PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-36

Nasirüddin Elbani(Selefi) Selefi çizgiyi temsil eden Nasirüddin Elbani’nin ilmi yanlışları olduğu gibi Buti’nin de vardır. Onun ötesinde siyasi meslek olarak ikisinin de benzerlikleri vardır. Kurulu düzenleri ulu’l emr olarak görmüşlerdi


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2021-02-22 09:06:57

Nasirüddin Elbani(Selefi)

Selefi çizgiyi temsil eden Nasirüddin Elbani'nin ilmi yanlışları olduğu gibi Buti'nin de vardır. Onun ötesinde siyasi meslek olarak ikisinin de benzerlikleri vardır. Kurulu düzenleri ulu'l emr olarak görmüşlerdi.

* Muhammed Said Ramazan el Buti 1970'li yıllardan beri Türkiye'de de tanınan bir alim.. Özellikle de Ella Mezhebiyye/Mezhepsizlik kitabı çok revaç bulmuştu. Lakin bu tartışmalarda mezhepsizlik akımını veya karşı tarafı temsil eden Nasirüddin Elbani, Buti'den tartışma adabına veya oyunun kurullarına uymadığı için beddua etmiştir veya öyle rivayet edilir. Saklı bir teyple konuşmaları kaydettiği ifade edilir. Bu ne pahasına olursa olsun Buti'nin galebe çalmayı hedeflendiğini gösterir. 'Hedefe giden her yol mübahtır' anlayışını temsil ettiği söylenebilir. Veya hakkında böyle bir algı oluşmuştur. Bu ise ihlasa mugayirdir.

* Esasında Adnan Ar'ur veya Nasirüddin Elbani ile Buti iki negatif kutbu yani ifrat ve tefriti temsil etmektedir. Biz de ise haddi vasatı temsil ettiği kanaati yaygındı. Ama olaylar böyle olmadığını gösterdi.

* Günümüzde ise apolitik duran herkes bir biçimde Mürcie çizgisini sürdürmekle suçlanmıştır. Selefi olsa dahi. Buna dair en ilginç misallerden birisi, Nasirüddin Elbani ve haleflerinden Ali Halebi gibi isimlerin Mürcie olarak tasvir edilmesidir. Bunun nedeni siyasete yaban duruşlarıdır.

* Nasuriddin Elbani devlet selefiliği olarak tabir edilen Camiye hareketinin öncüleri arasında sayılabilir. Havali ve Avde çizgilerine karşı çıkmıştır. Dolayısıyla hasım cepheleri temsil etmelerine rağmen siyasi meşrep olarak Buti ile Elbani arasında fark yoktur.

* Çağdaş selefilerin öncü isimlerinden Nasreddin Elbani de şöyle demiştir: İdeal rejiminizi ve devletinizi enfüs dairenizde, içinizde ve nefislerinizde kurun; o afakta kendiliğinden kurulur. Din emirle değil, temsille ve salih ortamlarla kurulur ve yaşanır. Telkin amelle ve güzel işle olmalıdır. Yoksa 'niçin yapmadığınızı söylersiniz?' buyruğuna muhatap olursunuz!

Nasrallah(Hizbullah Lideri)

Hizbullah Lideri Nasrallah ise sükûnet abidesi kesildi. Hatta ötesine geçerek, Charile Hebdo için bir şey söylemeden akislerinin üzerinden eylemcileri teröristler olarak yaftaladı. Besbelli ki Fransa'nın atıfetini arıyor ve uslu çocuk olarak Suriye'deki politikalarını değiştirmesini bekliyor.

* El Hac Salim Sabbağ gibi bazı Şii aklı evveller ve hatta Hasan Nasrallah Mehdi'nin hareketli cephelerde kendi saflarında Sünnilere karşı savaştığını farz veya tahayyül etmektedir. Bunu İsrail'le savaşırken söylemiyorlardı.

* 2003 yılından sonra Amerikalılar Irak'ı neden İran'a terk etmişse 1982 Sabra ve Şatilla katliamından sonra İsrail de güney Lübnan'dan Sünnileri kovarak Şiilere dolduracakları bir alan ve boşluk bırakmıştır. Baba Esat da İsrail'den kalan temizliği yapmış ve Arafat ve arkadaşlarını Trabluşşam'dan Tunus'a püskürtmüştür. Böylece Şiilerin direniş edebiyatına uygun bir ortam üretilmiştir. Böylece İran ve Şiiler direniş algısı üzerinden İslam dünyasında parlatılmış, palazlandırılmış ve Hasan Nasrallah ümmetin kahramanı haline getirilmiştir. 2006 yılında da bu algı operasyonu tavan yapmıştır. 

*40 yıldır İsrail'i bir fiske indirmeyen ve saçma dahi atmayan Esat da 2006 yılındaki algı operasyonunun üzerinden Arap liderleri 'adam bozuntuları' diye aşağılamıştır. Nasrallah ile birlikte kendisi bozuntu düzeyine bile çıkamamıştır.

* Peki! Gazze'ye saldırıyı hafifletmek için Hizbullah denilen Hizbuşşeytan ve Nasirüşşeytan kuzey cephesi açtı ve kılını kıpırdattı mı? Asla ve kella. Buna mukabil İran'dan aldığı telkinlerle İslami Cihad müzakerelerin Mısır'da olmasına ısrar ediyor.

* Gerçek şu ki, Sisi ile Beşşar Esat arasında bir fark göremeyen Nasrallah her ikisine de hulus çekiyor. İkisi arasında fark olmadığını Nasrallah'ın Sisi ve Esat'a mesafesiz yaklaşımlarından anlıyoruz.

Navvab Safavi (Åžii)

*İkinci tehlikeli adam Sünni dünyada Şii dailerinden Navvab Safavi'dir. Cemaleddin Afgani'nin halefi ve Humeyni'nin selefi olur. 

Nazım Kıbrısi (Şeyh)

Buti nasları ve dini metinleri tabir caizse baskı altına alarak ve eğerek-bükerek (tatvi en nas) Esat ailesini ve hanedanlığını sonuna kadar savunmuştur. Baba Esat ve bir kaza sonucu ölen oğlu Basıl'ın cennette olduklarını ileri sürmüştür. Keza Haza Validi/Babam Molla Ramazan adlı eserinde ailecek aynı şekilde olduklarına dair ifadeler kullanmıştır. Bu tarz beyanatıyla Avrupalı hanedanların İslam soyundan geldiklerini ileri süren Nazım Kıbrisi seviyesine düşmüştür. 

* İngiliz Muhipleri Anadolu'dan da ırak ve eksik olmamıştır ve Said Molla İngiliz Muhipler Cemiyeti'nin üyelerinden birisidir. Buna inanmış olmalıdır. Şeyh Nazım o gün yaşasaydı belki de bu cemiyetin tabi üyeleri arasında yer alırdı.

*Bir zamanlar Prens Charles için Şeyh Nazım benzeri bir söylenti çıkarmıştı. Hâlbuki Lady Diana'nın Müslümanlarla münasebetinden dolmayı suikasta maruz kaldığı meşhur bir tezdir. Şeyh Nazım ardından Avrupa'daki bütün hanedanlıkların Ehl-i Beyt soyundan geldiğini iddia etti. Bu iddialar bir batinilik sapmasıdır. Avrupa hanedanları olsa olsa hepimiz gibi Adem (Aleyhisselam) hanedanlığından gelebilir. Ya da Sasani diyelim. Bu nevzuhur Müslüman tipler, isimleri Müslüman olsa da sıfatları Müslüman olmadığı halde isimleri Müslüman olan bir sürü insana eklemlenebilir.

Necmeddin Erbakan

İslami konularda sınırı aşanlar oluyor. Veya bazen maksat aşılıyor. Sözgelimi merhum Necmettin Erbakan Hoca bir defasında :" Atatürk yaşasaydı milli görüşçü olurdu" demişti. İki taraf için de yanlış bir çıkarım. Mustafa Kamalak daha ötesine geçerek 'en büyük Milli Görüşçü Atatürk' şeklinde bir yargı cümlesinde bulunmuştur. Dolayısıyla kimilerince İslam olarak anlaşılan Milli Görüş bu tanımlarla birlikte 'Kemalizm' parantezine alınmıştır. 

* Siyasette de gafların yanında bir de galat-ı meşhurlar vardır. Gerçekler yerine geçmiş yanlışlar. Siyasetin de galat-ı meşhurlarından bahsedebiliriz. Bunlardan birisi Erbakan'ın ağzından iştihar eden lakin ona mensup olmayan bir ifadedir. İmam hatip okullarının Milli Görüş hareketinin arka bahçesi olduğuna dair ifadelerin ona ait olmadığı sadece bir yakıştırma olduğu tebarüz etti. Şevket Kazan'ın kaleme aldığı Refah Gerçeği kitabının 3. cildinin 395. sayfasında da açıkça ifade edildiği gibi "İmam Hatip okullarının Refah Partisi'nin arka bahçesi" olduğu iddiasını ilk defa ortaya atan kişi Milliyet (şimdi Hürriyet) gazetesi yazarlarından Yalçın Doğan'dır. (13.11.1996 Milliyet).

Netenyahu

Netanyahu da Tevrat'ın şifresine meftun ve düşkün bir siyasi kişilik. Muhammed Mürsi'nin adını Tevrat'ın şifreleri arasında aramış ve bulmuş! Bak hele demeyin. Alimallah gerçek! Mürsi'yi Musa döneminin Firavununa benzetiyor. Mürsi'nin Firavunluk bir hali var mı? Daha çok Minyeli Abdullah'a benzemiyor mu? Netanyahu, Arap Baharıyla birlikte iktidara gelen Müslüman Kardeşlerin Musa dönemi Firavununun yaptıklarını İsrail halkına tekrarlayacağını vehmetmeye ve düşünmeye başlamış. Huruç Kitabında bir ibareye rastlamış ve bunu Mürsi'ye uyarlıyor :" Ve Mısır tahtına yeni bir kral geçti…" Yeni bir kral yeni bir dönemin simgesel lideri ve bu ona göre Mürsi'nin ta kendisi! Aptala malum olurmuş misali bu da ona malum olmuş! Mürsi'yi bir Firavun olarak tasarlıyor (http://www. albawabhnews. com/5036 ). Hâlbuki biz Sisi'nin üçüncü Ramses olduğunu düşünüyorduk! Netanyahu da şifreci veya şifre düşkünü çıktı. Bununla birlikte hem Drosnin'in hem de Netanyahu'nun kehanetlerinin karavana ve gerçeğe tekabül etmiyor.

*Unutulan ya da göz ardı edilen bir mesele daha var bu da İsrail veya Netanyahu'nun bu sürede öldürdüğü gazetecilerdir. Arapların ifadesiyle habercilik değil sansürü (tağtiye yerine tatim) esas almıştır. Zira Netanyahu'nun saldırıda ilk hedefi gerçekler ve bu gerçekleri basın yoluyla yayan gazetecilerdir. Gazetecilere yönelik saldırılar sistematik bir tarzda yürütülmüştür.

* Netanyahu tahrik diyerek basın merkezlerine saldırıyor ve Paris'tekinden fazla gazeteci öldürüyor ardından da Paris'te yapılan laik yürüyüşün hacısı oluyor! Charlie Netanyahu oluyor! Utanmazsan dilediğini yap! 

* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle Netanyahu gibi Charlie müsveddeleri hem ikiyüzlü hem de pişkindirler. Günümüzde mizahın bir boyutu da pişkinlik oldu. 

* Lakin kitlelerin ölçüsü her zaman doğru değildir. Sözgelimi İsrail de bir kez daha seçimleri kazanan İsrail Başbakanı Netanyahu da alternatifsiz olarak nitelendirilen isimlerdendir. Bununla birlikte bu alternatifsizliği cüzi kazanımlara vesile olsa da bir süre sonra toplu/ külli bozgunu beraberinde getirebilir.,

* Putin, Yahudi devleti peşindeki Netanyahu ve Modi birer din milliyetçisidirler.

* Zaten Netanyahu da bıkmadan usanmadan kendisini Churchill'in halefi sayıyor.

*Seksenlerin sonlarında olan ve doksanlı yaşlarına merdiven dayayan Şimon Peres'in yıldızları Netanyahu ile bir türlü barışmıyor. Aslında karı koca Netahyahu'lar nobran kişilikleriyle kimsede saygı uyandırmıyorlar. Yanlarındaki hizmetlilerin bile onlarla yıldızı barışmıyor.

* Netanyahu'nun İsrail'in ilk kralı olmaya özlem duyduğu söylenebilir. Bu dürtü tarafından ayartılmış olabilir. Şimon Peres cumhurbaşkanının yetkilerini budamak isteyen Netanyahu'nun gerçek niyetinin diktatörlük hevesi olduğunu söylemiştir. Acaba Şimon Peres Netanyahu'nun her yere uzanmasından dolayı alınganlık mı göstermektedir? Kapalı kapılar ardında yapılan konuşmada Peres, Netanyahu'nun bu hamlesini İsrail'de bir diktatörlük kurmak için bir adım olarak nitelendirdi ve Başbakanlık koltuğunda mutlak bir yönetici olmadıkça Netanyahu'nun tatmin olmayacağını söyledi.

* Mossad gibi İsrail'deki istihbarat teşkilatlarından olan Shabak'ın eski direktörlerinden Carmi Gillon Netanyahu'nun İsrail'i Yecüc Mecüc savaşına doğru sürüklediğini ve ittiğini ileri sürmüştür. Netanyahu'nun Yahudi devleti projesine oldukça içerleyen ve itiraz eden Gillon bin veya birkaç binlik protestocu kitle önünde yaptığı konuşmada sözünü esirgemeden Netanyahu hükümetini yerden yere çalmış ve kundakçılıkla suçlamıştır.

* Netanyahu ve arkadaşlarını ise günümüzde İsrail ismi bile kesmemekte devletin adını Yahudi devleti olarak değiştirmeye yeltenmekte ve Araplardan da onay istemektedir. Müslümanların ve mukaddesatının başına musallat olmuş bir vaziyettedirler. Yahudi Devleti fikri veya tasarımı kuvveden fiile çıkacak ve bazıları tarafından onaylanacak olursa bunun bir de Mescid-i Aksa statüsüne etkisini bir tasavvur edelim! Kısaca Yahudilerin Mescid-i Aksa'yı yıkarak yerine kuracakları mabet dini bir mabet olmayıp seküler bir mabet olacaktır. Dini değil ırkçı bir yapı olacaktır.

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

Kevser:2

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Allah katında, duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur."

Tirmizî

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Cumhuriyet'in ilanı(29 Ekim 1923) *Sütçü İmam Maraş'ta direnişi başlattı(31 Ekim 1919) *I.Dünya Harbine girdik(1 Kasım 1914) *İmam-ı Rabbani Hz.lerinin İrtihali(2 Kasım 1624) *Hz.Ömer(r.a.)'in Şehadeti(3 Kasım 644)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI