VAAZ VE NASİHAT ADABI

Allah (c.c), Elçisi Hz. Muhammed'e (s.a.v): فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ "Artık sen öğüt ver, çünkü sen ancak bir uyarıcısın.”(Gaşiye 88/21) buyururken, Kelimullah olan Hz. Musa'ya da şöyle buyurmaktadır:


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2021-09-30 20:37:53

Allah (c.c), Elçisi Hz. Muhammed'e (s.a.v):

فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ

"Artık sen öğüt ver, çünkü sen ancak bir uyarıcısın."(Gaşiye 88/21) buyururken, Kelimullah olan Hz. Musa'ya da şöyle buyurmaktadır:

وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللّهِ

"onlara Allahın günlerini (Allah'ın nimet ve felâket günlerini) hatırlat" (İbrahim 14/5).Öyleyse hatırlatmak/vaaz, dini tebliğde önemli bir yere sahiptir.

 İnsanları irşad edecek kişinin niteliği, gayesi, irşadın keyfiyeti ve hangi kaynaktan beslendiği, esaslarının neler olduğu ve dinleyicilerin adabının ve günümüz vaizlerini bekleyen afetlerin neler olduğu konusundan söz edelim. Sadece O'ndan yardım istenir.

*Vaiz/Mürşid kişi, hadis ravisi ve şahit için şart koşulduğu gibi mükellef (akıllı, ergin) ve adil olmalıdır. Ayrıca hadis, tefsir bilmeli ve selef-i salihinden gelen haberleri ve onların yaşantılarını yeteri düzeyde bilmelidir. Hadis bilmeli derken; hadis kitaplarıyla iştigal etmeli, onlardaki hadisleri okumalı ve bir hadis hafızının haber vermesi ya da bir fakihin istinbatı yoluyla bile olsa o hadisleri anlamalı ve onların hangisinin sahih hangisinin zayıf olduğunu bilmeli.

*Mürşid/vaiz kişi tefsir bilmeli derken; Yüce Allah'ın Kitab'ının garib lafızlarını açıklamayı, müşkilini tevcih etme/anlamlandırma işiyle ve seleften gelen tefsir rivayetleriyle ilgilenmeyi kastediyoruz. Mürşidin, bu niteliklere sahip olmasının yanı sıra fesahat sahibi/diksiyonu düzgün, insanlarla, anlayabilecekleri dilden konuşan, güler yüzlü, itibar sahibi ve onurlu bir kişi olması da arzu edilmektedir.

 *İrşada yöntemine gelince; vaiz sadece istekli olanı irşad etmeli ve muhataplarının bıkkın olduklarını gördüğünde de konuşmasını kesmeli. Başka bir ifade ile muhataplar istekli olduklarında konuşmalı ve onlar hala istekli iken de konuşmasını sonlandırmalı.

*Vaiz, sohbet için mescid gibi temiz bir mekânda oturmalı ve sözlerine Allah'a hamd ederek, Resulüne, O'nun âline salat-selam getirerek başlamalı ve aynı şekilde de sohbetini hitama erdirmeli ve haziruna hususen, bütün Müslümanlara umumen de dua etmeli.

*Vaiz sohbetinde sadece terğibe(teşvike) ya da terhibe(korkutmaya) yer vermemeli, bilakis sünnetüllaha uygun biçimde her ikisine de yer vermeli. Zira Allah(c.c) Yüce Kitab'ında va'ddan(nimet/cennet müjdesinden) hemen sonra vaidi(cehennem/azap tehdidini), vaidden hemen sonra va'dı, müjdeden sonra da uyarıyı getirmektedir. Bir başka husus, vaiz kolaylaştırıcı olmalı zorlaştırıcı değil; belli bir zümreye değil umuma hitab etmeli; bir topluluğu zemm etmemeli ve belli bir şahsı eleştirmemeli. Eleştiri için yapması gereken, tariz yolunu seçmektir. Örneğin, bazı topluluklara/şahıslara ne oluyor da şöyle şöyle yapıyorlar demeli. Bir de vaiz, alay etmekten, ciddiyetsizlikten, seviyesiz ve düşük söz söylemekten uzak durmalı. Güzelin güzel, çirkinin çirkin olduğunu söylemeli, iyiliği emretmeli kötülükten sakındırmalı ve kim ne derse ona uyan, herkese ben seninleyim diyen dalkavuk biri olmamalı.

*Vaizin sahip olması ve gözden kaçırmaması gereken gayesine gelince; vaiz, fiillerinde, lisanını korumada, ahlakında, kalbe ait hallerde ve zikre devam etmede her daim Müslüman vasfına sahip olduğunu hatırda tutmalı. Saydığımız niteliklerin muhatap kitlede anlayış kapasitelerine göre aşama aşama tam olarak gerçekleşebilmesi için öncelikle onlara kılık kıyafette, namazda ve diğer hususlarda güzelliklerden faziletli olanlarını emretmeli ve kötülüklerden zararlı olanlarından sakındırmalı. Bu ahlakı kazandıktan sonra, onlara zikir çekmeyi emretmeli. Zikrin onlara tesir ettiğini gördüğünde, gönüllerini ve dillerini korumaları için onları teşvik etmeli. Yapılan telkinlerin etkili olabilmesi için de Yüce Allah'ın(c.c) geçmiş milletlerin başına getirdiği olaylar, O'nun göz kamaştırıcı fiilleri, tasarrufu ve dünyada çeşitli toplumlara azap etmesi ile sözlerini desteklesin ve ardından ölüm korkusu, kabir azabı, hesap gününün şiddeti ve cehennem azabı ile onları korkutsun. Terğib için de aynı yöntemi izlemeli.

 *Vaizin, irşad için başvuracağı kaynağa gelince, Allah'ın yüce Kitab'ının zahiri delaleti, Hz. Peygamber'in(c.c) muhaddisler nezdinde maruf olan sünneti, sahabe, tabiin ve diğer salih kişilerin sözleri ve Allah Resulünün yaşantısı bu kaynağı oluşturmaktadır.

*Vaiz rast gele ve ölçüsüzce kıssa anlatmamalı. Zira Sahabe nesli kıssacılığa şiddetle karşı çıkmış, kıssacıları mescitlerden çıkarmış ve dövmüşler. Bu kıssalar çoğunlukla sıhhati bilinmeyen israiliyatta, siyerde ve Kur'an'ının nüzulü ile ilgili rivayetlerde yer almaktadır. Vaazın temel unsurları ise terğib, terhib, anlaşılır örnekler vermek, gönlü yumuşatan kıssalar ve faydalı nüktelerdir. Vaizin sohbetinde yer vereceği mesele ya helal-haram kabilinden ya sufilerin adabından ya da davet türünden veya İslam inanç esaslarından bir meseledir.

*Sözün özü; vaizin öğrettiği bir mesele ve o meselenin öğretilmesinde de bir yöntem vardır. Dinleyicilerin âdâbına gelince; onlar şu husulara riayet etmeleri gerekir; konuşmacıya yüzünü dönmek, oyun oynamamak, boş konuşmamak, kendi aralarında konuşmamak, her konuda konuşmacıya fazla soru sormamak. Şayet soracağı sorunun konuyla güçlü bir münasebeti yoksa ya da avamın anlamaktan aciz olduğu türden ince bir mesele ise bulunduğu mecliste sussun ve istiyorsa konuşmacıyla baş başa kaldığında sorsun. Şayet dinleyicinin sorusunun, kapalı bir ifadeyi açmak ya da garip bir lafzı izah etmek gibi konuyla güçlü bir münasebeti varsa, dinleyici, konuşmacının sözünü bitirmesini beklesin ve ondan sonra sorsun. Konuşmacı sözünü üç defa tekrar etsin. Şayet dinleyiciler arasında farklı dili konuşan birileri varsa ve konuşmacı da o dilleri biliyorsa konuşsun. Ayrıca konuşmacı, kapalı ve ince söz söylemekten imtina etmeli.

*Günümüz vaizlerinde karşılaşılan sıkıntılara gelince o sıkıntılar şunlardır: konuları bir birbirine karıştırmak -hatta onların sözlerinin önemli bir bölümü karışık konulardan ibarettir- ve muhaddislerin aslı yok dedikleri dua ve salavata yer vermek, terğib ve terhib için abartılı konuşmak ve Kerbela olayını, ölümü ve diğer konuları çarpıtarak anlatmak.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler.

Âl-i İmrân; 173

GÜNÜN HADİSİ

İki kelime vardır ki, Rahman'a sevimli, dilde hafif ve mizanda ağır gelir. Bunlar; "Sûbhanellahi ve bihamdihi, Sûbhanellahil-azim=Yüce Allah'ı hamd ile tesbih ederim, Yüce Allah'ı tenzih ederim." kelimeleridir.

Buhari Tecrid-i Sarih, 2189

TARİHTE BU HAFTA

*Kanije müdafaası(18 Kasım 1601) *Hz.Fatıma'nın(r.anha) Vefatı(22 Kasım 632) *İstanbul'un Müttefikler Tarafından İşgali(23 Kasım 1918) *Alparslan'ın Şehadeti(24 Kasım 1072) *Öğretmenler Günü(24 Kasım)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI