İSLAM’A KARŞI İSLAM

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Çivi çiviyi söker mantığı ile, Müslümanları yanlış inanışlara çivilemeye çalışanların projelerinden birisi olan “İslam’a karşı İslam” gayreti, Müslümanlara oynanan hain oyunun diğer bir ismidir. İslam’a karşı İslam olmaz. Şayet İslam’a karşı olan bir İslam varsa, o


Ali Haydar Çetintürk

cetinturkalihaydar@gmail.com

2020-11-09 08:58:59

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Çivi çiviyi söker mantığı ile, Müslümanları yanlış inanışlara çivilemeye çalışanların projelerinden birisi olan "İslam'a karşı İslam" gayreti, Müslümanlara oynanan hain oyunun diğer bir ismidir.

İslam'a karşı İslam olmaz. Şayet İslam'a karşı olan bir İslam varsa, o karşıtlığın adı İslam, özü ise isyandır. Aslında bu meseleye bir proje olarak bakıldığında, mevzunun daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyim. Bu projenin iki yönü, iki tarafı vardır.

Birincisi; yanlış inançlarını doğru görerek, insanlara o yanlışları doğruymuş gibi servis eden aktörlerdir.

İkincisi ise; bu aktörleri, mal bulmuş mağribi gibi sahiplenen ve İslam'ı tahrif etme yolunda bunları müsrifçe kullanan dış güçlerdir.

Birinci kısmın kurucusu İblis'tir. Zira Ebû Bekr-i Sıddık'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır; ''Şüphesiz iblis dedi ki; ben insanları, günahlar (ı işletmek) ile helak ettim. Onlar da beni, istiğfar (edip bağışlanmak) ile helak ettiler. Ne zamanki bunu (istiğfar ettiklerinde bağışlandıklarını) görünce, (istiğfar etmemeleri için) onları hevalar(ına uyup amellerini doğru göstermek) ile helak ettim. Binâenaleyh kendilerini hidayette olan (doğru yoldaki) kimseler olarak görüp, istiğfar etmez (hale geldi)ler.''(1)

Bu hadis-i şerif, tarihte olduğu gibi, günümüzde de ziyadesiyle tezâhür etmektedir.

Zira, Piyango'ya kumar diyemeyen istiğfar eder mi? Adı değişik olan alkollere (hamr) içki diyemeyen istiğfar eder mi? Enflasyon olan ortamda faiz'in cevazını savunanlar niçin istiğfar etsinler ki? vs.

İblis bu metoduyla, zehir gibi olan günahların panzehiri olan istiğfar etmeyi, insanların yanlış itikad ve amellerini doğru göstererek ortadan kaldırmıştır.

Binâenaleyh tarih, İblis'in çizdiği senaryoyu icra etmekten son derece memnun ve mutlu olan meşhur aktörlerle ve günümüzde de o aktörlerin Prof. ünvanıyla ahkâm kesmeye devam ettiği figüranlarıyla doludur.

Millet'in gönlünde taht kuranlar müstesna, o milletin tepesinde tahtırevan kurmak isteyen bu figüranlara bu millet gönül kapılarını sıkı sıkıya kapatmıştır. Fakat tehlikenin büyüklüğüne binaen, bunların tanınmaları ve tespit edilmeleri de lazımdır.

Şahsen yapmış olduğum araştırmalar neticesinde bu zevâtın isimlerini, sıfatları ve ünvanlarıyla beraber yazmaya kalksak öyle zannediyorum ki küçük bir kitapçık meydana çıkar.

Bizim insanlarla alıp veremediğimiz özel bir meselemiz yoktur. Fakat bu meselelerin tarihteki fikir babalarından kısaca bahsedilmesi ve günümüzde de bunlara aşırı sevdalı olan birkaç isim üzerinde durulmasının yerinde olacağı kanaatindeyim.

Ama önce bu projenin ikinci tarafını da tespit etme babında birkaç cümle sarfedelim.

İkinci kısmın kurucusu ise, tarihte açık olarak, günümüzde de perde arkasından bu projeyi destekleyen emperyal güçlerdir. Bu güçlerin en tepesinde olanlar da, şüphesiz İslam coğrafyasını masa başında cetvel ile çizip müslümanları bölenlerdir.

Onlara göre insanların tekbir sesleriyle birbirlerini boğazlamaları, savaşın maddi ve manevi maliyetlerini yüklenmekten daha iyidir kuşkusuz.

Şiî, Sünnî düşmanlığını taze tutarak camilerde patlatılan her canlı bombadan sebep, İblis'in kendilerini tebrik ettiği bu emperyalistler ne kadar tehlikeli ise, Şi'a'yı kulağa hoş gelen Ehl-i Beyt mezhebi yalanıyla bu memlekete sokmaya çalışanlar da, en az onlar kadar tehlikelidir.

Alim süsü verilmiş bazı proflar, ehli sünnet itikadının altını oymak için prof, prof atarken buna sessiz kalmak asla doğru birşey değildir.

Şahsen biz Antalya'da Akdeniz Üniversitesi ve Antalya İmam-Hatib Lisesi'ndeki çok kıymetli hocaefendilerle beraber haftanın iki günü bir araya gelip, şefaat gibi, kabir azabı, mirac, tekfir, kader meselesi, Allah'ın (Celle Celaluhu) ilmi, oy-rey meselesi, dâru'l-harb dâru'l-İslam, Cuma ve Kuran'a göre İslam'ı yaşadıklarını iddia edenlerin saptırdıkları insanlara emri bil maruf yapma hususunda hem kitâbi hem de lisâni olarak mücadele etmeye devam ediyoruz.

Cennet ve cehennemin ebedi olduğunu söyledikten sonra ''âmenne ama ebed kelimesinden ne anlıyoruz'' diyerek kendisine göre cennetin ve cehennemin ebedi olmadığını ispat etmek için birçok ayeti yorumlayan tefsir profesörü hafız Mehmed Okuyan'ın, Mutezile mezhebinin teaddüdü kudemâ meselesine atıfta bulunmasından ve gündeme getirdiği diğer meselelerden dolayı, yürüdüğü çizgiyi anlamakta zorlanmıyoruz.

Ayrıca, Kuran'ı, Türkçe notlarından okurken bile yanlış okuyan ve ismini zikretmeye gerek duymadığımız bazı ehl-i ekran'ın televizyonlarda yaptığı konuşmalar, bu zevât'ın hep birbirlerini taklit ettiklerini ortaya koyuyor.

O zaman bir müslümanın evvela Ehl-i Sünnet akaidini iyi bilmesi lazımdır.

İtikadı sağlam olan bir müslümanın, Fazlurrahman'ın (d: 1919 ö: 1988) mirac hakkındaki "tarihi bir kurgudan başka birşey değildir"(2) sözünü kabul etmesi mümkün değildir.

Eserleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi profesörleri tarafından Türkçeye çevrilen ve yayımlanan, ayrıca Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakkında yakışıksız sözleri ile beraber İmam-ı Şafi'î gibi bir zata hadis şampiyonu diyen ve Rasûlüllah'ın "Kim benim demediğim şeyi bunu Peygamber dedi diyerek bana iftira ederse ateşte oturacağı yeri hazırlasın"(3) hadis-i şerifine, uydurma hadis diyecek kadar cesur olan Fazlurrahman'ın, Rahman'ın fazl-u keremi olmadığı âşikardır.

Fakat ne mutlu o Fazlurrahman'a ki İhsan Eliaçık gibi bir takipçiye sahip. Şıracı bir şahit, her bozacıya nasib olmaz!

1838 ile 1897 yılları arasında yaşamış ve Mustafa İslamoğlu'nun kendisini anlatırken sanki transa girdiği Cemaleddin Efganî'yi unutmamak lazımdır.

Masonluğu belgelerle sabit olan bu zatın Şiiliğini gizlemek için İranlı değil de Efganî lakabını kabul ettiğini söyleyenlerin sözüne itibar edesim geliyor. Bunun sebebi ise, İslamoğlu'nun tıpkı Ali Şeriati'ye beslediği muhabbetini, Efgani'ye de beslemiş olmasıdır.

Ayrıca bu zatın din ve felsefe eğitimini ilerletmek için Irak'ta, Şia merkezi olan Kerbela ve Necef'te eğitildiğini de göz ardı etmemek lazımdır.

Sultan ikinci Abdülhamid'in yakın adamı Ebû'l-Huda'nın davetiyle (Şerri yayılmasın, göz önünde bulunsun diye) İstanbul'a gelen ve boğaz kanseri sebebiyle 9 Mart 1897'de vefat edip, Nişantaşı'ndaki şeyhler mezarlığına defnedilen bu zat, 1944'de Afgan hükümeti tarafından taleb edilmiş ve Kâbil'deki türbesine defnolmasıyla bu millet de Efganî'nin makberinden kurtulmuştur.

Evet, kurtulmuştur ama Ali Şeriati için ''üstadımız'' ve ''bizler onun öğrencileri sayılırız'' diyen İslamoğlu da keşke Afganistan'a veya İran'a gitseydi ne güzel olurdu!

1849 ve 1905 yılları arasında ilk olarak Yahudilerin ve Hristiyanların da cennete gireceğini savunan Muhammed Abduh'u da hatırlamak gerekir. 1872'de Cemaleddin Efganî ile tanışıp etkilenerek onun talebesi olan Abduh'un gösterdiği faaliyetlerden, akıl hocası olan Efganî'den geri kalmadığını görüyoruz.

1884'de âşıklar kenti olan Paris'te bir araya gelen bu ikilinin "Urvetü'l-vüskâ" isimli neşrettikleri dergi, muhabbetlerinin ulaştığı son noktayı göstermektedir.

Ve bu ikilinin dergilerinde tanıttığı öyle bir zat vardı ki, o da 1865 ve 1935 yılları arasında yaşamış olan Muhammed Reşit Rıza'dan başkası değildir.

Sûfiler'i ve tarikatleri eleştiren, aynı zamanda Mevdûdi ile Seyyid Kutub'un, din devleti düşüncelerinden etkilendikleri Reşit Rıza, ömrünün sonlarında Abdülvahhab'a yakınlığı ile nitelenen bir zatdır. İbn-i Suud'u görmek için çıktığı yolculuğun dönüşünde Süveyş ile Kahire arasında vefat etmiştir.

Diğerleri gibi bu zatın da kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü anlamak için, Osmanlıdan bağımsız bir Arap devleti kurma amacı güden, kurduğu ''Lâ Merkeziyye-i Osmaniyye'' isimli örgüte bakmak lazımdır.

İsimleri zikredilen zevât'ın, dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye'de de takipçileri ve hayranları çoktur. Fakat bu zatların bile eline su dökemeyeceği birisi vardır ki o da, babası kıymetli bir âlim olan merhum Sadreddin Yüksel tarafından mürted olarak ilan edilen Edip Yüksel'dir.

Bu arada Reşit Rıza ve Fazlurrahman hayranı ve yer yer onlardan nakiller yapan Hayrettin Karaman'a değinmesek haksızlık olur elbet.

Hayrettin Bey (!) Abduh'un; "Yahudi ve Hristiyanlar Allah'a ve ahiret gününe inanıp amel-i salih işlerlerse kurtulurlar (yani cennete girerler)." gibi insanı İslam dairesinden çıkarıp kâfir edecek kadar batıl olan görüşü için; "Ayrıca bu görüşün de savunulabileceği kanaatindeyim" demektedir.

Bu ve benzeri insanlar bulunduğu müddetçe İslam düşmanlarının müslümanlarla uğraşmasına gerek kalmamıştır.

Zira bunlar İslam'a karşı farklı bir İslam yorumuyla ümmeti bölüp parçalama faaliyetlerine ara vermeden devam etmektedirler.

Kendilerine selefi adını veren vahhabileri ve onların hiç sevmediği Şiileri bu millet artık tanıdı. Fakat ''sadece Kuran'' sloganıyla bu milletin kafasını karıştıranlara verilecek en güzel ders, Efendi hazretlerimizin buyurduğu gibi her mahalleye bir erkek, bir de kız medresesi açmakla olacaktır. Çünkü ehl-i sünnet itikadının öğretildiği medreselerin sayıları çoğaldıkça bunların sayısı da azalacaktır.

Yani İslam'a karşı farklı bir İslam yorumu yapılmaması için, İslam'ın doğru öğretilmesi şarttır. Bunun yolu da medrese tedrisinden geçer. Vesselam.

Yazımı İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin 1.cilt 32. Mektubunda naklettiği şu kıssa ile bitireyim;

"Büyüklerden biri şeytanı insanları azdırmak ve saptırmaktan boşa çıkmış ve istirahat eder halde görmüş. İblis-i laîne boş boş oturmasının sırrını sorduğunda İblis şu cevabı vermiş:

"Zamanın kötü âlimleri, bana çok yardım ettiler ve insanları saptırma ve dalalete düşürme işini tekeffül ettiler. Üzerlerine aldılar. Böylece beni boşa çıkarıp rahat ettirdiler."

Kaynakça

1- İbn-i Ebî Asım sh: 87, Siracü'l Müttekin 2/14

2- Fazlurrahman, İslam trc: Mehmed Aydın, Mehmed Dağ. Ankara 2004, sh: 57

3- Buhari, Enbiya: 50, Tirmizi, İlim: 13

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

Kevser:2

GÜNÜN HADİSİ

"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."

Münavi

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI