HZ. MUAVİYE’NİN HZ. ALİ’YE KARŞI ÇIKMASI

Sayın Sırma’nın Hz. Muaviye’ye yönelttiği itirazlardan birisi de şudur; “Hz. Ali’nin otoritesine karşı bu kadar açık tavır koyan Muaviye, O’nun valilerini kabul etmediği gibi, Hz. Osman’ın katillerini ve kan davasını bahane ederek


Seyda Musa Geçit Hocaefendi

musa_bazid04@hotmail.com

2021-01-15 08:21:45

Sayın Sırma'nın Hz. Muaviye'ye yönelttiği itirazlardan birisi de şudur; "Hz. Ali'nin otoritesine karşı bu kadar açık tavır koyan Muaviye, O'nun valilerini kabul etmediği gibi, Hz. Osman'ın katillerini ve kan davasını bahane ederek O'nun hilafetini de kabul etmedi ve Hz. Ali'ye -Ululemr'e itaat prensibine rağmen- hiçbir zaman itaat etmediği gibi, O'na isyan ederek Sıffin'de onunla savaştı."(1)

 Âlimler yukarıdaki itiraza şöyle cevap vermişlerdir:

1. Üstad Bediüzzaman, Mektubat adlı kitabında şöyle yazıyor:

"Peygamberimiz derman etmiş ki;

لاتقومالساعةحتى تقتل فئتان دعواهما وحد

diye Sıffın'de Hz. Ali ile Muaviye'nin harbini haber vermişlerdir, hem ferman etmiş ki:

 ان عمار تقتله اثقثله الفئةالباغية diye, baği bir taife, Ammar'ı katledecek, sonra Sıffın harbinde katledildi. Hz. Ali, bunu Muaviye'nin taraftarları «baği» olduklarına dair hüccet gösterdi. Fakat Muaviye te'vil etti. Amr b. As dedi: Baği, O'nun katilleridir, umumumuz değiliz."(2)

 "Madem sırf lillah için ve İslamiyet'in menafii için ictihat edilmiş ve ictihat tan muharebe tevellüd etmiş, elbette hem katil hem maktül ikisi de ehl-i cennettir, ikisi de ehli sevaptır, diyebiliriz. Her ne kadar Hz. Ali'nin içtihadı musib ve mukabilindekilerin hata ise de, yine de azaba müstahak değiller. Çünkü ictihat eden hakkı bulsa iki sevap var, bulmasa bir nevi ibadet olan ictihat sevabı olarak bir sevap alır. Hatasından mazurdur.

Bizde gayet meşhur ve sözü hüccet bir zat-ı muhakkik demiş ki:

ژشرى صحابان مكه قال و قيل * مورا جنتينه قاتل هم قتيل

Jı şerre saban meke qal û qil / Lewra cennetîne qâtil û qetil.

Anlamı: sahabelerin muharebesinde kıl-û kal etme. Çünkü hem katil hem maktul, ikisi de ehli cennettirler."(3)

2. Merhum Ali Arslan hocamız "Rasulullah'ın Ashabını Tanıyalım" isimli kitabında şunları yazıyor; "Hz. Ali bir hutbesinde: "Bizim kardeşlerimiz (Şam ordusunu kastediyor) bize karşı çıktılar. Onlar ne kâfir, ne fasık, ne de zalimdirler. Zira batıl da olsa, ellerinde bir te'villeri vardır" buyurdu.(4)

3. Muhammed Salih Ekinci, "Ashab-ı Kiram'ın Etrafındaki Şüpheler" adlı kitabında şunları yazıyor: "Kadı Ebubekir demiştir ki; "bunlar (sahabe arasındaki olaylar) niza şeklinde cereyan eden işlerdir. Fakat hiçbir zaman fıkhın yolundan çıkmış değillerdir. İçtihadın sınırlarını aşmamışlardır. O içtihat ki, orada isabet eden müçtehit on ecir alır. Yanılan da bir tek ecir alır."(5)

4. Mevdudî, "Hilafet Ve Saltanat" adlı kitabında diyor ki; "İmam-ı Ebu Hanife, sahabiler arasında vuku bulan muharebeler mevzuunda Hz. Ali'ye öbürlerinden daha fazla hak vermiştir. Fakat buna rağmen onlara ta'n etmekten katiyetle kaçınmıştır."(6)

5. Abdullah Büyük "O Diyarın Sakinleri" adlı kitabında şöyle diyor: "Tarihi seyirde ashabın kadrini düşürmek isteyenlere zındık denildiğini hatırlayarak bu hususta mü'minliğe yakışan edep ve tavra bürünmek şiarımız olmalıdır. Biz Peygamberimizin ashabından hiç birini kötülemeyiz. Onları toplu olsun ayrı olsun hayırla yâd ederiz. Yani her ne kadar bazılarından şer şeklinde bazı şeyler sâdır olsa da, biz onlara dil uzatmayız. Çünkü o bir ictihat sonucunda vuku bulmuştur. Bunun içindir ki cumhuru ulema, Hz. Osman ve Hz. Ali zamanındaki fitnelerden önce olsun, sonrasında olsun, Ashab-ı Kiram'ın hepsinin adil olduklarını ifade etmişlerdir.

İbn-i Dakik el-Îd şöyle diyor:

"Ashab-ı Kiram arasında çıkan ihtilaf ve çatışmalar hakkında rivayet edilenlerden batıl ve yalan olanlar vardır. Doğru olanları ise güzel bir te'vil ile yorumladık. Çünkü daha önce onlar, Allah tarafından övülmüşlerdir. Rivayet edilen hadiseler ise sonraki gelişmelerdir. Şüpheli ve mevhum olan, hak ve malum olanı iptal etmez."

Sıffın Savaşı'nı ortaya koyarak, Cemel Savaşı'nı bahane ederek, hikmet dolu hayatlarındaki hikmeti anlayamadan ileri-geri konuşmayız. Temcit pilavı haline getirdikleri Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasında cereyan eden savaşı zikredip, leh ve aleyhlerinde söz sarfedenler, lütfen Hz. Ali'nin şu sözünü de duysunlar:

"Muaviye'nin emaretini pek ve o kadar kerih görmeyiniz. Eğer O'nu kaybederseniz, bir takım başların arkadan zuhur ettiğini görürsünüz."(7)

 6- Yusuf Kerimoğlu da şöyle diyor; "Son yıllarda kime hizmet ettikleri malum olmayan bazı çevreler Peygamberimizin ashabına dil uzatmaya başlamışlardır. İçi boş sözler sarf etmekten başka bir özelliği olmayan bazı çevreler, peygamberimizin ashabına dil uzatmaya başlamışlardır, zehirli dillerini mü'minlerin mezarlarına doğru uzatan bu çevreler, rivayet zincirlerinin en önemli halkalarını koparma gayretindedirler. Sahabeyi Kiramın adaletine gölge düşerse başta Kuran-ı Kerim olmak üzere, sünnetin tamamı şüphe ile karşılanacaktır."(8)

 7. İmamı Taftazani, İmamı Gazali, Seyyid Şerif Cürcani, Celaleddin-i Mahalli, İbn-i Subki, Attar, Bunani, Envar sahibi, İbni Hacer, Şirvani, Remli, Hatib-i Şirbini, Beycuri, Yusuf Nebehani, Suyuti, Tahavi, Kadı İyaz, Şeyh Abdulkadir Geylani, Sühreverdi, İmam-ı Nevevi, İbni Teymiyye, İbni Hümam, Kutbi Şarani, Burhanul Lakani, İbnul Cevzi gibi bir çok âlim, Sıffın vak'asında Hz. Ali efendimiz haklı olduğundan iki sevap kazanmış, Hz. Muaviye baği olup hatalı ictihat ta bulunduğu için bir sevap kazanmıştır görüşünde birleşmekte ve onlar hakkında ileri geri konuşmayı çirkin görmektedirler.

Delillerinden bazıları şu hadislerdir:

اذا حكما لحاكم فجتهد فأصاب فله اجرن واذاالحكم فجتهد فأخطأ فله اجر واحدا.

1. "Hakim hükmettiği içtihadında isabet ederse ona iki sevap vardır, hükmettiği içtihadında hata ederse bir sevap vardır."(9)

2. اذا ذكرا صحابى فأسكوا "Ashabım Zikredildiği zaman susunuz"(10)

3. احفظونى فىاصحابي Sahabelerim, ve yakınlarım hususunda beni koruyunuz."(11) Yani onlara çirkin laflar söylemeyin, dil uzatmayınız.

Sayın Sırma: "Hz. Osman'ın katillerini ve kan davasını bahane ederek Hz Ali'nin hilafetini kabul etmedi" diyor.

Mevdudi ise bu konuda şöyle diyor; "Hz. Muaviye «tahkim» zamanında bizzat halifelik iddiasında değildi. Ben halifeyim demiyordu. Hz. Muaviye o zaman Hz. Osman'ın katillerini talep ediyordu. Hz. Muaviye, Hz. Osman'ın kan davasını güdüyordu. Hilafet iddiasında bulunmuyordu."(12)

Mevdudi'nin bu sözü de, Hz. Muaviye hakkında İhsan Süreyya Sırma Hocanın yanıldığına işaret etmekte ve hocanın taassup çukuruna kaydığını göstermektedir.

Dipnotlar

1-İhsan Süreyya Sırma, Hilafetten Saltanata: Sh. 21

2-Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat: Sh. 99

3-Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat: Sh. 50

4-Ali Arslan, Resulullah'ın Ashabını Tanıyalım: Sh. 275

5-El-Avasım: Sh. 171

6-Mevdudî, Hilafet ve Saltanat: Sh. 326

7-Abdullah Büyük, O Diyarın Sakinleri: Sh. 10

8-Abdullah Büyük, A.g.e (Yusuf Kerimoğlu'dan naklen) sh.19

9-Müsned-i Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesaî, İbni Mace Amr b. As'tan sahih bir senedle rivayet etmiştir. Camius-Sağir: Sh. 24.

10-Taberani, İbni Mes'ud'dan hasen bir senedle rivayet etmiştir. El-Camius-Sağir: Sh. 24

11-Feydul Kadir: C. 1, Sh. 197.

12-Mevdudi, Hilafet ve Saltanat: Sh.188. Muhammed Rıza, İmam Ali, Sh.16

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.

Rahman, 26-27

GÜNÜN HADİSİ

"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."

Münavi

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI