BÜYÜK GÜNAHLAR-17

369. KEBİRE: Hırsızlık. Allah Teâlâ: “Erkek ve kadın hırsızın, Allah’dan bir ibret ve ettiklerine ceza olarak ellerini kesin. Allah azizdir, hikmet sahibidir.” (Mâide Sûresi, 38) buyurmuştur. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî şöyle rivâyet etmişlerdir:


Muhammed Emin Er

.

2020-10-01 07:25:13

369. KEBİRE: Hırsızlık.

Allah Teâlâ: "Erkek ve kadın hırsızın, Allah'dan bir ibret ve ettiklerine ceza olarak ellerini kesin. Allah azizdir, hikmet sahibidir." (Mâide Sûresi, 38) buyurmuştur. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî şöyle rivâyet etmişlerdir: "Zina eden, mü'min olduğu halde zina etmez; hırsız, mü'min olduğu halde hırsızlık etmez, içki içen mü'min olduğu halde içki içmez." Müslim ile Ebû Dâvûd rivâyetinde: "Ancak henüz tevbe etme imkânları vardır," ilâvesi mevcuttur. Âlimler şöyle demişlerdir: Hırsıza, gasbçıya ve başkasının malını alan diğerlerine, aldığını iade etme şeklindeki tevbeden başkası fayda vermez.

370. KEBİRE: Adam öldürmeyip mal almasa da yol kesmek.

Allah Teâlâ: "Allah ve Resûlü ile savaşanların ve yeryüzünde fesatçılık edenlerin cezası; öldürülmek, yahut asılmak, yahut elleri ve ayakları çaprazvari kesilmek, yahut da oradan sürülmektir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. Ancak ele geçirmenizden önce tevbe edenler hariç. Bilin ki Allah bağışlayıcıdır, merhamet edicidir." (Mâide Sûresi, 33) buyurmuştur.

Ayetin tefsiri şöyledir: Haksız yere cana kıyanların, şehirlerinde ve köylerinde emniyet içinde yaşayanların yolunu kesenlerin, Allah'a isyan ederek yeryüzünde fesatçılık edenlerin cezası, insan öldürmüşlerse öldürülmektir, adam öldürmüş ve mal da almışlarsa asılmaktır yahut mal almış da adam öldürmemişlerse sağ elleri ve sol ayakları kesilmektir, eğer sadece insanları korkutmuş, öldürmemiş, mal da soymamışlarsa beldelerinden başka beldeye sürülerek orada hapsedilmektir. Binaenaleyh ceza suça göre olmaktadır. Ancak devlet başkanı bu hususta serbesttir. Nitekim İbn Cerir de Tefsir'inde böyle demiştir.

371-382. KEBİRE: İçki içmek, ister sarhoş etsin, ister etmesin.

Başka içecek cinsinden de sarhoş edici şeyleri içmek, isterse bir damla olsun. Bu hüküm Şafii'ye göre böyledir. İçki kasdı ile üzüm sıkmak, sıktırmak, taşımak, içmek için taşımasını istemek, içirmek, içirmesini istemek, satmak, satın almak, bu ikisinden birinin yapılmasını istemek, içki işinden elde edilen kazancı yemek, içmek kasdı ile bulundurmak, bütün bunlar da büyük günahtır. Allah Teâlâ: "Sana içki ve kumardan sorarlar; onlarda büyük günah ve insanlar için faydalar olduğunu söyle. Günahları faydalarından daha büyüktür." (Bakara Sûresi, 219) buyurmuştur.

Buhârî ile Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî şöyle rivâyet etmişlerdir: "Her sarhoşluk veren içkidir. Her sarhoşluk veren de haramdır." Bir hadiste "Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır," denmiştir. Diğer bir hadiste de "On rıtlı (ölçeği) haram olanın, bir avucu da haramdır," denmiştir. İbn Mâce ile Tirmizî şöyle rivâyet etmişlerdir: "Resûlullah (s.a.v) içki ile alakalı on kimseye lânet etti: Sıkana, sıktırana, içene, taşıyana, taşıtana, içirene, satana, kazancını yiyene, kendisi için içki satın alınan kadına ve kendisi için içki satın alınan erkeğe." Hâkim sahîh olarak şöyle rivâyet etmiştir: "İçkiden sakının; zira o, bütün kötülüklerin anahtarıdır." Taberânî sahîh senedle, Hâkim de Müslim'in şartına uygun olarak İbn Ömer'den (r.a) şöyle rivâyet etmişlerdir: "Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer, Peygamber'in (s.a.v) vefatından sonra oturdular, en büyük günahın hangisi olduğunu müzakere ettiler. Bunu bilemediler; Abdullah b. Amr'e sormak üzere beni gönderdiler. O da bana, en büyük günahın içki olduğunu söyledi. Geldim bunu onlara haber verdim, kabul etmediler. Hemen onun evine gittiler. Abdullah b. Amr onlara Resûlullah (s.a.v)'in şöyle dediğini haber verdi: "İsrâiloğulları krallarından biri bir adam tuttu, onu içki içmek yahut zina etmek, yahut domuz eti yemek arasında serbest bıraktı; aksi takdirde onu öldüreceğini söyledi. O da içkiyi seçti. İçkiyi içince onların dediğini yapmaktan kendini alamadı. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Bir kimse içki içerse, kırk gün namazı kabul olunmaz. Damarlarında ondan bir şey olduğu halde ölürse, Cennet ona haram olur."

Tevbe eden birine, tevbesine neyin sebep olduğunu sordular; o da şöyle dedi: Ben kefen soyardım; kabirlerde yüzleri kıbleden çevrilmiş ölüler gördüm; ailelerine sordum; onlar da, onların içki içtiklerini ve tevbesiz öldüklerini söylediler.

Fudayl b. Iyâz, ölmek üzere olan bir öğrencisinin yanında bulunmuş; ona kelime-i şehâdet getirmesini telkin etmiş; fakat öğrencinin dili dönmemiş. Tekrar ettirmek isteyince: Ben onu demem, ben ondan uzağım, demiş. Sonra da ölmüş. Fudayl ağlayarak yanından çıkmış. Bir müddet sonra onu rüyasında ateşin içinde yüzerken görmüş. Ona: Ey miskin, niçin Allah'ı tanımaz oldun? demiş. O da: Bende bir hastalık vardı, bir doktora gittim. Bana: Her sene bir bardak içki içmelisin. Eğer içmezsen hastalığın geçmez, dedi. Ben de her sene tedâvî için bir bardak içki içerdim, dedi. İşte tedavi için içenin hali bu olursa, başka maksatla içenin hali nice olur? Yüce Allah'dan bizleri bütün bela ve sıkıntılardan kurtarmasını dileriz.

Heytemî, Zevâcir'de şöyle demiştir: İçki (hamr), kaynayıp da köpük atana denir. Üzümden başkası kaynar da köpük atarsa, ona da mecazen içki denir. Ona Arapça hamr denmesi, aklı hamr ettiği, yani bastırdığı içindir. İçkinin üzümden ve diğer şeylerden de olacağını söyleyenler, Buhârî, Müslim ve diğerlerinde Hz. Ömer'den nakledilen şu hadisi delil getirmişlerdir: "Resûlullah (s.a.v) minberde şöyle dedi: Şunu bilin ki, içki haram kılındı, o beş şeyden yapılır: Yaş üzümden, hurmadan, baldan, buğdaydan ve arpadan." Hamr, aklı bastıran her şeydir. İşte bu hadis, farklı çeşitlerin hepsinin haram olduğunu açıkça ifâde etmektedir.

Hattâbî şöyle demiştir: İçkinin özellikle bu beş şeyden yapıldığının ifâde edilmesi, o zamanda bunlardan yapılmasından dolayıdır. O özellikte olan her şey, içkidir. Nitekim fâizin de altı şeyde olacağının tahsis edilmesi, başkalarında da fâiz işlemesine mani olmaz. Buhârî ile Müslim'de şöyle denmiştir: "Resûlullah'a (s.a.v) bal içkisini sordular. Cevaben, sarhoş eden her içecek haramdır, dedi." Bu hadis, nebiz türü içeceklerin ve sarhoş etmeyen nebizin helâl olduğunu söyleyenlerin tevilini iptal etmektedir. Zira Peygamber'e (s.a.v) bir çeşit nebiz sorulmuş, o da azını da çoğunu da kapsayacak şekilde cinsin haram olduğunu ifâde temiştir. Bir başka hadiste, "Çoğu haram edenin azı da haramdır," denmiştir.

383-384-385-386. KEBİRE: Öldürmek maksadıyla günahsız birine saldırmak, yahut malını almak veya korkutmak.

Müslim, Ebû Hureyre'den (r.a) şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû'l-Kâsım Muhammed (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kim sivri bir şeyi yani bir silahı müslümana çevirirse, ana baba bir kardeşi de olsa, vazgeçinceye kadar melekler ona lânet ederler."

Ebû Dâvûd, sağlam senedle çeşitli yollardan şöyle rivâyet etmiştir: "Bir müslümanın diğer bir müslümanı korkutması caiz değildir."

İmamlarımız, bu şeklide saldıranın kanını heder kabul etmişlerdir. Saldırıya uğrayan için de kendini müdafaa etmeyi, bazan mübah, bazan da farz saymışlardır. Kendini müdafaa ederse, en hafifi ile müdafaa etmelidir; daha aşağısı varken daha yukarısına gitmemelidir. Eğer kendini müdafaa ederken saldıranı öldürmek durumunda kalırsa, kanı heder olur; bunda ne kısas vardır, ne diyet, ne de keffâret.

Müslim rivâyetinde ise şöyle denmiştir: "Ya Resûlallah, biri malımı almak için gelirse ne yapayım?" dedim. O da: "Ona malını verme," dedi. Ben: "Ya beni öldürmek isterse?" dedim. "Sen de onu öldür," dedi. "O beni öldürürse?" dedim. "Sen şehitsin," dedi. "Ben onu öldürürsem?" dedim. "O cehennemdedir," dedi." Sahîh hadiste: "Kim malı uğrunda öldürülürse şehittir, kim kanı uğrunda öldürülürse şehittir, kim ailesi uğrunda öldürülürse şehittir," denmiştir.

387-388. KEBİRE: Dar bir delik veya aralık gibi bir yerden izni olmadan başkasının evine ve ailesine bakmak.

Buhârî, Müslim ve diğerleri Ebû Hureyre'den (r.a)Resûlullah'ın (s.a.v) şöyle dediğini rivâyet etmişlerdir: "Kim izinleri olmadığı halde birilerinin evine bakarsa, gözünü çıkarmak onlar için helâldir," demiştir. Nesâî rivâyeti ise şöyledir: "Kim izinleri olmadığı halde birilerinin evine bakar, onlar da onun gözünü çıkarırlarsa, diyet de yoktur, kısas da."

389. KEBİRE: Erkek büluğa erdiği halde mâzeret yokken sünnet ettirmemek.

Zira bundan bazı kötülükler doğar; meselâ çoğu zaman namazın kabul olmaması gibi. Çünkü sünnetsizin sünnet derisinin içindeki kertiği yıkamadan istincası sahîh olmaz. Zira yıkanması gerektiği için orası da bedenin dışı hükmündedir.

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

Hiç bir vâli yoktur ki, o, müslüman ahâli üzerinde icrâ-yı velâyet ederken zulüm ederek ölür, muhakkak Allah Cennet kokusunu ona haram kılacaktır.

Ma'kıl İbn-i Yesâr (r.a)'dan rivayet olunur.

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI