BAKIŞ AÇISI-16

Misyonerliğin, sömürgeleştirme hareketlerinin bir öncü kuvveti olduğunu biliyoruz. İkinci Vatikan konsilinden sonra bu konvansiyonel misyonerlik tarzı biraz daha rafine hale getirilmiş oldu. Zaten kilisenin ontolojik yapısında misyonerlik, misyon, kurtuluşa çağrı mevcuttur. Esasen Hz. İsa’nın misyonu kiliseye intikal ettiği için kilise misyondan, misyonerlikten vazgeçemez.


Ebubekir Sifil(Doç. Dr)

esifil@yahoo.com

2020-09-23 09:35:21

Misyonerliğin, sömürgeleştirme hareketlerinin bir öncü kuvveti olduğunu biliyoruz. İkinci Vatikan konsilinden sonra bu konvansiyonel misyonerlik tarzı biraz daha rafine hale getirilmiş oldu. Zaten kilisenin ontolojik yapısında misyonerlik, misyon, kurtuluşa çağrı mevcuttur. Esasen Hz. İsa'nın misyonu kiliseye intikal ettiği için kilise misyondan, misyonerlikten vazgeçemez. Bu onun doğasıyla ilgilidir Dinlerarası Diyalog Ve Misyonerlik Üzerine İlkadım - Ağustos 2005

. Vatikan konsilinden sonra kurulan Hıristiyan Olmayan Dinler Sekreteryası'nın başındaki bir kardinal, "Misyonerlik faaliyeti durmuş olamaz. Bizim böyle bir kastımız da söz konusu değil. Daha rafine bir misyonerlik söylemi, diyaloga giydirilmiş bir misyonerlik yapılmaktadır" tarzında durumu izah etmiştir. Dolayısıyla dinler arası diyalog, Katolik Hıristiyanlığın teşkilatlı, planlı bir hareketi olarak başladı. 2. Vatikan konsili sonrasından (1965)'ten bugüne kadar devam etti. Dinlerarası Diyalog Ve Misyonerlik Üzerine İlkadım - Ağustos 2005

Dinler arası diyalog faaliyetlerini yürüten müslüman kesim, en azından Türkiye için konuşursak, samimi olarak bugün dünyada global birtakım problemler karşısında müslüman-hıristiyan, müslüman-yahudi ya da işte dinli kesimler diyelim, bir dine inananlar arasında kurulabilecek diyalogun bu problemlerin aşılmasına katkı sağlayabileceğini söylüyor. Bundan birtakım siyasî faydalar elde etmek, siyasî beklentiler sebebiyle bu sürece girmek durumunda olanlar var. Bunu söyleyenler de var. . Dinlerarası Diyalog Ve Misyonerlik Üzerine İlkadım - Ağustos 2005

Türkiye'de ve hatta genelde İslam coğrafyasında: Müslümanların talepleri, en masumane talepleri bile bastırılıyor. Azaltılmış bir İslam ya da kuşatılmış bir İslam söz konusu. Dinlerarası Diyalog Ve Misyonerlik Üzerine İlkadım - Ağustos 2005

Ilımlı İslam, ılımlılaştırılmış Amerikan İslam'ı, Laik İslam, Modern İslam, bunların hepsi aynı şeyleri ifade ediyor. Çağın hâkim değerlerine itiraz etmeyen, kendi kültürel ve kimliksel kodlarından, iddialarından vazgeçmiş, uyum sağlayan, problem çıkarmayan uslu çocuk aranıyor. Ya da İslam böyle bir kalıba sıkıştırılmak isteniyor Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Dolayısıyla bu Büyük Ortadoğu projesi ve sair projeler çerçevesinde öngörülen bu İslam tipleri İslam'ın yegâne alternatif olduğunu bilen çevreler tarafından üretiliyor. Yani bunlar şu anda mevcut global hegemonyanın karşısında durabilecek tek alternatif gücün, potansiyelin İslam olduğunu biliyorlar. Ve bunu bertaraf etmenin de teorik zemini olarak bu İslam tiplerini dayatıyorlar. Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Modernist İslam birkaç sacayağı üzerine oturuyor. Bunlardan birisi akliliktir, rasyonalitedir. Öbürü de kolaylaştırmadır. Yani modern İslam'ın ana karakterleri bunlardır Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Bizim klasik İslamî eğitim öğretim geleneğimiz kurumsal anlamda Cumhuriyet'le birlikte bitmiştir. Bunun yerine modern eğitim kurumları ikame olmuştur. Dolayısıyla bir yerde bitmiş olan bu geleneğin şimdi yeni yeni el yordamıyla, bireysel faaliyetlerle, temiz gayretlerle yeniden ihya edilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz. Elbette eski ihtişamıyla, eski işlevselliği ile eski seviyesiyle değil ama bir damar var ve onu devam ettiriyor Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Biz geleneği kopmuş bir toplumuz. Bir kesinti yaşamış bir toplumuz. Dolayısıyla şu aşamada henüz el yordamıyla kendimizi, kimliğimizi keşfetmeye, yakalamaya çalışıyoruz. Bir geçiş sürecidir bu, inşallah sonu hayırlı olur. Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Türkiye'de veya İslam coğrafyasının başka yerlerinde kendisine selefî diyen insanlar, kardeşlerimiz var. Bunlar da ehlisünnet olduklarını söylüyor ama temel bazı itikadî noktalarda ayrı düşünüyoruz. Bir araya geldiğimizde bu ortaya çıkıyor. Ya da çok ucuz bir mezhep söylemi üzerinden ehlisünnette olduğunu ifade etmeye çalışan kesimler var. Bu da müslüman çağdaş bir insanın çağdaş problemlerine cevap üretme adına bize arzu edileni vermiyor. Ya da herhangi bir grubun, bir ismin etrafında kümelenmiş, kendini dışarıya kapatmış, diğer ehlisünnet olduğunu söyleyen gruplarla bile hiçbir alışverişi olmayan kesimler var. Dolayısıyla bizim bir daha içeri halkaya girebilecek insanlara ihtiyacımız var Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Şimdi ehl-i sünnet dediğimiz zaman ne anlaşılması gerektiğini, geçmişte îfâ ettiği fonksiyona paralel olarak bugün ehlisünnet olduğunu söyleyen bizlere bu çizginin ne verdiği, bugünün problemlerini nasıl çözmemiz gerektiği konusunda bize nasıl ölçüler verdiği konusunda bir imaj fikrine ihtiyaç var. Yani ehlisünnet demek; tarihte yaşamış, tarihte ölmüş ve mirası bize kalmış bir anlayışı yaşatmak demek değil; ehlisünnet ölmemiş olan, varlığını devam ettirebilme yetisinde olandır Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005 

Şia bunu yapıyor mesela. Basit bir örnek verirsek: Normalde Şii teolojisinde, Şii inancında beklenen mehdi, mehdi-i muntazar gelene kadar Şiiler takiyye yapmakla yükümlüdür. Bu onlara farzdır. Fakat 79'da bir İran Devrimi oldu. Takiyyeyi bıraktı Şiiler ve kendilerini ifade ettiler en üst seviyede, en görünür biçimde. Nasıl oldu bu? Şii itkadiyyatındaki bir ufak rötuşla oldu. Velayet-i fakih dediğimiz bir kurum ihdas edildi. Velayet-i Fakih Kurumu mehdi-i muntazar gelene kadar İslam ahkâmını onun adına yürüten, icra eden insanların varlığını öngördü ve İslam Devrimi oldu. Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Şimdi ehl-i sünnet itikadıyla uğraşan insanlar, ehlisünnet vurgusunu çok sık dile getiren insanlar var. Günümüzde ehlisünnetin mesela, 'tarih içerisinde daimi surette sultanlarla, saltanatla, güç merkezleriyle irtibat ilişki halinde onlarla barışık olmuştur' ithamına nasıl bir cevap veriyorlar. Bu bir ithamdır ve tarihsel olduğu kadar bugüne de bakan yönü vardır. Ilımlıdır, muhalif olmaz, muhalefete muhaliftir. Ehlisünnet konusunda böyle bir fotoğraf var. Yani ehl-i sünnet böyle resmediliyor. Şimdi ehlisünnet olduğunu söyleyen insanlar buna ne diyor. Tarihte ölmüş bir ehlisünnet itikadına sahip olanların buna verebileceği bir cevap yoktur. Ama yaşayan bir ehlisünnet, tarihten kökünü alan, oraya bağlı kalan ama onu yaşayan bir inanç halinde, itikat halinde hayata vaziyet eden bir kabul halinde yaşatmaya hazır insanların ehlisünnet olarak buna bir cevap üretmesi lazım. Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

Mesela, bugünün kendine mahsus bidat mezhepleri var. Ehlisünnet kelam âlimleri sürekli "milel-nıhel" kitapları yazmışlar. Niye yazmışlar? Her âlim kendi döneminde mevcut bidat mezhepleri tasnif etmek için, belki tanıtmak için yapmışlardır. Günümüzde kelam işiyle iştigal eden bir insan, bir ehlisünnet bilim adamının yaşayan, canlı yani update edilmiş(güncellenmiş) bir kelam kitabı yazması lazım. Günümüzde mevcut bidat kelam mezheplerini ortaya koymak için. Böyle bir çalışma göremiyoruz. O halde güncelleştirilmiş, bunu kullanırken de biraz tereddüt ederek kullanıyorum doğrusu, çünkü istismara çok açık bir ifade, güncellenmiş bir ehlisünnet kelamına dolayısıyla bunun doğuracağı diğer ilmî faaliyetlere şiddetle ihtiyaç vardır Güncellenmiş Bir Ehl-i Sünnet Kelamına İhtiyaç Var İlkadım - Ağustos 2005

-devam edecek-

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Görmedikleri halde, Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Mülk, 12

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resulünün Sünneti."

Muvatta, Kader 3, (2, 899)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI