PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-18
Hüseyin el Cisr(Suriyeli âlimlerden ) 19’uncu yüzyıldan itibaren Batı ile eklektik ve sentez düzeyde ilişki kuran revizyonist isimler olmuştur. Trablusşam diyarından Hüseyin Cisr, Er Risaletü’l Hamidiyye adlı kitabında bunun ilk örneklerini verir. Darwinizm ile ihtimaliyet dairesinde veya
Hüseyin el Cisr(Suriyeli âlimlerden )
19'uncu yüzyıldan itibaren Batı ile eklektik ve sentez düzeyde ilişki kuran revizyonist isimler olmuştur. Trablusşam diyarından Hüseyin Cisr, Er Risaletü'l Hamidiyye adlı kitabında bunun ilk örneklerini verir. Darwinizm ile ihtimaliyet dairesinde veya alt düzeyde temas kurar. Evrim ve Tekâmül nazariyesinin ispatlanması halinde İslam içinde buna dair bir tevil köprüsü kurulabileceğini ifade etmiştir. Nazariyeyi redde keskin bir duruş sergilememiştir. Hüseyin Cisr Efendi böyle pozitivist eğilimlerle köprü kurabilmiştir.
*Bu mesleği(ilmi İ'caz) tek başına Bediüzzaman'a atfetmek de doğru değil. İstisnalar olsa da genel bir çığırdır. Bu çığırın günümüzdeki en önemli temsilcilerinden birisi Abdurrezzak Nevfel idi. Hatta daha da ileri giderek şunları söylemek mümkün: Günümüzde tefsirde başlı başına ilmi i'caz ekolü var. Sözgelimi Zağlul Neccar ile merhum Muhammed Mütevelli Şaravi tefsirde ilmi i'caz ekolünün iki süvarisidir. İslam tarihi içinde de geniş bir temsil yelpazesi vardır. Müspet ilim ile Kur'an ilimlerini mezcetme hususunda Bediüzzaman'ın seleflerinden birisi de Hüseyin Cisr efendidir.
Hüseyin Hatemi-Kezban Hatemi(Caferi proflar)
Şu Hatemi'ler doğrusu ilginç insanlar. Fermani Altun gibi azınlık ruhuyla mı, dürtüsüyle mi yoksa dayanışmasıyla mı bilinmez Patrikhane'nin gönüllü avukatlığını yapıyor ve adeta kin kapısında 'hukuk nöbeti' tutuyorlar. Bu hususta FETÖ ile ortaklar. Haydar Baş Hoca duymasın ama Lübnanlı Şii din adamlarından Kayıp İmam Musa Sadr gibi aynı zamanda dinlerarası diyalog atmosferinin vazgeçilmez figürleri. Bu hususta da FETÖ ile ortaklar. Son kavgada ise hükümetin lehinde ve camianın aleyhinde pozisyon takındılar. Bunun tek nedeni, İran'a farklı bakıştır. İran müstesna her yerde ve yönde hemfikirler.
* Ayının kafasından kırk düşünce geçermiÅŸ ve kırkı da bala dairmiÅŸ. Hüseyin Hatemi'nin kafasındaki bütün fikirler de Ä°ran'a dair. Merkeze onu almış ve dünyayı ve ahireti onun gözlüğüyle okuyor. Hakikati ona uyarlıyor. 'Nasıl hakikat Hazreti Ali'den kopmayacaksa' ona göre aynı ÅŸekilde Ä°ran'dan da kopmuyor! Onunla yatıyor, onunla kalkıyor. Ä°ran hakikatle deÄŸil, hakikat Ä°ran'la deveran ediyor. Bundan dolayı da 19 Ocak 2014 Yeni Åžafak'ın Pazar Ekiyle yaptığı söyleÅŸi de karşınıza her tarafı Ä°ran kokan bir fikir salatasıyla çıkıyor.Â
* Hüseyin Hatemi bizim camianın arkasından koştuğu bir isim. Adeta Türkiye Afganisi! Yeni Asya bırakıyor kendisini, Yeni Şafak kapıyor. Kapan kapana ve el üstünde. Menendi yok. Mesele Fethullah Gülen olunca yine siperden çıktı veya raflardan indirdiler. Hem hukukçu hem de mütefekkir kişiliğiyle. Bayan Hatemi hukuk tarafını, eşi Hüseyin Hatemi de fikir cephesini idare ediyor. Adamın birikimi var ama takıntıları bunların serbest cevelan etmelerine müsaade etmiyor. Mesele İran'a gelince kısa devre yapıyor.
* Fethullah Gülen'in misyonunu İran üzerinden ve Morton Abramowitz üzerinden tanımlıyor. Hoca ile ABD'nin yollarının kesiştiği belli. Ek delile ihtiyaç yok. Fakat bunu sadece İran üzerinden okumak hakikati kör topal hale getirmektir. Gülen'in İran'a mesafeli olduğu da doğru. Lakin son sıralarda ABD ve Suriye üzerinden tekrar zımni olarak ortak haline geldiler. Zaman'dan Kerim Balcı'nın 'Esed'le konuşmak' başlıklı yazısına bakabilir. Yetmedi ise Ali Bulaç üzerinden kurulan köprüleri görebilir.
* Hüseyin Hatemi Ä°ran'ı merkeze aldığından dolayı bütün komplo teorilerini Ä°ran üzerinden kurguluyor. Sözgelimi, Saddam Hüseyin'in Ä°ran'ın iÅŸini bitiremediÄŸi için cezalandırıldığını varsayıyor. Ä°damını da buna yoruyor. Burada iyice Ä°ran yanlılığı tutmuÅŸ ve gerçeklerden büsbütün kopmuÅŸ. Batı Saddam ve Humeyni'yi birbirlerini kırmaları için kollamış ve kefenin birisi zayıfladığında ona arka çıkmış diÄŸeri zayıfladığında onu takviye etmiÅŸtir. YeniÅŸememeleri üzerine bir denge ve denklem kurmuÅŸtur. Mümkünse ikisinin de yenilmesini, mümkün deÄŸilse berabere kalmalarını yeÄŸlemiÅŸtir. Daniel Pipes'ın hatırlatmasıyla Kissinger bunu şöyle formüle etmiÅŸ: "It's a pity they both can't lose."Ä°kisi de kaybetmezse yazık! (http://www.danielpipes.org/12724/support-assad ) Ä°rangate skandalı baÅŸka nedir ki?Â
* Hatemi, şimdi Fethullah Gülen karaltısı üzerinden İran'a pay çıkarmaya ve parlatmaya çalışıyor. Yağma yok. Arap sabunu bile İran'ı kirlerinden arındıramaz.
* İyi de biz Esat'ı aklatmak için Hatemi gibilerine çanak tutmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?
Hüsnü Mübarek
Yasemin Devriminden sonra Mübarek çok kısa bir zaman diliminde devrilmiştir. 25 Ocak Devrimi 11 Şubat 2011 günü mutlu sona ermiştir. Mübarek 18 gün içinde tepetaklak edilmiştir. Sıranın kendisine geldiğini gören Libya Lideri Kaddafi ise Mısır halkını teskin etmek için dil dökmüş ve Mübarek'in adeta Hind fakirleri gibi olduğunu ve üstünü başını da kendisinin aldığını söylemiştir. Bu Mısır halkını teskin etmediği gibi, Libya halkını da tahrik etmiş ve sıra Libya'ya gelmiştir. 11 Ekim 2010 tarihinde Sirte'de yapılan Arap- Afrika zirvesinin aile fotoğrafında Zeynel Abidin Bin Ali, Ali Abdullah Salih ve Hüsnü Mübarek ile yan yana poz vermişti. Bu poz üzerinden bir sene geçmeden, tarihi poz ve poz verenler tarihe karışmış oldu.
* Mübarek ve selefleri Kemalizm'in Mısır'daki akislerinden başka bir şey değildir.
* Mecelletü'l Ezher Yayın Yönetmeni Muhammed İmare, Mübarek rejiminin devlet çatısı altında zındıkayı barındırıp büyüttüğünü ifade etmiştir
Ä°bn-i Abidin
İbni Abidin geçmiş dönemlerde zulme karşı bir kitle hareketinin olmadığını zira geçmişteki yöneticilerin İslami çizgiye daha yakın olduklarını ifade ettikten sonra, günümüzde zulüm arttığından durumun değiştiğini ve zulme karşı sessiz kalmanın da imkânı kalmadığını ve dolayısıyla zalim yöneticiye isyan edilebileceğini ve halkın da bunu yapanlara destek ve hami olmaları gerektiğini ifade etmektedir.
Genellikle ulemanın tarih boyunca kötü durumlara ve zulme seyirci kaldığı ifade edilmiştir. İşte Şemseddin Sivasi ve İbni Abidin müteehhirin uleması arasında buna karşı çıkıyor ve ulemayı ve kitleleri zulme çanak tutmak yerine onu düzeltmeye ve başkaldırmaya çağırıyor. Yani bir iki asır öteden Şamlı İbni Abidin halkını devrime çağırıyor ve devrim fetvası veriyor (Haşiyetü İbni Abidin, cilt: 3, kitabu'l bugat, sayfa: 211 ya da 311). İbni Abidin'in bu fetvası ulemanın itibarını iade etmiş ve tarih önünde boyunlarını önlerine eğik olmaktan kurtarmış ve dik tutmalarını sağlamıştır.
Ä°bn-i Teymiyye
İbni Teymiye ile Takiyüddin Subki arasındaki tartışmalar da daha sonraki dönemlerde ilmiye sınıfının muhakemelerine konu olur. 19'uncu yüzyıl ve akabinde Numan Alusi böyle netameli bir konuya girer. Bağdatlı Numan Alusi yüzyıllar sonrasında Şihabeddin Ahmed Heytemi ile İbni Teymiyye arasındaki tartışmayı muhakeme eder ve eserinin adını 'Cilau'l ayneyn fi muhakemeti Ahmedeyn/İki Ahmed'in Muhakemesinde gözlerin Cilası' koyar. İki Ahmet mizanda tartılır. Numan Alusi bu kitabında İbni Teymiyye'ye üstünlük atfeder.
* Ä°bni Teymiye'nin Nuseyrilerle ilgili fetvası meÅŸhurdur. Onların Ä°slam'a Hıristiyan ve Yahudilerden daha uzak olduklarını söyler. Bunu duyan ve köpüren Rıfat Esat derhal bir genelge yayınlar ve Ä°bni Teymiye'yi ölü veya diri getirene o günün rayiciyle yüz bin Suriye Lirası vereceÄŸini taahhüt eder.Â
* İbni Teymiye celal sıfatı ağır basan tarihi şahsiyetlerden birisidir. Çabuk öfkelenmesi ve parlaması ve muhaliflerine olan keskinliği ile maruftur. Hiddeti ile meşhurdur. Bununla birlikte bu noktayla münhasır olarak Bediüzzaman'ın seleflerinden birisi olarak dilini bedduadan sakınmıştır. İbn Teymiye uğradığı mezalim karşısında şunları söylemiştir :" Bana zulmü, düşmanlığı veya iftirası nedeniyle kimsenin muaheze edilmesine gönlüm razı olmaz. Ben bütün Müslümanlara hakkımı helal ediyorum. Bütün Müslümanlar için hayır diliyorum. Kendim için istediğim her hayrı bütün Müslümanlar için de istiyorum. Bana iftira atan, zulmedenlere hakkımı helal ediyorum. Hukukullah konusu ise ayrı bir bahistir. O, kendisine tevbe edenleri bağışlar. Bana sıkıntı verenlere ve çile çekmeme neden olanlara ise aslında bir teşekkür borcum var. Sayelerinde dünya ve ahret saadetlerine nail oldum. Lakin nimetlerine şükredilecek tek varlık Cenab-ı Hak'tır (İbni Teymiye, Batalu'l Islah ed Dini, Muhammed Mehdi İstanbuli, Daru'l Marife s:29)."
* İbni Teymiye asırların ardından zaman zaman görüşleriyle ve fetvalarıyla güncelleniyor, gündeme geliyor. Haricilerden sonra İslam tarihinde aşırılık seyrinin kaynağı olarak anılıyor. Bildiğinden şaşmaz, keskin bir kişilik olduğu kesinlikle doğrudur. Birkaç yıl içinde bazı fetvalarıyla gündeme geldi. Bunlardan birisi Mardin fetvasıydı. Suudi Arabistan resmi dini idaresi de olmak üzere birçok tarafın iştirakiyle Mardin fetvasının iptali için Mardin'de bir ilmi toplantı yapıldı. Güncellenen Moğol fetvası üzerinden İslam ülkelerine yönelik Batı savletleri de adeta meşrulaştırılmak isteniyordu. Daha doğrusu İbni Teymiye, Cengiz Han'ın yasasının İslam âleminde uygulanmasına karşı çıkmıştır.
* Günümüzde İbni Teymiye'nin referans noktası kılmanın iki farklı boyutu var. İfrat ve tefrit basamakları. Tefrit basamağını temsil eden Suudlular onun Mardin fetvasını Mardin'de işlersiz hale getirmek istemişlerdi. İfrat basamağını temsil eden IŞİD ise her işinde vara yoğa doluya boşa İbni Teymiye'nin yaklaşımlarını istismar etmektedir. Bunlardan birisi okullarda kimya dersinin yasaklanmasıdır. İbni Teymiye'den bu yana kimyanın tarifi değişmiştir dolayısıyla fetva da değişmiştir. Usulcülerin ifadesiyle bir şey hakkında hüküm tasavvurunun, tanımının parçasıdır. Tanıma göre fetva değişir. Bu yüzden fetva adet, zaman ve mekâna göre değişmektedir. Şartlarından, zaman ve mekan bağlamından kopuk fetva olamaz. Bu çelişki değil fetva üzerine zaman ve mekan ve maslahatın gölgesi, izdüşümüdür.
* Son günlerde boğaz kesmekten yeni bir aşamaya geçen ve diri diri rehine yakan IŞİD psikopatları yakma konusunda da İbni Teymiye referansına başvuruyorlar. Daha doğrusu onu yaşatmıyor, tüketiyorlar. 4 dakikalık Muaz Kesasibe video kaydında bu melun eylemlerini İbni Teymiye fetvası üzerinden meşrulaştırmaya çalıştıkları gözleniyor.
* İsviçre Müslümanlar Birliği Başkan Vekili Cezayirli Futehye Harfuş, İbni Teymiye'nin aşırılara referans kaynağı olan fetvalarına şiddetli karşı çıktığı gibi İbni Teymiye'nin 'şeyhülislam' lakabıyla anılmasına da itirazı var. 'Şeyhin' İbni Teymiye değil de, bizzat İslam olduğunu ifade ediyor. Futeyhe Harfuş birçokları gibi Muaz Kesasibe'nin yakılmasıyla alakalı olarak İbni Teymiye'nin 'delile dayanmayan, keyfi ' içtihatlarını sorumlu tutuyor!  Futeyhi Harfuş miladi 14'üncü yüzyılda yaşamış olan İbni Teymiye'nin aşılması gerektiğini savunuyor, fetvalarının günümüze yansıtılmasını ve referans alınmasını doğru bulmuyor. Keza günümüzde darul İslam ve daru'l harp ayrımlarının veya kategorilerinin geçerli olmadığını; İbni Teymiye'ye itiraz üzerinden savunuyor. Hâlbuki bu ve benzeri meseleler İbni Teymiye ile açıklanamaz. İbni Teymiye'nin Mardin fetvasının iptalini de yerinde buluyor. Futeyhe Harfuş, Bin Ladin'in de aynısını yaptığını ve Amerikalılara cihat ilan etmek için İbni Teymiye'ye sığındığını hatırlatıyor. Buna mukabil, hayatın her alanında yeni fetvalar verilmesini teklif ediyor. Dini alanın yeniden düzenlenmesini gerektiğini savunuyor.
* Ürdünlü pilot Muaz Kesasibe'nin yakılmasından sonra şarkta ve garpta dikkatler ister istemez İbni Teymiye'nin üzerine yoğunlaştı. İbni Teymiye tartışmaları üzerine çekti. Bizim de inkâra mahal olmayacak bir biçimde İbni Teymiye adında bir sorunumuzun olduğu aşikâr. Herkesin malzeme devşirebileceği aşırılığı beslemeye açık bir referans isim.
* Bugün Arap dünyasında yerli yersiz İbni Teymiye referansı kullanıldığını görürsünüz. Bu işba ve bıktırma derecesine varmıştır. Raşid Gannuşi, Muhammed Muhtar Şankiti'nin kaleme almış olduğu "Sahabe Arasındaki Siyasi Anlaşmazlıklar" kitabının önsüzünde bu şişirilmiş İbni Teymiye imajından yakınmış, rahatsız olduğunu ifade etmiştir. Hala o bölgede çok şükür ki Maliki refleksi var.
* İbni Teymiye'nin bazı hususlarda erişilmez bir adam olduğu doğrudur. Bunu malumat ve tahkik adına söyleyebilirsek de, sistematik adına söyleyemeyiz. Gazali ve Razi'yi yerden yere vurmasına rağmen kendisi veya talebelerine nispet edilen fena'un nar veya cehennemin sönmesi meselesi; o sataştığı adamlara nispet edilseydi kim bilir nasıl karşılanırdı! En doğrusu itidal. Bu da İbni Teymiye'den teğet geçmiş olmalıdır.
* İbni Teymiye bazı hususlarda keyfi olarak davranıyor. Hazreti Ömer'in üç talak meselesindeki görüşünü değiştirirken kadınlara hat öğretmeyi yasaklama noktasında Hazreti Ömer'e referans vermektedir. Bu hususta Hazreti Ömer'in uygulamasını esas aldığını söylemektedir. Acaba bu iddiasının sahih bir dayanağı var mıdır?
*Ä°bni Teymiye cumaya iÅŸtirak etmedikleri için kadınların rüyetullahtan mahrum olacaklarını da varsaymaktadır. Kimya konusundaki fetvası da IŞİD' e malzeme olmuÅŸtur.Â
* Bütün bunların ötesinde, Buhari konusunda ileri geri konuşan Mısırlı televizyon yorumcusu ve Sisi'nin yelpazecisi İbrahim İsa 'mütehallif/geri kafalı' olarak nitelediği İbni Teymiye'nin mezardan Mısır'ı yönettiğine kail oluyor. Adamın derdi İbni Teymiye değil İbni Teymiye üzerinden Buhari ve İslam hukukunu vurmaktır. Soytarının bilmediği; Mısır'ın mezardan değil, selefi partisi ile birlikte Kıpti Patriği II.Tavadros'un tarafından katedralden yönetildiğidir.
* İbni Teymiye mantığa karşı çıktığı gibi, yine kelamın muhteviyatına değil ama yöntemine itiraz etmektedir. Bundan dolayı adeta bütün hayatını Eş'arilerin ve Maturidilerin benimsediği kelam mesleğini redde adamıştır.
* Mutezile'den sonra kulun etki alanını artırmada ikinci makamda gelen; Ä°bni Rüşd ve Ä°bni Teymiye'dir. Ä°kisi kulun sorumluluk alanını failiyet veya faillik düzeyinde ispat ederler. Yani kul fail-i muhtardır. Hâlbuki ayetler Allah için 'faalün lima yürid' terkibini ve ifadesini kullanmaktadır. EÅŸ'ari ve Maturidiler ise cüz-i iradenin alanını kesb nazariyesiyle ifade ve izah ederler.Â
* El Kuds el Arabi gazetesinde yayınlandığı gibi, Türk basınında da muhtasar bir haber yayınlandı. Bu habere göre, Rakka ve Deyr ez Zur'u ele geçiren IŞİD veya nevzuhur ismiyle İslam Devleti adlı sürrealist akım Rakka'daki okullarda felsefe ile birlikte kimya derslerini de yasaklamış. Tabii ki İbni Teymiye'nin hazır görüşlerine dayanarak! Kimya ve ilmu'n nücüm veya ilmi heyet gibi konularda İbni Teymiye'nin bazı fikirlerini okumuştum ama derinlemesine tetkik edememiştim. Bu vesile ile Mecmuu Fetavası'nın ilgili bölümünü mükerreren okudum. Öncesinde, El Usul el Fikriyye Lilmenahic es Selefiyye inde Şeyhü'l-islam İbni Teymiye adlı kitapta bu hususla ilgili sadra şifa bir şey bulamamıştım. Sadece kısa değiniler ve temaslar vardı. İbni Teymiye'nin kelam anlayışı konusunda hatırı sayılır bazı çalışmalar gözden geçirmiştim. Onun ilmin dalları ve mertebeleri konusunda bazı farklı değerlendirmeleri olduğu da biliniyor. Kelamda olduğu gibi bu konuda da kendisine has görüş ve düşünceler taşıyor. Eş şeyh Halit Abdurrahman el Ak'ın hazırlamış olduğu 'Selefi Yöntemde Fikri Temeller' adlı eserde bu konuyla alakalı mufassal bir tetkik yoktu. İnsan yaşadığı çağın çocuğudur.
* İbni Teymiye'nin fetvalarını okuduğunuzda, kimya ilmini tahsil etmenin ve kitaplarını satmanın haram olduğuna dair açık hükümler göreceksiniz. İbni Teymiye'nin çalışmalarını teksif ettiği belli başlı üç dört grup var. Bunlardan birisi kelamcılar ve mantıkçılardır. İkinci kademede ve seviyede reddiyelerini tahsis ettiği grup ise sufilerdir. Üçüncü olarak ilgilendiği diğer bir alan ise kelami fırkalardır. Özellikle de Şia ve Cehmiye bundan aslan payını alır. Kelamcıları bir nevi Cehmiye sınıfına sokar. Ona göre sıfatları tatil etmişlerdir. Sufilerin ise bidata battıklarını düşünür. Bununla birlikte istisna ettikleri Cüneyd, Geylani gibi zevat da vardır. Müteşerri olmayan felsefi tasavvufa karşıdır.
*Meseleyi kimya konusuna getirebiliriz. Kimyaya asrındaki algı üzerine yaklaşmıştır. Onu bir nevi sahtecilik, kandırmaca, sihirbazlık veya simya olarak telakki etmiştir. Bu tasavvuru üzerine de hükmünü bina etmiş ve haram ilimlerden saymıştır. Sözgelimi cam imalatını kimyevi işlem olarak saymamıştır. Günümüzde medeniyetin en temel maddesi çelik imalatı konusunda ne düşünürdü bilemiyoruz. İbni Teymiye daha ziyade bitki ve madenlerin altına dönüştürülmesine kimya demekte ve bunu sahtecilik olarak vasıflandırmaktadır. Evliyaların kerametle gümüşü altına dönüştürebileceklerini ama bunun kimyevi bir işlem olmadığını da ifade eder. Evliyanın elinde bakırın veya gümüşün altına dönüştürülmesi ona göre Asayı Musa hükmündedir. Kimyacıların yaptığı işlem üzerinden gümüşün altına çevrilmesi ise Firavun'un sihirbazlarının işi ve asalarıdır. İbni Teymiye'ye göre, elementlerin özelliklerini diğerine aktararak üçüncü bir element meydana getirmek Allah'a özenmek veya kafa tutmaktır. Ya da eşyanın asil vasıflarını bozmak doğru değildir. Allah'ı taklit etmek ancak fıtri alanda olabilir. Kimyevi işlemlerle ve terkiplerle üçüncü cinsler üretmek ise Allah'ı taklit etmek değil ona özenmekti. Yaratıcılık taslamaktır. Bu anlamda, ' mahlûk mamül ve mamül mahlûk olmaz' demektedir. Buna göre kulun kudreti sadece imalatla sınırlıdır. Onun imalatı hiçbir zaman bir şeyi yoktan var edemez. Yani mamül mahluk ve mahluk da mamül olmaz.
* Gazali'nin Kitabu's Saade ( Kimyau's Saade) kitabını ve Cevahiru'l Kur'an adlı kitabını kaçınılması gereken kitaplar arasında saymıştır. Ona göre Gazali filozofların tutarsızlığını ortaya koysa da, kendisinden felsefi sözler sadır olmaktadır. Bunlar felsefi sözler olmaktan ziyade afak ve enfüsün gözlem ve tarassuduna dayanan ve onlardan elde edilmiş ve süzülmüş tefekkür demetleridir. İbni Teymiye kimyadan anladığı kadarıyla kimyaya karşıdır. İbni Teymiye İmam-ı A'zam'ın en gözde talebesi olan İmam Yusuf'un kimya eğitimini faizden daha ağır bir haram olarak telakki ettiğini ifade etmiştir. İmam Yusuf'dan şöyle bir kelam sadır olmuş veya nakledilmiştir: "Kimya ile zengin olmak isteyen züğürt düşer ve iflas eder. Kelam ile dinini öğrenmek isteyen ise zındık olur. Garip hadisin peşinde koşan ise yalan söyler." Bu ifade doğrudur ama sadece karine ifade eder. İbni Teymiye kimyayı sahtekârlık olarak nitelendirmekte ve bir nevi definecilikle eş değer tutmaktadır. Hatta definecilikten daha tehlikeli ve boş saydığı bir gerçektir. Definecilik bir gerçeğe tekabül etmektedir. Hâlbuki kimya hiçbir gerçeğe tekabül etmez. Kimyevi ürünlerin belirsizliğe ve kandırmaya dayanan bir alış veriş türü olduğunu söyleyerek bu çeşit ticari işlemin haram olduğuna dair fetva vermiştir. Kimya ile alakalı olarak İmam Şafii ve İmam Malik'ten de İmam Ebu Yusuf'u teyit eden bir benzer görüş aktarılmıştır.
* İbni Teymiye çok görünümlü (hammalü evcüh) bir şahsiyettir. Onu tek merci kabul etmek İslam âlemine yabancılaşmaktır. 20 ve 21'inciyüzyılın en önemli dini hastalıklarından birisi Raşid Gannuşi'nin de temas ettiği gibi, İbni Teymiye'ye gereğinden fazla itibar etmektir. Ondan yararlanmak başka onu tek referans kaynağı edinmek daha başkadır. Hâlbuki işin doğrusu İmam Busiri'nin söylediği gibidir: Ve küllühüm min Resûlillahi mültemisün/ Gürfen mine'l-bâhri ev reşfen mine'd-diyemi. Hepsi kendi nasip ve istidadınca Hazreti peygambere varis olurlar. Tek veya baskın varis olarak İbni Teymiye'yi saymak, tanımak çağımızın çarpıklıklarından birisidir. Cumhuru ulemaya muhalefet ettiği meselelerin içtimai ve siyasi tezahürlerinde büyük sıkıntılar baş göstermiştir. Ziyaret meselesi de bunlardan birisidir.
* İbni Teymiye'nin en fazla yüklendiği isimlerden birisi Fahreddin Razi diğeri de İmamı Gazali'dir.
* Meşrebi gereği o (İbni Teymiye) kelamcılara filozoflardan daha şedittir. Bundan dolayı kader bahsi veya kulların fiilleri noktasında Eş'ari kesbinden ziyade İbni Rüşd'e daha yakın durur. Anlayacağınız İbni Teymiye kelamcıların baş düşmanıdır. Kelamı reddetse de, içine dalmaktan da kendini alamaz. Gazali'yi filozoflarla ilgili suçladığı noktaya kendisi kelamcılar bahsinde düşer.
* Kelam ilmi hem aslı hem de usülü barındırmaktadır. Selefiler ise asla taraf ama usüle karşı çıkmışlardır. İbni Teymiye mantığa karşı çıktığı gibi, yine kelamın muhteviyatına değil ama yöntemine itiraz etmektedir. Bundan dolayı adeta bütün hayatını Eş'arilerin ve Maturidilerin benimsediği kelam mesleğini redde adamıştır…
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR
Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,
ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK
Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr
YEREL ORYANTALÄ°STLER
Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira
İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI
Ä°ttihad-ı Ä°slam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar daÄŸdaÄ
Ä°MANIN ÅžEHAMET-Ä° MANEVÄ°YESÄ°
İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki
MUHALEFET KULVARLARI
Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı
UYUYAN DEV UYANMIÅžTIR
Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana
YANLIÅž VE HAKSIZ Ä°NTERNET PAYLAÅžIMLARI
dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ
MASONLAR VE ESAD AÄ°LESÄ°
Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind
OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI
Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala
KADÄ°ROV:Â KADÄ°RÄ°-VEHHABÄ° KIRMASIÂ
Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme
-  İSLAM’IN DAHİLİ DÜŞMANLARI YA DA GÜNÜMÜZÜN YIKICI AKIMLARI
- YİNE GÖÇ VAR
- BABAMI GÖTÜRMEYİN
- "İSLÂM DİNİ SAVAŞ VE TERÖR DİNİ MİDİR? YA DA KILIÇ ZORUYLA MI YAYILMIŞTIR?"
- LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-51
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-50
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-49
- TALÄ°BAN ÃœZERÄ°NDEN ZIT ETKÄ°YÄ° DALGALANDIRMAK
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-48
- BUTİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-47
- BU VATAN BÄ°ZÄ°M
- MÃœJDELER OLSUN SANA EY KAHRAMAN TÃœRK HALKI
- KURBAN BAYRAMI’NDA HAYATI ANLAMAK
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-46
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-45
- BATININ İŞGAL PLANLARI VE İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-44
- KALP FÄ°KÄ°R VE KALP DÄ°NDARLIK
- GAZZE
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-43
- İSLAM’DA MEŞRU SEÇME YÖNTEMLERİ VE YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-42
- İSLAM’DA TATİL ANLAYIŞI
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-41
- EMNÄ°YET TEÅžKÄ°LATI VE EMNÄ°YET NÄ°METÄ°
- PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-40
- ÇANAKKALEDEKİ MANEVİ GÜÇ
"Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar diye bir kurban kesme ibadeti koymuşuzdur. Hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır. Onun için yalnız O'na teslim olan müslümanlar olun. Allah'a itaat e
Hacc:34
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim "üç kız" veya "üç kızkardeş" veya "iki kızkardeş" veya "iki kız" yetiştirir, terbiye ve te'diblerini eksik etmez, onlara iyi davranır ve evlendirirse cenneti hak etmiştir."
Ebu Davud, Edeb 130, (5147); Tirmizi, Birr, 13 (1913)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...