KADER RİSALESİ ŞERHİ-9
İKİNCİ MEBHAS: Ehl-i ilme mahsus (Haşiye)(1) ince bir tedkik-i ilmîdir. Eğer desen: “Kader ile cüz-i ihtiyari, nasıl tevfik edilebilir? Elcevab: Yedi vecihle...
İKİNCİ MEBHAS:
Ehl-i ilme mahsus (Haşiye)(1) ince bir tedkik-i ilmîdir.
Eğer desen: "Kader ile cüz-i ihtiyari, nasıl tevfik edilebilir?
Elcevab: Yedi vecihle...
Birincisi: Elbette kâinatın intizam ve mizan lisanıyla hikmet ve adaletine şehadet ettiği bir Âdil-i Hakîm, insan için me-dar-ı sevab ve ikab olacak, mahiyeti meçhul bir cüz'-i ihtiyarî vermiştir. O Âdil-i Hakîm'in pek çok hikmetini bilmediğimiz gibi, şu cüz'-i ihtiyarînin kaderle nasıl tevfik edildiğini bilme-diğimiz, olmamasına delalet etmez." (Sözler, 466)
ŞERH:
Kader, insanın elini kolunu bağlar mı?
Üstad burada, imtihan dairesindeki konularda, Allah'ın külli iradesi ile kulun cüz'î iradesinin bir arada olması, cüz'î iradenin iflası anlamına gelmeyeceğini, bunun özgürlüğünden bir şey kaybetmeyeceğini gösteren yedi delile dikkat çekmiştir. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:
1. Allah'ın âdaleti:
Kur'an'ın Allah'ın kelamı olduğuna iman eden, onun bütün sözlerinin doğru olduğuna da iman edecektir. Çünkü hilaf-ı hakikat hiçbir cihetle Allah'ın Zat-ı Akdes'ine yakışmaz ve yanaşmaz. Celal ve cemal sıfatlarının sahibine doğruluktan başka bir şey yaklaşamaz. İnsanlarca da çok çirkin kabul edilen yalan, elbette ilahi kibriya ve azamet vasıfları ile asla bir araya gelmez. Zira doğruyu söylememek, hilaf-ı hakikat konuşmak, ya acizlikten, ya korkudan yahut birine yaranmaktan ve benzeri sebeplerden kaynaklanır. Sonsuz ilim, kudret sahibi bir padişah-ı ezelinin bu ve benzeri süfli vasıflardan sonsuz münezzeh olduğu her akl-ı selimin kabul ettiği bir gerçektir.
وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللّهِ قِيلاً
"Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir ki?"(Nisa, 4/122) meâlindeki ayet ve benzerlerinde, Allah'ın kelamı olan Kur'ân-ı Kerîm'de asla hilaf-ı hakikat bir beyanın bulunamayacağına vurgu yapılmıştır.
Bu sabit ve mukarrer hakikat gösteriyor ki kader, insanın özgür iradesini elinden almaz. Çünkü bu durumda bir adaletsizliğin olacağı açıktır. Söz gelişi, önceden bir kimsenin hırsızlık yapacağına dair kesin bir ilahi kader/takdir kararı olduğu halde, ona "hırsızlık etmeyeceksin; aksi takdirde ceza çekeceksin" diye bir emir verilirse, bu emir âdil olmaz. Oysa iman ettiğimiz Kur'ân'da, Allah kendini çok âdil, zerre miktar kimseye haksızlık etmeyen bir yaratıcı olarak takdim etmiştir. O halde, ilmen ve aklen -mahiyetini bilelim, bilmeyelim- Allah'ın külli iradesi ile insanın cüz'î iradesi arasında adaletin tezahürüne medar olacak bir te'lif noktasının, bir tevfik veçhesinin olduğuna tereddüt edilemez. Bu konuda pek çok ayet ve hadis rivayeti vardır. Bunlardan birkaç ayetin meali şöyledir:
لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ
"Allah kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez. Yaptığı iyilikler kendi yararınadır; yaptığı kötülükler de kendi zararınadır" (Bakara, 2/286) mealindeki ayette, -amel cihetiyle-insan yaptığı iyi veya kötü işlerin sahibi olarak gösterilmiştir. Demek özgür iradesi vardır.
وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَن شَاء فَلْيُؤْمِن وَمَن شَاء فَلْيَكْفُرْ
"De ki: Hak olan (bu Kur'ân) Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin"(Kehf, 18/29) mealindeki ayette ise-iman cihetiyle- insanın Kur'ân'ı kabul veya inkâr etmekte özgür olduğuna işaret edilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu konuda şöyle buyurdu: "Ayak direten kimseler hariç, hepiniz cennete gideceksiniz!" Sahabe: "Ey Allah'ın resulü! Cennete gitmemek için hiç ayak direten olur mu?" diye sorduklarında, şöyle cevap verdi: "Kim bana itaat ederse cennete gider. Kim ki bana isyan ederse, o da – cennete gitmemek için-ayak diretmiş demektir."(Buhari, İ'tisam)
2)Bu hadis-i şerifte de, insanın din imtihanını kazanması veya kaybetmesi onun özgür iradesiyle yaptığı tercihin bir sonucu olduğuna vurgu yapılmıştır.
-Devam edecek-
Haşiye; Bu ikinci mebhas, en derin ve en müşkil bir sırr-ı kader mes'elesidir. Bütün ülema-i muhakkikînce en ehemmiyetli ve münazaralı bir mes'ele-i akaid-i Kelâmiyedir. Risale-i Nur tam halletmiş.
Lugatçe
Cüz-i ihtiyarî: İnsanın sınırlı iradesi, dilediğini yapma arzusu.
Delâlet: İşaret, delil olma.
İkab: Ceza, cezalandırma.
Medar-ı sevap ve ikab: Mükâfat ve cezalandırma vesilesi.
Mizan: Ölçü, tartı.
Tevfik: Bağdaştırma, uzlaştırma.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Allah'a ve Resûlü'ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.
Hadid, 7
GÜNÜN HADİSİ
"Şüphesiz Allah, verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek ister."
Tirmizî.
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...