ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4
Esaretten kurtulup Van’a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayretlerine tekrar yöneldi. O zaman, nefsini İslam ümmetinin sorunlarına feda eden bu büyük adam
Esaretten kurtulup Van'a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayretlerine tekrar yöneldi. O zaman, nefsini İslam ümmetinin sorunlarına feda eden bu büyük adam Ankara hükümetinin dikkatini çekti.(1)
Onu Ankara'yı ziyaret etmesi için bir çok davetler oldu. Arkadaşı, Van valisi Tahir Paşa'nın(2) ricası sonunda bu davetlere icabet etti. Kendisine coşkulu bir karşılama hazırlandı. Fakat orada arzuladığı ortamı bulamadı.
Hükümet, medenileşme ihtiyacı ve Türkiye'yi Avrupai bir devlet haline getirebilmek için, İslam ruhundan ve şearinden uzaklaşmıştı. Bunun üzerine şu ünvanda bir makale neşretti; "Ey Mebuslar! Siz büyük bir gün için diriltileceksiniz!" (Mutaffifin Suresi; 83/4, 5 ayetlerinden mülhem) Bu yazıda millet meclisinden on şey talep etti ki, onların esasları iki tanedir;
1-Hükümet İslam dinin şeairini ve onların başı olan namazı yerine getirmekle mükelleftir.
2-Hükümet bilsin ki, Avrupa'nın sefalet ve cehaletine uymak, ümmet için büyük bir tehlikedir.
Bu yazı neticesinde parlementodaki altmış milletvekili tekrar dinin şeairini yerine getirmeye döndüler. Bu talepler milletvekilleri ve ordu kımandanlarına tevzi edilince, Bediüzzaman ile devlet reisi arasında şiddetli bir münakaşa cereyen etti. Bir gün divan-ı riyasette, elli-altmış meb'us huzurunda M. Kemal Paşa ile Bediüzzaman toplanmışlardı. Devlet reisi dedi ki;
-Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır; sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair ÅŸeyleri yazdınız, aramıza ihtilaf verdiniz!"Â
O zaman Bediüzzaman namazın dindeki yeri ve önemi hakkındaki ayet ve hadisleri okudu sonra şiddetle ve hiddetle iki parmağını ileri uzatarak:
-Paşa.. paşa! İslâmiyet'te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur" dedi.
Risale-i Nur Külliyatından Haşir Gününden bahseden "Onuncu Söz" adlı eserini te'lif ettiği zaman İstanbul'da gizlice bastırdı.(3) Bu risale şehirde ve civar illerde yayılınca, hükümet bunu Bediüzzaman'ın tutuklanmasına bir bahane ittihaz etti. Kendisi ve 120 talebesi tutuklandı. Sonra o ve yanındakiler mahkemenin cereyen edeceği Eskişehir'e götürüldü ki, oradaki muhakeme celseleri de 10 ay sürdü.
Mahkeme neticesi talebelerinden 5 tanesinin altı ay ceza alması ile neticelendi.(4) Kanuni deliller muvacehesinde Şeyh Nursi'ye isnad edilen suçlamaların sübut bulmadığı anlaşıldı. Mahkeme buna rağmen Bediüzzaman'a mahkeme hakiminin tasarrufuyla bir sene hapis cezası verdi.
Mahkeme reisi bu hükümde Said Nursi'nin te'lifatıyla devletin laik rejimine muhalefet ettiği ve Kemalist Devrim esaslarının yıkılmasına çalıştığı hükmüne istinad ediyordu ki, onlardan birisi Tesettür Risalesi idi.
Kur'an'dan aldığı müdafaa ile hakim ve onun medeni kanununa karşı müdafaya çalıştı. Said Nursi kendisine ittiham edilen suçlara karşı Kur'andan aldığı müdafasında şöyle diyordu;
"Ey heyet-i hâkime! Eğer bu işkenceli tevkifim, yalnız hayat-ı dünyeviyeme ve şahsıma ait olsa idi; emin olunuz ki, on seneden beri sükût ettiğim gibi yine sükût edecektim. Fakat tevkifim, çokların hayat-ı ebediyelerine ve muazzam tılsım-ı kâinatın keşfini tefsir eden Risale-i Nur'a ait olduğundan, yüz başım olsa ve her gün biri kesilse, bu sırr-ı azîmden vazgeçmeyeceğim ve sizin elinizden kurtulsam, elbette ecel pençesinden kurtulamayacağım."
Bu büyük adam bir mahkemeden beraat ettiği an, başka bir mahkemeye suçlu olarak sevk ediliyordu. Bu bağlamda 1950-60 senelerine kadar 47 mahkeme açıldı. Hepsi beraatla neticelendi. Bu mahkemelerde devleti yönetenlere nasihatlarda bulunmayı ihmal etmedi. Ve devlet idarecileri nezdinde tebeyyün etti ki, bu topluluk sadece İslami çalışmaların serbestisini ve İslam davet alanlarının genişlemesini murad ediyor. Ve bu bu hal, devleti idare edenlerin bu topluluğun güvenini kazanması için en büyük payın, başta ezanın Arapça olarak okunması olmak üzere İslam şiarlarına müsamaha edilmesi olduğuna delalet etti.
Ve yine idarecileri o sırada İslam alemini kuşatmakta olan komünizm tehlikesine karşı uyardı. Diyordu ki; "İslam'a her yönden yönelen komünizmi gerçek dindarlar kabul etmezler. İslam tek başına komünizm kargaşasını def etmeye kefildir." Bunun da İslam'ın günümüz anlayışına uygun bir anlatımla anlatan ve müşkülleri mantıki ve akli delillerle halleden Risale-i Nur'un okunmasıyla olabileceğini söylüyordu..
Hükümetten Ayasofya camiinin tekrar ibadete açılması ve okullara din derslerinin zorunlu olarak konulmasını talep etti. Ve yine diğer İslam ülkeleri ile bağların ve ilişkilerin kuvvetlenmesinin zorunlu olduğunu dile getiriyordu.
Gelen parçalar, onun hükümet yetkililerine gönderdiği mektup ve nasihatlardan bazılarıdır;
"Hedefimiz ve proğramımız evvelâ kendimizi, sonra milletimizi i'dam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferidden kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhaya vesile olan zındıkaya karşı Risale-i Nur'un çelik gibi hakikatlarıyla kendimizi muhafazadır."(Tarihçe-i Hayat , s.560 )
" Reisicumhur'a ve Başvekil'e...
Kabir kapısında ve seksen küsur yaşında, birkaç hastalıkla hasta bulunan ve ölüme kendini yakın gören bir bîçare garib ihtiyar der ki: Size iki hakikatı beyan ediyorum: Evvelâ: Sizlerin Pakistan ve Irak'la gayet muvaffakıyetkârane ittifakını, bu millete kemal-i samimiyetle, sürur ve ferah ile kazanmanızı bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Bu ittifakınızı, inşâallah dörtyüz milyon İslâm'ın sulh-u umumîsine ve selâmet-i ammenin teminine kat'î bir mukaddeme olarak ruhumda hissettim. Ve namaz tesbihatındaki kuvvetli bir ihtar ile bunu size yazmaya mecbur kaldım. Otuz-kırk seneden beri dünyayı ve siyaseti terkettiğim halde, şiddetli bir alâka ile bu ihtar-ı kalbînin sebebi: Elli seneden beri imanı kurtarmak için gayet kısa bir yolu bulan ve Kur'anın bu zamanda bir mu'cize-i maneviyesi olan Risale-i Nur'un Arabistan ve Pakistan'da her yerden daha ziyade tesiratı olduğu ve makbul olması, hattâ aldığımız habere göre, mahkemece tesbit edilen mikdarın üç misli Risale-i Nur'un talebelerinin o havalide bulunmalarıdır. Bu sır için âhir hayatımda kabir kapısında bu netice-i azîmeyi görmek ve beyan etmeye ruhen mecbur oldum.
Sâniyen: Irkçılık fikri, Emevîler zamanında büyük bir tehlike verdiÄŸi ve hürriyetin başında "kulüpler" suretinde büyük zararı görülmesi ve birinci harb-i umumîde yine ırkçılığın istimali ile mübarek kardeÅŸ Arabların mücahid Türklere karşı zararı görüldüğü gibi, ÅŸimdi de uhuvvet-i Ä°slâmiyeye karşı istimal edilebilir ve istirahat-ı umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeÄŸe çalıştıklarına emareler görünüyor. Halbuki menfî hareketle baÅŸkasının zararıyla beslenmek, ırkçılığın seciye-i fıtrîsi olduÄŸu halde; evvelâ baÅŸta Türk milleti dünyanın her tarafında müslüman olduÄŸundan onların ırkçılıkları Ä°slâmiyetle mezcolmuÅŸ, kabil-i tefrik deÄŸil. Türk, Müslüman demektir. Hattâ Müslüman olmayan kısmı, Türklükten de çıkmışlar.Â
Türk gibi Arablarda da Arablık ve Arab milliyeti İslâmiyetle mezcolmuş ve olmak lâzımdır. Hakikî milliyetleri İslâmiyettir. O kâfidir. Irkçılık, bütün bütün bir tehlike-i azîmdir..(Emirdağ Lahikası-2, s. 222 ) Onun kelamı burada sona eriyor. Rahimehullah.
Bu mücahid alim 130 küsur eser bıraktı, bunların üçte biri Arapçadır. Diğerleri Türkçedir. Kısa kesmek için isimlerini zikretmedim.
-devam edecek-
DipnotlarÂ
1-Abdulfettah Ebu Gudde merhum burada bir zühul yapmış. Üstad esaretten dönünce(1918) İstanbul'a gelmiştir. İstanbul'da işgal güçleri aleyhindeki faaliyetlerinden dolayı, Ankara hükümetince davet edilmiştir. Ve Van'dan değil, İstanbul'dan Ankara'ya 1922'de gitmiş, 1923'te Ali Şükrü beyin katli hadisesinden sonra da Ankara'dan ayrılıp Van'a avdet etmiştir. Geniş bilgi için; Abdülkadir Badıllı, Mufasssal Tarihçe-i Hayat, Cilt: 1, s. 579, İst, 2019
2-Merhum Ebu Gudde burada da zühul etmiÅŸ. Tahir PaÅŸa deÄŸil, Tahsin bey. Tahsin(Uzer) bey Tahir PaÅŸa merhumdan sonra Van Valisi olmuÅŸtur. Tarihçe-i Hayat'ta da şöyle yazılıdır; "Eski Van Valisi, dostu meb'us Tahsin Bey vasıtasıyla davet edildiÄŸi için, nihayet karar verir ve Ankara'ya gelir.(Tarihçe-i Hayat, s. 139)Â
3-Buradaki kısımlarda merhum Ebu Gudde konuları özetlemek ihtiyacından kısa ve kesik gitmiş. Halbuki Üstadın Ankara'dan 1923'de ayrılıp Van'a gitmesinden sonra, kısaca Van'daki 2 senelik kadar hayatı, Şeyh Said hadisesinden sonra Batıya sürgün edilmesi, sonra hükümetin dini neşriyatı yasak etmesine vs değinmek gerekirdi.
Ayrıca Haşir Risalesi gizlice bastırılmamıştır. Üstad Eskişehir mahkeme müdafaasında buna şöyle değinir; "Yalnız bu kadar var ki; "Onuncu Söz" namında haşre dair olan risaleyi, daha yeni harfler çıkmadan evvel tab'ettirdik. Hükûmetin büyük memurlarının ve meb'uslarının ve valilerinin ellerine geçti, kimse itiraz etmedi. Ondan, sekizyüz nüsha intişar etti."(Tarihçe-i Hayat s: 243)
4-Beş talebesi değil, 15 mazluma ceza verilmiştir; "Yüzonbeş adamdan onbeş masumlara beş-altı ay ceza verildi. (Tarihçe-i Hayat, s. 261 )
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Çünkü Allah, haktır. O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok büyüktür.
Lokman, 30
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Takat getirebileceğiniz ameli alınız.Allah'a yemin olsun ki siz usanmadıkça Allah usanmaz.
Müslim, Kitabu Salati'l-Musafirin ve Kasriha
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...