŸe etmiyorsunuz saÂdece Allah'dan korkuyorsunuz.
*Kur'an'ın bazı ayetlerini bilmeyen ÅŸiir seven dostlarımızın bazıları mısralarından dolayı Akif'e çatarlar, Allah'a isyan ediyor diÂye. Hâlbuki Allah'a isyan etmemiÅŸtir, dikkat edilirse tefsirini yapmaya gayret ettiÄŸimiz, ayette de hemen hemen aynı ÅŸeyi zamanında bir peygamÂber ve yanındaki mü'minler diyorlar. Rabbim cevap veriyor: "Ä°yi bilin ve uyanık olun ki Allah'ın yardımı çok yakındır." Hemen peÅŸinden de Allah onlara yardımını gönderiyor…
*İnsan, yani gerçek mücahid, kahraman insan ateşle, yükle karşı karşıya geldiğinde belli olur.
*Anne ve babamızın kalbini kırmamaya, göÂnül tellerinden birini dahi incitmemeye dikkat etmeliyiz, aksi halde buÂnun azabı ahirette çok dehÅŸetli olacaktır. Hatta daha ahirete gitmeden buÂnun azabını, acısını anne veya babanız sizi bırakıp gittikten sonra yani ölÂdükten sonra anlarsınız. Bu dünyada iken kıymetlerini bilmediÄŸimiz ana ve babalarımızı öldükten sonra daha da ararız.
*Gönenli Mehmet Efendi Rahmetullahi Aleyh anlatmıştı: "Bir gün Sultanahmet'de namazı bitirdim, çıkıyorum. Baktım merdivende gâvur olduÄŸu belli bir adam oturmuÅŸ, kara kara düşüÂnüyor. Orada yabancı dil bilen kiÅŸilere sordurdum, meÄŸer bu adam Ä°talÂyan imiÅŸ de, parası bittiÄŸi için memleketine dönemiyormuÅŸ."
Hoca cebinÂdeki parayla bu adama bir tren bileti alarak onu memleketine göndermiÅŸ. Aradan 7-8 sene geçmiÅŸ ve o adam tekrar buraya geldiÄŸinde hocayı bulup cebine bir tomar para bırakarak, "bunu yolda kalmış olanlara verin" demiÅŸ ve tekrar tekrar teÅŸekkür etmiÅŸ. Yani yolda kalmışlarda din ayırımı gözetÂmeyeceÄŸiz.
*Eskiden imarethaneler vardı... Kapılarının üzeÂrinde yazardı: "Bu imarethanede her gün çorba piÅŸer ve bu çorbadan mü'min kâfir ayırımı yapmadan herkes içer."
*Körfez savaşının olduğu zamanlarda bir gazetenin profesör olan ve uluslararası olayları inceleyen bir yazarı diyor ki: "Bizler uzun uğraşılar sonucu Müslümanları batıya ısındırmıştık. Şimdi ise bu savaşla birlikte Müslümanlar batıya karşı yeni bir kinle yüklendiler, bilendiler. Şimdi bu kini silmek için bir 50 yıl daha çalışmamız gerekiyor." Dediği doğrudur bu imansızın. Demek ki biz göremesek de Rabbimiz bize şer gibi görünen bir olayda, bu imansızın ifade ettiği bir hayrı gizlemiştir.
*Bazı saf ve cahil mü'minler "bu batılılar iyi insanlar, Ä°MFyi bize gönderiyorlar, paramızı nasıl kullanacağımızı, alış veriÅŸimizi nasıl yapaÂcağımızı öğretiyorlar, bizim subaylarımızı kendi ülkelerinde eÄŸiterek silahları nasıl kullanılacağını öğretiyor, onları modern savaÅŸ tekniÄŸine göÂre yetiÅŸtiriyorlar. Onlara fazla düşman olmaya gerek yoktur." diyebilirÂler. Fakat Allah (c.c) Ayet-i Kerimede şöyle buyuruyor: "EÄŸer güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle harp ederler." Åžunu unutmayınız ki geceyle gündüzün mücadelesi nasıl devam ediyorsa, vüÂcudumuzda yararlı mikroplarla, zararlı mikropların mücadelesi nasıl deÂvam ediyorsa, dünya devam ettiÄŸi müddetçe iman-küfür, mü'min-kafir kavgası da devam edecek, son bulmayacaktır.
*Batılı iki ilim adamı "Tarih Ãœzerine " adıyla kaleme aldıkları bir kiÂtabın önsözünde ÅŸunları söylüyorlar: 3.000 yıllık Dünya tarihi içerisinde harp edilmeden ancak ve sadece 35 yıl yaÅŸanabilmiÅŸtir. "
*Bizler de Allah (c.c.)'ün metodunu yani tedrici metodu uygulamakla görevliyiz, inÂsanlara Ä°slam'ı böyle anlatmalıyız. Bazı kardeÅŸlerimiz diyebilirler ki: "O zaman Kur'an peyderpey nazil oluyor, emirler indikçe Müslümanlar için hüküm haline geliyordu. Åžimdi ise Kur'an tamamlanmıştır, biz tüm Kur'an'dan ve emir ile yasaklarından sorumluyuz." Bu iddia doÄŸrudur, ama mesela size bir kâfir gelse ve bana Ä°slam'ı anlat, öğret dese siz ne yaparsınız? Ona peyderpey öğretirsiniz deÄŸil mi? Bu da böyle.... Yani evet bir anda "Kur'an'a iman ettim" diyor, ama bir anda bunların yani Kur'an'daki emir ve yasakların hepsini uygulanmasını istemiyorsunuz.
*Evet dinim kölelik ve cariyeliÄŸi kabul etmiÅŸ ama bunun toplumun bir alışkanÂlığı olduÄŸu için hemen terkedilemeyeceÄŸini kabul ettiÄŸinden dolayı, baÅŸÂka bir yola giderek, en büyük sevabın cariye ve köle azad etmek olduÄŸuÂnu da sık sık tekrarlamıştır. Yapılan bir araÅŸtırmaya göre Peygamberimiz ve ashabının azad ettiÄŸi köle sayısı 60 bin kadardır. Bunların içinde EfenÂdimizin azad ettiÄŸi köle ve cariye sayısı 63 tane.... Neredeyse yaşı ile orantılı, yani her yıl 1 köle azad etmiÅŸ sanki....
*YahudiliÄŸi terk ederek Müslüman olmuÅŸ ve Muhammed Esed adını almış Avusturyalı bir gazeteci anlatıyor: "1920 yıllarında idi... Bir tren kompartımanında ben, Yunanlı bir tüccar ve orta halli bir Mısırlı üçümüz gidiyoruz. Ben Yahudi asıllı gazeteci olduÄŸum için Yunanlı bana çok iltiÂfat ediyor. Amerika'da tahsilini yapmış ve uluslararası ticaret yapıyor, Mısırlı da orta tahsilli ama iyi yetiÅŸmiÅŸ, ailesinden geldiÄŸi belli olan .saÄŸÂlam bir Ä°slami kültüre sahip.... Yunanlı, Mısırlıyı yüksek tahsili olmadıÂğından dolayı muhatap olarak almıyor ve bundan ziyade ona alçaltıcı bir gözle bakıp bazen hakaret vari sözleri iîe dokundurmaya gayret ediyor.....
Derken söz müsamahadan açıldı... Müslümanların müsamahakâr olmadıÂğını söyledi, delil olarak da dedi ki; "Müslümanlar bizim kızlarımızı alıÂyorlar, dinleri buna müsaade ediyor, ama Müslüman kızlarını bizlere verÂmiyorlar." Mısırlı buna ÅŸu karşılığı verdi: "Biz böyle yapmakla insanın yüceliÄŸini, ÅŸerefini koruyoruz. Şöyle ki: Sizin kızınız bize gelin olur, Hristiyan olarak gelir ve bunun ÅŸahsiyeti, de dininden dolayı rencide edilÂmez. Çünkü biz Hz. Ä°sa'ya da inanırız, Ä°ncil'e de iman ederiz, imanımızın gereÄŸidir bu. Yani sizin kızınızın inandığı peygamber ve kitaba bizim evimizde hakaret edilmez, hor bakılmaz, inkar edilmez.... Ama bizim kıÂzımız sizin evinize gelecek olursa orada ÅŸahsiyeti incinir, rencide olur. Çünkü sizler Kur'an'a iman etmiyorsunuz, bizim Peygamberimize inanÂmıyorsunuz. Bundan dolayı her gün bir bahaneyle ya Kitab'a ya PeygamÂberime hakaret edecek, bizim kızımızı incitecek, ÅŸahsiyetini ezeceksiniz. Ä°ÅŸte Allah bu adaletsizliÄŸi yasaklamak ve sizin kızlarınızın da bizde rahat edebileceÄŸini bildiÄŸi için bu hukuku koydu." Yunanlı tabii buna bir cevap veremedi ve susmak zorunda kaldı."
*Allah Azze ve Celle birçok ayetin hikmetini bildirmemiştir bizlere. Hikmetleri bizler bulur çıkartırız, ama bizim buluşlarımız ve tespit ettiğimiz hikmetler de bizimle ve çağımızla sınırlı kalır. Mesela bundan yıllarca önce vaizler vaazlarında domuz etinin trişin denen bağırsak kurduna yol açtığı için Allah (c.c.) tarafından yasaklandığını söylüyorlardı. Pekâlâ, şimdi Avrupalı bulduğu bir ilaçla bu kurtları yok ediyor, bu halde domuz helâl hale gelir mi? Asla! Bizler Allah'ın ne hikmet murad ettiğini bilemeyiz. Bizim Müslüman olarak vazifemiz, Allah'ın yasak ve haram dediğini ibadet ve itaat kastıyla haram ve yasak kabul etmek, emir ve tavsiye ettiğini de işlemektir.
*Hz. Ömer (r.a) bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak demiÅŸ ki "Ben halife isem, Müslüman erkeklerin de ehl-i kitap kadınlarla evlenmesini yasaklıyorum." Bunun üzerine sahabeden bir kısmı "Nasıl olur? Kur'an müsaade ettiÄŸi halde sen nasıl olur da yasaklarsın?" diye sormuÅŸ. Bunun üzerine Hz. Ömer ÅŸu cevabı vermiÅŸ: "Siz Müslüman erkekler bu ehl-i kitap kadınlarına yani sarışın oldukları için bunlara meylettiÄŸinizden dolayı bunlarla evleniyorsunuz, Müslüman kızları bekâr kalıyor, evlenemiyor. Ä°ÅŸte bunun için bundan böyle Müslüman erkeklerin Ehl-i kitap kadınlarla evlenmesini yasaklıyorum." Aslında Hz. Ömer'in bu fetvası özellikle bizim Avrupa'daki işçileriÂmiz için tekrar gündeme getirilmeli... Çünkü adam gidiyor Almanya'ya, Hollanda'ya, orada sarışın kadınları görüyor ve nasılsa caiz diyerek evleÂniyor, artık memleketine dönmüyor, sadece karısına, çoluk-çocuÄŸuna naÂfaka olarak bir miktar para gönderiyor, ama Müslüman kadın burada maÄŸÂdur oluyor.
*Bir arkadaşım var şöyle anlatırdı: "Benim dedem Ermeni bir kızla evlenmiÅŸ. Tabii kendisi iÅŸte, güçte olduÄŸu için Ermeni kız çocukları kenÂdi inancına göre yetiÅŸtirmiÅŸ ve dedemin etkisi evden parça parça silinmeÂye baÅŸlamış. O Ermeni olan kız, yani ninem benim annemi öyle bir yetiÅŸtirmiÅŸ ki tam bir Hristiyan ve neticede bir Hristiyan delikanlı ile evlendirÂmiÅŸ, eÄŸer Allah hidayet verip de beni Müslüman yapmasaydı, Hristiyan ana, Hristiyan baba, Hristiyan büyükanne, Müslüman dedenin Hristiyan torunu olacaktım."
*Bu İsviçre'den tercüme edilen Medeni Hukuk, milletin bünyesine uymadı. Uymadığını yetkililer de gördüler ama İslam'a dönüşü şimdilik göze alamadılar.
*Allah yolunda harp ediniz. Biliniz ki Allah iÅŸitendir, bilenÂdir." Batılı kâfirlere yaranmak için "dinimiz ancak savunma harbi yapÂmıştır" diyenlerin kulaklarına küpe bir Ayet-i kerime. Müslümanlar savunma harbi yapmışlarsa, Kudüs'te, Ä°ran'da, AzerÂbaycan'da ne ararlarmış? Ashap çölden çıkmasaydı, Bizanslılar ve Ä°ranlıÂlar çölü geçip de Mekke'ye Medine'ye gelemezlerdi. Ama bu Ä°slam dini yeryüzünde fitnenin, zulmün, iÅŸkencenin kalkmaÂsını istiyor. Dinim yumuÅŸaklığı emreder ama su gibi yumuÅŸaklıktan anlamayan demir gibi sert imansızları önce ateÅŸle yumuÅŸatıp sonra çekiçle adalet kaÂlıbına dökmek Müslümanların görevidir.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
BORA ÅžAHÄ°N, 2020-09-01 15:47:50
Allah razı olsun. Çok müstefid oldum.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DÄ°ÄžER YAZILAR
De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.
Cum'a, 8
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
İki kelime vardır ki, Rahman'a sevimli, dilde hafif ve mizanda ağır gelir. Bunlar; "Sûbhanellahi ve bihamdihi, Sûbhanellahil-azim=Yüce Allah'ı hamd ile tesbih ederim, Yüce Allah'ı tenzih ederim." kelimeleridir.
Buhari Tecrid-i Sarih, 2189
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...