EMNİYET TEŞKİLATI VE EMNİYET NİMETİ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla... Bu makalemizde, kısaca iç güvenlikten sorumlu devlet teşkilatı olan ve 10 Nisan 1845’de temeli atılan emniyet teşkilatının gerekliliği ile beraber, emniyet (emin ve huzurlu olma) nimetine şükretmenin lüzûmundan bahsetmeye çalışacağız.
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...
Bu makalemizde, kısaca iç güvenlikten sorumlu devlet teşkilatı olan ve 10 Nisan 1845'de temeli atılan emniyet teşkilatının gerekliliği ile beraber, emniyet (emin ve huzurlu olma) nimetine şükretmenin lüzûmundan bahsetmeye çalışacağız.
Tabiki emniyet teşkilatının mazisi çok daha eskidir. Şayet o maziye dalacak olursak çıkana kadar makalemiz çoktan bitmiş olur. Binâenaleyh bu yazımızda Subaşı (şehrin inzibat amiri), Asesbaşı (İnzibat amiri), Böcekbaşı (gizli polis amiri), Kulluk bayraktarı (emniyet amiri), Kulluk neferi (karakol bekleyen) ve Baş tebdil (istihbarat şefi) gibi tarihi şahsiyetlerin bugünkü uzantılarından ve görevlerinden bahsetmeyeceğiz.
Kısaca, emniyet eşittir huzur!
Güvenlik manasına gelen emniyyet kelimesi; insâniyyet, mesûliyyet ve câhiliyyet kelimeleri gibi mastar-ı ca'lî dir (yani yapma mastardır). Aslında mâzisi olan; "Emine" (أمن) fiilinin tam altı tane mastarı vardır ki, bu altı mastardan ikisi "Emân" (أمان) ve "Emânet" (أمانة) lafızları olarak karşımıza çıkıyor. Ve bütün bu kelimelerin geçtiği âyet-i kerimeler ve hadîs-i şeriflerde kelimenin gramerinden kaynaklanan bir mana yakınlığı anlaşılmış oluyor.
Zira Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
"Emânete riâyeti olmayanın (kâmil) imanı yoktur ve ahde (söze riâyeti) olmayanın da (kâmil) dini yoktur"(1) buyurarak emanete hainlik edenin dinini sorgularken, Rabbimiz de (Celle Celaluhu) ﴿ ﴾"emanetlerinize hainlik yapmayın"(2) buyurmasıyla şu anlaşılmış oldu ki; emniyetin karakolu olan insanın kalbi, vicdanının hainlik yapmasına müsade etmeyen çok ulvî bir değerin bulunduğu yerdir.
Güçlü olmak emniyette olmak anlamına gelmez, zira dünyanın en güçlü görülen ülkesi ABD'de yapılan istatistikler, Amerika'nın güçte yüce, emniyette ise cüce olduğunu ortaya koyuyor.
İstatistiklere göre ABD'de her yıl 17.000 kişi cinayete kurban gidiyor. Yine her yıl dörtde birinin ölümle sonuçlandığı 32.000 kişi intihara teşebbüs ediyor. Almanya'dan 4, İngiltere'den 13 ve Japonya'dan 20 misli daha fazla tecavüz olayı gerçekleşiyor. Yani ABD'de her iki dakikada bir tecavüz oluyor. Ve tecavüze uğrayan kadınların sadece beşte biri polise başvuruyor. Yılda 10 milyon saldırının gerçekleştiği ve 1 milyon 200 bin otomobil hırsızlığı ile beraber, 6 milyon 700 binin üzerinde kapkaç hırsızlığı yaşanan ABD'nin iç emniyetten yoksun bir devlet olduğunun en büyük delili ise, şartlı tahliye ile salınan 5 milyon mahkûma rağmen hapishane ve hücrelerin 2.38 milyon kişiyle dolu olmasıdır. Yani aslında Amerika, dışı yaldızlı fakat vatandaşlarının birbirini boğazladığı ülkeler sıralamasında birinci olmayı hak eden bir süper güç (!) olmaya devam etmektedir. Ve 2013 yılında gerçekleşen 14 bin 400 tecavüz vâkası da hak ettiği bu birinciliğin en son vesikasıdır.
Demekki güç başka birşey, emniyet ise bambaşka birşeydir.
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
"Sonra o gün nimet (ler) den sorulacaksınız"(Tekasur: 102/8) âyet-i kerimesinin izahında Nesefi tefsirinde şöyle geçer: "(emniyet bir nimettir) ve o gün emniyet nimetinden de sorulacaksınız."(3)
Emniyetin nasıl bir nimet olduğunu bugün bizler anlamakta zorluk çekebiliriz fakat emniyet nimetini bizden daha iyi anlayanlar olduğu şüphesizdir. Sûriye gibi, Irak, Mısır, Arakan gibi, Fransız askerlerinin gözü önünde Afrika'da yakılan müslümanlar gibi.
Mehmed Akif Ersoy'un dediği gibi;
İmandır o cevher ki ilâhî ne büyüktür,
İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.
Sinesinde emniyet kökünden gelen iman yerine, paslı yürek taşıyanlardan hiçkimse emin ve emniyette olamaz. Zira;
Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır,
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan'ın,
Ne irfânın kalır tesiri katiyyen ne vicdanın.
M.Akif Ersoy
Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) müşriklerin yanında islamdan önceki en büyük vasıflarından birisi; EMİN sıfatı idi. Müşrikler ona (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Muhammed'ül-Emin diyorlardı. Ve İslam'dan sonrada inanmadıkları halde emanetlerini yine ona (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) teslim ediyorlardı. Yani Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) annesinin adı (ÂMİNE) gibi inanan, inanılan, güvenilen ve düşmanlarının bile emniyet hususunda önünde saygıyla eğildikleri (EMİN) birisiydi. Hicret ederken bile yanındaki emanetleri sahiplerine vermesi için Hazreti Ali'yi (Radıyallahu Anh) yerine bırakması O'nun (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ne kadar güvenilir ve emin biri olduğunun delillerindendir.
Heyhat! isimlerin ve sıfatların sûrette kaldığı 21. yüzyılın hakiki emin, emine ve âmineleri hani nerede?
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
"Gerçek müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden kurtulup (emin) olduğu kimsedir''(4) buyurduğu halde, dost denildiğinde sırtını, arkadaş dendiğinde de kulağının ardını gösterenler çoğalıyorsa, bu, okulu yok ama mezunu çok olan kahpeliğin kol gezdiği anlamına gelir. İnsan vicdan sahibi olursa, ne kol gezen kahpelik, ne de kolluk güçleri kalır.
İman, eman ve emânetten yoksun olanları polisler korkutamaz. Çünkü imanın zedelenmesiyle emniyet te zedelenir. Bunun en büyük sorumlusu da yine insanın bizzat kendisidir. Zira, hırsız girmesin diye camı, kapıyı kapatanlar, tv ve internete gönül kapılarını sonuna kadar açtıkları için, imanlarına bulaşan virüs, emniyet pencerelerinin kapanmamasına sebep olmuştur.
Binâenaleyh böyle yetişen bir nesil, şeytanın bile eline su dökemediği vicdanı ve merhameti olmayan bir nesil haline gelmiştir. Şu da bir gerçektir ki, en emin olunan beldelerde bile emniyet lazımdır. Zira Rabbimizin (Celle Celaluhu):
وَهَذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ
"Bu emin olan belde (Mekke) ye yemin olsunki"(5) sözleriyle Mekke'nin, haremin emniyetinden bahsedilip, insanın ahsen-i takvîm'de (en güzel bir kıvamda) yaratıldığı haber verildikten sonra;
ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ
"Ardından onu aşağıların en aşağısına döndürdük!"
(6) âyet-i kerimesi ile, mayasında takvâ ile beraber fucûrun da bulunduğu insanın enâniyet ve denâetine vurgu yapılmıştır.
O zaman nerede insan varsa, orada muhakkak emniyetin tesis edilmesi lazım gelir. Bu da kâmil manada ancak İslam toplumunda vuku bulur. Çünkü hadler ve kısaslar, kalbindeki takvanın, fucûruna mağlub olduğu insanları firenleyen en önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Yoksa, hapishaneyi; yatakhane ve aşevi olarak görenlerin suç işlemesi kadar doğal birşey olamaz.
İnsan, hayatın hiç bir sahasında emniyetten hâli olamaz. Zira 'atalarına kavuşmak istiyorsan hızlı, çocuklarına kavuşmak istiyorsan yavaş' sloganıyla insanlara otoyollarda emniyeti hatırlatanlar, 'hatalı sollama, hayata el sallama' sloganıyla da emniyetin yaşam ile ölüm arasında çok büyük bir nimet olduğuna vurgu yapmışlardır.
Göz bir nimettir, kulak bir nimet, el, ayak, sağlık ve sıhhat hepsi birer nimettir. Fakat bu nimetlerin muhafazası için gerekli olan emniyet nimetini de unutmamak lazımdır.
Tasavvuf erbabının terbiyesine talib olan kimselerde, bu emniyetin zirveye ulaştığına şahit oluyoruz. Ancak; "Dâru'l-emandır bu şehir (tasavvuf), lâkin giren yüzbinde bir!"
"Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin." mevkuf hadisiyle Hazreti Ömer'in (Radıyallahu Anh) haber verdiği gibi malesef insanların değerlerinin kuruşlarla tesbit edildiği bir hayatta nefes alıyoruz.
Anne ve baba olmayı öğrenmeden ana, baba olanların, çocuklarına miras olarak bırakacakları acı gerçekler tasavvur edildiğinde ve gökyüzü gibi berrak ve deniz gibi engin zannettiğimiz ve huyunu bilmediğimiz kimselerin suyuna kapılarak kuyusunda uyandığımız dünya canbazları bu hayatı o kadar çekilmez hale getiriyorlarki, insan evinde bile kendisini emniyette göremiyor, ve doğmayın diyesi geliyor doğacaklara. Tıpkı 1975 yılında ezberlediğim, şâirin şu şiirinde dediği gibi:
Uykusuz gecelerin getirdiği çocuklar,
Her zaman mavi değil bu gökyüzü bu deniz.
Buruşmuş çarşafların üzerinde bilmeden,
Size acı bir dünya hazırlıyor anneniz.
Kapanmış kapılardan geri dönüp çaresiz,
Hayatın rüzgarında savrulur durursunuz.
İnsanın kuruş kuruş satıldığı devirde,
Doğmayın ne olursunuz."
Doğmamak mümkün mü? Elimizde olmadan yaratıldık, elimizde olmadan yaşıyoruz ve bir gün elimizde olmadan çıkacağımız âhiret yolculuğunda yoldaşımız, emân ve emniyetle aynı kökten gelen iman ve o imanın sebeb olduğu ameller olacaktır. Değerleri kuruşlarla tesbit edilenler ise, bugün belki emniyet güçlerinden kaçabilirler, fakat kabir kuyusuna indirildiklerinde kaçacakları emniyetli bir yer kalmadığı için, emniyet nimetinin ne derece büyük bir devlet olduğunu en iyi onlar anlayacaktır.
Bir memlekette hukuka rağmen, ağlayanları ağlatanlar, sevenlere sövenler ve haklıları dövenler varsa, vicdanının kendisine "dur" diyemediği bu insanları durduracak bir emniyet teşkilatına muhakkak ihtiyaç vardır.
Karada, denizde, havada, kaçakçılık ve organize suçlarla mücadelede, çevik kuvvet, özel harekat, çocuk polisi ve terörle mücadelede, interpol, kriminal ve siber suçlarla mücadelede görev yapan bütün polislerimizin, "İSLÂMÎ" bir çatı altında toplanmaları ve "âsâyiş berkemal" diyeceğimiz günlerin gelmesi dileğiyle Allah'a (Celle Celaluhu) emanet olun, Vesselam.
KAYNAKÇA
1 - Ahmed b. Hanbel
2 - Enfal sûresi âyet 27 den
3 - Nesefî tefsiri c: 4 s: 375
4 - Buhari
5 - Tin sûresi âyet 3
6 - Tin sûresi âyet 5
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR
Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,
ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK
Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr
YEREL ORYANTALİSTLER
Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira
İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI
İttihad-ı İslam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar dağda
İMANIN ŞEHAMET-İ MANEVİYESİ
İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki
MUHALEFET KULVARLARI
Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı
UYUYAN DEV UYANMIŞTIR
Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana
YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI
dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ
MASONLAR VE ESAD AİLESİ
Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind
OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI
Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala
KADİROV: KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI
Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme
- İSLAM’IN DAHİLİ DÜŞMANLARI YA DA GÜNÜMÜZÜN YIKICI AKIMLARI
- YİNE GÖÇ VAR
- BABAMI GÖTÜRMEYİN
- "İSLÂM DİNİ SAVAŞ VE TERÖR DİNİ MİDİR? YA DA KILIÇ ZORUYLA MI YAYILMIŞTIR?"
- LATİN HARFLERİNİN KABULÜ VE HALK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-51
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-50
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-49
- TALİBAN ÜZERİNDEN ZIT ETKİYİ DALGALANDIRMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-48
- BUTİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-47
- BU VATAN BİZİM
- MÜJDELER OLSUN SANA EY KAHRAMAN TÜRK HALKI
- KURBAN BAYRAMI’NDA HAYATI ANLAMAK
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-46
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-45
- BATININ İŞGAL PLANLARI VE İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-44
- KALP FİKİR VE KALP DİNDARLIK
- GAZZE
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-43
- İSLAM’DA MEŞRU SEÇME YÖNTEMLERİ VE YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-42
- İSLAM’DA TATİL ANLAYIŞI
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-41
- EMNİYET TEŞKİLATI VE EMNİYET NİMETİ
- PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-40
- ÇANAKKALEDEKİ MANEVİ GÜÇ
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.
AL-İ İMRAN,134.AYET
GÜNÜN HADİSİ
"Biriniz bir oturma yerine girince selâm versin. Oturmak isterse otursun. Kalkarken yine selâm versin. Çünkü, birinci selâm ikincisinden daha üstün değildir."
Ebu Davud
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...