BAKIŞ AÇISI-17
Dînî hassasiyet insanlarda mezhep anlayışının zayıflamasıyla zayıflamaya başlıyor. İşte eskiden ortaya konmuş içtihatlar var. Bunlar bizi bağlamaz, günümüzde daha çok imkânlarımız var, bir tuşa basıyorsunuz binlerce bilgi kaynağına ulaşıyorsunuz gibi söylemlerle de desteklenerek ifade ediliyor
*Dînî hassasiyet insanlarda mezhep anlayışının zayıflamasıyla zayıflamaya başlıyor. İşte eskiden ortaya konmuş içtihatlar var. Bunlar bizi bağlamaz, günümüzde daha çok imkânlarımız var, bir tuşa basıyorsunuz binlerce bilgi kaynağına ulaşıyorsunuz gibi söylemlerle de desteklenerek ifade ediliyor. "Geçmişte yaşamış insanların ortaya koyduğu çözümler bugün bizim için bağlayıcı değildir. Onlar farklı bir dünyada yaşıyordu, biz farklı bir dünyada yaşıyoruz" deniyor. Dikkat ederseniz bu bir kabulün neticesidir. Yani "dünya değişti, her şey değişti dolayısıyla da ahkâm da değişmelidir" kabulünün sonucudur. Dünyanın değiştiğini ve değişimin kaçınılmaz olduğunu, kabul edilmesi mutlak zorunlu bir şey olarak kabul ettiğiniz anda bir şeyler de çürümeye başlıyor 'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla İlkadım - Ekim 2005
*Bir insan, ulemanın asırlar boyu sahih kabul ettiği, üzerine hüküm bina ettiği herhangi bir rivayeti ya da rivayetleri tartışma konusu yapıyorsa, bunu hafifsiyorsa bu İslamî hassasiyetin zayıfladığının bir göstergesidir. Çünkü bizde, bundan yüz yıl öncesine, belki elli yıl öncesine kadar sıradan sokaktaki bir insan bile, Efendimiz şöyle buyurmuştur denildiğinde, bunu kendisi için uyulması mutlak surette gerekli olan bağlayıcı bir ilke olarak görüyordu. İşte bu anlayış değiştikçe, zayıfladıkça muhtelif gerekçelerle hadislere yöneltilen tenkitler artıyor ve bunun sonu nihai aşamada Kuran'a çıkıyor. Kuran kıssalarının aslında yaşanmış şeyler olmayabileceğinden tutun da, Kuran'ın somut hüküm bildiren, emir bildiren ayetlerinin tarihsel olduğu iddiasına kadar bir yığın şey o çuvalın içinde mevcut. 'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla  İlkadım - Ekim 2005
*Müslümanlar günümüzde gerek dünyanın muhtelif yerlerinde gerek Türkiye'de birtakım pratik ihtiyaçlarına, meselelerine kurumsal anlamda cevaplar üretebilecek durumdalar. Yani isterlerse, mesela, büyük şirketler kurabilmekteler, televizyon kurabiliyorlar, medyada yer alabiliyorlar. İşte sivil toplum dediğimiz alanda mevcutlar. Özellikle cemaat yapıları pratik olarak bize bunu net olarak gösterebiliyor. İşte bir cemaat bir anda dünyanın herhangi bir yerinde okul açabiliyor. Ve onu besleyebiliyor, destekleyebiliyor, yaşatabiliyor. Demek ki Müslümanlar Türkiye'de bir araya gelip bir mesele çözme konusunda pratik bir sıkıntı içerisinde değiller. Sıkıntı bizim düşünme biçimimizde yatıyor. Nedir o? Pratik ihtiyaçlarımızı öne alıyoruz. Cemaat bazında da olsa pratik ihtiyaçlar.'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla İlkadım - Ekim 2005
*Siyaset yapmalıyız diyoruz. Neden? Çünkü dünyanın kurtuluşu, ümmetin kurtuluşu buna bağlıdır diyoruz. Ama siyasete döktüğümüz onca emek, onca para, onca zaman bir düdükle bitiyor. O zaman ihtiyaçlarımızı, problemlerimizi, yeni bir öncelik sıralamasına tabi tutmamız lazım. Yani bireyden, insandan başlayan bir gözden geçirme faaliyeti olması lazım. 'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla  İlkadım - Ekim 2005
*Böyle planlı, projeli, stratejili, öngörülü, hedefli, organizeli çalışmalarda genellikle birey ihmal ediliyor. 'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla  İlkadım - Ekim 2005
*Modernitenin kötü bir şey olduğunu söyleyebiliyoruz mesela. Bunu gerekçelendirebiliyoruz. Fakat İslam'ı hayatımıza indirme noktasına geldiğimizde modernizm gene damgasını vuruyor çoğu zaman. Ve bildiğimiz pek çok şeyi yapamıyoruz. Yapılması gerektiğini söylediğimiz, ona samimiyetle inandığımız pek çok şey var ki onları hayatımıza bihakkın indiremiyoruz. İşte bu dünyevîleşmeden ileri gelen bir şeydir. 'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla  İlkadım - Ekim 2005
*Aliyyul Karî merhum Mirkatü'l Mefatih'te bir hadisi şerhînde diyor ki: "Günümüzde bir insana -dikkat edin Aliyyul Karî'nin vefatı üzerinden 400 küsür sene geçmiştir- bir adama ilim adamı deniyorsa bu sizi aldatmasın. Bu, o adamın ilim seviyesine çıktığını değil, ilmin o adamın seviyesine düştüğünü gösterir. Çünkü ışık, kaynağından uzaklaştıkça karanlık yoğunlaşır. Biz de şimdi ışık kaynağından bindörtyüz küsur sene uzaklaşmış durumdayız. Bu bizden sonraysa daha da artacaktır." 'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla  İlkadım - Ekim 2005
*Şimdi ilim adamı dediğimizde aklımıza birtakım isimler, birtakım insanlar geliyor. Geçmişle kıyasladığımızda belki ilim adamlarının talebeliğini yapabilecek seviyede insanlara biz bugün ilim adamı diyoruz. Bu bir öz eleştiridir, yanlış anlama olmasın; aynı zamanda bir tespittir. Bizim zaman telakkimizi ortaya koyuyor. Biz zamanı nasıl okuyoruz? Zaman Efendimiz döneminde en kutlu en mübarek dilimindeydi ki, biz ona onun için "asr-ı saadet" diyoruz, saadet zamanı... Ondan uzaklaştıkça zaman gittikçe kısalmaya başlıyor, gittikçe kararmaya başlıyor. Aynı zamanda bu bizim bilgi telakkimizi ortaya koyuyor. Bilginin kaynağı Efendimizdir, vahiyle aldı. Ondan uzaklaştıkça bilgilerimiz, bilen insanlarımız, bildiğini yaşayan insanlarımız azalır. Bu modern bilgi telakkisiyle taban tabana zıt bir istikamettir. Modernistlere sorarsanız bilgide zirvedeyiz derler. Ama İslamî bilgi yani vahyî bilgi, ontolojik bilgi bakımından meseleye baktığımızda sınır noktasına doğru yavaş yavaş dökülürüz. 'Dînî Hassasiyetin Zayıflaması Mezhep Hassasiyetinin Zayıflamasıyla  İlkadım - Ekim 2005
Aydınlanma dönemi denen süreçle ifade edilen, Rasyonalizm (mutlak akılcılığın) ön plana geldiği, (din, gelenek gibi) diğer unsurların arka plana itildiği bir anlayış. Kutsal'a ilişkin hiçbir değer ve sınır tanımayan bir düşünce. Bu düşünce ile Batı dünyası 19. yüzyıldan itibaren kendi yolunda müthiş bir ilerleme kaydetmiştir. Bu ilerleme karşısında İslam dünyasında yaşanan şaşkınlık sonucu bir iç muhasebeye gidilmiştir. Bu muhasebe bir soruyu gündeme getirmiştir: Batı dünyası ilerliyor, İslam dünyası ise geride kaldı. Acaba bunun nedeni ne olabilir? Bizde mi bir yanlışlık var, yoksa dini algılayış tarzımızda mı? Bununla beraber can alıcı ve yıkıcı bir soru sorulmuştur: İslam terakkiye mani midir? Bu soru sorulduğu andan itibaren modern İslam düşüncesi doğmuştur. Yapılan en büyük yanlışlık da budur zaten. Biz soruyu yanlış sorduk. Ben bu soruyu sormakla büyük bir hata yapıldığı kanaatindeyim Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi Üzerine Anadolu Gençlik - Temmuz 2004
*Bir kere Modernizm denilen ve ilerleme olarak görülen anlayış ahlaksızdır. Temelinde, yeryüzünün kuzeyini ve batısını, güneyini ve doğusunu her alanda sömürmesi vardır. Bu sömürü olgusunu gözden uzak tutarak modern Batı medeniyetini doğru anlamak mümkün değildir. "Biz de ilerlemeliyiz" demek, "Biz de sömürelim, yeryüzünün, ekolojik dengenin tahribatına, tabiattaki birçok canlı türünün yok olmasına, ozon tabakasındaki deliğin büyümesine, denizlerin, karaların, insanların kirlenmesine biz de katkıda bulunalım" demektir. Ben hep bir benzetmeyle örnek veririm. İki komşu düşünün. Biri ahlaksız ve namussuz. Bu sayede mal ve mülk sahibi oluyor. Rahat bir hayat yaşıyor. Şimdi diğer komşu kendisine şu soruyu soruyor: Neden onun hayat standartları bende yok? Bu soruyu sorduğu andan itibaren Modernizm'in kıskacına düşmüş demektir. Çünkü o andan itibaren değerler sistemi, hedefi ve kaygısı değişmiştir. Öncelenmesi gereken "ahlaklılık ve namusluluk" mudur, yoksa zenginlik ve konfor mu? İslam dünyası ikinciyi öncelediği için yanlış başladı. Oysa bizim kimliğimiz, onu dışlama üzerine kuruludur. Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi Üzerine Anadolu Gençlik - Temmuz 2004
*Bir kere terakki olarak görülen şeyin gerçekten terakki olduğunu kim söylemiş? O Batı'nın (ahlak ve değerden yoksun) ilerleyişidir. Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi Üzerine Anadolu Gençlik - Temmuz 2004
*Ben diyorum ki, bu anlamda bir terakkiye İslam manidir. Hangi terakkiye? Batılı anlamdaki terakkiye. Hormonsuz ve katkı maddesiz yiyeceğin bulunmadığı, ahlak ve maneviyatın köşe bucak sürüldüğü, çıkar ve sömürü üzerine kurulu terakkiye. Hiç düşündünüz mü ABD niçin bir "şirketler devleti"dir? Her şeyi (ahlakî ilkeleri bile) ekonominin belirlediği bir ortamda, evet ilerlersiniz, ama hala "insan" olarak kalıp kalmadığınız bence şüphelidir. Bugün düşünün ki, İslam dünyasının elinde en son teknoloji olsun. Biz atom bombası veya nükleer silah yapamayız. Neden? Çünkü İslam'ın savaş hukukuna ve ahlakına aykırıdır. Kadınlara, çocuklara, yaşlılara, din adamlarına, sizinle savaşmayanlara dokunamazsınız. Peki, bunları yapmadan nasıl kullanacaksın atom bombasını? Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi Üzerine Anadolu Gençlik - Temmuz 2004
*Bir kere ait olduğumuz dini, kültürü ve medeniyeti kavrama, içselleştirme konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Bize intikal eden ilmî bırakın "ihya"yı, "ihata" etmenin bile fersah fersah uzağındayız. Tarihi çarpık okuyoruz, dolayısıyla bugüne miyop bakıyoruz. Bakın ben Hz. Ömer'in sünnet anlayışı üzerine doktora hazırlıyorum. Görüyorum ki, bu noktada ciddi çarpıtmalar söz konusu Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi Üzerine Anadolu Gençlik - Temmuz 2004
*Modern İslam düşüncesinde akıl birinci sıradadır. Oysa ehl-i sünnet itikadında akıl nakle öncelenmez. Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi Üzerine Anadolu Gençlik - Temmuz 2004
*Aklı mutlaklaştırdığınızda inkârcı felsefeye dahi meşruiyet tanımış olursunuz. Bizim modernleşme maceramızın başlarında ortaya konan tesbitlerden biri de (bir anlamda geri kalmışlığımızın sebebi olarak) ictihad kapısının kapalı olmasıydı. Sebep böyle tespit edildi ve modern aklın öncülüğünde ictihad kapısı açıldı. Tabii bu akıl hiç sorgulanmadı. Oysa sorgulanmalıydı. Hangi akıl? Hadi aklın birinci sırayı almasını geçtik, hangi akıl birinci sıraya geçecek? İslamî akıl mı, pozitif akıl mı? Hiç düşünmeden rasyonel (pozitif) aklı birinci sıraya koyduk ve dinimize, tarihimize Batılı akılla yaklaştık. Geldiğimiz noktaya bir bakalım. Bugün başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülkede "acaba bu teknoloji insanlığa ne sundu? Bunu bir ilerleme olarak görebilir miyiz? Teknolojisiz bir hayat mümkün müdür?" soruları soruluyor ve cevapları aranıyor. ABD'de bir insan bunu yapabiliyor, sorguluyor ortaya çıkan medeniyeti. Ama biz bunu dahi yapamıyoruz. Asıl bunu bizim yapmamız gerekiyor. Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi Üzerine Anadolu Gençlik - Temmuz 2004
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.
Bakara, 185
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol.
Buhari, Rikak 2; Tirmizi, Zühd 25, (2334)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...