ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-16

Şeyh Sadî Şirazî Gülistanında der ki; “karşındakini zayıf görünce bıyığını burma, iyi bil ki her gömleğin altında bir kemik, her kemiğin içinde bir ilik vardır.”


Mahmud Toptaş

.

2020-12-09 11:52:59

*Şeyh Sadî Şirazî Gülistanında der ki; "karşındakini zayıf görün­ce bıyığını burma, iyi bil ki, her gömleğin altında bir kemik, her kemiğin içinde bir ilik vardır."

*Feylezof Rıza Tevfik yazmış; "Bir Alman feylesof ahbabım vardı di­yor. İmansızdı, ateistti, yani gâvurdu. Çeşitli delillerle ona Allah'ı ispat edemedim. O günlerde üzerinde Allah kelimesi yazan bir balık gündem­de idi. Batılılar fotoğraflarını çekmişler. Dünya basınında da çıkmıştı. Basında çıkanlardan bir tanesini Alman profesöre gönderdim. "Buna ne di­yeceksin" dedim. Şöyle cevap verdi; "Bir maymunu daktilonun başına oturtsanız ve rastgele vurmasını öğretseniz, bir milyon defa vurduktan sonra mutlaka bir Allah kelimesini de tesadüf eseri yazar. İşte bu da bu te­sadüflerden biridir." Diyor ki feylezof; "o zaman Allah'ın (c.c.) ayetini an­ladım. Bu kadar ayetleri gördükleri halde yine iman etmeyenler iman et­mez."

* Eğer Rabbin dilemiş olsaydı bunları yapamazlardı. Onları ve onların iftira ettiklerini de bırak." Yani onları da bırak birbirlerine vesveselerini versinler, yaptıkları iftirada seni yolundan alıkoymasın.

Günümüzde müslümanlarımız buna biraz fazla takılıyorlar. İmansızın biri dinime sataşan bir kelime söyleyiveriyor, bir ay gazete ve dergileri­miz ona cevapla sayfalarını israf ediyorlar. Bu da bir israftır. Rabbim "on­ları ve onların iftira ettiklerini bırak, sen söyleyeceğine bak" diyor. Pey­gamber efendimizden (s.a.v.) "Ebu Cehil benim hakkımda şöyle demiş" di­ye bir hadis yok. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde 35.000 hadis vardır derler. Buhari'de tekrarsız 4.000 hadis vardır derler. Müslimde de 4000 kadar hadis vardır. Bunlar ve diğer hadis kitaplarının tamamında "Ebu Ce­hil benim hakkımda böyle demiş, ona ben şöyle cevap veriyorum" diye bir hadis yok. Acaba Ebu Cehil hiç ağzını açmadı mı ki. Her gün iftira üreti­yorlar bunlar. Efendimiz (s.a.v.) eğer onlara cevap verme yoluna bir gir­miş olsaydı tebliğe zaman kalmazdı. Binlerce kâfir binlerce iftira üreti­yor. Hepsine cevap verme durumunda kalacaktı. Binlerce adamın size if­tira ettiğini düşünün ve siz de kendi mesajınızı sunun. Mesajınızı sunarsa­nız, binlerce insandan size kulak veren insanlar çıkacaktır. Ama iftiraya cevap vermeye yönelecek olursanız, mesajınızı söyleyecek zaman bula­mazsınız. Allah (c.c.)- "Onları da iftiralarını da bırak, sen yoluna devam et" diyor.

*Bu konuda Bediüzzaman hazretlerinin bir sözü vardır. "Evimin yandı­ğı haberi geldi" diyor bize anlatmak için. "Ben çoluğumu çocuğumu kur­tarmak için evime doğru koşmuşum. Yolda giderken düşmanlarımdan bi­ri karşıma çıkmış bana küfrediyor. Dövebilecek gücüm var. Ne yapayım şimdi? Adamla mı uğraşayım yoksa evime mi koşayım." Evine koşacak­sın. Çünkü çoluğunu çocuğunu kurtaracaksın. Onun gibi bir devletin dini imanı elden gidiyor ve siz bir kaç tane iftira yapan adamla uğraşıyorsu­nuz. Biz tamamen bu dini yanlış anlayan bu insanlara en güzel şekilde di­nimizi tanıtmaya çalışacağız, anlatmaya çalışacağız.

Not: Mahmud Hoca'nın mealen verdiği sözün orijinali şöyle; "Bana "Sen şuna buna niçin sataştın?" diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müdhiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, imanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var? O müdhiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler! Dar görüşler!(Tarihçe-i Hayat, s. 629 )

*Bütün dünya şu anda televizyon ve basın kanalıyla insan fıtratına ters düşen şeylerin yay­gınlaşması için uğraşıyor. Bu memlekette de "ibnelere hürriyet verilsin" di­ye televizyonda programa çıkıyorlar. Yakında da partilerini kuracakları­nı söylüyorlar. Buna destek var. "Efendim, Avrupa topluluğuna girebilme­niz için şeyinizin adedini şu kadar çoğaltacaksınız." Bu sefer özendirme faaliyetine girişiliyor. Ne olacak dünyada? Efendim bütün insanlar bunu yaptı. Bizde mi yapalım? Tek kişi kalsak müslüman olarak dinimizden ayrılmayız. Çünkü o insanı da, beni de yaratan Allah (c.c.) bu iş kötü de­miş mi? Öyleyse kötüdür. İyi dediği iyidir, Rabbimin iyi dediğine 5 mil­yar insan kötü dese taviz yok. Biz böyle dediğimizde karşı taraf bize katı­sınız dememeli. Biz katı olmuyoruz. Makalesinde biri yazmış; "Eğer Tür­kiye'de Kur'anı ister misiniz diye bir oylama yapılsa % 98 kazanır. Ama buna hiçbir vakit girmeyeceğiz" diyor adam. "Bu da çoğunluğun despotizmi olur" diyor. Madem çoğunluğun dediği olur diyorsunuz. Neden çoğunlu­ğun dediğine sen uymuyorsun ki, bunlar kendilerini kelek kesen olarak kabul eden adamlar.

*Allah'ın (c.c.) her ayet-i kerimesinde herkesin alabileceği bir bölüm vardır. Şurada herkesin kendine göre meselesinin çözümü vardır. İçinde bulunduğu bir meselesi veya yarına yönelik bir problemi vardır. Onun için ayetlerde birbirine geçiş vardır. Bu şuna benzer. Bir fabrikanın dişli­leri gibidir. Küçüğü, büyüğü aynı anda çalışır vaziyettedir. Böylece birbi­rine geçmiş çeşitli konular bir bütünlük oluşturuyor. Onun içindir ki bir bölümü ile amel edip diğer bölümünü bırakacak olursanız netice alamaz­sınız. Dişlinin birini kırsak da, öbürlerinin tamamını sağlam tutsak, nasıl ki o fabrika çalışmaz. Bunun gibi, Allah'ın (c.c.) ahkâmının bir kısmına iman edip, bir kısmına iman etmesek, velev bir ayet dahi olsa, maazallah fabrika durur. Yani İslam hayatı anında duruverir, kâfirin hayatına dönüverir. Velev ki adam alnını seccadeden hiç kaldırmasın, velev ki bir ömür boyu oruç tutsun adam, velev ki adam her sene hacca gitsin, arada bir kaç defa umre yapsın. Ama Allah'ın ayetlerinden birini inkâr edecek olursa, fabri­kada bir dişlinin kırılmasıyla topyekûn fabrikanın durduğu gibi bu ada­mın Müslümanlık hayatı durur.

*Türkiye'de Kur'an ve sünneti fazla bilmeyen ama çok sevgisi olan in­sanımız vardır. Yani Kur'an ve sünnete çok fazla sevgisi olan ama Kur'an ve sünneti hayatta öğrenmeyen insanlarımız vardır. Konferans için gitti­ğim bir yerde arkadaşlar; hocam biz zeytin yemekten alıkonulduk, eti za­ten yemiyoruz da, geçenlerde bir kadın hoca geldi, zeytin yemeyi yasakla­dı, kadınlarımıza anlatmış, onlar da bize anlattılar dediler. Neden? Zeytin tatlandırılırken içerisine fare veya kedi düşüp ölüyor. Özellikle fare çok düşüyor. Hangisine düşüp hangisine düşmediğini bilmediğimizden dola­yı, işin içine şüphe girdiğinden, şüpheli şeylerden kaçınmak gerektiğin­den yemiyoruz. Peynir de aynı. Peyniri de yiyemiyoruz hocam. Niye? Peynirin mayasının içerisinde falan feşmekan varmış. O bacımızın niyeti çok iyidir. Kim ise bilmiyorum ama mutlak surette niyeti iyidir. Fakat yaptığı iş buradaki imansızın yaptığı işten biraz daha tehlikelidir. Bu yan­lıştır. Farenin düştüğü şey yenmez desin. Bu tamam. O zaten fıkıh kitap­larımızda var. Ben bir seneye yakın Edremit'te kaldım. Çok güzel şeyler yapılmış. Havuzların üzeri tel ile kapatılmış. Çok güzel teknik şeyler ya­pılmış. Farenin orada bulunması mümkün değil, bulunsa bile düşmesi mümkün değil. Onun için hakkında kesin bilgimiz olmayan konularda hüküm vermekten biraz kaçınalım.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

"Ümmetimin tamamı affedilmiştir, ancak günahlarını ilan edenler müstesna!"

Buhârî

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI