İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-2
Üstad üstaddır. Müceddiddir. Geçmiş büyüklerle irtibatı çok kuvvetlidir. Geleceklere de çok güzel bir imamdır.” *“ Üstad sadece sizin Üstadınız mı? Benim de Üstadım. Bugün ehl-i
*"Üstad üstaddır. Müceddiddir. Geçmiş büyüklerle irtibatı çok kuvvetlidir. Geleceklere de çok güzel bir imamdır."
*" Üstad sadece sizin Üstadınız mı? Benim de Üstadım. Bugün ehl-i tasavvuf dahi, birçok şeyhler dahi böylece tarikatı ortaya koymaktan(izah etmekten) acizdirler. Bakın üstad nasıl ortaya koyuyor...
*Şimdi bazı sofiler diyorlar ki: "Bediuzzaman tarikatın münkiridir." El insaf! Bediüzzaman'ın ortaya koyduğu gibi tarikatı hiç kimse ortaya koymamış..
*-Hocam, bazılarının Bediüzzaman'ın aleyhine olarak suistimal ettikleri bir sözü var; "Zaman tarikat zamanı değil, hakikat zamanıdır." Siz bu sözü nasıl anlıyorsunuz?
-O söz, tarikatın hakikatını tatbik etme imkanı yoktur manasındadır. Yoksa tarikat kalkmıştır manasında değildir.
Tarikatın şartı tevbedir. Eskiden "git kul hakkını öde, kaza namazlarını kıl, tevbekar ol, ondan sonra gel" denirdi. Şimdi bunu demenin imkanı kalmadı. Adam inançsızsa imana gelmesi, inançlıysa teslimiyet içerisinde olacak, tahkiki iman sahibi olacak, ondan sonra tasavvufa girecek...
Ama bugün bu şartları aramanın imkanı yok. Ne yapılıyor? Allah Teâlâ belki kalbine bir feyz, bir kıpırdama verir de ıslah olur düşüncesiyle git "Allah'ı zikret" deniliyor. Bu durum aslında tarikata muhalefettir. Amma Allah belki bir feyz, bir nedâmet verir düşüncesiyle öyle deniyor.
Allah Teâlâ'ya giden yol ikidir: Biri eserden müessire gitmek, bir de müessirden esere gitmek. Üstad eserden müessire gidiş yolunu tercih etmiştir. Bu kelamcıların yoludur. Bugünkü tasavvufçuların hepsi de bu yolu kabul ediyorlar. Bu yoldadırlar.
Müessirden esere iniş yolu ise, zikir yoludur. Üstad da bazı eserlerinde müessirden esere iniş yolunu kullanmıştır. Binaenaleyh, tasavvufçularla Bediüzzaman arasında hiçbir ihtilaf yoktur. Üstad "tarikat zamanı değildir" demesinde haklıdır. Bu bilakis, tasavvufçulara himmettir, tasavvufçuları red değildir.
*"Üstad sık sık tahkiki imandan bahsediyor. Tahkiki iman.. Bir erkek erkekliğini inkar edebilir mi? "Erkekliğim zayıf" diyebilir. Hastalıklıyım diyebilir. Ama ben kadınım diyebilir mi?
İşte imandan küfre mecal kalmayıp herhangi bir İslami meseleyi inkâr edemez derecesine geldi mi, iman-ı tahkiki elde edilir. Bu olmadığı müddetçe teâruf -tanışma-, teâvun -yardımlaşma-, tesânüt -dayanışma- meydana gelmez.
* Üstad ne yapmış? Mahkemede dahi Allahu Ekber deyip namaza durmuş. Yani terketmemiş. Eğer namazdan taviz verildi ise ki dinin direğidir, başka bir şey kalmadı demektir. Bu konuya Üstad, ictihad bahsinde cevap vermiştir.
* -Hocam, ebced ve cifir ile bir takım hadiselerin haber verilmesine nasıl bakıyorsunuz? Üstad bu yolla bir takım işaretler çıkarmış.
-Ben bir hikaye anlatayım. Hikaye Mevlânâ Hazretlerinin. Bir padişahın kafesinde onbeş yıldır duran ve padişahla konuşan bir papağanı varmış. Padişah bir zaman bir bölgeye gezmeye gitmeye kalkmış. Gezmeye çıkarken de papağanına bir isteği olup olmadığını sormuş. Papağan da:
"Evet var, orada benim arkadaşlarım vardır. Onlara: "Benim kafesimde bir arkadaşınız var, onun selamını getirdim" diye söyleyiver demiş. Padişah peki der, söz verir.
Padişah o bölgeye geldiğinde papağanları bulur. Sarayındaki papağanın selamını söyler. Hepsi uçar giderler ama bir tanesi ağacın başında kalır, gitmez. Önce titrer, sonra tüylerini döker, sonra da cansız yere düşer.
Padişah; "Acaba aralarında nasıl bir bağ vardı? diye meraklanır. Saraya gelip papağanına olayı anlatınca, kafesteki papağanı da aynı şekilde önce titrer, tüylerini döker sonra da cansız bir şekilde düşer.
Padişah "Herhalde aralarında büyük bir aşk vardı." diye düşünür. Ama iş işten geçmiş, papağanı ölmüştür. "Onbeş yıllık arkadaşımdı, kedi köpek yemesin, bir yere gömdüreyim" diye kafesin kapağını açar ve papağanı dışarıya çıkarır. O sırada fırsatı değerlendiren papağan pırr diye pencereden kaçar ve bir ağaca konar.
Padişah daha çok meraklanır. "Bunca yıllık arkadaşız, bu işin sırrını bana anlat." der. Kuş sorar: "Ben deseydim ki; filan yerde onbeş yıldır hapisim, nasıl kurtulacağımı bana bildirin diye, sen gidip söyler miydin?
Onun için de ben selamın içinde nasıl kurtulacağımı sordum. Arkadaşım da fiilen bana cevap vermiş; "Böyle yaparsan kurtulursun." Ben de mesajını aldım, kurtuldum."
İşte, papağanın selam içinde kurtuluş mesajını gizledikleri gibi, büyük zatlar da gördükleri, keşfettikleri bazı hâdiseleri, ebced ve cifir hesabları kılıfının içinde gizliyerek ehline haber yollarlar.
Zaten Üstad Sikke-i Tasdik-i Gaybiyye'yi herkes için değil, has talebelerinin anlayacağı şekilde kaleme almıştır. Diğer verdiği tarihler de böyledir. Okuyan avam "Şu tarihte şöyle olacakmış, bu tarihte böyle olacakmış" gibi kendince manalar çıkarırlar, tartışırlar. Amma ehli o tarihlerden, haberlerden Üstadın verdiği mesajı alır ve de ona göre tedbir düşünür. Değilse avamın anladığı, yorumladığı şeyler çoğu zaman isabetsiz çıkması, o tarihleri veya haberleri veren zatların yanıldıkları, asılsız haber verdiklerinden değil, avamın asıl mesajı anlamayıp, zahiriyle meşgul olup, yanlış yorumlarda bulunmasındandır.
Kaynak
Ahmed Mücteba Çetin, Şimdi; Hayatım, Hicretim, Dilara Basımevi, Isparta, 2020, Birinci Baskı
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.
Nisâ, 31
GÜNÜN HADİSİ
"Nerede olursan ol, Allah'tan kork! Kötülüğün ardından onu silecek bir iyilik yap! İnsanlara iyi ahlakla davran!"
Tirmizi
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...