MARS GEZEGENİ İLE HASBİHAL

Bu gece(Yazının yazıldığı 2013 senesi, 28 Ağustos gecesi) Mars, Dünya'ya en yakın uzaklıktan geçecek. Herkes çıplak gözle Mars'a bakacak. Bütün dünya milletleri teleskoplarının başında hazır bekliyor. Sadece teleskopla değil belki çıplak gözle de bakacaklar Mars'ın yüzeyine. Dağlarını, vadilerini, buzullarını görecekler belki.


İbrahim Köse

ibrahimkose60@gmail.com

2021-08-31 02:46:25

Bu gece(Yazının yazıldığı 2013 senesi, 28 Ağustos gecesi) Mars, Dünya'ya en yakın uzaklıktan geçecek. Herkes çıplak gözle Mars'a bakacak. Bütün dünya milletleri teleskoplarının başında hazır bekliyor. Sadece teleskopla değil belki çıplak gözle de bakacaklar Mars'ın yüzeyine. Dağlarını, vadilerini, buzullarını görecekler belki.

Benim ne teleskop'um var ne de dürbünüm. Çıplak gözle ne görürsek kârdır deyip ibret-i âlem için çıkıp Mars'a baktım. Gökyüzünde aydan sonra en çok parlayan oydu. Ben ona baktım, o bana baktı. Fakat o bana biraz daha ciddi baktı. Anlaşılan bana bir şeyler söyleyecekti. "Buyur konuş ey gökyüzünün nazlı güzeli, seni dinliyorum," dedim. Başladı konuşmaya; 

-ben dedi, "binlerce yıldır bu akşamı bekliyordum. Ben dünyaya altmış bin yılda ancak bu kadar yaklaşabiliyorum. Bundan yaklaşık 60 bin yıl önce, bu kadar yaklaşarak dünyaya şöyle bir bakmıştım. O zamanlar ne kimse baktığımı görmüş, ne de kimse beni fark etmişti. O günden sonra hep bu günü bekledim. Ah dünyalı insan kardeşim, bir bilsen bu günü nasıl iple çektiğimi. On yıllar, yüz yıllar ve bin yıllar hep bekledim. Beklerken bil bilseniz ne kadar çok istedim birilerinin beni görmesini, bana bakmasını, beni fark etmesini. Bana bakan bir çift insan gözünü hiçbir yerde göremedim. Her gün Güneş'e, her gece Ay'a bakan gözlerin bana da yakından bakmasını ve onları gördükleri gibi beni de görmelerini ne kadar çok istedim. Ama bunlar on binlerce yıl hiç olmadı.

Bak bu gece ne güzel bir gece. Işıklarım bana bakan dürbünlerde, teleskoplarda ve çıplak gözlerde hiç bu kadar makes bulmamıştı. Bunlardan daha önemlisi yüreği sevgi taşıyan, iki ayaküstünde yürüyen, kulakları duyan, gözleri parlayan ve dilinden cümleler dökülen canlılar şimdiye kadar bana hiç nazar etmedi, bakmadı. Oysa ben hep onları ve bu geceyi bekledim. Çünkü onlar bu gece beni birbirlerine anlattılar. Benim fotoğrafımı çekip incelediler. Amerikalılar, Avrupalılar ve Japonlar bana kadar gelecek ve beni inceleyecek ışık ve frekansları bana gönderecek cihazlar yaptılar. Onlarla bana gelerek ilk defa bu koca fezada benimle beraber oldular. Ne kadar mutlu oldum bu akşam bilemezsin dünyalı kardeş. Artık benim de insanlar arasında bir yerim, bir konumum olacak. O akıllı ve yürekli canlıların dilinde, aklında ve gönlünde olmak ne büyük bir mutluluktur.

Ey dünyalı insan kardeş, ben ki adım Mars Gezegeni de olsa, insana hayat veren bir yudum suya, bir avuç toprağa ve bir soluk havaya muhtacım. Uçan kelebeğe, koşan karıncaya hasretim. Ahh bir bilseydiniz, uçan bir uğur böceğinin üzerime konmasını ne kadar çok isterdim. Yeter ki bu koca gezegende bir dikili ağacım olsaydı, kuşlar, üzerinde yuva yapsaydı, zararı yok bu kuşların hepsi karga denen karakuş olsaydı. Her gün onların o, sizin sevmediğiniz, seslerini duysaydım.

Ne bileyim işte, bir dağımın eteğinde, bir ninenin evinde bir kedi yavrusu bir yumakla oynasaydı. Bir ormandan aniden çıkan bir ceylan olsaydı, arkasından da bir aslan koştursaydı, ben ceylanın durumuna üzülüp onu acısaydım, aslana da kızsaydım.

Denizim olsaydı benim bu gezegende. Zararı yok içindeki balıkların hepsi köpek balığı olsaydı. Onların yüzgeçlerine hayran kalır, kuyruklarına dokunurdum.

Yeter ki küllerimin üstünde bir canlı olsaydı. Bir canlı olsaydı fakat onu kovalayan bir canlı daha olsaydı. Ömrümde bir defa birbirini koşturan iki canlı görseydim ve ikisinin koşturmasını düşünüp merak etseydim.

Topraklarımda hayat olsaydı, sevgi olsaydı, bir de aşk olsaydı. Bir gezegen ki adı dünyadır, içi hayatla doludur. Bir gezegen ki içinde sevgi vardır. Bir gezegen ki içinde merhamet ve şefkat vardır. İçinde gayret vardır, ter vardır, alın teri vardır. Bir gezegen ki içinde ses vardır. İçinde kuş sesi, kurbağa sesi, rüzgâr sesi, şimşek sesi; ney sesi, ut sesi, ilahi sesi ve türkü sesi vardır.

Bir gezegen ki semadan melek iniyor, kitap iniyor, selam iniyor, fikir iniyor, duygu iniyor, ilahi emir iniyor, ilahi aşk iniyor; af iniyor, mağfiret iniyor, azap iniyor, rahmet iniyor, nur iniyor, yağmur iniyor, ışık iniyor.

Ben yaratıldım yaratılalı bu geceyi bekliyordum. İşte dünya gibi bir gezegende insan gibi bir varlığın bu akşamki bakışlarını bekliyordum. Madem dünya gezegeninde olanlar ben de yok, ben kocaman bir gezegen de olsam bir kıymetim yok. Bu halimle ben bir taş yığınından başka neyimdir ki? Öyleyse bir gecelik de olsa bir defalık da olsa İlahi kudretin hayat nakışlarıyla ördüğü dünyadaki mahlûkatı ve bilhassa eşref-i mahlûkat olan insanın gözlerine görünmek, onun dikkatini çekmek ve onun dimağında düşünülmek benim için en büyük bir şereftir. Biliyorum bu şeref bana bir defa verilmiştir. Çünkü dünyaya bu kadar yaklaşmamın ikincisi yaklaşık 60 bin yıl sonra olacaktır. Kutsal kitapların ifadesine göre de o zaman dünyanın yerinde yeller esecektir. Belki de dünyanın yerinde cehennem olacaktır. Hayır hayır belki de cennet olacaktır.

İşin doğrusu ben böyle cansız bir gezegen olacağıma, bir insan olmayı tercih ederdim. Madem insan olamamışım, madem "Mars" olmuşum, öyleyse ömrümde bir defa da olsa, ışıklarımı insanlara göstermek, varlığımı onlara göstermek, onların düşüncelerinde yer almak ve yok olmaktan kurtulmak benim için en büyük bir şereftir.

Benim için en büyük bir şeref olan bir durum daha vardır. O da şudur:

Allah bana deseydi ki: "Seni dünya insanlarına bir defa göstermek için yaratacağım, ne zaman görünmek istersin?" Ben de derdim ki: "İnsanların en şereflisinin doğduğu zaman." Ama Allah tekrar deseydi ki: "O zaman cahiliye dönemidir, gaflet zamanıdır, insanlar seni fark etmezler, seni diğer yıldızlar gibi bir yıldız sanırlar. Seni fark etseler bile sana bakmazlar."

O vakit ben de Allah'a derdim ki: " O zaman beni öyle bir gecede dünyaya yaklaştır ve insanlara göster ki yine o zatın dünyaya gönderilişinin yıldönümü olsun. Yani bir Regaip gecesi olsun. Hem de insanların beni görüp tanıyıp düşünecekleri kadar ilim gelişmiş olsun. İşte bu gece " 2013 Yılı, 28 Ağustos Gecesi"dir ve Regaip Kandili'dir. Bütün yeryüzü, Hz. Muhammed'in, Alem-i Şehadete gönderilişinin yıldönümünde beni izliyor. Öyle bir insanın indirilişine ben ilgisiz kalabilir miydim? Onun Ay'la güneşle ilgili mucizeleri varken benimle hiç mi alakası olmasaydı? Ben de onunla alakalıyım. Ben onunla nasıl alakalı olmam? O olmasaydı, o olmasaydı Allah hiçbir şeyi yaratmayacaktı."

"Bazı çiçeklerin ömrü bir anlıktır. Bazıları bir günlüktür, bazıları da bir hafta yaşar. Biz, gökyüzü bahçesinin yıldız çiçekleri ise; yüz yıllarca, bin yıllarca hatta milyon yıllarca açarız. Milyon yıllarca açarız ama işte bu geceki gibi de bir defa görünürüz. Bu bir defa görünmek bile bize yeter. Eğer o da olmazsa en uzun yaşamak bile kısa sayılır."

"Ömrün uzun olmuş neye yarar, sevgiliye bir defa görünmedikten sonra!"

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ŞEYTANIN KİBİRLENMESİ

ŞEYTANIN KİBİRLENMESİ

Bu kavga, Şeytan'ın kibirlenmesiyle başladı, Kabil ile Habil olayında al kanlara büründü,

KAŞIKÇI ALİ AMCA

KAŞIKÇI ALİ AMCA

Geçen gün caminin doğu kapısının duvarının dışında, hemen duvar dibinde gördüm Ali Amca

HOŞ GELDİN BAHAR

HOŞ GELDİN BAHAR

Nerede yaşadığımızı bilmiyoruz. Bazen oluyor ki aradıklarımızı bulmak için bütün uzay

MANA HAREKETİ

MANA HAREKETİ

Yüzlerce kişi bir arda bulunuyorduk. Bizim bir arada bulunduğumuz vakitte binlerce kişinin bir a

ŞEFKAT ARAS’A MEYDAN OKUYORDU

ŞEFKAT ARAS’A MEYDAN OKUYORDU

Hınıs Lisesi’nde okuyordum. 1975-1976 yıllarıydı. Mevsim kıştı. Her taraf bembeyaz kar

YAZMAK BUZDAĞINA BENZER

YAZMAK BUZDAĞINA BENZER

Aysberg denen buzdağının bir kısmı su yüzünde bir kısmı su altındadır. Buzdağının gö

AYAKLARINI UZATMA

AYAKLARINI UZATMA

Bir sabah namazı vaktiydi. Bursa Ulu Cami’deydik. Manevi havanın en yüce anları yaşanıyordu.

“ENSAR”

“ENSAR”

Dün kardeşimle Mahmudiye’ye gitmiştik. Caminin birinde yatsı namazını kılıp bir tanıdıkt

KÜÇÜK CİHADDAN BÜYÜK CİHADA DÖNÜYORUZ

KÜÇÜK CİHADDAN BÜYÜK CİHADA DÖNÜYORUZ

İki cihan serveri peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) söylediği sözlerin anlamı

İNSAN NE YAPAR?

İNSAN NE YAPAR?

Çocuklar, ellerindeki oyuncaklar alınınca ağlar. Yıllar sonra oyuncağın ne olduğunu anlayın

HADİSLERE GÖRE BEŞ BİLİNMEYEN

HADİSLERE GÖRE BEŞ BİLİNMEYEN

Şu namaz işi çok ciddi görünüyor. Onu emreden işi çok sıkı tutuluyor. Şu koca kâinatın

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

Fatiha,1

GÜNÜN HADİSİ

Mü'minin sezgisinden sakının, çünkü o Allah'ın nuruyla bakar.

Taberani

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI