PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-34
Münir Gadban(Suriyeli âlim) Münir Gadban gibi İhvan liderlerinden bir kez daha ‘bu itiraf’ bağlamında Hama değerlendirmesi istedim. Gadban, Hama olaylarının ardından cemaatin “meseleyi değerlendirmeye aldığını ve ‘müracaat’ yaptığını ve sonuçta Esat rejimine karşı çıkmanın yanlışlığına değil de hazırlıksız çıkışın yanlışlığına kanaat getirdiğini” söylemiştir.
Münir Gadban(Suriyeli âlim)
Münir Gadban gibi İhvan liderlerinden bir kez daha 'bu itiraf' bağlamında Hama değerlendirmesi istedim. Gadban, Hama olaylarının ardından cemaatin "meseleyi değerlendirmeye aldığını ve 'müracaat' yaptığını ve sonuçta Esat rejimine karşı çıkmanın yanlışlığına değil de hazırlıksız çıkışın yanlışlığına kanaat getirdiğini" söylemiştir. Yani Münir Gadban, Hafız Esat'a karşı çıkmadan dolayı pişman olmadıklarını ve aksine sadece zamansız ve hazırlıksız ve düşmanın tayin ettiği bir zaman ve mekânda eyleme sürüklendikleri için kendilerini affetmediklerini söylemiştir.
*Muhammed Kutup'un vefatı üzerinden çok geçmeden yine Mekke'den ikinci bir ölüm haberiyle irkildik. Bu da, yine ulu İhvan şeceresinin yetiştirdiği dev düşünür ve müelliflerden bir diğeri olan Münir Gadban'ın ta kendisidir. Hem Muhammed Kutup hem de Münir Gadban çaplı ve verimli İhvan düşünürleri arasındaydı.
* Münir Gadban ise Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasından sonra zuhur eden İslami hareketlere ve dalgalara fikri rehberlik manasında nebevi hareket metodu üzerinden yol haritası çıkarmıştır. İslam düşüncesi, netice itibarıyla referansları itibarıyla ilahidir. Dolayısıyla hareketlerin ilahi rehberlik ışığı altında hareket etmesi gerekir ve beklenir. Bu anlamda Münir Gadbar ' El Menhec el Hareketi Lissireti'n Nebeviye/ Siyerden Devşirilmiş Hareket Rehberi veya Metodu ' anlamına gelen bir eser kaleme almıştır. Türkçeye Nebevi Hareket Metodu olarak çevrilmiştir. Bu onun şaheseridir. Çığır ve ufuk açıcı kitaplarından birisidir. Son yıllarda İslam aleminde siyer çalışmalarına ödüller verilmektedir. Böylece siyer konusunda özgün ve orijinal eserler kaleme alınmasına da vesile olunmaktadır. Bu ödüllerden birisini Pakistan diğerini de Brunei Sultanlığı vermektedir. Münir Gadban Peygamberimizin hayatını konu alan 'Kitabı Fıkhu`s-Sire' adlı eseriyle 2000 yılında Brunei Sultanlığından yılın siyer kitabı ödülünü almıştır.
* 'Geç tanıdım, erken kaybettim' diye bir söz var. Bu söz, benimle Münir Gadban münasebeti konusunda fazlasıyla geçerli. İkimizin münasebetine intibak etmektedir. Suriye meselesi tanışmamıza ve kaynaşmamıza vesile oldu. Nebevi Hareket Metodu kitabıyla ve benzerleriyle birlikte Türkiye'de de tanınmıştır. Esasında ilimlerde öncü isimlerden birisiydi. 'Siyer fıkhı' çığırını açan bilebildiğim kadarıyla Mustafa Sıbai olmuştur. O ise zirveye taşımıştır.
* Bu siyer fıkhını zirveye taşıyan ise Münir Gadban olmuştur. Siyer kaynaklı hareket metodunu yazmıştır. Dolayısıyla bu yöntemle birlikte İslami hareketleri bid'i metotlardan arındırarak Sünni metoda (sünnet eksenli) yöneltmiş, taşımış ve hareketi hakiki istikametine ve çığırına sokmuştur. Yoksa İslami hareketler kendilerine oradan buradan veya kapitalist veya sosyalist modellerden beslenmekte ve örnekler devşirmekte idiler. Bu anlamda aslında Münir Gadban'ın yaptığı bir 'ta'sil' yani asla irca etme çalışmasıdır. Mustafa Sıbai ile başlayan bu çığır Münir Gadban ile birlikte çiçek açmış ve meyvesini vermiştir. Münir Gadban'ın Müslüman Kardeşlere girmesinde kaderin payı zımninde Mustafa Sıbai'nin de payı vardır.
* Hasan el Benna gibi Sıbai ülkeyi karış karış dolaşmakta ve davasını anlatmaktadır. Bu gezilerinde küçük büyük ayırmadan herkese davalarını anlatır. Münir Gadban'ın Şam'ın Tell şehrinde dünyaya gelmiştir. İlkokulda okurken 10 yaşlarında köylerine veya kasabalarına Mustafa Sıbai uğrar.
Mustafa Sıbai'yi karşılayanlar arasında arkadaşlarıyla birlikte küçük Münir de( Gadban) vardır. Münir Gadban'a ismini sorar. Tanıştıklarında ona ' artık sen İhvan'dansın' diye takılır ve onurlandırır. Bu artık Gadban için hayatında dönüm noktasıdır. Sıbai'nin sıcaklığı adeta Malcolm X'in sıcaklığı gibidir. Kayaları eritir ve gönülleri çeler. Bu karşılaşmadan sonra Müslüman Kardeşlere ve İslam davasına gönül vermiştir. Münir Gadban alim olmasına rağmen sarık giymemiş bilakis takke ile dolaşmıştır. Bu onun 'emir eri' olduğunu göstermektedir. Baş olma sevdasında değil, emre amadedir. Birisi ileri itmeden asla ileriye geçmez. Kimse itmeden ileriye geçmemiş, daima arka safları gözlemiştir. Züheyr Salim'in dediği gibi, Ömeri bir haslete sahiptir. Hayırlara anahtar ve şerlere kilittir. Her iyiliğe anahtar her kötülüğe kilittir.
*1982 Hama olaylarından sonra Müslüman Kardeşler asabi günler geçirmekte ve çalkantılı dönemler yaşamaktadır. Hareket neredeyse üçe ayrılmıştır. Halep ve Şam kanatlarının yanında bir de Adnan Ukle'nin başı çektiği Et Talietü'l Mukatile ( Savaşçı Akıncı/Öncü Savaşçı) kanat vardır. Bunlar arasında bir uzlaşma zemini bulması istenir. İktidar tutkusu, piri hırsi olarak anılır. Bütün hırslar geçer ama pir-i hırsı bakidir. Allah vergisi olarak Münir Gadban bu duygulardan müberra ve paktır. Bu nedenle de kanatlar arasında kilitlenmiş Suriye Müslüman Kardeşler hareketi içindeki bu buzlanmayı ve kilitlenmeyi çözecek isim olarak Münir Gadban ismi öne çıkar. Müslüman Kardeşler Uluslararası Teşkilatı bu iç ihtilafları çözmek için doğrudan doğruya atama ile Münir Gadban'ı bölge başkanlığına yani murakıplığa seçer. Lakin onun buradaki tarzı görev adamı olmaktır ve işlevsel bir durumdur. Muzaffer Kutz'un Mısır'a yaklaşan Moğol çerileri karşısında bir yıllığına şartlı olarak Memlüklü komutasını devralması gibi Münir Gadban da bu görevi şartlı ve muvakkat kabul eder. Lakin misyonunda başarılı olamaz bir yıl veya altı ay içinde görevinden çekilir. İzzet ile çekilir bab-ı ikbalden. Suriye Müslüman Kardeşleri arasındaki dağınıklık 1993 yılına kadar sürer. 1993 yılında bu dağınıklık aşılır.
* Kendisi makam mevkii zahidi idi ve sarık sarmadığı gibi aynı zamanda etrafında halka ve pervane olan talebeleri de yoktur. Kendisiyle, Suriye halkının mübarek devrimi vesilesiyle birkaç defa bir araya gelmek nasip oldu. Orada 1982 Hama olaylarıyla ilgili düşüncesini sordum. Müslüman Kardeşler bu facia ile alakalı bir muhasebe yapmışlar mıydı? İstemeden bir hataları olmuş mudur? Müslüman Kardeşler olarak Hama olaylarıyla alakalı muhasebe yaptıklarını ve huruç noktasında kendilerinde bir kusur görmediklerini aktarmıştır. Belki zamanlama konusu ayrı olarak ele alınabilir. Bununla birlikte huruç konusunda bir hata veya kusurlarının olmadığını ifade etmiştir.
Nabukednezar
Yahudileri Babil Sürgününe gönderen Nebukadnezar (Arapça: Buhtünnasr) bunlardan birisidir. Nebukadnezar, Keldani Hanedanı'ndan gelen birden fazla Babil kralının adıdır. İçlerinde en meşhuru, Antik İsrail'i işgal edip İsrailoğullarını Kenan'dan süren II. Nebukadnezar'dır. Nebukadnezar onları Babil sürgününe göndermiş buna mukabil, adeta insanlar arasında mücessem bir Garkad olan Cyrus veya Kuruş onları 70 yıl sonra tekraren Arz-ı Mev'ud'a iade etmiştir.
Napolyon Bonaparte
Yahudileri aracı millet olarak ilk ayartan Napolyon olmuştur. Churchill onu izlemiştir. Akka önlerinde yenilmesiyle Napolyon'un planı bozuluyor. Nafile bir biçimde projesini yamalamaya çalışıyor ama tutmuyor. Çığırını 1882 yılında Mısır çapında Kraliçe'nin adamları meyanında Lord Cromer gibiler deruhte ediyor. Ardından da bölgesel çapta Churchill tamamlıyor.
* Napolyon Waterloo veya Moskova bozgunlarından önce Akka'da bozguna uğramış ve Şark seferi hüsranla kapanmıştır. Lakin Ezher hocalarından birisi kızını kendisine sunmak istemiştir.
* Mustafa Kemal'in de Napolyon'a hayran olduğu biliniyor.
* İki yüzyıl önce bir benzerini Ezher'de Napolyon ve kuvvetleri yapmış ve atlarını ahır niyetine Ezher'e bağlamışlardı.
*1798 yılında Napolyon'un hamlesi İskenderiye'den başlamış ve Kahire'ye kadar uzanmıştır. Bunun iki nedeni var. Birincisi, yolsuzluklara batmış Memluklerin savunmadaki dirayetsizliğidir. İkincisi de birçok cephede mücadele eden ve yorulmuş olan ulemadır. Yorulmanın ötesinde onlara arız olan gevşeklik halidir. Napolyon Mısır seferi sırasında ve hatta öncesinde oryantalistlerle birlikte yeni düzeni ve işgal planını hazırlar. Elinde hazır bir reçete ile Mısır'a gelir. Mısırlılara kendilerini nefret ettikleri Memluklerden kurtaracağını vaat eder. Mısır'ı elde tutmak için halkın nefret ettiği Memlüklüleri tasfiye etmek ve ulemayı da nötr ve tarafsız hale getirmek hatta imkan varsa işgal taraftarı kılmak ister. Hem Memlüklüler hem de ulema büyük çapta tarafsız ve olaylara seyirci hale gelir. Ömer Mekrem gibi üç büyük âlimin karşı çıktığı Napolyon Divanına 9 büyük Ezher âlimi katılır. Böylece atlarıyla Ezher'e giren Napolyon ve kuvvetleri Ezher'i tepeden ele geçirirler. Süleyman Halebi gibi alt düzeyde Ezherliler ve Ezher talebeleri işgale ve işgal güçlerine karşıdır. Ezher'in başının bağlandığı ortamda alt kademedeki Ezherlilerle birlikte halk elindeki silahlarla birlikte direniş odakları ve fedai hücreleri tekil ederek harekete geçerler. Kahire'yi Napolyon'a dar ederler.
Napolyon'un programı hazırdır. Ulemayı tarafsız hale getirme karşılığına direniş odaklarını sökecek ve silahlarını müsadere edecektir. Ayrıca halkı ve fedaileri sindirmek için de Napolyon kuvvetleri her gün üç beş sayıda Mısırlıyı darağacında sallandırmakta ve bunları teşhir ederek halkı korkutmakta ve ibrete sevk etmektedir! İbret-i âlem için her gün birkaç Mısırlıyı sallandırmaktadır. Moğollar Bağdat'tan çıkarak Kahire'ye ulaşmak istemişler ama Muzaffer Kutuz önlerini kesmiştir. Lakin Hülagu'nun uğrayamadığı Kahire'ye Napolyon uğramış ve Bağdat'ta onun yaptığını Kahire'de Napolyon yapmıştır. Napolyon Kahire kasabıdır. Napolyon, Bush'a kadar sömürgecilerin rehberi ve öncüsü olmuştur. Napolyon'un talimatlarından birisi halkın elindeki bütün silahların toplanmasıdır. Maalesef Osmanlı sonrası ulus devletlerinin veya düvel-i mülükün kurulmasından sonra Filistin'de Napolyon'un sünnetini (çığırı anlamında) onlar izlemiş ve işlemişlerdir. Bu silah toplama görevini Mısır yerine Filistin'de başta Mısır olmak üzere Arap orduları yapmıştır.
* Napolyon riyakâr bir adamdı ve ayrıca Napolyon hastalığından da bahsedilebilir. İslam dünyasını sömürgeleştirmek için Napolyon bir yöntem bulur. Bu yolla Osmanlıların yerine kendisi ve Fransızların geçmesini tasarlar. Fitne ile Mısır'a çıkarma yapar. 'Mısır Mısırlılarındır' teziyle birlikte Firavun'un ( Beni İsrail'e karşı ayrım) âdetini ihya eder. 'Mısırlılar, Türk ve Memlüklülerin tasallutundan kurtulmalıdır' parolasıyla harekete geçer. Yarayı kaşır. Ardından Ahmet Urabi aynı anlayışa sarıldığından Mısır'ı İngilizlerin kucağına düşürür. Napolyon ve muakkipleri gizliden gizliye hatta açıktan bir biçimde Mısır toplumu içinde Müslüman olduklarını yayarlar.
*Napolyon geride iki hastalık bırakmıştır. Bunlardan birisi Müslüman olma görüntüsü, ikincisi de kurtarıcılıktır. Bizde sahte mehdilik hastalığına mukabil Fransa'da Napolyon hastalığı vardır. Kafayı sıyıran ve kendisini kurtarıcı sananlar Napolyon diye ortaya çıkarlar. Devlet ricali de zaman zaman de Gaulle olma hastalığına yakalanırlar. Bu illete yakalananlar arasında Kenan Evren, Saddam Hüseyin gibi fanileri sayabiliriz. Şia inancındaki Mehdi'nin ve intikamlıklarının ricatı inancı gibi onlar da de Gaulle gibi hini hacette kurtarıcı olarak yeniden zuhur etmeyi hayal ederler. Şimdi Yemen'e Ali Abdullah Salih bu oyunu oynuyor
*18'inci asrın sonlarında Napolyon Bonapart, Şarka ve özellikle Mısır'a bir hamle düzenlemiş ve bu hamlede karşısına Nakibu'l Eşraf Ömer Mekrem, Saadat ve Şarkavi gibi âlimler ve tarihi zevat çıkmıştır. Bunlar canla başla Napolyon'un hamlesini püskürtmeye ve İslam diyarını savunmaya çalışmışlardır. Daha sonra yerelleşen Napolyon çizgisi ise bu kahramanları tasfiye etmiştir.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR
Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,
ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK
Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr
YEREL ORYANTALİSTLER
Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira
İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI
İttihad-ı İslam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar dağda
İMANIN ŞEHAMET-İ MANEVİYESİ
İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki
MUHALEFET KULVARLARI
Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı
UYUYAN DEV UYANMIŞTIR
Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana
YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI
dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ
MASONLAR VE ESAD AİLESİ
Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind
OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI
Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala
KADİROV: KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI
Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme
- İSLAM’IN DAHİLİ DÜŞMANLARI YA DA GÜNÜMÜZÜN YIKICI AKIMLARI
- YİNE GÖÇ VAR
- BABAMI GÖTÜRMEYİN
- "İSLÂM DİNİ SAVAŞ VE TERÖR DİNİ MİDİR? YA DA KILIÇ ZORUYLA MI YAYILMIŞTIR?"
- LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-51
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-50
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-49
- TALİBAN ÜZERİNDEN ZIT ETKİYİ DALGALANDIRMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-48
- BUTİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-47
- BU VATAN BİZİM
- MÜJDELER OLSUN SANA EY KAHRAMAN TÜRK HALKI
- KURBAN BAYRAMI’NDA HAYATI ANLAMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-46
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-45
- BATININ İŞGAL PLANLARI VE İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-44
- KALP FİKİR VE KALP DİNDARLIK
- GAZZE
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-43
- İSLAM’DA MEŞRU SEÇME YÖNTEMLERİ VE YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-42
- İSLAM’DA TATİL ANLAYIŞI
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-41
- EMNİYET TEŞKİLATI VE EMNİYET NİMETİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-40
- ÇANAKKALEDEKİ MANEVİ GÜÇ
Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
3, Kadir
GÜNÜN HADİSİ
SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...