KIZIL İCAZ NOTLARI-2
Ders: Kızıl İcaz-2 İzah: Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi Hocamız elinde de tuttuğu bir dosyayı göstererek şöyle diyor; “Şimdi şurada besmeleyle alakalı öyle çok malumat var ki, ben bunların hiçbirine girmeyeceğim. Normalde besmeleyle alakalı bunları ben talebelere okutuyorum ama bunların hiçbirine girmeyeceğim. Çünkü Üstad çok farklı yerden bakıyor. Bütün meseleler, mevzular altüst oluyor
Ders: Kızıl İcaz-2. Ders(1. Kısım)
İzah: Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi
Hocamız elinde de tuttuğu bir dosyayı göstererek şöyle diyor; "Şimdi şurada besmeleyle alakalı öyle çok malumat var ki, ben bunların hiçbirine girmeyeceğim. Normalde besmeleyle alakalı bunları ben talebelere okutuyorum ama bunların hiçbirine girmeyeceğim. Çünkü Üstad çok farklı yerden bakıyor. Bütün meseleler, mevzular altüst oluyor.
Ama şu kadar söyleyeyim; şimdi bismillahi(Allah'ın ismiyle) dedim. Burada belagatçe istihdam var. Çünkü Allah ismiyle malum olan Zât-i- Pâk-i Sübhan'ın sıfatları olan Rahman ve Rahim kelimelerinin sıfat olması.. Bunun hakkında ulema o kadar çok şeyler konuşmuş ki kitaplarda.. Bunları şimdi söylesem, Hazret-i Üstad bunlardan bahsetmeyecek.. O, çok daha başka şeylerden bahsedecek. Onun için, onu da yine vakit kaybı görüyorum, girmiyorum.
Burada bahsedilmesi gereken bir şey var, o da şudur, Besmelenin başındaki ب harf-i cer'dir. ب'nin müteallıki burada fiil midir, isim midir, bundan bahsetmek lazım. Ben burada Hazret-i Üstadın;
الباء للمصاحبة لاللاستعانة
demesinden, oradaki ب nın müteallıkının isim olduğunu tercih ettiğini anlıyorum ki, böyledir yani. Bu da Basra uleması ile Kûfe uleması arasında ihtilaf mevzuu olmuş. Şöyle ki Kûfeliler fiil takdirini, Basralılar isim takdirini tercih ediyor. Genelde nahivle ilgilenenler Kûfelilerin görüşünün evla olduğunu söylerler. Ama bizim okuduğumuz, okuttuğumuz nahiv kitapları Basra ekolüdür. Ve burada ب nın müteallakatında Hazret-i Üstad, Basra ekolünün görüşünü tercih ediyor.
*Kısaca şöyle kuşbakışı baktığımızda; Allah lafzından bahsetmek lazım. Girmeyeceğiz, uzun uzun bahsediyor ulema. Burada iki numarada Üstadın kelimesi, Allah lafzını izah etme hususunda bize yetecek inşallah.
Rahman ve Rahim ile alakalı üç numaradaki üstadın izahı kifayet edecek inşallah. ب ile alakalı olduğu için şunu söyleyeyim; İşaratü'l İcaz'da da gördük, ب nın müteallakatının mukaddem ve muahhar olması meselesi.. Burada ب nın müteallakatı masdar olan "تأليف telifi" olur. "Benim te'lifim, neyledir? Bismillahirrahmanirrahim iledir. Peki, bunu nasıl yapacağız? "te'lifi Bismillahirrahmanirrahim" mi diyeceğiz yoksa "Bismillahirrahmanirrahim te'lifi" mi diyeceğiz? Hatırlarsanız, Üstad İşaratü'l İ'caz'da ب nın müteallakatını esteinu yapmıştı. Yani istiane için olduğunu söylemişti. Burada da "لكل مقام مقال" "her makamın ayrı bir makalı vardır" (Haşiye) kaidesince, İşaratü'l İcaz'da üstadın Kûfe ulemasının takdir ettiği gibi fiil takdir ettiğini görüyoruz. Burada niçin peki isim takdir ediyor, masdar takdir ediyor? Mantık ilmi, Kelam'a da yakın ya, Kelam ilmi de Allahu Teala'nın zat ve sıfatlarıyla alakalı ya, dolayısıyla karşımıza Mutezile gibi bir mezheb çıkıyor ya.. O zaman burada Hazret-i Üstadın öyle bir kelime zikretmesi lazım ki, çok kısa bir şekilde, bir kelimeyle Mutezile'ye tokat atması lazım. Bunu yapıyor.
Şimdi İşaratü'l İcaz'da Hazret-i Üstad ب nın müteallakatının tehir edilmesi gerektiğini söylemişti, öyle hatırlıyorum. Onu telaffuz edenin niyetine göre müteallakat değiştiği gibi, mukaddem ve muahhar olması değişir. Çünkü bazı yerlerde ب nın müteallakatı ekser olarak mahzuf olduğu halde, bazı yerlerde zikredilmesi lazım. Mesela;
اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ Ayetinde(Alak: 96/1) اقْرَأْ müteallaktır ve zikredilmiştir.
Not: Merhum allame Manastırlı İsmail Hakkı Efendi diyor ki; "Besmele-i şerîfedeki bâ-i cârre ( اقْرَأْ) fi'l-i mahzûfuna müte'allik olup, takdîr-i kelâm (اقْرَأْ بسم الله ِ) sebkindedir. Çünki bu besmele kırâ'et fi'line mebde' kılınmıştır. Ef'âl-i sâireden evvel telâffuz olunan besmeleler dahi bu minvâl üzere mebde' kılındıkları fi'illere dâll olan sıyag-ı ef'âle rabt olunurlar. Meselâ kable'l-ekl Bismillah denildikte (أكل) , şürb zamanında (اشرب) takdîr olunur.(Tefsir-i Şerif, Sırat-ı Müstakim Mecmuası, Sene; 1, Sayı, 4, s. 1, 17 Eylül 1908)
Not: 2: İsmail Hakkı Bursevi merhum Ruhu'l Beyan adlı meşhur tefsirinde diyor ki; "Kâfirler bir işe başlarken tanrılarının adlarını anarak "Lat ve Uzza'nın adıyla" derlerdi. Dolayısıyla tevhid ehline de bir işe başlarken öncelikle Allah'ın adını anması ve bunun neden öne aldığını bilmesi gerekli görülmüştür. Bu da, önce Allah'ın adını anarak, yapılacak işle ilgili fiili sonraya bırakmakla olur. Bunun içindir ki, bismillâhtan sonra bir fiil takdir edilir. Başlanacak işe göre "bismillahi ekrau: Allah'ın adıyla okurum" v.b. takdir edilir."(Muhtasar Ruhu'l Beyan Tefsiri, İhtisar eden; M. Ali Sabuni, terc. Heyet, Cilt:1, s. 35, Damla Yayınevi, İst. 2012, 8. Baskı)
Not: 3: Merhum allame Elmalılı Hamdi Efendi diyor ki; "ب daima bir file veya şibhi file taallûk eden ve onu bir isme rapteyleyen bir edat, bir harfi cerdir ki, asıl manası ilsak -yapıştırmaktır. Fakat bu ilsakın mülâbeset ve müsahabet, istiane, sıla, kasem gibi birçok tenevvüatı vardır ki, Besmelede müfessirin yalnız müsahabet veya istiane manalarından birini gösterirler. Bu banın müteallaki mahzuftur ki, o da Besmeleyle başlanacak olan fiil olacaktır. Başla, oku, başlıyorum, okuyorum gibi." (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt: 1, s: 18, Diyanet İşleri Reisliği Neşriyatından, Matbaa-i Ebü'z Ziya, İst. 1936, 1. Baskı)
*"Besmelede malumunuz er Rahman, Er Rahim isimleri geçer. İkisi de aynı manadadır amma, Rahman tarafı dünyaya bakıyor, Rahim tarafı ise ahirete bakıyor. Yani "öyle Allah ki, Rahman olan, yani dünyada mümin, kâfir, hayvanat, haşarat ayırmaksızın acıyıcı ve acımasının mukabilinde rızık verici. Yani burada Rahman zikredilip Mün'im; nimet veren kastedilmesi mevzuunu Üstad İşaratü'l İcaz'dan anlatmıştı. (Rahman, Rezzak manasınadır"(İşarat-ül İ'caz, s.15 )
Er Rahim ise; Öyle Allah ki er Rahim, yani ahirette sadece müminlere acıyıcı ve acımasını mukabilinde Cennetle mükâfatlandırıcı. Tabii Cehennemin yaratılması da yine Cenab-ı Hakkın lütf-u keremindendir. Onu da ayrıyeten İşaratü'l İ'caz'da görmüştük.
Şimdi bundan sonra ب nın müteallakatının تأليف (te'lifi) olduğunu gördükten sonra niye تأليف
Çünkü kitap yazılıyor, te'lif ediliyor. Burada Üstad da masdarı baz aldığı için, تأليف den başka bir şey koymamız mümkün değil. Yani telifi Bismillahirrahmanirrahim.
Şimdi;
(الباء للمصاحبة) ب musahabe içindir. Musahebenin lugavi manası beraberlik demektir. مع da da beraberlik vardır.
Not: "Meşhur dil uzmanı/nahiv âlimi İbn-i Hişam'ın tesbitine göre ب harf-i cerrinin 14 manası vardır. Bunlardan bazıları şöyledir;
1-İlsak/bitişik olma ve bitiştirme manası; Bu anlam ب nin hiç ayrılmaz asli manasıdır.
وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ
"Başınızı mesh edin"(Maide: 5/6) mealindeki ayette yer alan ب harfi buna misaldir. Burada bu harf tekid ve ilsak manasına yorumlanmıştır.
Not: Ali Haydar Hocamız diyor ki "hakiki ilsak vardır, mecazi ilsak vardır. Mesela;
أمسكت بيدي الحبل
"Elimle ipi tuttum" ifadesinde hakiki bir ilsak var değil mi? Bir de mecazi ilsak var. Mesela
مررت بزيد"Zeyd'e uğradım" ifadesinde Zeyd'e uğramak bizzat ona temas etmek manasına değil, mecazidir."
2-Tadiye/geçişsiz fiile geçişlilik sağlayan manası;
ذَهَبَ اللّهُ بِنُورِهِمْ
"Allah onların nurunu giderdi"(Bakara: 2/17) mealindeki ayette bu mana vardır.
3-İsti'ane/yardım isteme manası;
طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ
"İki kanadıyla uçan kuş"(En'am: 6/38) mealindeki ayette "iki kanadının yardımıyla" manası vardır.
Not: Molla Musa Celali Efendi, Kızıl İcaz'a yaptığı talikatta İmam Alusi'nin Ruhu'l Meani adlı tefsirinde "benim indimde ba'nın istiane için olması daha evladır" dediğini yazıyor. (Molla Musa Celali, Talikat Ala Kızıl İcaz, s. 12, Sembol Yayıncılık, İst. 2009)
Buna başka bir misal şu ayet verilebilir;
بِسْمِ اللّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا
"Nûh onlara şöyle demişti: "Onun(geminin) gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır"(Hud: 11/41)
4-Sebebiyet/sebeb olma/ vesile olma manası;
فَكُلّاً أَخَذْنَا بِذَنبِهِ
"Her birini günahı sebebiyle yakaladık"(Ankebut: 29/40) mealindeki ayet buna bir misaldir.
5-Musahebe/beraber, birlikte olma manası;
ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ
"Emin bir şekilde, selametle girin Cennet'e"(Hicr: 15/46)
Not: Akgündüz Hoca Musahebe için şöyle diyor; "Harf-i Cer olan ba'nın manalarındandır. Carr ile mecrurun devamlı beraber olması manasını ifade eder.
وَقَد دَّخَلُواْ بِالْكُفْرِ
"Onlar inkâr ve küfürle girmiş"(Maide: 5/61) deyince "küfürle beraber" manasını ifade etmektedir.(Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Kızıl İcaz Şerhi, s. 28, OSAV Yayınları, İst.2020, 1. Baskı)
6-Zarfiyet/ bir şeyin içinde olma manası;
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّهُ بِبَدْرٍ
"Şüphesiz, Bedir'de, Allah size yardım etti"(Al-i İmran: 3/123) mealindeki ayette yer alan ب bu manaya gelir. (Zaman ve mekân zarflarından önce gelen harf-i cerler Fi manasınadır. Mesela;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ
"Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman"(Cuma; 62/9) ayetinde ki min, fi manasınadır. Ali Haydar Çetintürk)
7- Mukabele/karşılaştırma manası;
الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالأُنثَى بِالأُنثَى
"Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın(cezalandırılır)(Bakara:2/178) mealindeki ayette bu mana söz konusudur.
Ali Haydar Hocamız da, Yusuf Suresinden şu ayeti misal getiriyor;
وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ
"Onu az bir para mukabilinde"(Yusuf: 12/20) manasını ifade ettiği gibi..
8-Mücazeve/üçüncü bir şahsa geçiş yapma manası;
فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيراً
"Her şeyden haberdar biri olarak Ona/Allah'a sor"(Furkan: 25/59)
9-İsti'la/bir şeyin üzerinde olma manası;
وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ
"Ehli kitabdan öylesi vardır ki ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder"(Al-i İmran: 3/75) mealindeki ayette ب harfi عَلَى manasına kullanılmıştır.
10-Gaye/neticeye bakan إِلَى manası;
وَقَدْ أَحْسَنَ بَي إِذْ أَخْرَجَنِي مِنَ السِّجْنِ
"Şüphesiz (Allah) beni hapisten çıkarmak suretiyle bana iyilik etmiştir"(Yusuf: 12/100) mealindeki ayette bu mana söz konusudur.
11-Teb'iz/bir parça, bölüm manası;
وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ
"Başınızı mesh edin"(Maide: 5/6) mealindeki ayette bu anlam da söz konusudur. İmam Şafii bu manayı esas alarak başın az bir kısmının meshedilmesinin kâfi olduğunu bildirmiştir.
12-Kasem manası;
بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيراً لِّلْمُجْرِمِينَ
"Bana verdiğin nimete yemin olsun ki, ben mücrimlere destek çıkmam"(Kasas: 28/17) mealindeki ayette –bazı âlimlere göre- bu mana vardır.
Not: Ali Haydar Hocamız buna misal olarak;
لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ
"Kıyamet gününe yemin ederim"(Kıyamet: 75/1) mealindeki ayeti misal veriyor.
Benim de aklıma Sad Suresinde Şeytanın ettiği yemin geldi;
قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
"Öyle ise dedi: izzetine kasem ederim ki ben onların hepsini mutlak iğva eder, sapıtırım"(Sad: 48/82)(Salih Okur)
13-Tevkid/tekid/ güçlendirme manası: Müfessirler te'kid için olan ب harfini zâid/fazla olarak da değerlendirirler.
وَكَفَى بِاللّهِ حَسِيباً
"Hesabı gören olarak Allah yeter"(Nisa: 4/6) mealindeki ayette bu mana vardır.
14-Mülâbese/beraberlik manası:
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِالْحَقِّ
"Biz onların/Ashab-ı Kehf'in haberlerini sana hak ile/ gerçek olarak anlatırız."(Kehf: 18/13) mealindeki ayette bu mana vardır.
(Prof. Dr. Niyazi Beki, Kızıl İcaz Şerhi, s.11-12, Tenvir Neşriyat, İst. 2020-1. Baskı) Buradaki izahı Niyazi Beki Hocamızdan almakla beraber, onun vermediği başka misalleri Ali Haydar Hoca ve Akgündüz Hocadan da ekledim. Salih Okur)
Ali Haydar Hocamız diyor ki; "Mülâbese aynı zaman da musahebedir. Mülâbese alaka manasındadır."
Not: Merhum Şeyh Safvetullah Efendi'nin Kızıl İcaz şerhinde naklettiğine göre, Kadı Beydavi istiane manasını tercih etmiş, Zemahşeri ise musahebe manasını tercih etmiş. (Akgündüz, a.g.e. s. 27) Molla Sadreddin Yüksel merhum, Ba'yı " اي بمعني مع"
diyerek, maa (beraberlik) manasına almış. (Molla Musa Celali, Talikat Ala Kızıl İcaz, s. 10, Sembol Yayıncılık, İst. 2009)
Not: 2: Merhum Manastırlı İsmail Hakkı Efendi diyor ki; "Besmele-i şerîfedeki bâ-i cârre kavl-i râcihe göre istiâne için olmakla Esmâ-i ilâhiyye'nin ef'âl-i mühimmemize âlet menzilesine tenzîl olunduğunu müş'irdir. Çünki ef'âl-i beşeriyye bir takım âlâta tevakkuf ettiği gibi her fi'l-i meşrû' ve mühimmin de şer'an kemâli ve mu'teddün-bih olabilmesi besmele-i şerîfe ile masdar kılınmasına tevakkuf eder. Nasıl ki "Şerefli ve kıymetli herhangi bir işe Allâh'ın ismiyle başlanmaz ise o iş hayırsızdır" hadîs-i şerîfi buna dâlldir." (Tefsir-i Şerif, Sırat-ı Müstakim Mecmuası, Sene; 1, Sayı, 4, s. 1, 17 Eylül 1908)
Not: 3: Merhum İbn-i Kesir tefsirinde musahebe manasını tercih etmiş.(bkz. Muhtasar Tefsiru İbn-i Kesir, ihtisar eden; M. Ali Sabuni, Cilt:1, s. 14, Mektebetu'l Asriye, Sayda, Lübnan, 2017) Şeyhülislam Ebu Suud efendi merhum tefsirinde istiane ve mülabese manalarını esas almış(Tefsiru Ebu Suud, cilt, 1, s. 16-17, Mektebetur Reşidiyye baskısı) Molla Gürani merhum da tefsirinde; "ba istiane içindir veya musahebe içindir" diyerek iki görüşü de kabul etmiş.(Gâyetu'l Emâni, Cilt:1, s. 28, İbn-i Haldun Üniversitesi Yayınları, İst. 2019, 1. Baskı)
Son asır müfessirlerinden merhum Muhammed Tahir İbn-i Aşur tefsirinde ba'nın mülâbese için onun da musahebe ve ilsak manalarıyla eş anlamlı olduğunu, ba'nın bu manasının, en çok kullanılan ve en meşhur mana olduğunu, dil üstadı Sibeveyh'i delil getirerek yazıyor ve Zemahşeri'nin "bu vecih yani mülasebe, iraba en uygun ve en güzeldir" dediğini naklediyor.(Tefsiru't Tahriru ve't Tenvir, Cilt:1, s. 147, Daru Sahnun Yayınevi, Tunus)
Birisi soruyor; "İstiane manasında kullanıldığında noluyor, musahebe manasında kullanıldığında n'oluyor?
Ali Haydar Hocamız diyor ki; " Şimdi Üstad ona cevap verecek. Üstadın farkı burada ortaya çıkıyor. Onun için Kızıl İcaz okuyoruz zaten. Onun için zaten-dinleyenler kusura bakmasın- anamız ağlıyor, bundan dolayı yani..
-Biraz kızaracağız yani..
-Evet. Kızarmak için ocağın altını açtık yani.. Şu anda hararet başlıyor yani hocam..
-devam edecek-
Not: Prof. Dr. Niyazi Beki Hocamız diyor ki; "Üstadın kendisi de İşaratü'l İcaz'da(s. 14) buradaki ب harfini istiane ve teyemmün/teberrük manasında yorumlamıştır. Bu mana çok meşhur olduğu için burada ona vurgu yapmamıştır. Özelikle bu mantık kitabında –kendisinin ifade ettiği gibi-basit zihinleri harekete geçirmek için daha ince bir yorumu tercih etmiştir." (Prof. Dr. Niyazi Beki, Kızıl İcaz Şerhi, s.11, Tenvir Neşriyat, İst. 2020-1. Baskı)
Not: 2: Merhum Manastırlı İsmail Hakkı Efendi, besmelenin manasını şöylece vermiş; "Ben yalnız Allahu Teâlâ hazretlerinin bilcümle esmâ-i şerîfesiyle isti'âne ve teberrük ederek kırâ'et eylerim." İsmin lafza-i celâle izâfeti ihtisâs ma'nâsını müfîd izâfet-i lâmiyedir. Binâ'en-aleyh zât-ı ulûhiyyet-i sübhâniyye ve evsâf- ı kemaliyyesine dâll olan bütün esmâ-i ilâhiyyeye şâmil olur." (Tefsir-i Şerif, Sırat-ı Müstakim Mecmuası, Sene; 1, Sayı, 4, s. 2, 17 Eylül 1908)
Not: 3: Geçen asırda Hind alt kıtasında Kur'an'a vukufuyla dikkatleri üzerine çeken büyük muhakkik, merhum allame Hamidüddin(Abdülhamid) Ferahi(v. 1930),Nizamu'l Kur'an adlı şaheserinde diyor ki; "Bismilllah sözünde istiaze manası vardır. Şöyle ki; onda Allah'a (c.c) sarılma ve O'na tevekkül vardır. Böylece o istiaze manasında olur, şunun gibi ki Allah Celle celaluhu buyurdu;
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
"Kur'an okumak istediğin zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın" (en-Nahl, 16/98)
Ve yine diyor ki; "Ba harfi izhar-ı azamet(Cenab-ı Hakkın büyüklüğünü açığa çıkarmak) ve bereket ve sened(Allah'a dayanmak) içindir. Bu kelam (besmele) haber için değildir Lakin o duaya dönüşmüştür." (Hamidüddin(Abdülhamid) Ferahi, Nizamu'l Kur'an, Cilt, 1, s. 15, Tunus, 2012)
Haşiye: (Bu meşhur sözün, hicivleriyle tanınan muhadram şair Hutay'e Ebû Müleyke Cervel b. Evs b. Mâlik el-Absî (ö. 59/678)'ye ait olduğu rivayet edilmektedir.(Salih Okur)
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
O halde sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup sakınanlardır.
Hûd, 49
GÜNÜN HADİSİ
Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.
Sahih-i Buhari, KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...