ULEMANIN BU İTİRAZLARA CEVAPLARI

Birinci itirazın cevabı önceki sahifelerde verilmiş bulunmaktadır. İkinci itirazın cevabına gelince, bu konuda İbn-i Haldun diyor ki:


Seyda Musa Geçit Hocaefendi

musa_bazid04@hotmail.com

2021-02-15 10:21:47

Birinci itirazın cevabı önceki sahifelerde verilmiş bulunmaktadır. İkinci itirazın cevabına gelince, bu konuda İbn-i Haldun diyor ki:

والما قتل على وصالح زياد معاوية وضع مصقلة بن هبيرة الشيبانى على معاوية ليعرض له بنسب ابى سفيان فشهد له رجال من اهل البصرة والحقه وكان اكثر شيعة على ينكرون ذالك و ينقمونه عاى معاوية حتى اخوه ابوبكرة.

Anlamı: "Hz. Ali katledildiğinde, Ziyad, Muaviye ile sulh yaptı ve Maskala b. Hubeyr eş-Şeybani'yi Muaviye'ye musallat kıldı ki, Muaviye onun Ebu Süfyan'ın nesebinden olduğunu açıklasın. Muaviye aynı şeyi yaptı. Muaviye onu nesebine istilhak etmekle onun gönlünü almak istiyordu. Bu hususta onun nesebinin Ebu Süfyan'a bağlı olduğunu bilen kimselerden şehadet istedi. Basra ehlinden birçok kimse şehadette bulundu. Muaviye de onu Ebu Süfyan'ın evladı olarak ilan etti. Fakat Hz. Ali'nin şiasından çoğu bunu Muaviye aleyhinde koz olarak kullanmaktadırlar."(1)

Hasan el-Basri (r.a) de bu meseleye itiraz etmiş. İbn-i Esir şöyle diyor: "Bilmek gerekir ki, Hasan el-Basri'nin Muaviye'ye karşı tutumu Şii bir eğilimden pek uzak değildir. Kimi görüşlerinde bu yüzden aşırılık vardır. Çünkü mevalidendir. Mevaliden olanların seçkin yanı Hz. Ali ailesine yandaş ve Muaviye'ye karşı olmaktır.(2)

İbn-i Esir'in çağdaşı olan, İbn-i Hallikan -ki hadis hıfzetmekte imamdı. Eski ve yeni tarihleri ezberlemiş, Arap ensabı, harp tarihleri, vak'a ve haberlerden de geniş malumat sahibidir- sahabelerin aralarındaki ihtilafları hususunda dikkatli davranmıştır.(3)

O diyor ki; "Hz. Ali'nin şehid edilmesinden sonra, Ziyad'ın Ebu Süfyan'ın nesebine ilhak edilmesi için şahit aranmıştı. Ebu Süfyan'la Sümeyye adlı cariyenin ilişkisinden haberi olanların sözleri dinlendi ve bunun üzerine Ziyad, Ebu Süfyan'ın oğlu olarak kabul edildi. Ulema bunu kabul etmiyor. Bu şekilde bir nesebe ilhak hadisesini İslam'a uygun bulmuyor. Emevi ileri gelenleri de soy kütüğü açısından bu gelişmeyi kabul etmek istemiyorlar."(4)

İbn-i Esir'in naklettiğine göre, bazıları Hz. Muaviye'yi bu meselede haklı görüyorlar. Delilleri de şudur: "Cahiliye dönemindeki nikâh çeşitlerinden biri de, bir cemaatin bir kadınla zina etmeleri idi. Bu zina sonucunda doğan çocuğu, annesi istediği kişiye ilhak edebilirdi. İslam dönemi gelince bu tür bir nikâhı yasaklamış, çocuğu ise kendisine nisbet edilen şahsa ait saymıştır. Hz. Muaviye cahiliye dönemi istilhak ile İslam dönemi istilhakı aynı zannetmiştir. Hâlbuki bu görüş reddedilen bir görüştür."(5) Bunun içindir ki, hiçbir ehl-i sünnet âlimi bu itiraza cevap vermemiştir.

 Hâsılı, Hz. Muaviye bu olayda hata yapmıştır. Hz. Muaviye de bir insan olduğuna göre, hatalardan vareste değildir elbette. Bizim karşı olduğumuz, insaf ölçüsünün kaçırılmasıdır. Hiçbir sahabi hatalarından dolayı kötülenemez. İlmi seviyede, duygusallıktan uzak olarak, ihlas ve inanç bakış açısını gözeterek eleştiri olmalı elbet.

Hasan el-Basri, Hakem olayı hakkında şöyle diyor: "Emirul Mü'minun Ali, hakem atanmasını kabul edinceye kadar hep başarılı olmuştur. Haklı olduğun halde ve hak üzereyken hakeme niye razı olursun?"(6)

Hz. Talha Hz. Ali'ye: "Sen Hz. Osman'ın kanından mes'ulsun" dedi.

Hz. Ali'nin cevabı: "Allah Osman'ın katillerine lanet etsin" dedi.

Fakat daha sonra içlerinde Hz. Osman'ın katilleri bulunan zümreye mensub bazı kimseler bizzat veya adamları vasıtasıyla yavaş yavaş Hz. Ali'ye yaklaşmaya, ona nüfuz etmeye başladılar. Yakın adamları arasına girenler bile oldu. Hatta içlerinden bazıları; Malik İbn-il Eşter el-Harisi ve Muhammed İbn-i Ebubekir valiliğe kadar yükseldi. Hâlbuki herkes gibi bu iki zatın Hz. Osman'ın katli hadisesine iştirak ettiklerini, herkes gibi Hz. Ali de biliyordu. İşte onun bütün halifeliği boyunca vuku bulanlar arasında hatalı olan tek meselesi budur ve bizim buna "hatalı bir iş" demekten başka çare yoktur."(7)

Bazıları da şöyle bir fikir ileri sürmektedirler: Hz. Ali (r.a) de tıpkı Hz. Osman gibi akraba ve yakınlarını büyük memuriyetlere tayin etmiş, onlara geniş ölçüde imkânlar kazandırmıştır. Mesela; Hz. Abdullah b. Abbas, Ubeydullah b. Abbas veya Kussam b. Abbas ve sair…(8)

Hz. Ali halife olduktan sonra vilayetlerden, her tarafın kazan gibi kaynadığı bir dönemde, valilerin azledilmesi hususunda acele edilmemesini, önce ortalığın sakinleşmesini tavsiye edenler de vardı. Hz. Ali ise eski valiler hakkında son derece menfi bir görüşe sahip olduğu için, onları azletme konusunda hiçbir gecikmeye tahammülü olmadığını açıkça belirtiyordu.(9)

Bütün Müslümanlar ve büyük ashab, Hz. Ebubekir'e biat edip, O'nu Ulu'lemr olarak seçerlerken, Hz. Ali ve birkaç sahabenin Hz. Fatıma'nın hatırı için biattan geri kalmaları hata değil miydi?

Buhari'de yer alan bir rivayete göre, Hz. Aişe şöyle demiştir: "Fatıma, Ebubekr'e darıldı ve vefatına kadar da onunla konuşmadı. Ali, Fatıma'nın vefatını Ebubekir'e haber vermedi ve O'nu geceleyin defnetti. Fatıma hayatta oldukça halk Ali'ye saygı gösteriyordu. Fatıma göçtükten sonra Ali'den yüz çevirdiler.(10) El-İstiab'da Ali'nin, Ebubekr'e, Hz. Fatıma'nın vefatından sonra beyat ettiğini bildirmektedir.(11) Hz. Ali'nin biatı geciktirdiğini öne süren rivayetlerde, az veya çok, bir müddet geçtikten sonra gelip biat etmiş olduğu hususunda hem fikirdirler.(12)

Cemel vak'ası hakkında Mevdudî şöyle diyor: "Eğer bu hadise vuku bulmamış olsaydı, bütün fena şartlara ve aksaklılara rağmen, İslam tarihindeki saltanatçılık hareketinin önüne yine de geçilebilirdi."(13)

Bilindiği gibi, Cemel vak'ası Hz. Ali ile Hz. Aişe, Hz. Talha, Hz. Zübeyr ve birçok sahabe arasında vuku bulmuştur.

Bunlar üzücü olaylardır. Sebepleri de çok boyutludur. Zaten o günden bugüne çokça yazılıp çizilmiştir. Haklı olarak, Müslümanlar artık bildik hikâyeleri tekrar tekrar dinlemek istemiyorlar. Biz de kalkıp bu büyük sahabeler hata işlemişler diye, onları sert ve aşırı bir üslupla eleştirirsek, hem olaya sürüklenenlere hem de Müslümanlara haksızlık etmiş olacağız.

Bu hususta, Mevdudi ifrat ve tefritten kaçarak son derece kendisine yakışan bir tavır sergilemişlerdir. Yine şöyle diyor: "Bütün büyük zatların, umumiyet itibari ile ve sahabelerin ise hususi şekilde şahsiyetlerinin tahlili mevzuunda benim düşüncem şöyledir:

Onlar hakkında, ya başkaları ya da başkaları tarafından bize kadar gelmiş bulunan muteber, güvenilir rivayet veya haberleri, vaziyetlerine ve derecelerine muvafık düşüyorsa ve aynı zamanda doğru ve hakikat ise, kabul ederim. Eğer yanlışsa, bunların hatalı ve yanlış olduğunu söylemekten başka çare göremem. "Bu iş hatalı ve yanlış yapılmıştır" derim. Fakat diğer taraftan da makul bir şekilde yapılmış bulunan beyan ve şerhlerin dışına çıkmam. Bunun gibi, yanlışlık ve hatalarını da "hayır, bunlar yanlış ve hatalı değildir" diyemem. Onların hatalı işlerini gizlemeyi düşünmem. Zira böyle bir hareket, hakikatin ve ilmi araştırma usulüne aykırıdır. Bu sebeple, bu türlü fiilleri sahabelerin ve büyük şahsiyetlerin kadr ve kıymetini düşürmez addederim."(14)

Dipnotlar

1-İbni Haldun Tarihi: C. 3, Sh. 9

2-İbnül Esir, el Kamil: C. 3, Sh. ? Nakl. M. Rayyıs, İslâmda Siyasi Düşünce Tarihi: Sh. 10.

3-Mevdudi, Hilafet ve Saltanat: Sh. 455.

4-Hüseyin Algül, İslam Tarihi: C. 3, Sh. 14.

5-İbnül Esir, el-Kamil: C. 3, Sh. 445.

6-M. Ziyauddin Rayyıs, İslamda Siyasi Düşünce Tarihi: Sh.109

7-Mevdudi, Hilafet ve Saltanat: Sh. 191,192

8-A.g.e: Sh:192

9-İbn-i Esir, el-Kamil: C. 3, Sh: 197, İbn-i Haldun Tarihi: C. 2, Sh. 604, Taberi, C. 3, Sh. 459

10-Murtaza el-Askari, Abdullah b. Seb'e Masalı: Sh. 108

11-A.g.e, Sh. 54,10

12-M. Ziyauddin Rayyis, İslam siyaset düşünce Tarihi: Sh. 235

13-Mevdudi, Hilafet ve Saltanat: Sh. 168

14-Mevdudi, a.g.e, Sh. 443,444.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

Kevser:2

GÜNÜN HADİSİ

Yanında ana babası, ya da onlardan biri yaşlanıp da, gerekeni yaparak cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün!"

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI