ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-21
Sahabe hayatını anlatan çok değerli eserler de yazılmış hani İbn. Haceril Askalani’nin "el-İsabe tü fi Temyizi’s Sahabe", İbn Esir’in "Üsdül Gâbe’si" Yani “İs-lam vadisinin arslanları” manasında "Üsdül Gâbe" isimli bir eser yazıl¬mış. İbni Sa'd tarafından da "Tabakat"da birçok sahabenin hayatı veril¬miştir
*Sahabe hayatını anlatan çok değerli eserler de yazılmış hani İbn. Haceril Askalani'nin "el-İsabe tü fi Temyizi's Sahabe", İbn Esir'in "Üsdül Gâbe'si" Yani "İslam vadisinin arslanları" manasında "Üsdül Gâbe" isimli bir eser yazılmış. İbni Sa'd tarafından da "Tabakat"da birçok sahabenin hayatı verilmiştir. Biz Peygamber efendimizin arkadaşlarından yirmi beş bine yakınının nerede doğduğunu, nerde öldüğünü nasıl hizmetlerde bulunduğunu, ne zaman Müslüman olduğunu, hangi hadisleri rivayet ettiğini biliyoruz. Gözünüzün önüne şunu getirin; 1400 sene evvelinde bir olay olmuş, efendimiz peygamber olarak görevlendirilmiş ve ona yardım eden insanlardan 25 bin tanesinin nerde doğup öldüğünü, hangi hadisleri peygamber efendimizden duyduğunu, kaç yaşında vefat ettiğini, hangi senede Müslüman olduğunu, hangi harplere katıldığını biliyoruz.
Günümüzde şöyle elli sene, altmış sene evvel ölen adamların en yakın silah arkadaşlarını araştırmaya koyuluyorlar da büyük çoğunluğunu çıkaramıyorlar. Yani günümüzde de her şey yazılıyor, bilgisayarlar devreye girdi, kâğıt kalem bol miktarda var, yazanlar çizenler var. Fakat ashabın ve ondan sonra gelen tabiinin göstermiş olduğu bu dikkat tarih boyunca dünyanın hiçbir medeniyetinde gösterilmemiş. Yani diyelim Amerika'nın vurulan devlet başkanı Kennedy'nin en yakın arkadaşlarıyla ilgili kitap yazılsa, görüştüğü tanıştığı 25 bin, hatta daha fazla yakını, çevresi, amiri, memuru, bilmem neyi vardır, bunları hayatlarıyla birlikte çıkartamazlar. Yani sahabe ve ondan sonra gelen tabiinin, yani imam-ı Ebu Hanife çağında yaşayan insanların yaptığı hizmet var ya, dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir hizmettir…
*Sahabenin hiç birine dil uzatmayacağız. Günümüzde (Türkiye'de de vardır) mesela Hz. Muaviye (r.a.)'a dil uzatmaktan zevk alan insanlar vardır. Peki, uzatınca ne olacak, yahu hak geri gelmiyor ki. Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin geriye gelmiş olsa, yani biz onların aleyhine konuşmakla onlar geriye gelmiş olsa amenna, gelen bir şey yok. Âlimlerimiz bu konuda, hani Kerbela konusunda veya Hz. Ali ile Hz. Muaviye (r.a.) arasında geçen bu olay hakkında çok güzel ifadeler buyurmuşlar, "Onlar kılıçlarını kana buladılar biz dillerimizi kana bulamayalım" diyorlar, Ehl-i Sünnet bir orta yol tutmuş. Ehl-i Sünnet olmasının özelliği buradadır, güzelliği buradadır. Hz. Ali'yi fazla severler yalnız, onu söyleyeyim. Ehli sünnet Hz. Ali'yi (r.a.), Hz. Muaviye (r.a.)'den fazla severler ve burada da hata etmezler. Çünkü Hz. Ali, ilk Müslümanlardandır. Hz. Ali, efendimiz (s.a.v.)'ın yeğenidir. Hz. Ali, peygamber (s.a.v.) damadıdır. Fatıma validemizin kocası, ciğerparemiz Hz. Hasan'la, Hz. Hüseyin'in babasıdır. Efendimizin (s.a.v.) yanına çocukken girmesi, daha küfrün pisliği ile pislenmeden efendimize teslim olması, İslam'ın bize saf şekilde gelmesinde büyük etkisi olmuştur. Kur'an'ın anlaşılmasında, bize nakl edilmesinde, hadislerin nakl edilmesinde, İslam'ın saf haliyle bize ulaşmasında büyük etkisi olmuş. Hz. Ali'yi fazla sevmemiz Hz. Muaviye (r.a.) 'a sövmeyi gerektirmiyor.
Bizim Ehl-i Sünnet insanımız orta yolu şöyle bulmuşlar; Anadolu'da birçok insanımızın adı Hasan Ali'dir. Birçoğunun adı da Ömer Ali'dir. Orta yoldur bu aslında, yani hem Ömer'i severiz, hem de Ali'yi severiz demektir bu. Hepsine olan muhabbetimizi beyan etmek için isimlerimize bile onları nakş etmişlerdir.
*Bazı araştırma eserlerde yayınlandı. Bu son 150 senelik zaman içerisinde Türkiye'de kurulan kolejler, yani Avrupa'nın kurmuş olduğu kolejler; Mesela Kayseri'nin hemen yukarısında Talas'da kolej kurmuş, Harput'ta kolej kurmuş ve güneydoğu illerimizde kolejler kurmuş bu adamlar. İstanbul'un göbeğinde Robert kolejini kurmuş ve halen devam eden çeşitli kolej ve liseler var. Çok insani niyetlerle kurmuşlar ama neticede, nereye o müesseseleri kurmuşsa, o milletin canına okumuşlar, o müesseseler vasıtasıyla.
Hani Cezayir'de, Fransız harbinde görüyoruz ki, Kızılhaç yardım malzemesi götürüyor, ama içerisinde Fransızlara silah götürüyor. Yani böylesine çok iyi insani niyetlerle kurulu müesseseleri bilen küfür, kendi doğrultusunda kullanmasını gayet iyi biliyor. Onun için dikkat edeceğiz. Bu kâfirlere hiçbir şekilde aldanmamaya gayret edeceğiz…
*Yani Amerika gelse de dese ki; "biz sizin için İstanbul şehrinde kendi paramızla dünyanın en büyük Camisini yapıvereceğiz" derlerse, kabul etmeyin. Kabul etmeyiz hocam bizim elimizde ne yetki var ki, yardımların birçoğu yetkili ve etkili yerlere geliyor, ama 1928 yılında Amerika'nın Boston kentinde Bizans'ı İhya Enstitüsü kurulmuş.
Yani bu Fatih Sultan Mehmet'in çökerttiği köhne Bizans'ı yeniden diriltmek için bir enstitü kurulur. Ve Enstitünün ilk başkanı olarak o günün Türkiye Cumhuriyeti başkanına, hükümetine yazı yazar. "Ayasofya'nın bütün masraflarını yüklenmek üzere tamirini yapmak istiyorum, bütün para bize ait" der. Bizimkiler avantayı bulunca cup girmişler. Ve adam gelmiş, 1932'den 1934'e kadar tamiratını devam ettirmiş ve o Whittemore denen adam buradayken, o günün cumhurbaşkanı ile görüşüp, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürme kararını aldırmış.(Bak, Prof. Semavi Eyice, Ayasofya, s. 20-21, Yapı ve Kredi Yayınları, İstanbul, 1986) Kasap koyuna ot veriyorsa, bu sevdiğinden değildir.
*Kâfir mü'mine yardım eder. Tıpkı deniz kenarında balıkçının oltaya yem atıp balığı beslediği gibi. Balıklar hep birden sevinirlermiş "ulan bu kenarda oturan adam ne iyi adam be." Tabii ki sonlarını görememezlikten dolayı.
Kendisine olta atan adam için, bize hep yem atar, diye sevinirlermiş balıklar. "Çok iyi adam, çok cömert adam, avucundan yediriyor bana, diye kuzu da kasabı pek severmiş. "Kasab et derdinde, koyun can derdinde" derler. Kasap onun etini sever aslında. Adam da balığın etini sever, oltaya yakalanıncaya kadar. O onun farkına varmaz. Onun için kâfirin elinden, yakalanacak şekilde bir şey almamaya, alacaksak bile güçlü olarak almaya dikkat edelim.
*Münafıklar on üç ayetle tanıtılıyor. Adam mescid açıyor, adam sakal uzatıyor, adam şalvar giyiyor, adam sarık sarıyor, adam bizden fazla rükûda, secdede üçten fazla subhanerabbiyela'la diyor ama iç dünyasında ise inanmıyor. Bu adamla işimiz biraz daha zordur. Onun için Rabbim bunları çeşitli yönden fotoğraflarını çekip veriyor bize. İç fotoğrafları tabii ki.. Nasıl davranırlar, nasıl konuşurlar, nasıl yemin ederler, zor günlerde nasıl kaçarlar, ganimet günlerinde nasıl koşarlar. Bütün bunları haber veri-yor ki günümüzde de buna benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Özellikle siyasette olur bunlar. Partinin ayağı sallanmaya başladı mı, hani bir gemi delindi mi önce fareler kaçarmış ya, öylece kaçmaya başlarlar. Hafif güçlenmeye başlayınca da, hemen oraya doluşmaya başlarlar. İktidara kim gelecek olursa onlardan da yararlanalım diye adamlar devamlı gündüz başka tarafta, gece başka tarafta görülüyorlar.
*Günümüzde bir kısım arkadaşlar bu cihad faaliyetini hafife almışlar peygamber efendimizin bir hadisini kendilerine delil olarak almışlar. Efendimiz Bedir harbinden dönerken ashabına demiş ki. "Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz" demiş. Şimdi bu hadisi bir kısmı inkâr ediveriyor. Bunlara tepki olsun diye, yani bu asker kaçaklarına tepki olsun diye bu hadis doğru değil diyorlar. Hadis Hatib-i Bağdadi tarafından "Tarihi Bağdat" isimli eserinin onüçüncü cildinde 7345 sıra no da hayatı anlatılan Vasıl b. Hamza'nın rivayeti olarak kaydedilmiştir. Ehli bilir ki, zayıf hadisler uydurma hadisler gibi değildir. Ancak bu hadisi kendi isteği doğrultusunda yorumlayanların ki yanlıştır. "Efendim bizim cihadla ilişkimiz yok, "niye" "biz büyük cihadla meşgulüz. Elimizde tesbihimiz var, namazımız var, dükkânda işimiz var, işimizi yaparız, paramızı kazanırız. Akşamleyin evimize geliriz namazımızı kılarız, zikrimizi de yaparız. Büyük cihad bu, biz bunu yapıyoruz" diyorlar. Bunlara şöyle denir: "hadis ne zaman söylenmiş düşünsenize, efendimiz bizzat küçük cihadı yapmış, sen de bir yap canım, şu imansızın zararını bir yoket. Islah olanlar ıslah olsun, ıslah olmayanlar da defolsun gitsin, ondan sonra geç büyük cihada." Yok o imansızlara bütün yönetimi devrediyor. Ondan sonra da kapıları kapatıyor "ben büyük cihadla meşgulüm" diyor.
*İnsana Allah (c.c.) unutma nimetini vermiş, unutma da bir nimettir. Unutma eğer olmamış olsaydı, hayat bir zindan olurdu. Öyle ya, annenizin ölüsü hiç hatırınızdan çıkmıyor. Babanızın, kardeşinizin, amcanızın, dayınızın trafik kazası veya sizi bazı çok üzen olaylar var, o gözünüzün önünde hiç gitmeden dursa işte o zaman hayat bir cehenneme dönüşüverir. Onları unutuyorsunuz da rahat ediyorsunuz, onun için unutmakta Rabbimin nimetlerinden bir nimettir demişler.
*Materyalist kafaya göre yetişmiş adamlar şöyle diyorlardı; "İnsanlar paraya mala meyyaldırlar. Bütün kavgalar bütün harpler para için olmuştur. Sermaye için olmuştur. İnsanlar aslında din falan kabul etmezler. Paranın peşinden giderler" diye felsefe ürettiler ama baktılar ki en fakir semtlerde camiler şehadet getiren parmak gibi yukarıya doğru yükseli yükseliveriyor. Caminin masrafına bir bakıyor, birkaç milyar gitmesi lazım. Bu fakir halktan nasıl çıkar, bu adamlar nasıl verir diyerek, kendi karnı şişiyor bu sefer, eğer yazar takımından biri ise karnındaki bütün kusmuğunu köşe başındaki bir yazısında dile getiriveriyor adam
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.
Lokman,6
GÜNÜN HADİSİ
İman ve İslam'ın Fazileti
"Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır" (Müslim, Zühd 64, (2
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...